Sağlıkta veri güvenliği ne kadar sağlıklı?

0
93

Bahçeşehir Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü tarafından Bahçeşehir Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkan Danışmanı Oğuzhan Süral öncülüğünde gerçekleştirilen her yönüyle yönetimsel sağlık alanını ele alan 1.Sağlıklı Buluşmalar ortak akıl toplantılarının birincisi Bahçeşehir Üniversitesi’nde gerçekleştirildi. Fortune Türkiye Genel Yayın Yönetmeni Cüneyt Toros’un moderatörlüğünde gerçekleşen toplantıda, “Sağlıkta Kişisel Verilerin Korunmasına Bütünsel Yaklaşım”, “Şehir hastanelerinin Hastaya ve Özel Sektöre Etkisi”, “Sağlıkta Pazarlama ve İletişim”, “Sağlıkta Bireyselleşme”, “Sağlık ve Bilişimin Entegrasyonu”, “Sağlık Sektörüne Endüstri 4.0 Bakışı”, konuları ele alındı. 1.Sağlıklı Buluşmalar ortak akıl toplantısında uzman görüşleri doğrultusunda özellikle kişisel verilerin toplanması, saklanması ve işlenmesi hususunda alınması gereken izinler hususunda yaşanan zorluklar, hukuki dayanaklar ve bilişim teknolojilerinin sektöre sağladığı katkılar konuşuldu.
 
BAHÇEŞEHİR ÜNİVERSİTESİ REKTÖRÜ PROF. DR. ŞENAY YALÇIN: “TÜRKİYE’DE SAĞLIK ALANINDA DEVRİM YAŞANIYOR”
Toplantının açılış konuşmasını yapan Bahçeşehir Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Şenay Yalçın: Bahçeşehir Üniversitesi’nin üstlendiği misyona ve teknolojik alanlarda neleri gerçekleştirdiklerine değindi. Yalçın, “Bahçeşehir Üniversitesi’nin önemli bir sağlık yapılanması var. BAU çatısı altında sekiz ülke ve 28 noktada eğitim öğretim faaliyetlerini sürdürüyoruz. Big data ve siber güvenlik merkezi kurduk. Sağlıkta verilerin korunması ve veri işlenmesinde önemli adımlarımız var” diyor. Yalçın, konuşmasında teknolojinin insan hayatını kolaylaştırma sanatı olduğuna dikkat çekti ve Bahçeşehir Üniversitesi’nin önemli sağlık yapılanmasındaki çalışmalarından bahsetti ve şöyle devam etti. Tıp Fakültemiz, Sağlık Bilimleri Fakültesi, Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksek Okulu, Sağlık Bilimleri Enstitüsü var. Mühendislik programlarımız bu yapı içinde çok önemli bir yere sahip. Teknolojik alanda ve yenilikte mümkün olduğunca öncülük yapmaya çalışan bir üniversiteyiz. Bu ülkeye doğru hizmet, bizim belirlediğimiz en önemli düsturumuz. Sağlıkta verilerin korunması ve veri işlenmesinde önemli adımlarımız var. Bu konuda da her türlü projeye ve desteğe açık olduğumuzu da belirtmek istiyorum.”
 
ERNST & YOUNG HUKUK ORTAĞI AV. AHMET SAĞLI: “KİŞİSEL SAĞLIK VERİLERİ KANUNU REVİZE EDİLİYOR”
Toplantıda söz alan Ernst&Young Hukuk Ortağı Av. Ahmet Sağlı da “Kişisel verilerin korunması Türkiye için çok yeni bir konu ve yeni bir kültür. Bununla ilgili bir buçuk yıldır değişik sektörlerde çalışmalar yapıyor ve projelerde yer alıyoruz.  Avrupa’da uzun yıllardan beri tartışılan ve mevzuata 1995 yılında bağlanan kişisel veriler konusunda Türkiye’de mevzuat yürürlüğe yeni girdi” diyor. Sağlı’nın paylaştığı bilgilere göre, Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Ekim 2016 itibariyle yürürlüğe girdi. Özellikle kişilere ait veriler kullanılırken rıza alınması ve belirli kurallara bağlı kalınması önemli konulardan biri. Kanunun temeli de bunu gerektiriyor. 1995 yılında AB ülkelerinin mevzuatın yeterli olmaması üzerine gittiği değişikliği anlatıyor ve şöyle devam ediyor: “2018 yılında GDPR (General Data Protection Regulation- Genel Veri Koruma Regülasyonu) denen genel data gizliliğiyle ilgili bir regülasyon da çıkacak. Hatta Türkiye’de de şu tartışılıyor. Kanun çerçevesinde çıkacak yönetmeliklerde GDPR, daha sıkı kurallarla bezenmiş mevzuat da, dikkate alarak bir takım yönetmelikler ve genelgeler çıkartabilir miyiz? Kişisel verilerle ilgili gündemde iki taslak yönetmelik söz konusu. Bunlardan biri veri sorumluları sicili yönetmeliği. Buna göre ticaret sicili gibi bir veri sorumluları sicili kurulması gündemde ve kişisel verileri işleyenlerin buraya kaydı söz konusu olabilecek. İkinci yönetmelik de; kişisel verilerin anonimleştirilmesi; silinmesi ile ilgili bir taslak.

Kanun neler getiriyor diye bakarsak; kişisel veri tanımı yapıyor; kişiyle bağdaştırabileceğimiz her türlü veriye kişisel veri diyor. Özel nitelikli kişisel veriler tanımı da yapıyor; sağlık verileri, biyometrik veriler, din ve mezhep, siyasi düşüncelerle ilgili konularda bu kapsama giriyor.”
 
Sağlı son olarak da kişisel verilerin işlenme şartlarından bahsediyor. Bunlardan en önemli şartı, açık rıza olarak açıklıyor. Açık rıza olmadığı durumlarda getirilen bazı istisnalardan söz ediyor. Özellikle sağlık ve cinsel hayat dışındaki kişisel verilerin, kanunda öngörülen hallerde rıza aranmaksızın işlenebileceğini söylüyor. Sağlı, bu istisnalardan en önemlisini açıklarken, “Sigorta şirketlerini ilgilendiren bir konu bu. Finansal destek amacıyla alınan kişisel verilerin aslında istisna kapsamında olması söz konusuydu. Hastaneler örneğin ya da sağlık hizmeti veya sağlık ürünü sağlayıcıları bu kapsama giriyor. Ama sigorta firmaları sağlık hizmet sunucusu arasında sayılacak mı, bu yönetmelikte net değil” açıklamasını yapıyor.
 
E&Y DİREKTÖRÜ SİBER GÜVENLİK UZMANI ÜMİT YALÇIN ŞEN: “VERİNİN NASIL YÖNETİLECEĞİ ÖNEMLİ.”
Toplantıda söz alan Şen’in uzmanlık alanı bilgi sistemleri güvenliği, siber güvenlik ve veri koruma programları üzerine. Şen özellikle kanun yayınlandıktan sonra bu işle ilgili iyileştirmeler nasıl olur, kanuna uyum ve kültür değişimi nasıl yönetilir konularına ağırlık verdiğine değiniyor ve şöyle devam ediyor: “Önümüzdeki yıllarda çokta kolay olacağını tahmin etmediğimiz değişiklikler olacak. Bir hasta verisinin, bir kişisel verinin toplanması, işlenmesi, korunması, gerekiyorsa imhası sırasında önemli bir takım roller, sorumluluklar, bir takım süreç değişiklikleri ve bunun paralelinde bir takım bilgi sistemlerinin güncellemeleri gündeme gelecek. Adapte etmeye çalıştığımız verilerin mahremiyeti konusunun Avrupa da 30-35 yıllık bir geçmişi var. Zor bir iş. Örneğin, bilgi sistemleri düzenlemeleri açısından bankacılık sektörü, telekom sektörü daha sıkı kontrollere ve düzenlemelere tabiidir; onlar da bile çok sıkı, çok zorlayıcı durumlarla karşılaşıyoruz.”  

İşin hukuki tarafında ise kurumlar nezdinde kim, nasıl yönetecek kısmında büyük bir boşluktan söz ediyor Şen ve şu bilgileri paylaşıyor: “Türkiye’de bir takım bankalarda görev tanımı olarak, kişisel veri sorumlusu ataması yapıldı. Fakat genel itibariyle bir boşluk söz konusu. İşin cezai ve idari yaptırımlarından da korkarak hareket ediliyor çünkü sorumluluğun kimde kalacağı, ateşten topun kimin elinde kalacağı bilinmediği için görev almaktan da çekiniliyor. Bundan sonrasında topladığınız kişisel verinin amacına uygun işlenmesi konusunda veri sahibinden açık rıza alınması gerekiyorsa, istisnalar dışında bir kullanım yapacaksanız açık rıza almanız gerekiyor. Peki, açık rızayı nasıl alacaksınız? Kâğıtla mı, elektronik ortamda mı? Bu açık rızayı aldığınızı nasıl kanıtlayacaksınız; ne zaman aldınız, hangi ortamda aldınız, hangi amaçla aldınız… Bunlar çok önemli.”
 Şen’in dikkat çektiği konulardan biri de veri sahibinin talebi konusu. Konuyla ilgili bir örnek paylaşıyor: “Bir sağlık kuruluşuna gittiniz ve sonra uzunca bir süre tekrar gitmenize gerek olmadı.  Bu veri ne yapıldı, hangi amaçla kullanıldı, kimlerle paylaşıldı, nerelerde tutuldu,  nasıl işlendi? Vatandaş,  ‘Bu dökümü istiyorum’ diyebilecek. Buna içeride nasıl bir cevap veririz, bu çok önemli.”

İşin teknik tarafından da bahseden Şen konuşmasına devam ediyor: “Kişisel veri envanteri adını verdiğimiz bir çözüm geliştirdik. Bu envanter ofis ortamında excel dökümanlarda hazırlanıyor. Bir bankada ya da önemli bir sağlık kuruluşundaki veri hacmi düşünüldüğünde excel de bir iş yapmak oldukça maliyetli” diyor. Buradaki teknoloji ihtiyacına dikkat çeken bir sonraki adımı ise şöyle anlatıyor: “Verinin silinmesi ya da anonimleştirilmesi. Bir kurum hizmet vermediği, kanuni olarak işleme veya saklama süresinin dolduğu bir veriyi silmekle yükümlü. Fakat şu anda herhangi bir kurumun veri sildiğini görmüyoruz. Çünkü hem veriden vazgeçmek anlamına geliyor hem de bunun maliyeti var. Nasıl silineceği konusu, büyük bir teknolojik problem olarak karşımızda.”  
 
T.C SAĞLIK BAKANLIĞI SAĞLIK BİLGİ SİSTEMLERİ GENEL MÜDÜRÜ DR. MAHİR ÜLGÜ: “YÖNETMELİKTE BİR REVİZYONA GİTMEK GEREKİYOR.”
1.Sağlıklı Buluşmalar toplantısında söz alan Ülgü, sağlıkla ilgili olarak Türkiye genelinde 55 bin sağlık çalışanına bilgi güvenliği farkındalık eğitimi verdiklerini anlatıyor. Ülgü, “Sağlık Bakanlığı bilgi işlem departmanında 20 yıllık geçmişim var ve aynı zamanda tıp doktoruyum. Devletin vatandaşına karşı ve bilgilendirme platformu gibi bir sorumluluğu var. Dijital anlaşmalarında çalışmalarımız 2003 yılında başladı. 2005 yılında verilerin korunmasına yönelik bir mevzuat geliştirildi. İlk kişisel sağlık verisi ülkemizde 2005 yılında oluştu diyebiliriz. Büyük veri toplamaya 2009’da başladık. Bu yönetmelikle beraber Sağlık Bakanlığı’nda, ilk kişisel sağlık verileri komisyonunu kurduk. Kamuda ilk defa bilişim hukuku danışmanı istihdam ettik. Kamuda yine ilk siber olaylara müdahale birimi organizasyonu kurduk” diyor.
  
Ülgü, dünyada ilk ve tek ilaç takip sistemini kurduklarını ve sağlık bilişimi konusunda teknoloji ihracatı yapmak istediklerine de değiniyor ve ekliyor: “Sigorta şirketleri yönetmelik hükümlerine tabii değil ama bu istediklerini yapabilecekleri anlamına gelmiyor.  Yönetmelikle ilgili revizyon çalışmalarında bu tip açıklar görülmüş olacak. Eczaneleri de bu kanun ve yönetmelik çerçevesinde nerede konumlayacağımız konusunda bir boşluk bırakmışız. Bunu da düzelteceğiz. Yazılı rıza konusu ise büyük bir handikap. Nereden, hangi kanaldan alacağız… Yazılı rıza çok iddialı olduğu için bununla ilgili kişisel verileri koruma kurulu ile birlikte bir revizyona gideceğiz. Çok fazla güvenlik alınca veri kullanılamıyor; daha çok kullanmak istediğinizde de güvenlikten taviz vermeniz gerekiyor. Gerçekten bu anlamda çok zorlanıyoruz. Buradaki denge çok zor. Bir yol haritası çizmek zorundayız.”
 
SAS-DER BAŞKANI BAKİ İTEZ: ISLAK İMZAYI ALMAK KOLAY DEĞİL”
Toplantıda konuşulan ve tüm katılımcılar tarafından ortak görüş alan bir diğer konu ise sağlıkta veri kaydı sırasında ıslak imza ile açık rıza alınmasının önemi ve bu hususta yaşanan zorluklardı. Kişisel verilerin korunması konusuyla ilgili SAS-DER Başkanı Baki İtez, sigortacılık sektörü açısından yaşanan zorluklara değindi. Kanundan en çok etkilenen kesimin kendileri olduğunu vurgulayan İtez konuşmasında,  ıslak imzayı almanın kolay olmadığından ve bu işlemin bireysel sigortalarda çok daha kolay gerçekleştiğinden bahsetti. Konuyu bir örnek ile detaylandıran İtez, “Bu ay Pegasus ve Albaraka grubu bize geldi. Bir tanesi 9 bin 700 kişi ve diğeri 8 bin 700 kişi. Pegasus’un dört bölgesi var, Albaraka’nın da 81 ilde şubeleri var. Gruplarda mavi yakalılarda var, eş ve çocuklar da var. Böyle bir durumda ıslak imzayı alabilmeniz imkansız. Biz bu imzaları sağlıklı bir şekilde alabiliyoruz dersek yalan söylemiş oluruz. Hiçbir sigorta şirketi de başarılı olamaz” diyor. Konuyla ilgili KVK Kurul Başkanına Türkiye Sigortalar Birliği olarak gidildiğini söyleyen İtez, “Islak imza almanın çok zor olduğunu ve mutlaka yeni bir yönetmelikle kaldırılması gerektiğini ilettik. Şu ana kadar maalesef başarılı olamadık” bilgisini paylaştı.

TÜRKİYE SİGORTALAR BİRLİĞİ KOORDİNATÖRÜ SEVGİ UNAN: “SİGORTA SEKTÖRÜ OLARAK AÇIK RIZA ŞARTINDAN MUAF DEĞİLİZ”
1.Sağlıklı Buluşmalar etkinliğinde konuşma yapan bir diğer isim de Türkiye Sigortalar Birliği Koordinatörü Sevgi Unan oldu. Unan, özellikle sağlık verileri konusunda Türkiye Sigorta Birliği olarak kanun çıktıktan sonra hangi çalışmaların yürütüldüğünün ve bunların neticelerinin neler olduğu üzerinde durdu. Unan, “Sağlık verileri KVKK’da üçüncü bir alt grup aslında. Kişisel veriler var, özel nitelikli kişisel veriler var ve sağlık ve cinsel hayata ilişkin verilerde madde olarak belirtilmese bile kanunda açıkça öngörülse de açık rıza olmadan işleyemiyorsunuz. Sigorta sektöründe kanunda var, ama sağlık verisi olduğu için o bizim işimize yaramıyor. Biz bununla ilgili olarak Hazine Müsteşarlığı’yla, Sağlık Bakanlığı’yla, KVKK ile yazışmalar, görüşmeler yaptık. Neticede Sağlık Bakanlığı’nın yönetmeliğine ilişkin olarak, birincisi zaten yazılı açık rızanın yeni yönetmelikle değişeceğini öğrendik. Sigorta sektörünün o yönetmeliğe tabi olmadığını öğrendik. Yönetmeliğe sadece sağlık bakanlığı ve SGK nezdinde faaliyet gösteren sağlık kurumları tabii. Sigorta sektörü olarak biz Sağlık Bakanlığı’nın yönetmeliğine tabi değiliz. Ama bu bizi açık rıza şartından muaf tutmuyor. Bunun için de KVKK ile görüşmelerimiz devam ediyor. Yani sağlık verileri sadece sigorta sektöründe amaca uygun işlenebilsin.” dedi.
Oturumda söz alan bir diğer isim Sampo Japon Sağlık Müdürü Çağatay Çınar’dı. Kişisel verilerin işlenme şartlarıyla ilgili Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Madde 5c’ den bahseden Çınar, “Madde 5c’deki bir sözleşmenin kurulması veya ifasıyla doğrudan doğruya ilgili olması kaydıyla, sözleşmenin taraflarına ait kişisel verilerin işlenmesinin gerekli olması durumu, zaten açık rıza almaksızın kişisel verileri işleyebilir hale getiriyor. Peki, bizim sıkıntımız nerede başlıyor? Sağlık sigortası sözleşmesi aslında karşılıklı bir sözleşme. Bu sözleşmeden doğan iki nokta var. Bunlardan ilki risk değerlendirmesi yapmak ve ikincisi tazminat talebinin doğru olup olmadığını analiz edip gerekliliğini yerine getirmek. Fakat özel nitelikli kişisel veri sayıp bunu ayrıştırdığı andan itibaren ben sözleşmeden kaynaklanan edimimi açık rıza olmaksızın yerine getiremez hale geliyorum” dedi. Konunun özel olarak düzenlenmesi gerektiğini belirten Çınar, bununla ilgili taleplerini ilettiğini ekledi. 

TÜRKİYE SİGORTALAR BİRLİĞİ KOORDİNATÖRÜ İBRAHİM KÜRKÇÜ: “VERİLERİN KULLANILABİLİRLİĞİ VE GÜVENLİĞİ ARASINDAKİ DENGE ÖNEMLİ”
Hastane tarafında henüz sürecin başında olduklarını belirten Türkiye Sigortalar Birliği Koordinatörü İbrahim Kürkçü, “Biz biraz daha işin araştırma ve kapsam belirleme aşamasındayız. Yönetmelikle ilgili kendi adımıza atmış olduğumuz bir takım adımlar var. Öncelikle yönetmelik çıkar çıkmaz aslında bu konuda bilgilenmek ve sektörde neler yapılıyor, nereye doğru gideceğiz, bu süreç nasıl yönetilmiş, sağlık hizmet sağlayıcıları neler yapmış biraz anlayabilmek amacıyla bu alanda hizmet veren firmalarla görüşmeler yaptık. En az 5-6 görüşmeden sonra aşağı yukarı bir süreç önümüzde belirlendi. Bizde ilk adım olarak içeride bu işin sahipliğini üstlenebilecek bir organizasyon üzerinde çalışmaya başladık. Bir çalışma grubu oluşturduk. Bu çalışma grubu ile en temel bizim veri envanterimizin başlıklarını çıkardık. Buradaki süreçlerimizi veriye erişim konusunda standardize etmeye başladık. Veriye gerçekten erişilmesi gereken durumların ve rollerin üzerinden geçerek sınırlandırdık. Verinin kullanılabilirliği ile güvenliği arasında iyi bir denge var. O dengeyi bulabilmek önemli. Belli noktalarda buna başlamak gerekiyordu, bizde başladık. Sahadan gelen yorumlar sonrasında da bir takım düzenlemeleri yaparak ilerlemeye çalışıyoruz” dedi.  

TUSAP Yönetim Kurulu Üyesi Ufuk Eren, “Veri konusu çok büyüleyici. Elimde ‘50 milyon kişiye kaç yılda ulaşıldı?’ sorusuna yönelik bir bilgi var. Uçağın 50 milyon kişiye ulaşması 68 yıl sürdü, bu sayı arabada 62 yıl, masalarımızda bulunan telefonda 50 yıl, kredi kartında 28 yıl, elektrikte 46 yıl, televizyonda 22 yıl, ATM’lerde 18 yıl, kişisel bilgisayarlarda 14 yıl, cep telefonunda 12 yıl, Youtube’da dört yıl, Facebook’da üç yıl ve Twitter’da iki yıl. Bakıldığında özellikle işin sosyal medya tarafı, inanılmaz bir hıza ulaşıyor. Haziran 2017 rakamlarına göre aylık 2 milyar kişi Facebook ve 1,5 milyar kişi de Youtube’u kullanıyor. Veri konusu, hukuksal taraftan da siber güvenlik tarafından da bizi eksponansiyel olarak daha da ilgilendirecek. Önümüzdeki 1-2 yılda Türkiye olarak bu işin üzerine daha ciddi eğilmemiz lazım” dedi.

BİLMED DANIŞMANI TAYFUN ENÜNLÜ: “VATANDAŞLA KONUYU TARTIŞMAYA AÇMAK LAZIM”
Bilmed Danışmanı Tayfun Enünlü, konunun hasta bireyler açısından önemine değindi ve bireylerin bu konuda açıkça bilgilendirilmesinin gerektiğini söyledi. Enünlü, “Aslında bu çok uzun zamandır hem dünyada hem de Türkiye’de tartışılan bir konu. Biz konunun güvenliği hakkında tartışıyoruz ama güvenlik işin teknik kısmını oluşturuyor. Bu konuda üç temel konsept var. Bunlar kişisel bilgi mahremiyeti, bağlamsallık ve güvenlik. Bizim öncelikle yasalardan çok bu konseptleri konuşmaya ihtiyacımız var. Öncelikle vatandaş bakış açısıyla bu konuyu tartışmaya ihtiyacımız var” dedi. Enünlü, konuyla ilgili bir paradoks olduğunun altını çizerek, sağlık bakımının sürekliliğini sağlamak ile kişisellik mahremiyeti arasında bir çatışma olduğuna değindi. Kronik hastalıkların artmasıyla da birlikte sağlık bakımlarının sürekliliğini sağlayabilmek için hasta verisine ihtiyacımız var. İşin bir tarafını bu oluşturuyor. Öteki taraftan da özellikle kişi hakları açısından bu verilerin gizli tutulmasına ihtiyacımız var. Bu dengeyi de bir şekilde kurabilmemiz lazım. İşin zor tarafı da bu” dedi. İşin uluslararası boyutuna da dikkat çeken Enünlü, kronik hastalığı olan insanların aynı zamanda turist olduğunu ekledi.

Kapanış konuşması öncesi Bahçeşehir Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Dekanı Sn. Prof. Dr. Nafiz Arıca teknik detaylara değinerek siber güvenlik konusunun önemine değindi. Arıca, “Biz teknik personelin bile bazen çok da önem vermediği bir konu. Siber güvenlik deyince akla ilk gelen önce savunma ardından plan gelir. Ama bence sağlık bilişimdeki bilgi güvenliği, siber güvenlik belki savunmadan çok daha önemli. Durumun önemini ifade eden ‘Sağlık Bilgi ve Yönetim Sistemleri Topluluğu’nun 2016 yılına ilişkin raporu var önümde. Rapor, 2016 yılında sağlık kuruluşlarının yüzde 80’inin bir siber saldırıya maruz kaldığını belirtiyor. Yüzde 80’lik saldırıdan ötürü 2017 senesinde, sağlık kuruluşlarının organizasyonlarının yüzde 85’indeki iş önceliğinin ‘bilgi güvenliği’ olacağını ifade ediyor” dedi. Aynı kuruluşun farklı bir raporuyla konuşmasına devam eden Arıca, “ 2016 yılında sağlık sektöründeki IT bütçesinin yüzde 6’sı ancak güvenlik için ayrılmış durumda. Fakat başka sektörlerde ise bu oran yüzde 12 ila 15 arasında. İki katından fazla bir oranda siber güvenlik bütçesi ayrılmış durumda diğer sektörlerde” dedi.

Bilişim A.Ş. İş Geliştirme Müdürü Sn. Cemal Kıvanç Öner ise temel sorunun sağlık uygulamalarını kimin ne amaçla kullandığı olduğunu ve geliştirilen sağlık bilişimi teknolojilerinin bu hususta kullanıcı kayıtlarını tutacak nitelikte yazılımlar içermesinin önemini vurguladı. Öner, “Vakıflar Genel Müdürlüğü, 260 tane bilgi paylaşım ortamını paydaşlarına, yazılım desteği verene ve belediyelere açıyor. Bunu açarken de şöyle bir şey yapıyor. Sen neye yetkilisin, ne zaman girdin, ne yaptın, kimin verisini sorguladın? Önemli bir politikacıyı mı sorguladın veya bakmakla yükümlü olmadığın bir hastanın mı verisine baktın? Bunların hepsinin kaydı tutuluyor ve bunların arasında bir uyuşmazlık varsa direk raporlanıyor. Bunlar her yazılım öbeği için uygulanabiliyor ve denetlenebiliyor” dedi.  

Toplantının kapanış konuşmasını gerçekleştiren Bahçeşehir Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Müdürü Sn. Yrd. Doç. Dr. Hasan Kerem Alptekin “big data”, “tele medicine” ve halk sağlığı kavramlarının bütüncüllüğünün yanı sıra ülkemizde bu konuda sağlanan başarılardan ve bu çalışmaların ülke ekonomisine sağladığı katkılardan bahsederek toplantıyı sonlandırdılar. Alptekin, “Bizim üniversitemizin vizyonuna baktığınız zaman, biz birazcık önde gitmeye çalışıyoruz. Big data, endüstri 4.0 ve siber güvenlik ile ilgili yine yüksek lisans programımız var. Biz hep ödevimizi çalışarak çıkıyoruz. Sağlık bilişimi yüksek lisansımızda bu noktada özellikle çok ciddi bir açığı kapatacağına inanıyorum” dedi.

Bahçeşehir Üniversitesi, yılsonuna kadar altı sağlıklı buluşma daha planlıyor. “Sağlık Buluşmalar” toplantılarının izleyen aylar için konu başlıkları da belli; ağustos ayında “Sağlıkta Pazarlama ve İletişim” konulu bir toplantı,  eylül ayında “Şehir hastanelerinin Hastaya ve Özel Sektöre Etkisi”, ekim ayında “Sağlıkta Bireyselleşme”, kasım ayında  “Sağlık ve Bilişimin Entegrasyonu” ve aralık ayında “Sağlık Sektörüne Endüstri 4.0 Bakışı” konuları alanının uzmanları tarafından değerlendirilecek.