Scooter’ın akıllısı para eder mi?

0
80

Tayvan’ın başkenti Taipei’de Tayvanlıların dünyanın en yüksek binası olmasa da hâlâ dünyanın en yüksek yeşil binası olmasıyla övündüğü Taipei 101’deki akşam yemeğinin ardından herhangi bir şeyin ilgi çekici olması çok zor. Akşam yemeği saatinde kapısında bekleme süresi 50 dakikayı aşabilen Din Tai Fung’un, tanıtımı beş dakikadan uzun süren dumpling’leri, insanı bilime ve sanata doyuruyor. İstisnasız olarak beş gramlık hamur üzerinde 16 gram iç konularak yapılan ve 18 pincikleme ile kapatılan damplinglerin istisna yaratanları çöpe gidiyor ama bu çok rastlanan bir durum değil. Yıllar boyunca geliştirilen tattan taviz vermemek, Tom Cruise’un mutfağa girip nasıl yapıldığını öğrenmesinin kare kare fotoğraflanmasını sağlayabilecek bir ürünü ortaya çıkarmış.

Bu, Tayvan Dış Ticaret Geliştirme Konseyi’nden (TEITRA) -Türkçe ismiyle- Ceyda “Dünyanın ilk akıllı scooter’ını görmek ister misin?” dediğinde algıda ilk karşılaştırma dumplinglerle yapılıyor. Tayvanlılar Avrupa ve Amerikalılarla iş yapmaları kolaylaşsın diye daha önce İngilizce isimler almışlar. Ceyda’nın daha önce kendisine taktığı ad Charlotte. Yerel adını hiç konuşmuyoruz bile.

Scooter hikayesi de buna benziyor. İlk anda gelenekselleşmiş tadı veren birikim ile ileri teknolojinin nimetlerini birleştirip bir resim oluşturmak mümkün olmuyor ama adım adım Gogoro’nun neyin ismi olduğunu anlıyoruz.

Tayvan’da bir caddede ilerlerken ilk anda dikkati çekecek kadar yoğun olan scooter’lar hareket eden kuş sürülerini andırıyor ve Taipei’de özellikle şehir içinde çok ciddi mobilite sağlıyor. Her kırmızı ışıkta yanınızda göreceğiniz 10 kadar scooter, bir ya da iki kişi taşıyor ve genellikle şoförün ayaklarının arasında alışveriş yapıldığını gösteren poşetler dikkat çekiyor. Ancak bu ürünlerin dikkat çekici herhangi bir şeyi yok; standart ürünler söz konusu.

Bu yüzden Taipei 101’e beş dakikadan az yürüme mesafesinde bulunan Gogoro’nun kapısına gidene kadar zihinde net bir resim ortaya çıkmıyor.

Bu süreyi alüminyum şaseyi görene kadar uzatmak da mümkün… Otomotiv sektöründe yükselişte olan yekpare alüminyum gövde, dikkati çeken ilk unsur oluyor. Motor, kaporta ve bataryalardan oluşan bütün sistemi bu şase taşıyor. Bu mekanizma, Tesla’nın çoktan otomotiv veya sadece teknoloji ile yakın olanların kafasına kazıdığı resim. Böyle olunca, Gogoro’nun kulaktan kulağa yayılan “Scooter’ın Tesla’sı” olma sloganı, şaşırtıcı olmaktan çıkıyor.

Netaş Genel Müdürü Müjdat Altay, Avrupa’da Tesla’nın içyapısını gördüğünde zihninde canlanan resmi “Bir plakanın üzerine yerleştirilmiş batarya ve motor… Çarpıcı olan ağa bağlanabilmesi. Otomobili her gün güncelleyebilirsin; her gün yeni bir model yaratabilirsin” diye anlatıyordu. Altay’ın telekomünikasyon sektöründen gelen deneyimi ile çizdiği bu resim, Tayvan’da buluta taşınıyor.

Scooter’ın ön kapağının özel bir alet ile tek hareketle çıkarılabilmesi ve yenisi yaklaştırıldığında otomatik olarak çekilerek kilitlenmesi, Smart Scooter’ın sekiz değiştirilebilir kapağının akıllı telefonların değiştirilebilir kapakları kadar -ve belki de daha- kolay kullanılmasını sağlıyor. Mağazadaki görevlinin iPhone 6 üzerinden gösterdiği özellikler, telekomünikasyon-scooter bağlantısının bir diğer boyutunu oluşturuyor. Ancak en etkileyici olan, bataryaların scooter ile bulutu birleştiren bir köprü olarak kullanılması.

Oturma bölümünün altındaki iki adet batarya kulplarından tutulup çekilerek çıkarılabiliyor ve yenilerin devreye girmesi için haznelerin içine bırakılması yeterli oluyor. Bu, şarj istasyonlarında dolu durumda bekleyen bataryaların kullanılmasıyla scooter’ın tam şarja gelme süresini birkaç 10 saniyeye düşürüyor. Bu sadece şarj süreci değil; bataryaların üzerinde depolanan bilgiler doğrultusunda her defasında araç bir check-up’tan geçiyor. Sistem, varsa scooter’daki sorunları listeliyor ve kullanıcının -artık sürücü demek yetersiz kalıyor- akıllı telefonundaki uygulamanın içinden randevu alarak tamire gitmesine olanak tanıyor. Kullanıcı gerekli görmüyorsa, bu konuyu daha sonraya bırakabiliyor. Şarj istasyonuna gitmeden önce uygulamanın içinden randevu alınması ise, istasyonların kapasitesinin hem gerçek zamanlı olarak ayarlanmasını sağlıyor hem de burada oluşacak büyük veri yığını kullanılarak daha ileri planlama yapılmasının önünü açıyor.

Büyük veri ve bulut bilişimin şekillendirdiği yeni dünyanın asli oyuncularından biri olmaya aday Smart Scooter, 4,2 saniyede saatte 50 kilometre hıza çıkabilme özelliği ile ulaşım dünyası ile bağlarını koparmadığını da gösteriyor. Bu hızlanma özelliği, 125 cc. motosikletlerdeki 5,03 saniyede 50 kilometreye çıkma şeklindeki hızlanma performansının üzerine taşıyor. 95 kilometrelik azami hız, şehir içinde bir yerden bir yere gitmek için tatmin edici olmanın ötesinde. Bu eski kriterlerin üzerine, yeni dönemin kriteri olarak sıfır atık ekleniyor. Tamamen geri dönüştürülebilir malzemeden üretilen Smart Scooter, çevreye olumsuz etkiyi sıfırlarken çalıştığı sürece sürekli devrede olan dijital veri işleme sistemi enerji verimliliğini yüzde 98’e yükseltiyor. Güç üretimini dengeleyen akıllı sistem ise her yol koşulunda en yüksek hızın yapılmasını sağlıyor. Buradaki mühendislik formülü, üç ayak üzerinde duruyor: Daha akıllı tasarım, daha az ısınma ve daha az enerji ile daha uzağa gitme.

Bunu sağlamak için çok hassas bir mühendislik ve tasarım yapmak gerekiyor. Gogoro, bunu alışıldık olmayan bir tasarım ortamında, alüminyum ile yapmayı tercih ederek kendi adına bir risk alırken sonuçlar bu cesaretin karşılığının alındığını gösteriyor. Körü körüne bir cesaret gösterisinden uzak durarak, yarış pistlerinde ve süper otomobillerdeki örnekleri derinlemesine inceleyen şirket, daha sonra bundan kendi modelini geliştirerek Smart Scooter’a uyguluyor. Sonuç, daha önceki scooter’lardaki örneklere göre yüzde 30 daha hafif ve iki kat daha sağlam bir şasenin ortaya çıkması oluyor. Bu, özellikle elektrikle çalışan bir ulaşım aracı için kritik öneme sahip.

Scooter’ın üzerindeki 80 sensör ve akıllı telefon üzerinden sağlanan bağlantı ise, işin bir diğer tarafına işaret ediyor. Akıllı şehirler alanında yaşanan gelişmeler düşünüldüğünde Smart Scooter’ın, üreticilerinin bile şu anda öngörmediği bir rolü olması mümkün. Basitçe, 2025’te nüfusu 10 milyonun üzerinde olan 29 kentin ortaya çıkması ve 2050’de nüfusun yüzde 70’inin kentlerde yaşaması beklentileri ile ifadesini buluyor.

Bir yeni trendin müşteri odaklılık olduğu düşünüldüğünde, 3 milyon 932 bin 160’dan fazla olası kombinasyon ile bu dünyanın ürünü olduğu mesajını da veriyor. Yine de geleneksel gri modeli ve bunun yanına eklenen sarı, mavi ve turuncu modeller ilk akla gelenler olmayı sürdürüyor.

Kişiselleştirme noktasında ön konsol ile far ve arka lambalar dikkat çekici bir zenginlik oluşturuyor. Bunlar bir diğer önemli değişimi yaratan LED teknolojisinin iyi kullanılmasının bir sonucu. Her üç alanda kullanılan LED’ler neredeyse sınırsız renk seçenekleri sağlıyor. Tabii far ve arka stopları rengarenk yapma olanakları şimdilik fazlaca geçerli değil ama ön konsol ruh haline göre bile değiştirilebilir. Üstelik bu renkleri seçmek için fazlaca bir şey bilmeye gerek de yok. Scooter’ın uygulamasını indirenler iki farklı çember üzerinde gösterilen renklere tıklayarak seçimlerini yapabiliyor. Bu, Pantone ile Mac’lerde renk seçiminin ne kadar basitleştiğini bilenler için basitliği puanlayabilecekleri bir gösterge oluşturuyor. Gogoro’nun internet sitesindeki kişiselleştirme sayfasında ön konsol ile yapılabilecekler gösterilirken Philips’in televizyonlarından tanınan ambilight etkisi -görüntüde fonun rengini de değiştirme-, pazarlama açısından şık ama konsolda yaratılabilen etkiyi bastırıyor. Mağazaya gitme fırsatı olanlar, konsol etkisini daha iyi görme fırsatına sahip. Konsolun istenirse yekpare istenirse iki yarıyı ayrı ayrı renklendirmeye izin veren uygulama, internette sergilenenden çok daha çarpıcı sonuçlar yaratıyor.

LED’lerin motor çalıştırıldığında ya da durdurulduğunda farklı şekillerde yanmaya programlanabilmesi, dönüş sinyallerine farklı şekillerin verilebilmesi ve sensörler yardımıyla şiddetli dış ışık altında kaybolmayacak ışıldamasını sağlayacak ayarların yapılabilmesi, önemli olanaklar. Kullanıcının bunlarla nasıl yeni kullanım biçimlerini yaratacağı ise, zaman içinde ortaya çıkacak.

Bu kadar etkileyici olmasına karşın ışık Gogoro’nun kullandığı tek silah değil; ses de aynı çeşitlilikte kullanılıyor. İndirilebilen birçok ses kalıbı ile Gogoro’ya ruh kazandırılabiliyor. Uygulama istendiğinde bu kalıplar arasında geçiş yapmaya da olanak tanıyor. Çalıştırıldığında, sapma sinyali kullanıldığında, park etmek için ayağı açıldığında ve uzaktan kilitlendiğinde verdiği sesli mesajlar ile kullanıcısıyla iletişim kuran Smart Scooter’ın sesi kuşkusuz önemli bir kişiselleştirme aracı.

Bütün bu özellikler, cep telefonları alanında son 10 yılda yaşanan büyük dönüşüm baz alınarak değerlendirildiğinde çok farklı bir boyut kazanıyor. Akıllı şehirlerin yaratacağı büyük değişim, beraberinde Gogoro’nun Smart Scooter’ını Apple benzeri bir global markaya mı dönüştürecek? Yoksa Gogoro, sadece bir Apple aksesuarı üreticisi düzeyinde mi kalacak? Aradaki fark, global marka olabilmek ile belirleniyor.

Kafalarında “4 bin dolara alıcısı olur mu” sorusunu taşıyan Tayvanlıların, bu yeni dünyaya adapte olmak için “uygun fiyatla kaliteli seri üretim” mantığının ötesine geçmesi gerekiyor. Apple, bunu anlamalarını sağlayacak bir örnek olarak kapı gibi önlerinde duruyor.