17. Uluslararası Arguvan Türkü Festivali öncesinde, Gündüzbey Kaptaj Tesisleri’nde Malatya Büyükşehir Belediye Başkanı Sami Er’le bir araya geldik. Deprem sonrası yeniden inşa sürecini anlatan Er, yaşanan zorlukları “Plan vardı ama sabır gerekliydi” sözleriyle özetliyor. Sadece konut değil, kamu aklıyla şekillenen bir şehir modeli kurmaya çalıştıklarını vurgulayan Er; konut teslimlerinden altyapı yatırımlarına, kültürel etkinliklerden ekonomik potansiyele uzanan süreci rakamlarla ve sahadaki gözlemleriyle paylaştı. – Zeynep Aktaş
Malatya, bir yandan ağır bir yıkımın izlerini silmeye çalışıyor, diğer yandan geleceğini adım adım yeniden kuruyor. Deprem sonrası geçen iki buçuk yıla varan dönem, yalnızca inşaat faaliyetleriyle değil; planlamayla, kurumlar arası uyumla ve sabırla şekillenmiş bir yolculuk olmuş. Gündüzbey Kaptaj Tesisleri’nde bir araya geldiğimiz Malatya Büyükşehir Belediye Başkanı Sami Er’le, bu zaman diliminin nasıl geçtiğini, hangi adımların atıldığını ve önümüzdeki sürecin nasıl planlandığını konuştuk. Yapı, rakam ve tarihlerin ötesinde bir yeniden kuruluş hikâyesi dinledik.
Sami Bey, deprem sonrası aradan iki buçuk yıl geçti. Sürecin yavaş ilerlediği yönünde eleştiriler var. Ne dersiniz?
Bu eleştirileri duyuyoruz ama süreci içeriden yaşayan biri olarak şunu rahatlıkla söyleyebilirim: Gecikme gibi görünen şeyler çoğu zaman planlama tercihlerinden kaynaklandı. Bazı alanlarda, özellikle çarşı bölgesinde, teknik işlerin ve düzenlemelerin daha sonra tekrar yapılmasını önlemek için işleri öne aldık. Teslimden önce cephe düzenlemeleri, yangın sistemleri gibi detayları tamamladık. Böylece bir daha kazı yapılmasın, yeniden inşa süreci başlamasın istedik. Bu da doğal olarak süreci uzattı. Ama her adımda kalıcı bir yapı ve işlevsel bir şehir hedefledik.
Yani “önce sağlam, sonra hızlı” mı dediniz?
Aynen öyle. Hızlı yapılanın dönüp yeniden bozulduğu çok örnek gördük. İnşaat sürerken “burası beton yığını” denilen yerlerde, işler bitince aynı kişiler “Aa ne güzel olmuş” dedi. Görmeden yapılan eleştiriler çok oldu ama biz şunu iyi biliyorduk: Sabır gösterilmeden yapılan iş, uzun vadede sorun getirir.
Yangın sistemleriyle ilgili de çok eleştiri olmuş…
Evet, en çok bu konuşuldu. Dükkanların içinde yangın boruları görünür halde diye şikâyet geldi. Ama yangın yönetmeliği çok net: bu sistemler erişilebilir, görülebilir ve açıkta olacak. Çünkü müdahale anında saniyeler bile önemli. Biz kamu tarafı olarak ruhsatlandırmayı bu yönetmeliğe göre yapmak zorundayız. Sonrasında mülk sahipleri isterlerse estetik çözümlerle bunu kendi içinde düzenleyebilir ama bizim için öncelik can güvenliği.
Yer teslimleri nasıl gitti? Dışarıdan bakınca en zorlu kısım o gibi duruyor.
Kolay olmadı. Bazı vatandaşlarımızla 20-30 defa görüşme yaptık. Önce bir bedelde anlaşılıyor, sonra yeni bir talep geliyor. Mesela bir dosyada 150 milyon TL üzerinden mutabakat sağladık, imza aşamasında 200 milyon istendi. Yine oturduk, yine konuştuk. Ama burada önemli olan şu: Kimseyi mağdur etmeden, hakkaniyetle ilerlemek istedik. Kamu yönetimi sabır ve ikna işidir, biz de bunu gözeterek ilerledik.
Peki, bugüne kadar kaç konut ve iş yerinin teslimi yapıldı?
Şu ana kadar yaklaşık 103 bin ev ve iş yerinin ihalesi yapıldı. Bugün itibariyle de 36 bin bağımsız bölümün teslimi tamamlandı.
Kalan teslimatlar için bir süre verebilir misiniz?
Ağustos ayı itibari ile çarşı merkezinde teslimler başlayacak. Eylül sonuna kadar çarşı merkezinin büyük bir kısmını teslim etmiş olacağız. Yıl sonuna kadar da inşallah 80 bin hak sahibinin ev ve iş yerlerini teslim etmiş olacağız.
Altyapı yatırımları bu sürecin neresinde yer alıyor?
Tabi Sadece konut yapılmıyor. Aynı zamanda yaklaşık 15 milyar TL’lik bir altyapı yatırım programı yürütüyoruz. İçme suyu, kanalizasyon, yağmur suyu hatları gibi temel işler bu paketin içinde. Bu yatırımlar şehir merkezini olduğu kadar kırsalı da kapsıyor.
Kırsal bölgeler için özel bir çalışma var mı?
Evet, özellikle kırsalda 8 bini aşkın konut için altyapı yapıyoruz. Şu ana kadar 5 binden fazlasını tamamladık. Bu bölgelerde altyapı eksikliği yaşanmaması için süreci yakından takip ediyoruz.
Bu kadar büyük bir bütçeyi nasıl finanse ediyorsunuz?
Projelerin tamamı sadece yerel bütçeyle yürütülmüyor. Dünya Bankası, Fransa Kalkınma Bankası ve Asya Kalkınma Bankası gibi kuruluşlardan aldığımız uzun vadeli kredilerle altyapı yatırımlarımızı destekliyoruz. Böylece mali yükü zamana yayarken, projelerin sürdürülebilirliğini de güvence altına alıyoruz.
Şehirde yaşam ne durumda? Sosyal hayata dair planlarınız neler?
Malatya yalnızca binalarla değil, insanıyla, kültürüyle, ortak hafızasıyla yeniden kuruluyor. Biz de bu ruhu canlı tutmak için kültürel etkinliklere önem veriyoruz. Kitap Fuarı’nda yüzbinlerce kitapseverle buluştuk, Kayısı Festivali’nde 200 bin kişinin aynı coşkuda bir araya geldiğine tanık olduk. Ancak bu yıl zirai don felaketi ve üç Malatyalı şehidimizin ardından festivali iptal etme kararı aldık. Ekim ayında ise oldukça önemsediğimiz Kültür Yolu Festivali’ni düzenliyoruz.
Peki ileriye dönük ekonomik vizyonunuz nedir?
Malatya’nın potansiyeline güveniyoruz. İki olan Organize Sanayi Bölgemizi dörde çıkararak üretimi ve istihdamı artırmak istiyoruz. Kayısıyı yalnızca kuru meyve değil, katma değerli ürüne dönüştürerek dünya pazarında daha güçlü bir yere taşımalıyız. Sağlıkta karaciğer naklinde geldiğimiz noktayı sağlık turizmine dönüştürmeyi hedefliyoruz. Aslantepe, Levent Vadisi, Nemrut gibi eşsiz değerlerimizi daha görünür kılmak için de çalışıyoruz.
Son olarak, bu şehir artık nasıl bir yer olacak?
Alt ve üst yapısıyla daha güçlü, güvenli ve yaşanabilir bir Malatya hedefliyoruz. Afetlere karşı dirençli, ulaşımı kolay, yeşil alanları ve sosyal imkânlarıyla çok merkezli ve konforlu bir şehir kuruyoruz. Amacımız sadece bina yapmak değil; insanı merkezine alan, huzurlu bir yaşam alanı oluşturmak.