‘Obama’nın yapamadığını biz yaptık’

0
95

ABD’de eşitsizliğin çoğaldığını söyleyen Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, ABD Başkanı Barack Obama’nın bu anlamda büyük sıkıntı içinde olduğunu belirterek, “Sağlık reformu yapmaya çalıştı ama parlamentodan geçiremedi ki kendi annesinin vefat nedeni budur. Biz Türkiye’de bunları gerçekleştirdik” dedi.
 
Babacan, 24 TV’de katıldığı programda gündemdeki konulara ilişkin soruları yanıtladı.
 
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, “partisinin seçim vaatlerinin kaynağını hesapladıklarını ve bu konuda yurt dışından uzman getirdiklerine” ilişkin sözlerinin hatırlatılması üzerine Babacan, yurt dışından getirilen uzmanların ekonomiye dair neyi yapıp yapmadıklarının geçmişte görüldüğünü söyledi.
 
AK Parti öncesi dönemdeki koalisyon ortaklarından birisinin, DSP olduğunu anımsatan Babacan, şunları söyledi:
 
“Onlar da baktılar kendileri bilmiyorlar, anlamıyorlar, dışarıdan uzman getirdiler. IMF 30 milyar dolar kaynak sağladı. Ekonomik büyüklüğün 215 milyar dolar olduğu dönemde IMF’den sağlanan kaynak 30 milyar dolar. Yani GSYH’nin yüzde 15’i kadar nakit girmiş ekonomiye. Bizim şimdi GSYH’miz 800 milyar dolar. Bunun yüzde 15’i ne demek? 120 milyar dolar demek. Bu 120 milyar dolar nakit bugün Türkiye’ye girse etkisi ne olursa o günde o etkiyi yapması lazım. Ne oldu? Hiçbir şey. Yapamadılar, erken seçime gittiler. Ondan sonra halk AK Parti’yi tercih etti. Daha sonra toparlanma geldi. Dolayısıyla Türkiye ekonomisinin yapısı, ihtiyaçları ortada.”
 
Başka yerlerden fikir alınabileceğini ve dünyadaki iyi uygulamaların takip edilebileceğini ifade eden Babacan, “Aynen kes-kopyala olmaz. Bunların, Türkiye’nin şartlarına adapte edilmesi gerekir” diye konuştu.
 
“MUHALEFET PARTİLERİN TAMAMI POPÜLİZM DERDİNDE”
Türkiye’nin modelini uygulayan ülkelerin başarılı olduğunu anlatan Babacan, 2008 krizinden sonra birçok ülkenin kamu harcamalarını artırarak büyümeye çalıştığını, bu ülkelerin şu anda “perişan” durumda olduklarını vurguladı. Babacan, “Sonuçta ne büyüme ne kalkınma var. Sadece büyük bir borç yüküne ulaştılar. Ama bizim yaptığımız gibi bütçe disiplini olan, güven inşa etmeye dayanan politika uygulayanlar da büyüyor” dedi.
 
Günlük siyasi tartışmaların bazen ülkeyi yanlış bir yola götürebildiğine işaret eden Babacan, şöyle devam etti:
 
 “Doğrular konusunda inatçı, ısrarcı olmak lazım. Biz çok şükür bunu yaptık. AK Parti olarak asla popülizme kaymadık. Şu anda muhalefet partilerine bakın. Bunların tamamı popülizm derdinde. Kim daha çok para dağıtacak, onun derdinde. Daha önce para dağıtmaya çalışmışlar. Daha sonra baktılar ki kaynak yok. Merkez Bankasına dönmüşler, para bastırmışlar. Eğer bir ülkede tam 34 yıl enflasyon 2 haneler, 3 haneler olursa bu, har vurup harman savurmanın sonucudur. Olmayan kaynakları harcayıp daha sonra kaynak olmayınca Merkez Bankasına para bastırıp o harcamaları karşılamaya çalışmışlardır. Onun sonucunda enflasyon olur. Siz bir yandan derseniz ki ‘asgari ücreti şu kadar artıracağım, emekliye şu kadar zam vereceğim.’ Ondan sonra para yok. Ne yaparsınız, para basarsınız. Para bastığınız zaman da enflasyon olur. Emeklinize, işçinize yüzde 20 zam verirken, arkasından gelecek yüzde 25-30 enflasyon onların hepsini götürür. “
 
Türkiye’de son 12 yılda gerçekçi ve akılcı politikalar uygulandığını anlatan Babacan, söz konusu dönemde Türkiye’nin gelir dağılımının düzeldiğini belirtti.
 
“OBAMA SAĞLIK REFORMU YAPAMADI” 
ABD’de ise ekonomide toparlanmaya paralel olarak eşitsizliğin çoğaldığını dile getiren Babacan, ABD’de toparlanmanın somut katkısının nüfusun sadece yüzde 1’i tarafından hissedildiğini ifade etti.
 
ABD Başkanı Barack Obama’nın bu anlamda büyük sıkıntı içinde olduğunu anlatan Babacan, “Sağlık reformu yapmaya çalıştı ama parlamentodan geçiremedi ki kendi annesinin vefat nedeni budur. Annesi, parası olmadığı için ve hastanelerden sağlık hizmeti alamadığı için hayatını kaybetmiştir. Bunun acısını içinde yaşayan bir insan, bu reformu yapamadı. Biz Türkiye’de bunları gerçekleştirdik. Hep gerçekçi olduk, asla popülizme kaçmadık” dedi.
 
“KUR HAREKETLERİNİN EN ÖNEMLİ SEBEBİ YURTDIŞI”  
Dünyadaki gelişmelerin yanı sıra seçim sürecinin ekonomiye etkisine ilişkin bir soruyu da yanıtlayan Babacan, dünya ekonomisinde son derece hareketli bir dönemin yaşandığını söyledi.
 
Petrol fiyatları ve kurlarda iniş çıkışlar yaşandığını anımsatan Babacan, “Amerikan Merkez Bankasının (Fed) ne zaman, neyi yapacağının belli olmaması, bir yandan Avrupa Merkez Bankasının olanca gevşetici politikaları, avro/dolar çapraz kurunu çokhızlı hareket ettiriyor” değerlendirmesinde bulundu.
 
Türkiye’nin de dışa açık bir ekonomi olarak bütün bu gelişmelerden az ya da çok etkilendiğini belirten Babacan, önemli olanın bu gelişmeler nedeniyle ekonominin kalıcı bir hasara uğramaması olduğunu dile getirdi.
 
Serbest kur rejiminde kurun dalgalı bir seyir izlediğini vurgulayan Babacan, “Yılbaşından itibaren baktığımızda kur hareketlerinin önemli sebebi yurt dışı kaynaklı hareketlerdir” dedi.
 
“PİYASALAR TABLOYU ŞİMDİDEN GÖRDÜ” 
Kur artışına yurt dışındaki hareketlerin yanı sıra ülke içindeki tartışmaların da sebep olduğunun altını çizen Babacan, “Son dönemdeki düşüş yine ağırlıklı dış kaynaklı ama Türkiye’de seçime doğru giderken istikrarın korunacağı, Türkiye’nin yeniden güçlü bir siyasi iradeyle devam edeceği beklentisi piyasalarda güçlenince o da hem faizler hem kur üzerinde yardımcı oldu” diye konuştu.
 
Piyasaya seçim sonuçlarına ilişkin güven geldiğini anlatan Babacan, iktidarın güçleneceğine dair bir tablonun piyasalar tarafından şimdiden görülmeye başlandığını söyledi.
 
Merkez Bankasına ilişkin bir soru üzerine de Babacan, “Merkez Bankasının ne yapıp ne yapmayacağı seçim beyannamemizde çok açık bir şekilde yazılı” ifadelerini kullandı. 

Merkez Bankasının enflasyonla ilgili kontrol araçlarının sınırlı olduğunu belirten Babacan, son dönemde kurlardan enflasyona geçişkenliğin bulunduğunu söyledi. Kur arttığında bunun belli bir oranda enflasyona geçişkenliğinin olduğunu anlatan Babacan, “Bizde yüzde 15 civarında şu anda. Merkez Bankası buna dikkat etmek zorunda. Öte yandan gıda fiyatlarında arz kaynaklı belirsizlik olabiliyor. Yani kuraklığı yaşadık, geçen sene kuraklıkta ürün miktarı azalınca fiyatlar artmış oldu. Bunun Merkez Bankasının para politikasıyla hiçbir alakası yok. Tamamen gıda piyasalarında olan bir gelişme” diye konuştu.
 
Bu yıl üretici ile tüketici fiyatları arasındaki farkların büyüdüğüne dikkati çeken Babacan, başta Gümrük ve Ticaret Bakanlığı olmak üzere ilgili kuruluşların bunları incelediğini, tüm kurumların temsilcilerinin yer aldığı Gıda Arz Güveliği Komitesinin kurulduğunu, bu komitenin ürün fiyatlarında daha derin inceleme yapacağını söyledi.
 
“ZİRAAT KATILIM BANKASI 29 MAYIS’TA AÇILACAK”
Babacan, konuyla ilgili görüşlerini G20 masasına da taşıdıklarını, şubat ve nisan aylarında yapılan bakanlar toplantısındaki sonuç bildirgesinde G20 üyelerinin mutabakatıyla metotların geliştirilmesi ve dünyada daha yaygın kullanılmasıyla ilgili kararların alındığını anımsattı.
 
IMF ile G20 Türkiye Dönem Başkanlığı olarak Washington’da Lüksemburg Maliye Bakanının da geldiği geniş katılımlı bir panel düzenlediklerini anlatan Babacan, şunları kaydetti:
 
“Çünkü Lüksemburg diyor ki ‘ben İslami finansta dünya merkezi olmak istiyorum.’ Londra yine o iddia ile ortaya çıktı. Onların da böyle hevesi, arzusu oluştu. Biz zaten doğal olarak uygulayıcı ülkeyiz. İstanbul’un zaten o özelliği ön plana çıktı. Dünya Bankası, İslami Finans Uygulama Merkezi’ni İstanbul’da açtı, iki sene önce. Dolayısıyla bizim zaten doğal bir özelliğimiz olacak ama bizim coğrafyada daha çok genişlemesi ve başka ülkelerin işlemlerini İstanbul’da yapması çok önemli olacak. Daha uluslararası nitelik kazanması gerekir İstanbul’un. Bunun doğal parçası olarak katılım bankasının Türkiye’de gelişmesi gerekecek. Biz zaten yaptığımız yasal düzenlemelerle yeni Bankacılık Kanunumuzla katılım bankalarımıza uygulanan bir bakıma negatif ayrımcılığı engellemiş olduk. Yeni Bankacılık Kanunumuz standart, geleneksel bankalarla katılım bankalarını eşit bir düzleme koydu, haksız rekabete uğramıyorlar artık. Devletin böyle ters baktığı, eliyle ittiği bir sektör değil, tam tersine kucakladığı, destek verdiği ve diğer bankalara ne kadar değer veriyorsa katılım bankalarına da o kadar değer verdiğimiz bir hukuki altyapıyı kurduk.”
 
Katılım bankalarının sistemdeki paylarının yüzde 3’ten yüzde 5’e çıktığını belirten Babacan, “Yine küçük ama 3’ten 5’e çıkış hacim olarak yüzde 67’lik büyümeyi gösterir” ifadesini kullandı.
 
Kamunun da sisteme girmesini istediklerini dile getiren Babacan, şöyle devam etti:
 
“Ziraat Katılım Bankasını 29 Mayıs’ta İstanbul’un fethinin yıl dönümünde Sayın Cumhurbaşkanımızın da katılımıyla açacağız, genel müdürlük binasının açılışını yapacağız ve resmen artık faaliyete başlayacak Ziraat Katılım. Arkasından Vakıf Katılım var, onların da hukuki süreçleri bitmek üzere, BDDK izinleri alındı, bunların ayrıca İslam Kalkınma Bankasına sermaye benzeri kredi çalışması vardı, o sağlandı. Sonra da Halk Katılım olacak ama onun için yasal düzenleme gerekiyor. Halk Bankasının yasası, kuruluşu açısından baktığımızda yasal düzenleme gerekiyor. Meclis açıldıktan, yasal düzenlemeyi yaptıktan sonra Halk Katılımın startını verebileceğiz.”
 
Burada “mevcut pastadan pay almak için uğraşmayın yani mevcut katılım bankalarının müşterilerine gel bana demeyin” dediklerini dile getiren Babacan, faizli çalışan müşterilerin katılım bankasına davet edilmesi gerektiğini söyledi.
 
Bazı vatandaşların devlet bankasıyla iş yapmak istediği için mecburen faizli işlemlerine girebildiğini anlatanBabacan, “Oysa ki faiz hassasiyeti olan, faizli işlem yapmak istemeyen vatandaşlarımıza devlet bankasıyla çalışma imkanını sunmalıyız. Kamu mevduatıyla ilgili kurallarımız diyor ki ‘sadece kamu mevduatı kamu bankalarına yatar’ ama katılım bankacılığı sistemi kamu mevduatından şu anda hiç istifade edemiyor, burada bir adaletsizlik var. Kamu katılım bankalarıyla beraber kamu mevduatı da katılım bankacılığı sistemine gireceği için önümüzdeki dönemde katılım bankacılığının Türkiye’de çok daha güçlü bir şekilde büyüyeceğine, devlet ve özel sektörün yoğun gayretiyle katılım bankacılığının Türkiye’de çok gelişeceğine inanıyoruz” değerlendirmesinde bulundu.
 
“ÖNEMLİ OLAN DEVLET MEKANİZMASININ TIKIR TIKIR İŞLEMESİ”
BDDK yeni Başkanının bu hafta resmen görevine başlayacağını ifade eden Babacan, “Kendisi bankacılık sektöründen geldi. TMSF’de bir süre kurul üyesi ama asıl mesleği bankacılık, çok başarılı bir arkadaşımız. Yine kurul üyeliğimiz boşta oraya da atama gerçekleştirdik ama bu dönemde BDDK’da hiçbir boşluk olmadı. Vekaleten Muttalip Bey yürüttü. Bizim hukuk sitemimiz de vekil eşittir asil, hukuken hiçbir boşluk olmadı” diye konuştu.
 
Vekaleten görev yapan kişilerin teknik birikiminde ve donanımında herhangi bir eksikliğin olmadığını vurgulayan Babacan, “Bugün BDDK’da hiçbir boşluk olmadan tıkır tıkır çalıştıysa Hazine Müsteşarlığında da öyle, vekaleten Cavit Dağdaş yürütüyor ama kendisi teknik donanım olarak bütün bürokrasinin çok saygı duyduğu bir isimdir, işini çok iyi bilen dürüst bir arkadaşımızdır. Öte yandan yine vekilin attığı imza, asilin attığı imzayla aynı. Cavit bey aynı zamanda G20 Müsteşarlar Komitesinin başkanıdır. Ekonominin en büyük müsteşarları Cavit beyin başkanlığında toplanır. Onlar Cavit beye demez ki ‘vekil mi asil mi?” ifadelerini kullandı.