“Önce Kelimelerimizi, Söylemlerimizi ve Eylemlerimizi Dönüştürmeliyiz”

By Fortune Türkiye

Toplumsal değişim ve dönüşümü odağına alan, eşitsizlikleri sorgulayan ve dönüştüren bir sosyal etki platformu olan Sosyal Fabrika, deneyimlenmiş projeleri tek bir çatı altında toplamayı ve toplumun tüm tarafları ile birlikte düşünebildiği ve ortak üretim yapabildiği bir alan yaratmayı hedefliyor. Sosyal Fabrika Toplumsal Dönüşüm Platformu Kurucusu Münteha Adalı, “Hâlâ konuşulması gereken ve görünür kılınması gereken meseleler, Sosyal Fabrika’nın ana temalarını oluşturuyor. Geleneklerimizle desteklenen kültürün eşitsizliğin temelini oluşturduğunu biliyoruz ve bu nedenle önce kelimelerimizi, söylemlerimizi ve eylemlerimizi dönüştürmeliyiz” diyor.

Sosyal Fabrika’nın kuruluş hikayesinden başlayalım: Bu platformu hayata geçirirken sahada neyi eksik gördünüz ve hangi sorunu çözmeyi hedeflediniz?

Sosyal Fabrika Toplumsal Dönüşüm Platformu 2018 yılında marka tescili ile birlikte hayata geçti. Bu platform ile amacım, sosyal etki alanında yıllardan beri yaptığım çalışmaları bir çatı altında toplamaktı.

Girişimci-Yatırımcı kimliğim netleşmişti, sosyal alanda yaptığım farklı çalışmaların kafaları karıştırdığını sonucuyla ve toplumun geneli bir kimlik bir iş olarak kendini sınırlandırdığından ve gelen geribildirimlerden dolayı bu çatı markayı hayata geçirdim. Sonrasında 2018 de eş zamanlı hayata geçen Erkekler Konuşuyor Projesi ile Sosyal Fabrika’nın ürettiği diğer projeler dikkati çekmeye başladı. Sosyal Etki Zirvesi bu fabrikanın ürettiği projelerin çıktı zirvesi oldu.

Toplumsal eşitsizliklerle mücadelenin sadece niyetle değil, ortak eylemle etki yaratması gerektiği ise kaçınılmaz sonuçtu. 2004’ten beri farklı STK’larda çalışmalarım oldu ve üyeliklerim devam ediyor Sahada gördüğüm temel eksiklik, toplumsal sorunların çözümünün yalnızca bir kesimin (örneğin STK’ların) meselesi olarak görülmesiydi.

Sosyal Fabrika, tam olarak bu anlayıştan hareketle, toplumsal değişim ve dönüşümü odağına alan, eşitsizlikleri sorgulayan ve dönüştüren bir sosyal etki platformu oldu. Temel hedefim, deneyimlenmiş projeleri tek bir çatı altında toplamak ve toplumun tüm tarafları ile birlikte düşünebildiği ve ortak üretim yapabildiği bir alan yaratmaktı.

Atatürk’ten ilhamla, fabrikayı sadece üretim yapılan bir yer değil, aynı zamanda “Ar-Ge”nin yapıldığı bir laboratuvar, eğitim verilen bir okul ve bir “yaşam alanı” olarak kurguladık. Bugüne kadar yaptığımız tüm sosyal sorumluluk çalışmalarını “Sosyal Fabrika” başlığı altında topladık. Sorun, sadece sözde kalmak mı, yoksa eyleme dönüşmek miydi? Cevabımız netti: Söz, eyleme niyetin ifadesidir; eylem ise sözün topluma dokunan hali.

Bugün özel sektörde “sosyal etki” kavramı çok daha sık konuşuluyor. Sizin perspektifinizle, şirketlerin kâr odaklı yaklaşımdan toplumsal fayda odağına geçişinde en kritik kırılma noktası neydi?

Kapital etkinin devamlılığı için sosyal etki şarttı. En kritik kırılma noktası, sermayenin etki yaratabilmesi için sosyal etkinin şart olduğunun anlaşılmasıdır. Dünya değişiyor; iklim krizinden gelir eşitsizliğine, eğitime erişimden toplumsal cinsiyet dengesine kadar pek çok konuda artık sadece teknik çözümler değil, dönüşüm gerekiyor.

Özel sektör temsilcileri, ticari faaliyetleriyle birlikte sosyal etki yaratma konusunda öncülük yapıyorlar. Bu geçişte insan odaklı olmanın ve sürdürülebilir fayda sağlamanın önemi büyük.

İşin merkezine insan odaklı bir yaklaşımın konulması vazgeçilmezdir. Şirketler, bireylerin potansiyellerini ortaya çıkaracak ve iş birliğini teşvik edecek bir ekip ruhunu güçlendirmeyi başarının sırrı olarak görüyor. Ayrıca, artık sadece proje bazlı başarılar yerine, girişimlerinde ve projelerinde sosyal etkileri en ince ayrıntısına kadar değerlendirmeye ve uzun vadede anlamlı değişim yaratmaya özen gösteriyorlar.

Sosyal etki, yalnızca bir sektörün konusu olmaktan çıkıp, kurumların sürdürülebilirlik politikalarından girişimcilerin vizyonlarına kadar her alanı kapsayan bütüncül bir değişim sürecine dönüştü.

Sosyal Etki Zirvesi son üç yılda oldukça önemli bir paydaş buluşma alanına dönüştü. Zirvenin iş dünyasına getirdiği en değerli dönüşüm sizce nedir?

Zirvenin iş dünyasına getirdiği en değerli dönüşüm, “Yalnız değilim” duygusunun yaygınlaşması ve birlikteliğin gücüyle ortak çözüm kültürünün oluşturulmasıydı.

Sosyal etki yaratmanın en zorlayıcı yanlarından biri, yalnız hissetmek. Sosyal Etki Zirvesi, bu yalnızlığa karşı bir birliktelik çağrısıydı.

İlk kez gerçekleştirdiğimiz Sosyal Etki Zirvesi, “Eşitsizliklerden Eşitlik Arıyoruz” mottosu ile 121 paydaş, 1.700’den fazla kayıtlı katılımcı ve toplamda 2.500’den fazla kişiyi; geçtiğimiz yıl gerçekleşen 2. Sosyal Etki Zirvesi ise, “Eşitlik, Önceliğimizdir; Eşitlik Önyargıları Kırmakla Başlar!” mottosu ile 258 paydaş, 2000+ kayıtlı katılımcı ve medya temsilcileriyle toplamda 100 sponsor, 2.500+ kişiyi bir araya getirerek, farklı sektörler arasındaki iletişimsizlik ve önyargı gibi engelleri aşmayı hedefledi. İş dünyası, STK’lar, vakıflar ve üniversiteler gibi tüm taraflar, kendi uzmanlık alanları çerçevesinde çözümler ve öneriler sunarak, uzun vadeli etkiler yaratabilecek güçlü bir sinerji ve etki oluşturdu.

Dolayısıyla, iş dünyasında sadece konuşulan bir konu olmaktan öteye geçerek, toplumsal empatiyle, ortak bilinçle, karşılıklı dinlemeyle çözümün mümkün olduğunu gösteren bir eylem çağrısıydı.

“Konuşulmayanı konuşmak” mottosu sizin için ne ifade ediyor? Toplumsal dönüşüm için görünür kılınması gerektiğini düşündüğünüz ancak hâlâ konuşulmayan meseleler neler?

“Konuşulmayanı konuşmak” benim için, “Sessizliğin utancını yaşamayı istememektir.”

Toplumsal sorunlar karşısında sessiz kalmak, sadece konuşmak veya eleştirmek gibi durumların çözüme katkı sağlamadığı gibi çözüm arayışına da olumsuz yansımaları olmaktadır.

Hayatımın her alanına entegre ettiğim bu bakış açısıyla, sorunun değil imkanlarım dahilinde düşünebildiğim kadar çözümün bir parçası olmayı seçiyorum.

Çözüm yolculuğunda aklımdan geçen ve yapabileceğime inandığım her fikrimi eyleme dönüştürürken, birlikteliğe olan inancımla hareket ettim.

Sosyal Etki Zirvesi’nin en kıymetli hedeflerinden ve çıktılarından biri, konuşulmayanı konuşmak, görmezden gelineni görünür kılmaktır.

Maalesef konuşulmayan konular bitmez çünkü her konuşulmayan konu kapsayıcılığın engeli olarak ayağımıza dolanmaya devem edecektir.

Hâlâ konuşulması gereken ve görünür kılınması gereken meseleler, Sosyal Fabrika’nın ana temalarını oluşturuyor. Geleneklerimizle desteklenen kültürün eşitsizliğin temelini oluşturduğunu biliyoruz ve bu nedenle önce kelimelerimizi, söylemlerimizi ve eylemlerimizi dönüştürmeliyiz.

Kendimize yaptıklarımız, başkalarına yaptıklarımız, sorunları göz ardı edişimiz, kendimiz ve başkalarını ötekileştirdiğimiz “biz” gibi konuları önceliklendirmeliyiz.

Kadınların yanı sıra, “Erkekler Konuşuyor” ile erkeklerin de kendilerine yüklenen sorumlulukları sorgulamalarını sağlayarak toplumsal cinsiyet eşitliği tartışmalarına farklı bir boyut getirdik.

Kadın liderliği ve dayanışma kültürü çalışmalarınızda merkezi bir rol oynuyor. Bugün Türkiye’de kadın liderliği ekosisteminde en acil ihtiyaç sizce nedir?

Kadının ekonomik ve sosyal alanda varlığının ekonomik olarak yarattığı değeri net bu nedenle yapılan her çalışma her sivil hareket çok kıymetli ve yasalarla da desteklenmeli.

Kadın liderliği ekosisteminde en acil ihtiyaç, finansa erişim konusuna alternatif ve sürdürülebilir çözümler sunmak ve kadınların ekosistemde sadece girişimci olarak değil, istihdamda kadın, yatırımcı, mentor ve lider olarak da daha aktif rol alınmasını sağlamaktır.

ARYA Kadın Yatırım Platformu’nu 2013 yılında kurarken temel hareket kadın girişimciliğinin desteklenmesi, finansa erişim konusunda yatırımcılığı alternatif finansa erişim fırsatı olarak sunmaktı. Bu nedenle, Türkiye’nin ilk ve tek kadın odaklı yatırım platformu olarak ARYA’yı hayata geçirdik.

2023 yılında İş Bankası Maxis ortaklığında kurduğumuz Cinsiyet Dengeli-Etki Yatırım Fonu ile yatırımlarda eşitlikçi bir yaklaşım sergilemeye başladık.

Eş zamanlı ARYA’da daha fazla kadının yatırımcı olması hedefiyle de çalışıyoruz.

ARYA Challenge Club’lar ile dünya genelinde +550’e yakın üyeye ulaştık, Türk kadınlarının yarattığı ekonomiyi izliyor ve yeni iş birlikleriyle işlerimizi büyütüyoruz.

Ben “Gençler olmaz” diyenlerdenim; bu yüzden ARYA Genç ile gençlerin kendi liderlikleriyle kendilerini geliştirmelerini ve yönetmelerini sağlarken iş fikri olanların şimdiden yatırımcı-girişimci networkü ile tanışmalarına ortam yaratıyoruz.

Şimdi de Sosyal fabrika Toplumsal Dönüşüm Platformu ile; çözüme giden yolda birlikteliğin gücüyle hareket ediyoruz. Kültürel Önyargı ve Gençlik Zirvesi’nde buluşuyoruz! Gençlerin yalnızca izleyici değil, dönüşümün aktörü olacağı ilkini 27 Kasım tarihinde İTÜ Ayazağa Kampüsü, Elektrik Elektronik Fakültesi’nde gerçekleşecek olan Kültürel Önyargı ve Gençlik Zirvesi buluşmalarında; halden anlamaya, önyargılara meydan okumaya ve toplumsal barış için proje ortağımız olan kıymetli üniversitelerin katkıları ile kapsayıcılığı savunmaya devam ediyoruz. Ve sosyal Etkide Genç Gönüllüler kulübünü hayata geçirdik.

Gençlerle çalıştığınız projelerde umut, motivasyon ve sürdürülebilirlik temaları öne çıkıyor. Yeni nesil değişimi nereden başlatıyor sizce?

Gençler Konuşuyor ama gençleri kim dinliyor? Kuşaklar arası diyalog, halden anlamak, birliktelik ile geçmiş tecrübelerin bugünün genç yetkinlikleri ile güçlendirmek çok önemli.

Yeni nesil değişimi; kendini değerli hissedeceği bir ortamdan, konuştuğu, dinlendiği, anlaşıldığı değer yaratmada rol aldığı ayrıştırılmadan kapsayıcılığın gerçek anlamda hayat bulduğu ve herkesin hikayesinin önemli olduğunun kabul edildiği noktada başlatıyor.

Gençler, korkusuzca çözümün bir parçası olmayı seçiyor ve toplumsal sorunlara aktif bir rol üstlenerek katkıda bulunmak istiyor.

Gençlerle yürüttüğümüz projelerde, değişimin anahtarı olarak şunları görüyoruz:

“Genç Etki” projesi ile Kalben Derneği iş birliğiyle, devlet korumasındaki üniversiteli gençleri Türkiye’nin önde gelen girişimcileriyle buluşturuyor, onları girişimcilik ekosistemine dahil etmeyi ve kendi projelerini hayata geçirmeleri için destekliyoruz.

 “Yarının Renkleri Çocuklarımız ” proje kapsamında 2019’dan beri düzenlene resim yarışması ile mavi yaka çalışanlarının çocukları ile devlet korumasındaki çocukların katılımını sağlayarak sanatı sosyal farkındalık yaratma aracı olarak kullanıyoruz.

Çocuk gözünden toplumsal sorunları ifade etmesini ve yaratıcılıklarını keşfetmesini hedefliyor.

Yeni nesil, sadece dile gelen değil, hayata dokunan bir dönüşüm istiyor; sözün eyleme dönüştüğü her adımda toplumsal etki yaratılabileceğine inanıyor. Onların motivasyonu, iz bırakma arzusundan besleniyor.

Önümüzdeki dönem Sosyal Fabrika’nın gündeminde hangi projeler, hedefler veya yeni açılımlar var? Yakın gelecekte sizi heyecanlandıran adımlar neler?

Sosyal Fabrika’nın bu ay itibariyle gündemi, “Değişim ve dönüşüm için birlikteliğin gücüne” olan inancımızla şekilleniyor.

Bizi en çok heyecanlandıran ve toplumsal dönüşümü gençlerle birlikte tasarlama hedefiyle yola çıktığımız Kültürel Önyargı ve Gençlik Zirvesi geliyor.

İlki 27 Kasım 2025 Perşembe günü İTÜ Ayazağa Kampüsü’nde, İstanbul Gedik Üniversitesi, Doğuş Üniversitesi, İzmir Kavram Meslek Yüksekokulu ve İTÜ Kadın Araştırmaları Merkezi iş birliğiyle düzenleyeceğimiz bu zirvede, gençlerin kültürel önyargılara bakışını görünür kılmayı, kuşaklar arası diyalog ve empatiyi güçlendirmeyi amaçlıyoruz.

Bu buluşmada gençlerin kültür tanımı, gelenek & görenek algısı ve ilişkisi, toplumsal sorunlara yaklaşımı ve dönüşüm süreçlerindeki aktif rolleri tartışılacak; farklı jenerasyonlar bir araya gelerek ortak çözüm ve anlayış alanları oluşturacaktır.

Gençlik zirvesinin 2. İstanbul Gedik Ünv. 3. İzmir Kavram Meslek Yüksekokulu-İzmir’de devam edecektir.

Devam eden bir etki yaratma hedefiyle, 29 Mayıs 2025’te ikincisini gerçekleştirdiğimiz, ana konusu “Eşitlik, Önyargıları Kırmakla Başlar!” olan Sosyal Etki Zirvesi’nin çıktı raporları, Sosyal Fabrika’nın sonraki çalışmaları için önemli bir ilham kaynağı olmayı sürdürecek. Bu sene gerçekleştireceğimiz SEZ’26’da bu kez “Eşitlik için Söz–Eylem İlişkisinde Şeffaflık, Kapsayıcılık ve Dayanışma Kültürü” diyerek, 14 Mayıs 2026’da 3. kez buluşacağız.

Ayrıca kurum, sivil toplum ve bireylerin toplumsal dönüşüm süreçlerini analiz etmelerine, söz ve eylem bağlamında yol haritaları oluşturmalarına destek olmayı amaçlayan “Sosyal Etki Yaratanlar – Toplumsal Dönüşüm Elçileri” programımız ile stratejik etki alanımızı genişletmeyi hedefliyoruz.

Son olarak, tescillediğimiz 30 Mayıs Sosyal Etki Günü ve 12 Ekim Dünya Toplumsal Cinsiyet Eşitlik Günü gibi adanmışlık simgesi olan günlerle toplumsal farkındalık yaratmaya devam edeceğiz. Önümüzdeki dönemde, bireyden başlayan toplumun tüm katmanlarına etki eden bu olumsuz durum karşısında duruş sergileyeceğiz farkındalığı ile hareket ederek, daha çok kişinin “bu da benim meselem” demesi ve dönüşüme geçmesi için çalışmaya devam edeceğiz.

BENZER MAKALELER

SON MAKALELER

Loading...