Samsun’dan Bu Kez Teknoloji Doğdu

0
1905
reeder Kurucu ortağı Uygar Saral

Fortune Türkiye, 2017 yılının 40 Yaş Altı 40 Yöneticiler Listesi’nde yer alan reeder Kurucu Ortağı Uygar Saral, aradan geçen sürede iş fikirlerini başarılı stratejilerle farklı bir noktaya taşıdı. Çıtayı her seferinde yükselten Saral, bu kez de Samsun’daki yeni Ar-Ge ve inovasyon merkezi ile gündemde. ŞULE LALELİ

2009’da E-Reeder’ı Türkiye’ye getirip, Selekt Bilgisayar’ı kurdu. Türkiye pazarına tanıttığı ilk ürün o tarihte ülkede satışı olmayan e-kitap okuyucu cihazlardı. E-reeder bir sene sonra Türkiye’nin ilk Android 3G tabletini tanıttı. Ürünlerini Turkcell, Intel, Microsoft gibi dünya devleriyle işbirliği içinde geliştirdi. 2015’te lanse ettiği akıllı telefon modellerinde üç boyutlu dokunuş, parmak izi okuyucu, eldivenle kullanım, 150 saate kadar uzayan pil ömrü gibi özelliklere yer verildi. Pegasus Pilot Tableti, Akbank Esnaf Tableti, Turkcell T-tablet, Teknosa Preo Telefon gibi üretimleri de üstlendi. Aradan geçen sürede Türkiye’nin ilk lokal markalı Android tablet modelini piyasaya sundu. 3G’li Android tablet ve Türkiye’nin elektronik zincirlerdeki ilk GSM operatörü destekli 3G tablet kampanyasına imza attı. reeder Kurucu Ortağı Uygar Saral, girişimcilik dünyasındaki yükselişi emin adımlarla ve öncü hareketlerle devam ediyor.

“Açıkçası girişimciliğin bir alameti farikası var. Kalbinizle dinleyip, aklınızla yanıt verin diyorum genç girişimcilere
ve birlikte çalıştığım insanlara. İçinde bulunduğumuz yarışmacı sistemde kapitalizmin ittirdiği şey daha çok iste ve karnınla düşün der. Oysa olaylara farklı bakmak lazım. Evrilmek lazım” diyen Saral, 2018 yılında Çin’den stratejik ortak alarak telefon, tablet ve akıllı saat üretim fabrikasını Karadeniz Bölgesi’nin ilk ve tek teknoloji yatırımı olarak Samsun’da kurarak bugün 23 yaş ortalamasına sahip yüzde 70’i kadınlardan oluşan 300 çalışanı ile Türkiye’de teknoloji alanında yeni iş fikirlerini dizayn ediyor.

Saral, Android henüz 2.0 versiyonundayken San Francisco’daki Droid toplulukları ile toplantılara katılırken, bir gün telefon dünyasındaki ekosisteme yön vereceğini daha o günlerden biliyordu. Bunu biraz da öngörülerine borçlu..

Pandemi döneminde hız kesmeyen aksine güçlü rakiplerin olduğu pazarda markanın büyümesi yönünde çalışmalar yapan Saral, en son açılan Ar-Ge merkezi ve bu yolda atılan adımları şöyle anlatıyor: “Pandemiyle birlikte teknolojiye odaklandık. Tüketici ise e-ticarete yoğunlaştı. E-ticaretin yoğunlaşması bizim gibi firmalara fırsat sağladı. Firmamız güçlendi ve o enerjiyle de organize olduk. Firmamızın güçlü yanı olan ‘bilinirliğe’ odaklandık. Zorlu rakiplerin olduğu bir ortamda markamızın ışığını yaktık. Ar-Ge ve satış pazarlamada güçlü olduğumuzu gördük. Ürün tedariğinde hızlandık. Piyasanın istediği ürünü yapmak konusunda da acelemiz var. Bu beceriler ön plana çıktı. Hazır bu iki konuda kendimizi güçlü hissederken, daha kurumsal, yapısal olalım dedik ve Ar-Ge merkezini açtık.”

Saral teknolojiyle ilgili hayata geçirdiği iş planında kendi ifadesiyle bilinirlik, networking ve hızlı olma özelliklerini kullanarak reeder’in gündemine üç ürün kategorisi eklediklerini söylüyor. Biri Consumer Electronis. Bu işlemcisi, hafızası olan tüm ürünler; telefon, tablet şu anda yapılan ürünler saat gibi. Bir diğeri IoT. Tüm veriyi toplayıp, buluta kaydeden ürünler yani giyilebilir teknolojiler. Son olarak da EV denilen Electric Vehicles. Bu grupta da robot süpürge ile başlayıp şimdilerde elektrikli scooter’a uzanan bir ürün ağının üretimine odaklanılmış durumda. Tüm bunları Çin’deki tedarikçiyle olan güçlü networkinge sahip olmaktan kaynaklı olduğunu söyleyen Saral şöyle diyor:

“Türkiye’deki bir sürü büyük tüketici kitlesine sahip firmalarla güçlü networking ağımız ve iletişimimiz var. Ar-Ge merkezimiz ile de bu ürünleri geliştirip, tüketiciyi mutlu eden ürünleri yaparsak daha da büyüyeceğiz, daha da güçleneceğiz. Ar-Ge merkezimiz bizi ümitlendirdi, motive etti, cesaretlendirdi, yolumuza hızla devam edeceğiz.”

Ar-Ge merkezi ile başka bir adıma, başka bir stratejiye dönüşen iş fikrinin reeder açısından Türkiye’de kendi telefonunu kendi üreten yerel üretici konumunda pozisyonu ne olur diye soruyorum. Bu soruya Saral şu yanıtı veriyor: “Yıllar önce Türkiye’den ayrıldım. Türkçeyi unutup geri geldim. Düşündüğümde imkanlar olmasına rağmen ben ülkemi çok seviyordum ve olmak istediğim tek ülke Türkiye idi. Burada ülkemde kendimi mutlu hissediyorum. Benim zaafım Türk milleti. Dolayısıyla bu soruya cevap verirken aslında tek hedefimiz kendi ülkemizde insanların nasıl gıdaya ulaşamaz hale gelmesini istememek ise aynı şekilde teknolojiye de ulaşamaz hale gelmesini istemedik ve bir yola girdik. İşte masamda onlarca telefon var, kendim kullanıyorum. Üç hattım var. Bana bu yerli iPhone gibi geliyor, gerçekten 1000 TL’ye tüketicinin bu ürünü alıp da, bir iPhone’da yapabileceği her şeyi yapabilmesi çok değerli.”

ÇİNDEKİ TEDARİKÇİLER EN BÜYÜK RAKİBİMİZ

Saral’ın aklında temel konu ise Çin ve tedarik konusu. Öyle ki bu konuda stratejik davranarak Ar-Ge mer- kezinde hayata geçecek teknolojiyle daha güçlü olacaklarının altını çiziyor. Saral durumu şöyle özetli- yor: “Her gün şu endişeyle yatıyorum; acaba yarın şu parçayı Çin’den alamazsak ya da Tayvan sevk etmezse, Kore bırakırsa ne olur? Ama sonra cesaretle işe başlaya- cak gücü buluyorum. Kısa sürede mesela bir parçayı çözdük. Anakart dizmeye başladık. LCD ile ilgili üre- tim anlaşmasını imzalamak üzereyiz. Bende klasik Türk sanayicisi bakış açısı yok. Bu LCD üretimi öyle ahım şahım bir şey değil yani. Sonuçta bir tane film var, iki üç tane de elektronik devre var, üst üste yapıştırıyorsun, hani yemek pişirme gibi…

Lahmacun yapmak hatta daha zor olabilir. Ama tabi her işin bir uzmanlığı olduğu gibi bunun da bir uzmanlığı var ve bu iş Türkiye’de yapılan bir şey değil. Bunu yapma cesaretine sahibiz. Çin’’deki üreticiye dedik ki ‘Senden 500 bin adet LCD alacağım. Makinaların parasını vereceğim. Ama tek bir şartım var üretimini burada yapacaksın ve bu üretim bittiğinde de benim personelimi bırakıp gideceksin.’ Yani bu üretim bizimle devam edecek. Çin’den malzeme almaya devam edebilirim. Çok basit bir teknoloji know-how sözleşmesi kısaca..” reeder için şimdilerde Saral, batarya ile ilgili aynı basitlikte bir sözleşme için plan yapıyor. reeder’ın pazardaki rakipleri kim ve hangi stratejiyle ilerliyor konusunda ise Saral, en büyük rakibinin Türk pazarı değil, Çin’deki tedarik pazarı olduğunu söylüyor. Hatta bu konudaki misyonunu Microsoft’un CEO’su Steve Ballmer’ın bir sözü ile açıklıyor. ‘Ben zamanımın çoğunu, toplumun en alt katındaki bir kişinin, en üste çıkabilme kabiliyetinin var olduğu şekilde kalmasına harcıyorum’ diyor. Ben de bu detaya odaklıyım. Çünkü bu çok önemli bir konu. Kısaca teknolojinin ulaşılabilir olması beni çok heyecanlandırıyor ve yaşadığım ülkede herkesin bu teknolojiye ulaşabilmesini çok önemsiyorum.”

Bu misyondan hareketle de soruyu şöyle cevaplıyor: “Malı alabilmek için mücadele ettiğim rakiplerim var ve en güçlü rakibim Amerika ve Kanada’daki Amazon sitesi. Dolayısıyla ‘Global marka olacağım, işte Türkiye’de her şeyi yerlileştireceğim” falan gibi böyle bir kafa yok bende. Telefon çok commodity bir ürün. Yani buğday gibi işte, arpa gibi, petrol gibi bir ürün. Ben bunu götürüp Amerika’da, Kanada’da, İngiltere’de, Fransa’da, Japonya’da, İsveç’te satıyorsam niye gidip başkasının ürününü üretip, oralara satayım ki? reeder üretip, satarım. Çünkü benim ürünümün misyonu telefon üretip, para kazanmak değil. Apple’ın iki milyar ürün sattığı bir dünyada, bizim bu büyüklükle çıkıp da dünyayı değiştireceğiz dememiz imkansız. Biz çok küçük şeylerle bir şeyler yapmaya çalışıyoruz.” Android ürünlerde batarya ile ilgili yapılan inovatif çalışmayı da aktaran Saral, bataryayı çıkarılabilir hale getirdiklerini söylüyor ve ekliyor: “Yoksul bir top- lum değiliz sadece elimizdekinin kıymetini bilen bir kültürden geliyoruz.”

reeder’ı entry level olarak tanımlıyor Saral. Yani giriş seviyesindeki ürün. Accessible technology yani ulaşılabilir teknoloji olduklarına dikkat çekiyor. ROI Return on investment’e yatırım yapıyor. ReeBOT uygulamasıyla yapay zekayı işin içine dahil etmiş. Samsun’daki fabrikadaki ofisinden girişimcilere mesaj vererek şu tavsiyede bulunuyor: “Ben hep öğrenciydim, ortağım olan eşim de öyle. Öğretmenlerimiz, büyüklerimiz bizi çok severdi. Biz hep büyük sözü dinledik. Eğer bugün bizimle çalışmak ve bizlerden bir şeyler öğrenmek isteyenler varsa biz açığız bu tür konulara. Girişimci demek toplumda farklılıkları görüp, o farklılıklar üzerine hareket edip onunla ilgili liderlik potansiyeli yaratabilmek demektir. Bunu yapabilmek için de vücudunuzu öyle kullanabilmeniz lazım. Beyninizi, omuzlarınızı, kalbinizi… Bu da önemli ve farklı bir düşünce yapısından geçiyor tabi.”