“Sanat Artık Sadece Estetik Seçim Değil, Finansal Güvence Aracı”

By Fortune Türkiye

Sanat artık yalnızca estetik bir seçim değil; finansal güvence ve değer koruma aracı olarak görülüyor. Koleksiyonerler, fiyat istikrarı, döviz bazlı değerlenme, uluslararası görünürlük gibi kriterlere daha fazla önem veriyor. Sevil Dolmacı Sanat Danışmanlık Şirketinin Kurucusu ve Sanat Danışmanı Sevil Dolmacı yaşanan bu değişimi anlatıyor.

Sanatın yatırım değeri, sanata yatırımda ilginin hangi yönde ilerlediği ve satın almadaki değişiklikler nelerdir? 

Sanat Yatırımcısının Rotası Değişiyor: Ekonomik Belirsizlik, Yabancı Sanata ve Uluslararası Başarısı Kanıtlanmış Türk Sanatçılara Talebi Artırıyor

Türkiye’de son yıllarda yaşanan ekonomik dalgalanmalar, siyasi belirsizlikler ve döviz kurlarındaki öngörülemezlik, yatırımcı davranışlarında ciddi bir kırılma yarattı. Geleneksel yatırım araçlarına duyulan güvenin sarsılmasıyla birlikte sanat, alternatif bir yatırım alanı olarak daha fazla ilgi görmeye başladı. Ancak bu ilginin yönü, dikkat çekici bir şekilde değişiyor: Koleksiyoner, artık yalnızca estetik değil; aynı zamanda döviz bazlı güvenli liman arayışında. Bu da yatırımcının yönünü giderek daha fazla uluslararası sanat piyasasında tanınırlığı olan eserlere çevirmesine neden oluyor.

Özellikle Amerika ve Avrupa merkezli sanatçılara ait eserler, Türkiye’deki üst düzey koleksiyonerler arasında daha çok tercih ediliyor. Bu eserlerin dövizle fiyatlanması, güçlü müzayede geçmişine sahip olmaları ve likidite potansiyellerinin yüksek olması, yatırımcının kararını etkileyen başlıca unsurlar.

Uluslararası Başarısı Kanıtlanmış Türk Sanatçıların Yükselişi

Türkiye’den çıkıp uluslararası arenada kalıcı iz bırakmış sanatçılara olan ilgi de belirgin biçimde artıyor. Özellikle Burhan Doğançay ve Fahrelnissa Zeid, global müzayede evlerinde işlem gören, Artprice gibi sanat değeri endekslerinde yer alan ve döviz bazlı fiyat performansları açıkça takip edilebilen sanatçılar arasında öne çıkıyor.

Bu sanatçılara duyulan güvenin arkasında, yalnızca sanatsal başarıları değil; aynı zamanda yatırımcının ikna olmasını sağlayan grafiksel ve veri destekli analizler de yer alıyor. Artprice, Artnet ve MutualArt gibi uluslararası sanat değerleme platformları sayesinde, yatırımcılar artık bu sanatçıların fiyat performansını yıllara yayılmış olarak görebiliyor. Örneğin Burhan Doğançay’ın özellikle “Ribbons” serisine ait eserlerinin son 10 yıldaki fiyat artışı, istikrarlı bir yatırım eğrisi sunuyor. Fahrelnissa Zeid’in eserleri ise hem tarihi önemi hem de global müze koleksiyonlarına girmesi sayesinde güçlü bir değer saklama aracı olarak konumlanıyor.

Bu veriler, Türkiye’deki koleksiyonerin de yatırım kararlarında daha profesyonel ve veri odaklı bir yaklaşım benimsediğini gösteriyor.

Bu Eğilimin Riskleri ve Fırsatları

Türkiye çağdaş sanat üretimi açısından oldukça zengin bir potansiyele sahip. Ancak uluslararası tanınırlığı olmayan yerli sanatçılar, yatırımcı nezdinde hâlâ “riskli varlık” kategorisinde değerlendiriliyor. Bu durum, sadece bireysel sanatçıların değil, Türkiye çağdaş sanatının genel görünürlüğü açısından da tehlike barındırıyor.

Öte yandan Doğançay ve Zeid örneği, Türkiye’nin küresel sanat piyasasında güçlü markalar çıkarabileceğini kanıtlıyor. Bu örneklerin çoğaltılması, hem Türkiye’deki sanat üretiminin değerini artıracak hem de sanat yatırımının yerli piyasaya daha fazla katkı sağlamasını mümkün kılacaktır.

Satın almadaki trendlerde ne tür değişiklikler var anlatır mısınız? 

 1. Yatırım Odaklı Sanat Alımı Arttı

Sanat artık yalnızca estetik bir seçim değil; finansal güvence ve değer koruma aracı olarak görülüyor. Koleksiyonerler, fiyat istikrarı, döviz bazlı değerlenme, uluslararası görünürlük gibi kriterlere daha fazla önem veriyor. Artprice, Artnet gibi veri kaynakları üzerinden sanatçının fiyat grafiği analiz edilerek alım kararı veriliyor.

2. Yabancı Sanatçılara ve Global Pazarda Tanınan Türk Sanatçılara İlgi

Döviz bazlı gelir potansiyeli nedeniyle Basquiat, Condo, Tracey Emin, Luc Tuymans gibi batılı sanatçılara yönelim var. Aynı şekilde Burhan Doğançay, Fahrelnissa Zeid, Haluk Akakçe, Ekrem Yalçındağ, Ahmet Oran gibi uluslararası başarı elde etmiş Türk sanatçılara da talep artmış durumda. Sanatın likidite potansiyeli, müzayede geçmişi ve uluslararası temsiliyeti alım kararında belirleyici hale geldi.

3. Genç ve Yükselen Türk Sanatçılara Stratejik Yatırımlar

Genç koleksiyonerler, “geleceğin büyük sanatçısını bugünden keşfetme” motivasyonuyla, 30–40 yaş kuşağındaki sanatçılara yöneliyor. Seçim kriterleri ise sanatçının temsiliyeti, bienal/fuar katılımları, dijital görünürlüğü ve kavramsal gücü. Galerilerin “young talents” bölümleri bu nedenle daha çok takip ediliyor.

4. Dijital Alım & Online Müzayede Rutinleşti

Pandemi sonrası hız kazanan bu trend, artık bir norm: Koleksiyonerler eserleri fiziksel olarak görmeden alım yapabiliyor. Instagram, Artsy, Artnet gibi platformlar üzerinden galeri takipleri ve alım talepleri artıyor. NFT ilgisi azalmış olsa da dijital eser koleksiyonculuğu (video art, dijital baskı) özellikle genç kitlede etkisini sürdürüyor.

5. Sanatla Marka Prestiji Yaratma Eğilimi

İş insanları, holdingler ve yeni nesil girişimciler sanat koleksiyonları oluşturarak markalarının kültürel prestijini artırmaya yöneliyor. Koleksiyonları ofislerde, otel lobilerinde, kurumsal sosyal sorumluluk projelerinde sergilemek yaygınlaşıyor. Bu da galeri alımlarının dışında kurumsal alımları ciddi biçimde artırıyor.

6. Kavramsal Derinliği Olan ve Sosyal Meselelere Temas Eden Sanata İlgi

Estetik değer tek başına yeterli değil; anlamı, söylemi ve entelektüel içeriği olan işler daha çok ilgi görüyor. Kadın sanatçılar, göç teması, çevre krizi, queer çalışmaları gibi konulara odaklanan sanatçılar öne çıkıyor. Koleksiyoner, “eser bana ne anlatıyor?” sorusuna daha çok önem veriyor.

Sanat alımında son yıllarda gözlemlenen en belirgin değişiklik, karar sürecinin artık yalnızca estetik beğeniye değil, stratejik ve kavramsal değerlere dayanması. Koleksiyonerler ve kurumlar eser satın alırken aşağıdaki kriterlere daha fazla önem veriyor: Kavramsal İçerik ve Anlatı Gücü, Sanatçının Uluslararası Görünürlüğü, Dijital ve Yeni Medya Sanatı, Yerel Değil, Küresel Perspektif, Stratejik Satın Alma ve Portföy Yönetimi bu trendlere yön veren değerler arasında yer alıyor.

2025 hedefleri neler?

 1. Stabil ve Güvenilir Yatırım Aracı Olarak Sanatın Konumunun Güçlenmesi

Pandemi sonrası toparlanma süreci, 2022–2023 arasında güçlüydü; ancak 2024 ve 2025’te jeopolitik krizler, faiz baskıları ve yatırımcı temkinliliği sanat piyasasını da etkiliyor. Bu nedenle yüksek değerli satışlarda yavaşlama gözlemleniyor; fakat bu, sanatın yatırım aracı olmaktan çıktığı anlamına gelmiyor — aksine, yatırımcılar daha korumacı, veri destekli, uzun vadeli sanat yatırımlarına yöneliyor.

 2. Orta Doğu’nun Yeni Gücü: Sotheby’s Abu Dhabi Ortaklığı & Art Basel Katar

Abu Dhabi’nin Sotheby’s’e ortak olması ve Art Basel’in ilk kez Orta Doğu’da düzenlenmesi (Katar 2025), sanat merkezinin Batı’dan Doğu’ya kaydığını gösteriyor. Bu durum bana göre; Orta Doğulu koleksiyonerleri daha aktif hale getirecek, Arap ve İran kökenli sanatçılara olan ilgi artacak ve Türkiye, coğrafi olarak bu merkezlerin tam ortasında yer aldığı için, kültürel köprü olma rolünü stratejik avantaja çevirebilir.

 3. Satın Alım Davranışlarında Temkinli Lüks Dönem

2025 yılında yüksek enflasyon, faiz baskısı ve politik belirsizlikler nedeniyle “temkinli lüks” dönemi yaşanıyor. Yani: Koleksiyoner sanat alımını tamamen kesmiyor; anca seçimlerini daha dikkatli, veri temelli ve yatırım güvenceli yapıyor. Bu da fiyatlamalarda ise “A+” eserlerin değerini koruması veya yükselmesi, orta segmentte pazarlık payının artması ve “yükselmekte olan sanatçılar” için risk–ödül dengesinin daha hassas kurulması gibi sonuçlar doğuruyor.

Türkiye’de 2025 Sanat Piyasası Hedefleri ve Alım-Satım Beklentisi

1. Sanatçıyı Global Pazara Entegre Etme Zorunluluğu

Türkiye’deki ekonomik ve politik belirsizlik, yerli sanatçının değerini yalnızca iç pazara bağlı bırakırsa sürdürülebilir olmaz. Daha fazla Türk sanatçının yurt dışındaki fuarlarda, galerilerde ve müzayede evlerinde görünür hale gelmesi gerekir ki, hedef bu olmalı. Bu hem döviz bazlı değerlenme sağlar hem de uluslararası yatırımcının ilgisini çeker.

2. Fiyatlamada Yeni Denge:

TL bazlı fiyatlar iç pazarda alım iştahını korumak için “makul” tutulmaya çalışılıyor. Ancak dövize endeksli sanatçılarda fiyatlar uluslararası piyasaya göre ayarlanıyor. Yerli koleksiyoner için ulaşılabilirlik azalmış olsa da, dövize sahip alıcılar için Türk sanatı hala “değerinin altında” durumda.

3. Yeni Koleksiyoner Profiline Ulaşmak

Genç girişimciler, teknoloji sektöründeki profesyoneller ve diaspora yatırımcıları hedeflenmeli diye düşünüyorum. Galeriler, sanat danışmanları ve sanat fuarları; sanat eğitimi + yatırım potansiyeli anlatımı üzerinden bu profillere dokunmalı.

2025 yılına dair tahmin ve önerimden bahsedecek olursam; Orta Doğu’dan Türkiye’ye ye alım artar diye düşünüyorum. Sotheby’s Abu Dhabi ve Katar Art Basel sonrası, Arap koleksiyonerlerin İstanbul üzerinden alım yapması muhtemel. Fiyatlar stabil kalır ama yatırım odaklı alım yoğunlaşır. Koleksiyonerler daha az ama daha stratejik alım yapacak. Galeriler “güvenli liman sanatçı” konsepti ile çalışacak. Temsil ettiği yatırım güveni veremeyen galeri zorlanacak. Yüksek bütçeli işlerde özellik fizikselden çok, doğrudan koleksiyonerle temas odaklı satış süreci hakim olacak. Dijital platformlar & özel ön izlemeler yaygınlaşacak. Türkiye’den çıkan 3–5 sanatçı, global müzayedelerde yeni eşikler aşacak. Bu sanatçılar yeni jenerasyon yatırımcılar için rol model haline gelecek.

Türkiye ve Dünya: Koleksiyonerlik Kültürü ve Pazar Derinliği

Türkiye’de koleksiyonerlik 2000’ler sonrası ivme kazandı. İstanbul Bienali, Contemporary Istanbul ve özel müzelerin açılması (Sakıp Sabancı Müzesi, İstanbul Modern gibi) koleksiyonerliği teşvik etti. Yeni nesil koleksiyonerler; Y kuşağı ve aile ofisleri artık sanat eserini yalnızca estetik değil, finansal bir yatırım olarak da görüyor. Bu kuşak, daha fazla veriyle hareket eden, küratöryel seçkilerden haberdar bir profil çiziyor. Galeri ve danışman desteği yani profesyonel danışmanlık hizmetleriyle birlikte koleksiyonerlik daha stratejik hale geldi. Eser alım-satımı daha bilinçli yürütülüyor.

Yurtdışı ile kıyaslama yaparsak, ABD, İngiltere, Fransa gibi ülkelerde koleksiyonerlik yüzyıllara yayılan bir gelenek. Örneğin ABD’de 2023’te sadece müzayedelerden elde edilen sanat geliri 30 milyar doları geçti. Türkiye’de bu rakam yüz milyonlar seviyesinde. Şeffaflık ve altyapı farkı bir diğer ayırt edici özellik.  Yurtdışında sanat eserlerinin sigortalanması, miras planlaması ve vergisel düzenlemeleri daha oturmuş durumda. Türkiye’de bu alanlar hâlâ gelişim aşamasında. Yatırım kültürü de oldukça farklı. Avrupa ve ABD’de sanat fonları, NFT bazlı koleksiyonlar, fractional ownership gibi enstrümanlar devrede. Türkiye’de bu yapılar henüz emekleme aşamasında.

Türkiye’nin güçlü yönleri ve potansiyelleri de var kuşkusuz. Bölgesel merkez olma potansiyeli yani Türkiye, Orta Doğu ve Balkanlar arasında bir sanat merkezi haline geliyor. Bu durum yerli koleksiyonerin erişimini ve vizyonunu genişletiyor. Değer artışı konusu da önemli. Türkiye’deki sanat piyasasında bazı sanatçıların eserleri son 10 yılda yüzde 300’e yakın değer kazandı. Bu da yatırımcılar için cazibe yaratıyor. Türkiye’deki bazı koleksiyonerler artık yurtdışındaki müzayede evlerinden aktif alım yapıyor, bu da pazarı globalleştiriyor.

Türkiye’de koleksiyonerlik kültürü son 15–20 yılda ciddi bir evrim geçirdi. Geleneksel olarak daha çok klasik ve modern Türk resmine odaklanan koleksiyon alışkanlıkları, artık çağdaş sanata, kavramsal üretimlere ve disiplinler arası işlere de açık hale geldi. Yeni nesil koleksiyonerler; yalnızca eser satın alan değil, aynı zamanda sanatçıyı destekleyen, üretim sürecine ortak olan ve kültürel hafızayı sahiplenen bireyler olarak konumlanıyor. Kurumsal koleksiyonların artması, müzeleşme çabaları, bienallerin ve galerilerin çoğalması da bu gelişimi destekleyen önemli faktörler arasında. Artık koleksiyon yapma süreci, yalnızca estetik beğeniye değil; stratejik planlama, küratöryel vizyon ve kültürel sorumlulukla şekilleniyor. Yurtdışıyla kıyaslandığında, Türkiye’deki koleksiyonerlik henüz çok daha genç bir yapıya sahip olsa da dinamizmi ve hızla dönüşen yapısı dikkat çekici. Batı’daki koleksiyon yapıları genellikle daha eski, oturmuş ve vakıf-müze destekli kurumsallıklarla iç içe geçmişken; Türkiye’de bu yapı daha çok bireysel çabalarla ilerliyor. Ancak bu durum, esneklik ve çağdaş yaklaşımların daha hızlı benimsenmesini sağlıyor. Son yıllarda Türk koleksiyonerlerinin uluslararası sanat fuarlarında daha görünür olması, global sanatçıları koleksiyonlarına dahil etmeleri ve yurtdışı müzayede evlerinden alım yapmaları bu gelişimin somut örnekleri arasında.

Kısacası, Türkiye’de koleksiyonerlik kültürü nicelik olarak daha genç, ama nitelik olarak hızla evrilen, bilinçli ve uluslararası ölçekte etkisini artıran bir noktada bulunuyor.

SANAT SEKTÖRÜNDE KADIN OLMAK: Cinsiyet Algısı ve Güç Dengesizliği

Erkek Egemen Bir Sektörde Kadın Lider Olmak

Sanat dünyası yaratıcı enerjisiyle bilinir; ama perde arkasına baktığınızda, özellikle sanat yatırımı, galeri yönetimi ve koleksiyon danışmanlığı gibi alanlarda hâlâ maskülen bir yapı hâkim. Kadın olarak bu sistemin içine yalnızca girmek değil, onu dönüştürmek de başlı başına bir mücadele.

2015 yılında Sevil Dolmacı Galerisi’ni kurarken, sanatı bir yatırım alanı olarak konumlandırma hedefim vardı. Ama asıl farkı, bunu kadın bir lider olarak yapmayı istememdeydi. Erkek egemen bir düzenin içinde çoğu zaman “karar verici” değil, “destekleyici” olarak görülmeye alışıktır kadınlar. Bu kalıbı kırmak, yalnızca bilgiyle değil, sabırla, stratejiyle ve kararlılıkla mümkün oluyor.

Yeri geldi, ciddiyetim sorgulandı. Yeri geldi, başarılarım kişisel ilişkilerle açıklanmaya çalışıldı. Ama her seferinde galeri vizyonumla, doğru seçtiğim sanatçılarla ve istikrarlı yatırım başarısıyla yanıt verdim.

Bugün Sevil Dolmacı İstanbul’un yanına Dubai’yi eklediysem, bu yalnızca uluslararası bir genişleme değil, aynı zamanda kadın liderliğinin evrensel dildeki karşılığıdır. Dünyadaki büyük koleksiyonerlerin, müzayedelerin, bienallerin aktörleri arasında daha fazla kadının yer alması artık bir gereklilik değil; bir norm haline gelmeli.

Ve belki de en önemlisi, kadın lider olarak geriden gelen diğer kadınlara alan açmak. Genç sanatçılara yer vermek, kadın koleksiyonerleri cesaretlendirmek, sektörde görünmez olan kadın emeğini görünür kılmak artık bir tercih değil; bir sorumluluk.

Sanat yalnızca güzelliğin değil; gücün, dönüşümün ve temsilin de alanıdır. Bu alanda kadınlar artık sadece eser üreten değil, pazar kuran, yön veren, değer yaratan aktörler. Ben de bu dönüşümün içinden, gururla sesleniyorum: Sanatın geleceği eşitlikten, kapsayıcılıktan ve kadın liderliğinden geçiyor.

Sanat dünyası her ne kadar dışarıdan özgür ve kapsayıcı bir alan gibi görünse de yapısal olarak hâlâ belirli güç dengeleri ve erkek egemen kurumsal alışkanlıklarla şekillenmiş durumda. Kadın bir lider olarak bu alanda var olmak, sadece uzmanlık değil, aynı zamanda süreklilik, sabır ve stratejik duruş gerektiriyor.

Erken dönemlerde fikirlerin görünür kılınması, karar mekanizmalarında söz sahibi olmak veya temsil alanı bulmak açısından bazı dirençlerle karşılaştım. Ancak zamanla hem üretimime hem de kurduğum ilişkilere duyulan güven, bu bariyerleri aşmamı sağladı. Kadın liderler genellikle daha kapsayıcı, çok katmanlı düşünebilen ve empatiyi merkeze alan bir yönetim yaklaşımıyla ilerliyor. Bu da sanat gibi insani derinliği olan bir alanda büyük bir avantaj yaratıyor.

Bugün geldiğimiz noktada, kadın sanatçılar, küratörler ve yöneticiler daha fazla görünürlük kazansa da hâlâ temsil oranlarında, koleksiyonlara girişte ya da müzayede değerlerinde ciddi eşitsizlikler söz konusu. Bu nedenle hem bireysel olarak hem de kurumlar aracılığıyla bu yapısal dengesizlikleri dönüştürmeye yönelik adımlar atmanın önemli olduğuna inanıyorum.

Benim için liderlik yalnızca yön vermek değil; aynı zamanda alan açmak, çeşitliliği teşvik etmek ve görünmeyeni görünür kılmakla ilgili. Sanat piyasasında bu dönüşümün bir parçası olmak, her ne kadar zorlu olsa da son derece ilham verici.

BENZER MAKALELER

SON MAKALELER

Loading...