NBA VE LİDERLİK

    0
    94

    NBA’DEN PANDEMİDE ‘BUBBLE’ FORMÜLÜ

    BASKETBOL LİGİ SEZONU TAMAMLAMAK İÇİN DEVASA MASRAFLARI VE LOJİSTİK ZORLUKLARI GÖZE ALDI. BU SÜREÇTE OYUNCULARINI SOSYAL ADALETİN SAVUNUCULARI OLMAYA DA TEŞVİK ETTİ. ORTAYA ÇIKAN SONUÇ, LİDERLİK KONUSUNDA DERS NİTELİĞİNDE. 

    adam lashInsky & BrIan O’keefe

    EKİM AYININ İKİNCİ PAZARINDA, Ulusal Basketbol Birliği’nin alışılmışın dışında bir 12 aylık süreyi tamamlamasının ardından lig şampiyonu Los Angeles Lakers oldu. Bu tam da televizyon yayınına uygun bir sahneydi: LeBron James dördüncü kez yüzüğü aldı ve daha da çarpıcı olanı, bunu üçüncü takımıyla gerçekleştirdi. Lakers’ı ilk iki yüzüğünü kazandığı Miami Heat’e karşı zafere taşıyan James, böylece efsanevi takımını yeniden eski şanlı günlerine döndürerek misyonunu tamamladı. Ayrıca basketbolun tüm zamanların en büyük oyuncusu olma iddiasını da bir kez daha kanıtlamış oldu. 

    Ancak o gece James ve takım arkadaşlarının zaferinden daha fazla ön plana çıkan başka bir şey vardı. Geçen sonbaharda Çin’le olan mali anlaşmazlıktan kaynaklanan sancılı bir süreç, takımın eski patronu David Stern’in yılbaşında ani ölümü ve birkaç hafta sonra da basketboldan emekli olmuş süper star Kobe Bryant’ın trajik bir helikopter kazasında hayatını kaybetmesi gibi beklenmedik felaketlerin damgasını vurduğu olağanüstü bir yıl geçirilmişti. Üstelik tüm bunlar da, Utah Jazz’dan bir oyuncunun COVID-19 testinin pozitif çıkmasının ardından NBA’nin sezonu ertelemesinden önce oldu. 

    İşte James’in, Larry O’Brien’ın kupasını her ne olursa olsun yere düşürmemesi NBA’nin kapanmayı izleyen haftalar ve aylarda nasıl yeniden sıçrayışa geçebildiğinin kanıtı. Aslında burada şimdiye kadar anlatılanlar çok iyi bilinen şeyler. İlkbaharın büyük bir bölümü ve yaz başında kapanan NBA, Orlando’da Disney World’de oynamak için bir plan yaptı ve ligdeki 30 takımdan 22’siyle oynayacağı bir düzenleme üzerinde çalıştı. (Disney’deki oyun planı, oyuncu sayısını azaltmak amacıyla potada ciddi bir sayısı olmayan takımları saf dışı bıraktı.) Daha sonra da, tek bir oyuncu, lig yetkilisi ya da ekip oyuncusunun koronavirüste pozitif çıkmadığı iki buçuk ayı aşkın bir süre 172 maç düzenledi. 

    NBA’nin bu  kısmi sezonunun maliyeti de devasa oldu. Yalnızca Disney World’deki masrafları yaklaşık 180 milyon dolar tuttu ve lig pandemi nedeniyle sezon öncesi gelir projeksiyonlarını 1,5 milyar dolar azaltmak zorunda kaldı. Yine de, NBA’nin bu zorluklar karşısındaki başarısı diğer pek çok şirketin ancak hayal edebileceği bir durum. Disneyland’daki oyun planı mali açıdan yıkıcı bir yılı kurtarmakla kalmayıp aynı zamanda tüm dikkatlerin lige yoğunlaşmasına neden oldu. Aynı zamanda pek çokları tarafından profesyonel sporların en iyisi olarak tanımlanan NBA Başkanı Adam Silver’ın ününü daha da pekiştirdi. 

    Bir sezonu aniden durdurduktan sonra yeniden başlatmak efsanevi boyutta bir operasyondu. Üstelik asgari düzeyde karşı görüş ve dramatik olayla bu süreçten sıyrılabilmek, çalışanlarla ilişkilerin nasıl doğru bir şekilde yönetileceğini anlatan bir ders kitabı konusu olabilir; buraya akıtılan devasa miktardaki para ve sürece dahil olan egolar göz önüne alındığında, parmak ısırtacak bir başarıdan söz etmek gerekiyor. Özellikle de, süper starlardan takım dışındakilere, NBA oyuncularını derinden etkileyen ve sezona zarar verebilecek nitelikte sosyal adalet ayaklanmalarının damga vurduğu bir dönemde bu durum her zamankinden daha da çarpıcı. 

    Basketbolda başarı ve başarısızlık arasındaki ince çizgide olanlar ise, kısa ama sağlıklı bir sezon zaferini en çok takdir edenler. Los Angeles Clippers’ın sahibi, Microsoft eski CEO’su ve kriz süresince her hafta toplanan NBA guvernörler kurulu üyesi Steve Ballmer, “Sanırım lig, hem takımlar hem de oyunculara yönelik gelir akışının durmaması için en iyisini yaparak müthiş bir iş başardı” diyor. “Aynı anda pek çok sorunu herkesi memnun edebilecek şekilde çözmek ve önemli kazançlar elde etmek için önemli masrafları göze almaya hazır olmak… Bu ligin akıllardan çıkmayacağını söyleyebilirim.”

    Öte yandan, pandeminin dişleri arasından zaferi almayı başaran spor ligi yalnızca NBA değildi. Ulusal Kadın Basketbol Ligi (WNBA) de Florida, Bradenton’da benzer bir deneyim yaşadı. Aynı şekilde Ulusal Hokey Ligi (NHL) takımları da sezonu Kanada’nın Toronto ve Edmonton şehirleri arasında mekik dokuyarak geçirdi. Hatta oldukça daraltılmış oyun takviminin sayısız virüs salgınıyla kesintiye uğradığı Beyzbol Ligi bile, stadyumlarda televizyonda yayınlanan ve fanlar için kartondan yapılan maketlerin seyirci koltuklarına yerleştirildiği maçlarla playoff’ta yer almayı başardı. 

    Ancak salgın sürecinde bubble/ kampüste izolasyon yöntemiyle maçları sürdürme konusunda NBA bir kez daha niçin dünyanın en iyi yönetilen spor liglerinden biri olduğunu kanıtladı. USC Marshall School of Business’te spor işi profesörü, stratejik pazarlama danışmanı ve ligin uzun zamandır gözlemcisi olan David Carter, “Bana göre, marka bir vaattir; tıpkı Tiffany ve Harley Davidson’dan ne elde edeceğinizi bildiğiniz gibi, NBA’den ne elde edeceğinizi de bilirsiniz” diyor. 

    Carter’a göre, diğer profesyonel liglerle karşılaştırıldığında NBA “daha düzenli, ister COVID, ister sosyal adalet ya da işleyebilen bir izolasyon programı olsun, belli başlı konularda nasıl yol alınacağını daha iyi bilen bir yapı izlenimi veriyor.” Ve bunu nasıl başardıklarını anlayabilmek de spor aleminin ötesinde hem iş dünyasına hem de liderlerine önemli dersler sunuyor.  

    OKLAHOMA CITY THUNDER’ın yıldız gardı ve Ulusal Basketbol Oyuncuları Birliği Başkanı Chris Paul, kampüste izolasyon ortamında oyunların devam edebilmesi için neyi ve kimi almasını ilk elden bilen birisi. Nitekim Orlando’ya geldiğinde, NBA’nin event’lerden sorumlu başkan yardımcısı Kelly Flatow’la görüşmek istediğini anlatıyor. Paul, “Ona sımsıkı sarılmak istiyordum” diyor. “Çünkü şu veya bu konu hakkında, lojistikle ilgili konuşmak için sürekli Zoom’da toplantılar yapmıştık.” 

    Lojistik, NBA’nin 14 yıllık veteranı Flatow’un şimdiye kadar tanık olmadığı  boyuttaydı. Grubu, All-Star weekend’den ABD dışındakilere kadar yılda 200’ü aşkın event planlayabiliyordu. Bu event’lerin planlamaları genellikle yıllar öncesinden başlıyor ve hiçbir zaman da iki takımdan fazlasını içermiyor. Kelly Flatow, “Ancak bu kez tam 22 takım ve kabaca 350 oyuncu tek bir ortamda bir araya geliyordu” diyor. “Bunun organizasyonunda yol gösterecek herhangi bir plan ya da rehber de yoktu” diyor. 

    Flatow’un ekibi bütün bahar aylarını ve yaz başını New York yakınlarındaki evlerinden Zoom’da toplantılar yaparak ve Slack üzerinden mesajlaşarak geçirdi. Oyunların düzenleneceği bubble/kampüs Disney World ESPN World Wide Sports Complex’e geldikten sonra günlük yapılacakları konuşmak üzere 15 kişilik çekirdek bir grup her gün sabah saat 8’de bir araya geldi; bu konu başlıkları, birisi Disney World otel balo salonunda olmak üzere yedi antrenman tesisinin inşası, seyircisiz oynanan maçlar için bir yayın merkezinin kurulması gibi faaliyetlerle ilgiliydi. Flatow her pazar, IT ve güvenliğe iletişim ve tıbbi hizmet sunan yaklaşık 150 kişilik personelle toplantılar da düzenledi. 

    Oyunlar programa uygun şekilde kesintisiz ilerlerken, Orlando’daki kampüste herkese hizmet sunmak için dillere destan 6 bin 500 kişilik bir kasaba kuruldu. NBA Başkanı Adam Silver final serilerinin başlamasından önce düzenlenen basın toplantısında yaptığı konuşmada, “Hani bir filme gidersiniz, oyuncuları görürsünüz ve film bittikten sonra da filme katkıda bulunanların isimleri perdede hızlı bir şekilde durmadan akar ya, ben bu durumu biraz da buna benzetiyorum” diyor. Konuşmasında Flatow’u özellikle överek, onu toplanan ekibin “esas görevlisi” olarak tanımladı.

    Flatow’dan söz ederken, “Otobüslerin zamanında yola çıkmasından, bu odada bulunanlardan kuştüyü yastık isteyenlerin taleplerini yerine getirmeye kadar her şeyi ayarladı” diyen Silver, “Buradaki bulunan herkesi tanıyorum ve hepsinin tek tek neler istediğini de biliyorum” diyerek sözlerini sürdürdü. 

    Daha da önemlisi, NBA sıfırdan sağlık protokolleri hazırlamak zorunda kaldı. Eski şirket avukatı ve halen NBA’nin oyuncu işlerinden sorumlu kıdemli başkan yardımcısı olan David Weiss, enfeksiyon hastalıkları ve testleri hakkında hemen bilgi edindi ve kampüsü yöneten ileri düzeydeki sağlık kurallarını belirlemek amacıyla doktor ekibiyle çalışmaya başladı. Weiss ayrıca düzenli olarak takım sahiplerine brifingler de verdi. Ballmer, “Ligdeki bazı personelin sağlık konularını nasıl hızla benimsediğini görmek çarpıcıydı” diyor. 

    Lig kampüste kalan herkes için günlük test uygulamalarını devreye soktu; ücret test başına 100 doların üzerindeydi. Oyunlara katılmayan, koçluk yapmayan ya da oyunlarla ilgili herhangi bir görevi olmayan herkes başkalarının yanındayken maske takmak zorundaydı; özellikle de destek amaçlı personel mesai sonrası kampüsten ayrıldığı için maske önemliydi.

    Ancak lig yetkilileri her ne kadar virüsün olumsuz etkileriyle başa çıkmayı başardılarsa da, başka zorlukların geldiğini göremediler.  

    26 AĞUSTOS’TA, PLAYOFF’LARIN tam da ortasında, Milwaukee Bucks Orlando Magic’le yapacağı playoff maçına çıkmama kararı aldı. Kenosha’da, Jacob Blake adlı siyahın polis tarafından vurulmasını protesto ediyorlardı. Tek bir takımın oyuna çıkmamasıyla başlayan eylem-bazıları bunu boykot olarak adlandırırken, Silver “işi durdurma” olarak tanımlanmasını daha doğru buldu-NBA’deki ve diğer spor liglerindeki oyunların da durmasıyla çığ gibi büyüdü. Ertesi gün Orlando’da geride kalan oyuncular ve koçlar sahaya dönüp dönmeyeceklerini kararlaştırmak üzere bir araya geldiler. Sezon ve tüm tarafların playoff’ların tamamlanmasından elde edeceği gelir askıya alınmıştı. 

    Toplantıdan önce, oyuncuların birlik başkanı Silver’la konuştu. İkisinin de dolaylı yollara sapmadan birbirleriyle açık ve net konuşmaları, birbirlerine olan güvenin göstergesiydi. Paul “Ben yalnızca ‘Seni haberdar edeceğim’ dedim” sözleriyle anlatıyor. “Biliyorum, kulağa basit geliyor. Ancak bu gerçek, biliyor musunuz? Nihayetinde, bizler ortağız ve yapılan her şey de oyunla ilgili. Ama ben bir oyuncuyum. Oyuncular ne hisseder bilirim. Ve bu da oyundan daha önemli bir şey.” 

    Toplantı, sporcuların duygularını topluca dile getirdikleri olağanüstü bir andı.  Ulusal Basketbol Oyuncuları Birliği Direktörü Michele Roberts, “Toplantı eğlence için değildi ancak 150 erkeğin kalabalık bir salonda bağırması, çığlık atması, gülmesi, ağlaması ama nihayetinde kardeş olarak bir araya gelmesi inanılmazdı” diyor. “Bundan önce böyle bir şey görmemiştim. İşte demokrasi böyle bir şey. Manzara oldukça çarpıcıydı.”

    Bir sonraki gün daha fazla görüşmelerin yapılmasının ardından oyuncular maçlara dönmeye razı oldu; takım sahipleriyle varılan anlaşmaya göre ülkedeki tüm stadyumlar seçimlerde oy verme alanları olarak kullanılacaktı. 

    Her yerde şirketler, özellikle de sendikalı çalışanları olanlar, pandemiden dolayı işlerin yavaşladığı bu zamanlarda son derece hassas bir konu olan çalışan ilişkilerini yönetmek zorunda kaldılar. Ancak diğer liglere kıyasla NBA oyuncularıyla karşılıklı uyumda çok daha iyi bir tarihi olduğu için bu zor yılı daha rahat geçirebildi. İş hukuku avukatı ve 1983 yılında tavan ücretin yürürlüğe girdiği NBA merkezli emek ilişkilerinin tarihini anlatan The Cap’in yazarı Joshua Mendelsohn “Silver ve Mendelsohn’un inandırıcı bir tonu var” diyor. Sezonun askıya alınıp, gelir akışının kesildiği dönemde takım sahipleri ödemeleri durdurabilirlerdi. Ama bunu yapmadılar. Mendelsohn, “Takım sahipleri ücretleri ödemeyi sürdürdüler. Birliğin müzakere yapması iyi oldu; buna birisi hasta olduğunda ücretin artırılması da dahildi. Sonuç itibariyle, oyuncuları dinlediler. Oyuncular olmadan oyun da olmaz.”

    Bu karşılıklı anlayış, kampüste oyunların başlamasından çok önce meyvesini vermeye başladı. Mayıs ayı sonlarında George Floyd’un polis tarafından öldürülmesi ve bunu izleyen sosyal adalet gösterilerinin ardından lig yıldızlarının büyük bir bölümü sezonun yeniden başlayabileceğinden pek emin değildi. Irk konusunda ulusal çaptaki konuşmaların dikkatleri dağıtacağından çekiniyorlardı.

    Ancak oyuncular geri dönmenin öneminin farkındaydılar. Miami Heat’in forveti ve oyuncu birliğinin ilk başkan yardımcısı Andre Iguodala, “Bu durumun ekonomik ve finansal boyutlarını anlamıştık” diyor. “Ancak ülkenin siyasi görünümü ve ırklarla olan ilişkiler paradan daha önemliydi. Ve sanırım bundan dolayı bir çoğumuz ‘Yalnızca para için değil daha büyük bir amaç için de sahaya çıkalım’ fikrine özel bir önem atfediyordu.”

    Böylece formalarının arkasına Black Lives Matter hareketiyle ilgili, “Oy Ver” ya da “İsimlerini Söyle” gibi belli onaylanmış mesajları yazarak çıkmak için görüşmeler yaptılar. Silver ve Roberts bu konuları tartışırlarken belli tavizlerle anlaştılar. Roberts, “Adam’la sert tartışmalarımız oldu. Her zaman her şey çok kolay oluyor demek değil” diyor. “Ancak nihayetinde hepimiz yetişkinler gibi davranmamız gerektiğinin bilincindeyiz.”

    öTE YANDAN, NBA bu yılki kötü durumda en iyisini başarmış olsa da, pandemi tüm dünyada iş dünyasının yanı sıra ligin mali durumunu da olumsuz etkiledi. Lig geçen sonbaharda sezondan 10 milyar dolar elde etmeyi bekliyordu; bu rakamın yaklaşık yüzde 40’ı bilet, ürün satışı, telif ücreti vb faaliyetlerden geliyordu. Lig her ne kadar sezon ertelenmeden önce sezonunun yaklaşık yüzde 80’ini tamamladıysa da, fanların oyunlara katılmalarının durdurulmasıyla bu gelir akışı da kesilmiş oldu. 

    Aslında pandemi mali açıdan zaten travmatik olan bir yılı daha da kötüleştirdi. Houston Rockets’in genel müdürü Daryl Morey geçen ekim ayında Hong Kong’taki protestolara destek veren bir tweet attığında, Çinli yetkililer Şanghay’daki bir gösteri oyununu hemen iptal ettiler ve NBA’nin oyunlarını devlete ait televizyon kanalı CCTV’de yayınlamaktan vazgeçtiler. Silver pek çok yönden sıkıştı. NBA ilk başta Morey’in tweet’inden dolayı “üzüntülerini bildirdi. Ancak lig daha sonra tavrını değiştirdi ve oyuncuları ya da takım oyuncularını sansürlemeyeceğini belirtti. NBA’nin tahminlerine göre, Çin’le olan gerilim 400 milyon dolarlık gelir kaybına yol açtı ve en hızlı büyüyen pazarla ilişkileri tehlikeye soktu. Yine de, sezonun bitimine doğru buzlar erir gibi oldu: CCTV finallerin son iki oyununu yayınladı. 

    Öte yandan, televizyon yayınları farklı nedenlerle NBA’nin kendi ülkesinde de sıkıntılarla karşılaşmıştı. Disney’in sahip olduğu ABC’de yayınlanan yedi şampiyonluk serisinin ilk karşılaşması, NBA finallerinde tek bir oyun için o zamana kadar kaydedilen en az izleyici sayısına imza attı; Sports Media Watch’tan analist Jon “Paulsen” Lewis’e göre, 7,41 milyon izleyiciyle 4,1’lik bir reyting elde etti.

    Aslında profesyonel spor karşılaşmaları izlenirliğinde yokuş aşağı giden yalnızca NBA da değil. Lewis’in tahminlerine göre, NHL’nin Stanley Cup Final’ini seyredenlerin oranı yüzde 6 azaldı. Yeniden düzenlenen beyzbol ligi ise bir yıl öncesine kıyasla seyircisinin dörtte birini kaybetti.

    NBA’nin reytinglerinin gerilemesinde bu kötü zamanlar kısmen sorumlu tutulabilir. Finaller genellikle ekimde değil futbol ve beyzbol spor karşılaşmalarıyla rekabet ettiği haziranda biter. Eylül ayında Futbol Ligi, Ulusal Kadın Basketbol Ligi, teniste US Open ve kolej futbol karşılaşmaları dahil 12 belli başlı spor etkinliğinin aynı güne denk geldiği olağanüstü bir durum yaşandı. NBA aynı zamanda çılgın bir seçim dönemiyle de baş etmek zorunda kaldı.  

    kAMPÜS GÜNLERİNİN SONU yeni ve zorlu bir dönemin başlaması anlamına geliyor. Oyuncular, takım sahipleri ve lig yetkililerinin daha yapması gereken çok şey var. Kolektif pazarlık anlaşmasının yeniden gözden geçirilmesiyle ilgili görüşmeler çoktan baladı. Ertelenmiş NBA taslağı 18 Kasım’da gündeme gelecek. Ligin gelecek sezonu ocak ayında başlatması fikrine sıcak bakılırken, oyunların seyircili mi olacağı henüz belli değil. Nitekim gelecek günlerde en büyük tartışma, ligin karşı karşıya olduğu mali zorlukların en adil ve en iyi şekilde nasıl paylaştırılacağıyla ilgili olacak. Roberts,” tüm bu konuşmaların zararın uzun bir döneme nasıl yayılacağıyla ilgili olacağı aşikar” diyor. 

    Ancak NBA’nin bin 500 kadar lig ve ofis çalışanı en azından final sonrası iyi haberler aldı. Silver onlara gönderdiği e-postada, her birine bir defalık 1000’er dolar ödeme yapılacağını ayrıca birbirini izleyen dört hafta boyunca cumaları ve Şükran Günü’nü izleyen haftanın tatil olacağını bildirdi.

    NBA başkanına gelince, son oyunun ardından lig personelinin çoğu Disneyland’daki kampüsü terk ederken, kendisi geri dönmedi. Fortune’a verdiği demeçte, “İster inanın ister inanmayın, ben hâlâ Orlando’dayım” dedi. “Eşim ve iki kızım buraya geldi; iki günlüğüne Disney World’e gideceğiz. Bu tam da reklamdaki gibi bir durum: ‘Şampiyonadan sonra ne yapacaksınız? Disney World’e gideceğiz.’”

    Ancak bunu mutlu sonla biten bir peri masalı olarak da görmemek gerekiyor. Pandemi hâlâ ortalığı kasıp kavurmaya devam ediyor. Yine de böyle bir yılı yüzünün akıyla tamamlayabilmeyi masalsı bir duruma benzetmek pek de abartı sayılmaz.