Şirketlerin yüzde 43’ü kur riski önlemi almıyor!

0
46

Döviz kurlarındaki ani ve hızlı artışlar, şirketlerin ödeme performansları üzerinde olumsuz etkiler bırakıyor. Özellikle ithalatını dolarla yapan veya dolar borcu bulunan şirketler açısından, kurlardaki artışlar hem nakit akışlarının bozulmasına yol açıyor hem de maliyetlerini artırıyor. Ayrıca, euro ile alacağı olan veya euro ile ihracat yapan şirketler de etkileniyor. Şirketlerin ödenmeyen faturaları artıyor. Öte yandan, iç talebin yavaşlaması da tahsilatları etkileyen bir diğer unsur olarak şirketlerin karşısına çıkıyor.
 
Peki ihracatçılar, kur riskinden korunmak için ne yapıyor? Türkiye İihracatçılar Meclisi (TİM) verilerine göre, döviz kuru riskinden korunmak için ihracatçıların sırayla kullandığı yöntemler şöyle:
 
Yüzde 32 döviz kredisi/vadeli işlemler; yüzde 29 forward işlemler; yüzde 12 spot piyasalar, yüzde 7 opsiyon, yüzde 7 Swap, yüzde 3 future işlemler. Geri kalan yüzde 43’ü ise söz konusu döviz kuru kaynaklı risklerden korunmak için hiçbir araç kullanmıyor.
 
İhracatta 8 milyar dolarlık kayıp bekleniyor
TİM verilerine göre, bu durumun nedenleri arasında ise yüzde 20.7’lik kesim söz konusu korunma araçları ile yeterince bilgi sahibi olmadığını ortaya koyuyor. TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi, yıl içinde ihracatçıları bu konularda bilgilendirme etkinlikleri planladıklarını kaydediyor. Büyükekşi, “Bu konuda Türk Eximbank’ın yanı sıra tüm ilgili kuruluş ve bankalarımızla da risk işlemlerini kolaylaştırmaya yönelik işbirlikleri ve ek önlemler geliştiriyoruz” diyor.
 
Orta Vadeli Program’da ihracatın bu yıl 173 milyar dolar olması öngörülüyor. Ancak, euro/dolar paritesindeki düşüşün etkisiyle 8 milyar dolarlık bir kayıp olması bekleniyor.
 
‘Dolardan çok euro/dolar paritesinin etkisi hissediliyor’
TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi, dolardaki yükselişten çok euro/dolar paritesindeki gerilemenin ihracat üzerindeki etkisinin hissedildiğini belirterek şu değerlendirmede bulunuyor:
 
“Yılbaşından itibaren sert düşen euro/dolar paritesi ihracat geliri ağırlıklı euro, ancak maliyetleri ve ithal kalemleri ağırlıklı dolar cinsinden olan ihracatçı portföyünü olumsuz etkiliyor. 2014’ün son çeyreğinde başlayan bu olumsuz etkinin 2015’in ilk aylarında daha belirgin olmaya başladığını söyleyebiliriz. İhracatçılarımızın parite riskini önceden hedge etmedikleri dolayısıyla bu durum karşısında hazırlıksız yakalandıkları görülüyor. Halbuki risklerini hedge eden ihracatçılarımız bu dalgalanmalardan daha az etkileniyorlar. Bu noktada ihracatçı firmalarımızın finansal piyasa mekanizmalarını kullanarak parite ve kur dalgalanmalarına karşı kendilerini koruyabileceklerini belirtmekte fayda var.”
 
Maliyetleri de artıyor
“Meclisimiz tarafından gerçekleştirilen İhracatçı Eğilim Anketi 2014 4. Çeyrek sonuçlarına göre, ihracatçılarımızın en öncelikli sorunları arasında artık ‘döviz kurları ve bilhassa paritedeki oynaklık’ da yer alıyor” diyen Büyükekşi, ihracatçıların döviz risklerini hedge etmekte hâlâ çekingen davrandıklarını da söylüyor. Paritedeki düşüş ihracatında AB ağırlığı olan tüm sektörleri negatif etkiliyor.
 
Kurlarda yaşanan yükselişlerin ihracata yansımaları için biraz zaman geçmesi gerektiğini kaydeden Büyükekşi şöyle devam ediyor: “İhracatçılarımız önümüzdeki dönemin fiyatlamalarında, özellikle dolar bazlı satış yaptıkları pazarlarda kurların artışından kısmi de olsa fayda sağlayabilirler. Ancak her zaman vurguladığımız gibi, kurlardaki yükseliş, belirli bir süre sonra bize enflasyondan dolayı maliyetlerde yükseliş ve dış pazarlarda fiyat düşürme baskısı nedeniyle son derece olumsuz olarak geri dönüyor. İşte bu yüzden biz ihracatçılar olarak, yüksek değil, rekabetçi ve öngörülebilir kur seviyelerinin sürdürülebilir ihracat için önemli olduğuna inanıyoruz.”
 
Hedef yeni pazarlar
TİM İhracatçı Eğilim Anketi son çeyrek sonuçlarına göre, ihracatçıların başlıca sorunları arasında paritedeki dengesizlik, enerji maliyetleri, hammadde ve ara mal fiyatlarındaki artışlar yer alıyor. Büyükekşi, bu sıkıntılara rağmen ihracatçıların yeni pazarlarda atılım yapmaya hız kesmeden devam ettiğini belirterek şöyle devam ediyor: “Nitekim, yılın son çeyreğinde yeni pazarlara girdiğini belirten firmalarımızın oranı yüzde 44’ü buldu. Yani neredeyse her 2 ihracatçıdan birinin son çeyrekte yeni pazarlara mal sattığını ifade edebiliriz. Bölgesel olarak Kuzey Amerika ve Uzakdoğu ülkeleri, en son şubat ihracat rakamlarına baktığımızda, ülke olarak ise Kuveyt’e ihracatımızın yüzde 164, Katar’a yüzde 116, Yemen’e yüzde 110, Singapur’a yüzde 97, Gine’ye yüzde 95 ve Umman’a yüzde 86 arttığını görüyoruz.  Yılın ilk çeyreğinde de, ihracatçılarımız alternatif olarak yüksek hacimli, büyük pazarlara odaklanıyorlar, bunu son derece olumlu buluyoruz.”
 
İthalatı euro, ihracatı dolar yapan kazanır
Öte yandan, ‘güvenli ticaret için’ şirketlerin son yıllarda Türkiye’de hızla gelişen alacak sigortasına yöneldiği görülüyor. Öyle ki son yıllarda ticari alacak sigortası her yıl yüzde 30-40 oranında büyüyor. Türkiye’de 110 bin firmanın veri tabanına sahip olan Coface, toplam 8 milyar euro’nun üzerinde bir risk taşıyor. Coface Türkiye Genel Müdürü Belkıs Alpergun, bunun 3.7 milyar euro’sunun yurtiçinde taşınan risk olduğunu söylüyor. Coface’ın dünyada ise 60 milyon firmadan oluşan bir veri tabanı var ve yaklaşık 450 milyar euro’luk bir alacağı garanti altına alıyor.
 
Şirketleri kur riskine karşı önlem almaları konusunda uyaran Alpergun, 2015 yılının zor geçeceğine dikkat çekiyor. Alpergun’a göre, şirketler bunu avantaja dönüştürebilir, ihracatta farklı pazarlara yönelebilir. Nitekim, ihracatçıların da bu konularda arayışları olduğu biliniyor. TİM Başkanı Büyükekşi de son yıllarda yumurtaları ayrı sepete koymak için pazar çeşitliliğini artırmaya çalıştıklarını her fırsatta söylüyor.
 
Doların küresel olarak değer kazandığını, euro’nun ise değer kaybettiğini hatırlatan ticari alacak sigortası şirketi Coface’ın ekonomisti Seltem İyigün şu değerlendirmede bulunuyor: “Türkiye ithalatının çoğunu dolar cinsinden, ihracatının çoğunu ise euro cinsinden yapıyor. Bu anlamda, Coface olarak ithalatını ağırlıkla euro cinsinden yapan, ihracatını ise yoğunlukla dolar cinsinden yapan sektörleri daha şanslı görüyoruz. Örneğin, mobilya sektörü, bu senenin yıldız sektörlerinden biri olabilir. Otomotivde ise hem ithalat hem ihracat anlamında Avrupa’ya fazla bağımlılık var. Ancak, euro’nun değer kaybetmesi sayesinde, Avrupa menşeili araçların görece ucuzlayarak pazar payını hem Türkiye’de hem dünya genelinde artırmasını bekleyebiliriz. Tekstil ve giyim sektörü ise Avrupa’daki gelişmelere oldukça duyarlı. Avrupa’daki talebin yeterince toparlanamamış olması bu sektörler açısından dezavantaj olarak görülüyor ancak, 2015 yılında Türkiye’de iç talebin bir miktar toparlanması bu sektörlere olumlu yansıyabilir. Gıdada ise ithalat bağımlılığı düşük. Gıda sektörü de avantajlı çünkü, ithalatının yarısı euro cinsinden, ihracatının yarısı ise dolar cinsinden. Dolayısıyla ithalat maliyetlerinde düşüş ve ihracatta rekabet edebilirliğin arttığını görebiliriz.”