Robotlara Akıl, Peynircilere Sistem Geliştiriyor

By Fortune Türkiye

Gıda üretimiyle yazılım dünyası aynı cümlede yan yana gelir mi? Modernistasyon Teknoloji’nin kurucu ortağı Saltuk Buğrahan Budak, bu sorunun yanıtını hem peynir fabrikalarında hem robotik sistemlerde veriyor. Kod, onun dünyasında sadece yazılımı değil; değişimi, uyumu ve sürdürülebilirliği temsil ediyor.

İDO’nun Fethiye-Rodos seferlerinin tanıtımı programında bir araya geldiğimiz Modernistasyon Teknoloji’nin kurucu ortağı Saltuk Buğrahan Budak, röportaj boyunca konudan konuya geçiyor ama bir çizgiyi hiç kaybetmiyor; o da dönüşüm. Memleketi Kars’tan İstanbul’daki teknoloji merkezine, oradan Hollanda’daki peynir üreticilerine kadar uzanan bu çok yönlü yolculuğu anlatırken, yazılımla turizmi, gastronomiyle sosyal sorumluluğu nasıl birlikte yürüttüğünü anlamaya çalıştık. Karşımızda yalnızca dijital çözümler üreten biri değil, aynı zamanda farklı sektörlerin birbirine nasıl akıllıca bağlanabileceğini düşünen bir isim var.

Saltuk Bey, sizin hikâyeniz birden fazla coğrafyaya yayılıyor gibi. Nerede başladı bu yolculuk?

Ben Karslıyım. Ama aslında hikâyem Fethiye’de başladı. İlkokula burada başladım. Sonra Edirne’de yüksek lisans yaptım, Trakya Üniversitesi’nde. Yaklaşık 6-7 yıl Edirne’de yaşadım. Memlekette doğdum, batıda okudum, sonra tekrar doğuya döndüm. Bu yüzden “Edirne’den Kars’a Türkiye’ye nasıl katkı sağlayabiliriz?” diye düşünmek benim için doğal bir motivasyon oldu.

Peki bu bakış açısı sizi nasıl bir yola yönlendirdi?

Aslında hem doğduğum yer hem eğitim aldığım şehirler arasında mekik dokurken şunu fark ettim: Türkiye’nin birçok bölgesinde dijitalleşme ihtiyacı çok güçlü ama çözüm seçenekleri sınırlı. Özellikle yerel işletmeler ya da üreticiler, büyük yazılım firmalarının sunduğu kalıplara kolay adapte olamıyor. Bu ihtiyacı görünce harekete geçtik ve Modernistasyon Teknoloji’yi kurduk. Merkezimiz İstanbul Şişli’de ama sadece orayla sınırlı değiliz. Edirne ve Kars’ta da şubelerimiz var. Yani o Edirne–Kars çizgisi sadece düşünsel bir bağ değil, coğrafi olarak da somut bir yapıya dönüştü. Amacımız, Türkiye’nin dijital dönüşüm sürecine yerli ve uyarlanabilir çözümlerle katkı sağlamak.

Teknoloji derken, ne tür işler yapıyorsunuz?

Yazılımın birçok alanına dokunuyoruz: ERP, mobil uygulama, otomasyon. Ama bunları paket olarak sunmuyoruz. Tabiri caizse, terzi işi çalışıyoruz. Firma ya da sektör neye ihtiyaç duyuyorsa, ona göre özel çözümler geliştiriyoruz.

Bunun sebebi nedir?

Türkiye’de imalat sektörü, yabancı yazılımlara kolay adapte olamıyor. Çünkü o yazılımlar örneğin Almanya’daki iş disiplinine göre tasarlanmış. Bizde ise süreçler farklı işliyor. Bu yüzden yabancı yazılımlar çoğu zaman başarısız oluyor. Biz bunu gördük ve yerli çözümler üretmeye karar verdik.

Ekibinizin yapısı nasıl?

Yazılım tarafında yaklaşık 50 kişiyiz. Ama tüm işlerimizi düşündüğümüzde, otel, restoran, denetim şirketi derken toplamda 150 kişilik bir yapıdan bahsediyoruz. Bu sayı projelere göre değişebiliyor. Freelance çalışanlarımız, evden çalışanlar ve yurtdışından destek veren ekiplerimiz de var.

Sadece teknolojiyle kalmıyorsunuz anladığım kadarıyla…

Evet, biraz da hayatla iç içe işler yapıyoruz. İstanbul’da Beyoğlu ve Levent’te iki restoranımız var. Bir de memleketimiz Sarıkamış’ta bir otelimiz. Oraya Türkiye’nin en köklü otel markalarından Dedeman’ı getirdik. Hedefimiz bölgeye marka kazandırmaktı. Bizden sonra Hilton geldi, şimdi sırada Marriot var.

Stratejik bir hamle olmuş galiba…

Kesinlikle. Sarıkamış’a ilk markayı biz kazandırdık. Sonrası zaten geldi. Bölgenin potansiyeline inanıyorduk. Otelcilik işi bizim için sadece ticaret değil, bir kalkınma aracı.

Peynir sektörüyle nasıl kesiştiniz?
Gıda sektöründe, özellikle peynir üretiminde ciddi bir dönüşüm ihtiyacı olduğunu fark ettik. Kars gravyeri, Kars kaşarı gibi peynirlerin üretim süreçleri oldukça uzun ve karmaşık. Sütün yayladan toplanmasından market rafına ulaşmasına kadar her adımda veri tutulması, süreç yönetimi gerekiyor. Biz bu süreci dijitalleştiriyoruz.

Biraz daha açar mısınız?

Özellikle gravyer gibi olgunlaştırılması uzun süren, hassas sıcaklık ve nem dengesi isteyen peynirlerde üretim, neredeyse milimetrik kontrol gerektiriyor. Süt yayladan toplanıyor, farklı analizlerden geçiriliyor, belli reçetelerle mayalanıyor ve aylar süren bir dinlendirme sürecine giriyor. Bu kadar çok aşamanın olduğu bir üretim modelinde hata payı yüksek olur. Biz bu sürecin tamamını dijitalleştiriyoruz.

Ne gibi katkılarınız oluyor?

Üretim süreçlerini daha kontrol edilebilir hâle getiriyoruz. Reçeteleri kayıt altına alıyoruz. Fire oranlarını azaltıyoruz. Eskiden bu bilgiler defterlerde tutuluyordu, sonra Excel’e geçildi. Şimdi biz, tüm süreci yapay zekâ destekli, tabletten ya da telefondan yönetilebilir bir sistemle dijital ortama taşıyoruz.

Yani yazılım artık peynir üretiminin de bir parçası mı?
Kesinlikle. Sadece çağdaş endüstriyel üretim değil, geleneksel yöntemler de bu dönüşümden etkileniyor. Yazılım sayesinde hem kayıtlar düzenli tutuluyor hem de raporlama daha etkin yapılıyor.

Bu sistem sadece Kars’ta mı uygulanıyor?

Hayır. Hollanda’da da bir şirketimiz var. Avrupa’daki üreticilere hizmet sunuyoruz. Hollanda, peynir üretiminde zaten çok güçlü bir ülke. Bizim bu alandaki uzmanlığımızı oraya da taşıdık.

Peki bu kadar yazılımla uğraşırken robotik tarafa nasıl geçtiniz?
Aslında yazılım geliştirdikçe bazı sektörlerde fiziksel çözümlere de ihtiyaç duyulduğunu görmeye başladık. Özellikle üretim süreçlerinde ya da hizmet sektöründe bazı işler artık otomasyonla değil, doğrudan insansı robotlarla çözülebilecek hale geldi. Bu noktada Türkiye’nin ilk ve tek insansı robot üreticisi olan Akınrobotics’le yollarımız kesişti. Başından beri onların çözüm ortağıyız. Yani sadece yazılım değil, robotik sistemlerin içindeki aklı da birlikte kurguluyoruz. Bugün eğitimden sanayiye, turizmden sağlığa kadar pek çok alanda bu sistemlerin gelişim sürecine destek veriyoruz.

Bu kadar farklı alana yayılmak yorucu değil mi?

Yoğun tempo elbette var… ama bunu dengeleyen şey, sosyal hayatla kurduğum bağ. Galatasaray Spor Kulübü’nde yöneticiyim. Aynı zamanda sanat, müzik ve sporla da iç içeyim. Bu alanlar benim için sadece hobi değil; yoğun iş temposunun yanında nefes aldığım, kendimi dengede tuttuğum alanlar. Özellikle dijitalleşmeyle birlikte insanın üretimdeki rolü değişse de, insan tarafını canlı tutmak bence her zamankinden daha önemli.

Son olarak, işinizin özü gelenekle teknolojiyi birleştirmek diyebilir miyiz?

Evet, bizim işimiz biraz da köprü kurmak. Geleneksel olanla yeniyi bir araya getirmek. Peynir üreticisine sistem, robota akıl kazandırmak…

BENZER MAKALELER

SON MAKALELER

Loading...