‘Lojistik Sektörü Fortune 500 Şirketlerinin İş Hacmini Artırıyor’

0
516
Globelink Ünimar İcra Kurulu Komite Üyesi Koray Çıtak

Globelink Ünimar İcra Kurulu Komite Üyesi Koray Çıtak, Türkiye’deki lojistik sektörünün, Fortune 500 listesindeki şirketlerin ihracat hacimlerini artırmaları için kritik kolaylaştırıcı görev üstlendiğini söylüyor ve ekliyor: “Verimli nakliye, tedarik zinciri yönetimi, gümrük uyumluluğu ve teknolojik gelişmeler sağlamadaki rolü, ihracattaki önemli artışın sağlanmasında etkili oldu ve olmaya devam edecektir.”

Fortune 500 listesindeki şirketlerin ihracatı yüzde 138’lik bir yükseliş gösterdi. Lojistik sektörü ihracattaki bu artışta nasıl bir rol oynamaktadır?

Lojistiğin uluslararası ticarette çok büyük ve önemli bir yol oynadığı göz önünde bulundurulduğunda, özellikle Türkiye gibi geçiş bölgesinde bulunan bir ülke için katkısı kaçınılmaz olmaktadır. Özellikle pandemi dönemi ve sonrasında yaşanan üretim bölgelerinin değişmesi, navlun fiyatlarındaki dalgalanmalar değişimlere hızlı reaksiyon verilmesini gerektirdi. Bu noktada Türkiye sağladığı altyapı ve hizmet sağlayan lojistik firmalarının hızlı ve kaliteli operasyonel faaliyetlerindeki başarısı ile bu değişime ciddi katkı sağlamıştır. 

Globelink Ünimar gibi dijitalleşmeye de ağırlık veren lojistik sağlayıcılar bu hızlı değişimde ihracatçı şirketlerin faaliyetlerini kolaylaştırmalarında ayrıca katkı sağladılar. Sektörün teknolojik gelişimi, yapılan altyapı yatırımları ve depoculuk alanında atılan yeni adımlar ihracatçının da dışarıdaki rekabet mücadelesinde elini kolaylaştırıyor. Çünkü baktığınız zaman özellikle Avrupa pazarı için Türkiye iyi bir tedarik bölgesidir.

Bununla birlikte, tüm lojistik taşıma modlarında taşımacılığa elverişli olan coğrafi yapımız ve sektörümüzün değişime hızlı uyum sağlama alışkanlığı dış ticaretimizin gelişimi için bir avantaj hâline geliyor.

Genel olarak, Türkiye’deki lojistik sektörü, Fortune 500 listesindeki şirketlerin ihracat hacimlerini artırmaları için kritik bir kolaylaştırıcı görevi görüyor. Verimli nakliye, tedarik zinciri yönetimi, gümrük uyumluluğu ve teknolojik gelişmeler sağlamadaki rolü, ihracattaki önemli artışın sağlanmasında etkili olmuştur ve olmaya da devam edecektir.

Türkiye’nin ihracat potansiyelinin lojistik sektörüne etkisi nedir?

Türkiye’nin hem genç nüfusuyla sağladığı iş gücü kapasitesi hem de bulunduğu coğrafi konum itibari ile önemli bir üretim üssü haline gelmesi beklenmektedir. Kısa vadede bu değişimlerin etkilerini de yavaş yavaş gözlemlemeye başladık. 

Bu değişim ve gelişim adımları ile birlikte Türkiye, lojistik koridor olma yolunda önemli potansiyele sahiptir. Dolayısıyla böyle bir ortamda uzun vadede Türkiye’nin dünyanın çeşitli ihtiyaçlarını karşılayabilir bir noktaya gelmesini beklemek yanlış olmaz. 

Türkiye’nin ihracat hacmi arttıkça, lojistik hizmetlere olan talep de buna paralel olarak artmaktadır. Teşvik ve yatırımların ihracat ile oluşan değişimlere paralel olarak lojistik sektörüne kaydırılması ve sektörün desteklenmesi önem taşımaktadır. Bununla birlikte, yeni ihracat pazarlarının yaratılmasında öncelik lojistik sektöründe yapılacak yatırımlar olmalı ki ilgili pazara açılacak lojistik koridor, lojistik hattı ihracatçı için bir fırsata dönüşsün. 

Türkiye’nin ihracat potansiyeli, lojistik sektörü üzerinde dönüştürücü bir etkiye sahiptir. Aynı şekilde lojistik sektörüne yapılacak olan altyapı, istihdam, teknoloji ve buna bağlı yatırımlar, ihracatçı üzerinde potansiyel bir etkiye sahiptir. 

Bu anlamda yalnızca Türkiye’de değil yurtdışı pazarlarda da, özellikle ABD ve EU ülkerinde yapılacak yatırımlar, büyük işletmeler ile birlikte KOBİ’lerin de yakın pazarlara ve tüketim iştahının olduğu coğrafyalara erişiminin hızlandırılmasını sağlayacaktır. Bunu yaparken ise yalnızca B2B değil, B2C pazarda e-ticaret potansiyeli de e-ihracat mal hareketinde göz önünde bulundurulmalıdır. 

Bu etki, hizmet talebinin artması, altyapı geliştirmesi, teknoloji kullanımı, uzmanlaşma, istihdam yaratma ve genel ekonomik büyüme gibi alanlarda kendini gösterecektir. Lojistik sektörü, Türkiye’nin ihracata dayalı ekonomisini desteklemek ve kolaylaştırmak için kritik bir rol oynar.

Türkiye’deki ihracat potansiyelinde görülen büyümeye lojistik sektörünün tepkisi nasıl olacak?

Türkiye’nin sahip olduğu ihracat potansiyeli farklı sektörleri etkilemeye devam ediyor. Faaliyet gösterdiğimiz lojistik sektörü de ihracat potansiyelinde görülen bu artışa paralel olarak, yeni aksiyonlar göreceğimiz sektörlerin başında geliyor. 

İhracattaki hacim artışıyla birlikte, lojistik dünyasının operasyon sahası olarak nitelendirilebilecek; karayolları, havaalanları, limanlar ve demiryollarına yönelik kamu ve özel sektör yatırımlarında ciddi artışlar görebiliriz. Böylesi yatırımlar lojistik taşımacılığının hızını artırırken, tedarik zincirindeki verimliliği de olumlu yönde etkileyecektir. 

Lojistik hizmet sağlayıcılar, artan ihracat hacmine yanıt olarak kapasitelerini genişleteceklerdir. Bu, yeni araç yatırımlarının yapılması, depolama alanlarının ve dağıtım merkezlerinin oluşturulması veya mevcut olanların genişletilmesi anlamına gelmektedir. Buna paralel olarak, devlet destekli ulaşım ağlarının, depolama tesislerinin, gümrük işlemlerinin ve teknolojik altyapının iyileştirilmesini içerecektir. Daha iyi hizmet sunmak ve ihracatçılara rekabet avantajı sağlamak için teknolojiye ve modern tesislere yatırım yapılması kaçınılmaz olacaktır. Bu bağlamda da şirket bazlı faaliyetler hızlanacaktır.

İnovasyon ve teknoloji uygulamaları bu değişimde öncelik kazanacaktır. İleri takip sistemleri, lojistik yazılımlar, yapay zekâ destekli BI yazılımları gibi teknolojik çözümler, lojistik operasyonların optimize edilmesini ve verimliliğin artırılmasını sağlamada kullanılmaktadır ve kullanılacaktır. Ayrıca global pazarda artan blokzincir teknoloji yatırımlarını da yakından gözlemleyerek artan iş hacmi ve potansiyel ile hem teknolojik gelişmelere yakın olmamızı sağlayacak hem de bir adım önüne geçmemizde fırsat yaratacaktır.

Yeni iş birlikleriyle küresel bağlantı ve ağlar daha da genişleyecektir. Bu, uluslararası nakliyat acenteleri, denizyolu taşıyıcıları, hava kargo operatörleri ve diğer lojistik paydaşlarıyla iş birliği içinde çalışmayı hedeflemektedir. Paydaş çalışmaları ve yönetim sistemleri, ihracatçılara daha geniş bir hizmet yelpazesi sunmak ve küresel pazarlarda daha etkin bir şekilde rekabet etmelerine yardımcı olacaktır.

Tüm bunlarla birlikte sektör bugünden daha fazla yetişmiş personele ihtiyaç duyacaktır. Bu bağlamda da kalifiye personel yetiştirilmesi ve istihdamı yine talep ve ihtiyaçları karşılama anlamında kaçınılmaz olacaktır.

İhracatın artmasıyla birlikte karşılaşılan lojistik zorluklar nelerdir ve bunları aşmak için hangi çözümler önerirsiniz?

İhracattaki artış farklı sektörlerde olduğu gibi lojistik alanında da birtakım zorluklara neden oluyor ve değişim ile birlikte olmaya da devam edecektir.

Sınır geçişleri ve gümrük işlemleri karmaşık ve zaman alıcı olabiliyor. İhracatçılar, sınır geçişlerinde beklemelerle ve gümrük prosedürleriyle ilgili gecikmelerle karşılaşmaktadır.  İşlemlerin yalınlaştırılması, regülasyonların takibi ve gümrük birliklerine verilen önemin arttırılması önem kazanacaktır.  

Lojistik süreçler, zamanlama, kapasite, rotalama ve taşıma maliyetleri gibi faktörlerle ilgili zorluklar ortaya çıkabilir. Özellikle yeterli ve uygun taşıma araçlarına erişim, transit sürelerin uzamasına ve taşıma maliyetlerinin artmasına neden olabilir. Bu noktada sunulan hizmetlerin çeşitlendirilmesi çözüme katkı sağlayacaktır.

Artan ihracat hacmiyle birlikte depolama alanları ve stok yönetimi zorlukları ortaya çıkabilir. İhracatçılar, mallarını depolama ve dağıtım merkezlerinde etkin bir şekilde yönetmek ve taleplere hızlı yanıt verebilmek için yeterli ve uygun depolama alanlarına ihtiyaç duyulacaktır. lojistik süreçlerde teknolojik çözümler ve verimlilik artırıcılar kullanarak operasyonel süreçler optimize edilmesi gerekliliği artacaktır. Takip ve izleme sistemleri, lojistik yazılımlar, otomasyon araçları ve veri analitiği gibi teknolojiler, lojistik süreçlerin daha verimli ve kontrol edilebilir olmasını sağlayabilir.

Dış kaynaklar ve üçüncü taraflarla kurulan ortaklıklar aracılığıyla mevcut depolama ve dağıtım ağının en optimal biçimde kullanılması sağlanabilir. Bununla birlikte, muhtemel ihtiyaçları önceden belirlemek adına talep tahminine yönelik planlama sistemleri de ekosistemdeki sorunların çözümü hususunda doğru bir yaklaşım olabilir.

Diğer bir yandan, sektördeki paydaşlarla iletişim süreçlerini iyileştirecek, iş birliğini geliştirecek ve sorunsuz koordinasyon sağlayacak teknolojik platformların önemini vurgulamak gerekiyor. Bu sayede geliştirilen stratejik iş ortaklıklarıyla kilit roldeki tedarikçiler, lojistik aktörleri ve dağıtım sağlayıcılarıyla daha güçlü ilişkiler kurulabilir. Lojistik sektörü, böylesi adımlarla ihracattaki büyümeyle ortaya çıkan lojistik zorlukları etkin bir biçimde aşabilir. 

Dinamik bir ihracat ortamında önde gelen oyuncular arasında yer almak amacıyla gelişen ihtiyaçları ve zorlukları anlık olarak takip etmek, stratejileri bu çerçeve oluşturmak ve teknolojik gelişmeleri benimsemek bir zorunluluk hâline geliyor.

Gelecekte ihracatın artmasıyla ilgili öngörüleriniz nelerdir ve ihracatçıların bu değişimlere nasıl uyum sağlaması gerektiğini düşünüyorsunuz?

İhracatın geleceği noktasında hem kısa hem de uzun vadede olumlu bir beklentimizin olduğunu söyleyebiliriz. Özellikle son dönemde döviz kurunda yaşanan artış kısa vadede ihracatçımızın pazar rekabetindeki elini bir nebze olsun rahatlattı. Ancak bu noktada ihracat hedeflerine ulaşma yolundaki tek destekleyici unsurumuzun kur avantajı olmaması gerektiğini düşünüyoruz. Bu sebeple daha geniş çerçeveli bir ihracat stratejisi oluşturmanın dış ticaretin geliştirmesine uzun vadede katkı sağlayacağını söyleyebiliriz. 

Covid-19 salgını ile birlikte gelişmiş ülkelerin Çin ve Asya ülkelerine olan yüksek bağımlılıklarının yarattığı tedarik ve arz güvenliği sorunları ortaya çıkmıştır. Bu nedenle gelişmiş ülkeler Asya ülkelerine olan bağımlıklarını azaltmak amacı ile küresel tedarik zincirlerinde yeniden yapılanmaya başlamışlardır. Tedarik zincirlerindeki değişimin temel amacı öncelikle tedarik ve arz güvenliğinin sağlanması olmuştur. Bu amaçla kritik ürünlerde yurtiçinden tedarik öne çıkmaktadır. Yurtdışından tedarikte ise tedarikçi sayıları artmakta ve tedarikçilerde çeşitlendirmeye gidilmektedir. Bu gelişmeler çerçevesinde yakın noktalardan tedarik ve uzak noktalardan tedarik zincirlerinde çeşitledirme stratejisi öne çıkmaktadır. Türkiye de yakından tedarikte bölgesinde önemli avantajlar sunarak tedarik zincirlerinin değişiminden yararlanmıştır. Bu kapsamda önümüzdeki dönemde de ihracat kapasitesi katma değerli ürün tedariğini de içerisine alacak şekilde genişleyecektir. 

İklim değişimine bağlı olarak sürdürülebilirlik koşullarına uyum ihtiyacı en yüksek seviyeye çıkmıştır. Tüm ülkeler tedarikte daha az karbon salınımı ve enerji tüketimini hedeflemeye başlamıştır. Avrupa Birliği sınırda karbon düzenleme mekanizması ile uzaktan tedariki caydıracak karbon vergisi düzenlemeleri yapmaktadır. Bu da yakın coğrafyadan tedarik politikalarını teşvik edecektir.

Ülkelerin tedarik zincirindeki değişimler göz önüne alındığında ihracatçıların, çevik, uyarlanabilir ve küresel pazardaki değişikliklere duyarlı olmaları önemlidir. Sektör trendlerini izlemek, pazar araştırması yaparak pazar çeşitlendirmesi yapmak ve müşteriler ve ortaklarla güçlü ilişkiler kurmak ve bunları sürdürmek, tedarik zinciri optimizasyonu yapmak ve risk yönetimini doğru kurgulamak ihracatçıların gelişen ihracat dinamiklerine proaktif bir şekilde uyum sağlamasına yardımcı olacaktır.