İstanbul’un tarihi sanayi merkezi Haliç, 5.000 metrekarelik deneyim alanıyla küresel eğlence ekonomisinin yeni duraklarından biri haline geliyor. Milyar dolarlık karakterlerle kurulan alan, çocuklara olduğu kadar şehrin turizm gelirlerine de sesleniyor. Çizgi film kahramanları paslı demirlerin yerini alırken, bu dönüşümün kazancı acaba kimin hanesine yazılacak?
Haliç’in gri kış göğünün altında, Tersane İstanbul’un tarihi dokusunda yürüyorum.
Karşımda, kıvrımlı cam cephesiyle Nickelodeon Play mağazası duruyor. Rixos’un Paramount ile kurduğu ortaklığın finansal yapısını yerinde görmek için buradayım.
Girişteki Noel Baba şapkalı Sünger Bob, bana gülümsüyor. Kapıdan içeri giriyorum.
“ Dünyanın en güvenilir eğlence markası Paramount’un güvencesiyle buradayız.”
Rixos Group İş Geliştirme Direktörü Hande Tezerdi, açtıkları oyun alanını bir cümleyle özetliyor.
Sözleri beni düşündürüyor.

Küresel bir medya devinin çizgi karakterleri, Haliç’te gerçekten de yeni bir ekonomi yaratabilir mi?
Milyar dolarlık duygusal sermaye
Hande Tezerdi projeye dair bilgi veriyor:
“Sevilen bir markayı, Antalya’nın ardından buraya getirmek gurur verici.”
Ekonomi dünyasında duygusal sermaye denen kavram, burada somut bir nakit akışına dönüşmüş görünüyor.
Antalya’daki operasyonunda test edilen model, şimdi İstanbul’un kalbinde, perakende ve eğlenceyi birleştiren hibrit yapı olarak karşımda duruyor.
“Burayı geliştirirken Paramount Global gibi bir yapıyla çalışmak bizim için belirleyici oldu.”
Sözleri markanın gücüne işaret ediyor.
Küresel markaların yerel pazara girişi her zaman risk barındırır. Ancak Rixos, bu ortaklıkla riski minimize etmenin formülünü bulmuş.
Alanda gördüğüm Sünger Bob veya Paw Patrol, çizgi film karakteri olmaktan çıkıp, perakende ve bilet geliri yaratan birer finansal aktör konumunda…
Tersane’nin yeni işçileri ninja kaplumbağalar
“Tersane İstanbul, yüzyıllar boyunca İstanbul’un üretimine katkı sağlamış bir istasyondu.”
Hande Tezerdi’nin tespiti, mekanın geçmişiyle bugünü arasındaki radikal dönüşümü ortaya koyuyor.
Yüzyıllarca Osmanlı donanmasına gemi üreten, demir ve terle yoğrulmuş alan, artık Ninja Kaplumbağalar’ın maceralarına ev sahipliği yapıyor.
“Biz burada tarihi dokuyu koruyarak sanat, eğlence ve modern yaşamı birbiriyle birleştiriyoruz.”
Atıf yaptığı, temelleri 1455’te Fatih Sultan Mehmet tarafından atılan Tersane-i Amire.
Şehrin dışına çıkarıldığı için kapatılan o tersanenin binasında bugün başka bir düzen var. Ustaların yerini, deneyim ekonomisinin dijital işçileri çizgi karakterler almış durumda.
Antalya’dan Haliç’e uzanan strateji
“Vizyonumuz, Tersane İstanbul’u yıl boyunca çeşitli etkinliklerle sürekli canlı tutmak.”
Hande Tezerdi’nin sözleri, Rixos’un Antalya’da kurguladığı destinasyon yaratma stratejisinin İstanbul’a nasıl ihraç edildiğini özetliyor.
Şehir dışındaki büyük tema parkı konsepti, Haliç kıyısında şehir içi eğlence modeline dönüştürülerek daha kompakt ve erişilebilir forma bürünüyor.
Bu yaklaşım, turizmi yaz aylarına sıkışmaktan kurtarıp, İstanbul’u dört mevsim yaşayan bir aile rotası haline getiriyor.
“Bütün interaktif alanların kapılarını açtık ve her geçen gün yeni ilavelerle deneyimi geliştiriyoruz.”
Stratejinin operasyonel yüzü, Tezerdi’nin belirttiği dinamizmde gizli.
Mekan sadece açılıp beklenilen alan konumundan çıkarak sürekli yenilenen canlı bir organizma şeklinde yönetiliyor.
Antalya’daki tecrübesinden süzülen işletme aklı, Haliç’teki alana konsantre ediliyor. Böylece marka, otelcilik sınırlarını aşıp, sektörde oyun kurucu içerik üreticisine dönüşüyor.
Eğlencenin simülasyon ekonomisi
“Çok duyulu uçan tiyatro deneyimini getirmekten memnunuz.”
Alanının en güçlü kozu işte bu cümledeki teknolojide.
Eğlence pasif izleme eyleminden çıkıp, rüzgâr ve koku efektleriyle zenginleşen yüksek teknolojili simülasyona, yani sürükleyici bir deneyime dönüşüyor.
“Bütün karakterlerin bir arada, İstanbul’un doğası içerisinde buluştuğu dünyadaki ilk proje.”
Vurgulanan özgün içerik, projenin çocuklar için olduğu kadar, teknoloji meraklısı yeni nesil tüketici için de tasarlandığını işaret ediyor.
Sanal gerçeklik sistemleri, fiziksel dünyanın sınırlarını kaldırarak 5.000 metrekarelik alanı sonsuz bir evrene çeviriyor.
Hande Tezerdi’nin söyleyecekleri bitmişti.
Alanı dolaşıyorum.
Çocukluğumun çizgi karakterleriyle fotoğraf çektiriyorum.
Simülasyonları deneyimliyorum.
Ardından mağazanın o canlı, mor ve turuncu ışıklarla bezeli kapısından çıkıp tekrar Haliç’in serin rüzgarıyla yüzleşiyorum.
Girişteki Noel Baba şapkalı Sünger Bob hâlâ gülümsüyor.
Bense merak ediyorum…
Böylesi büyük bir yatırımda kazanç; çocukların hayal gücünde mi birikiyor, yoksa deneyim ekonomisinin kasasında mı?

