LinkedIn CEO’sundan kariyer yönetim tüyoları

0
122

Jeff Weiner her ne kadar işlerine biraz geç kalmış olsa da, mektubu okumaya kararlı. LinkedIn’in CEO’su bir saatten daha uzun bir zamandır yönetim tekniklerinden çalışan memnuniyetine kadar hemen her konuda fikir ortaya koyarken aynı zamanda kendi kariyer çizgisiyle ilgili olarak da düşüncelere dalmış durumda. Bu konular tabii ki işiyle bağlantılı ve Weiner de bunlar hakkında konuşurken oldukça heyecanlı. Şirketinin amacı insanların kariyer hedeflerini gerçekleştirmelerine yardımcı olmak. Büyük bir patlama yaşayan web sitesi, kullanıcıları için daimi, gerçek zamanlı özgeçmişler sunarken, iş arayanları da açık pozisyonu olan şirketlerle eşleştiriyor. Ancak Weiner’in tartışmayı uzattığı her dakikada, zaten sıkışık olan takvimi iyice baskı altına giriyor. Cannes’da bir reklamcılık konferansında konuşmak üzere günün sonunda yola çıkmak zorunda ve tam da o sırada, şirketten ayrılmayı planlayan oldukça kalifiye bir mühendis bu kararının gerekçesini doğrudan CEO’ya anlatmak için kapısında bekliyor. Weiner zamanının darlığının farkında ama yine de telaşa kapılmış bir hali yok. Mektup okunmalı. Dediğine göre, bu onun için “çok anlamlı”.
 
Tamamen kağıtlardan arınmış bir ofiste çalışıyormuş gibi gözükmesine rağmen -Weiner’in California, Mountain View’daki LinkedIn’in merkez ofisi tertemiz, masasında yer alan ikiz Apple monitörlerde ise büyük, mavi LinkedIn logoları göze çarpıyor- çekmecesinden yalnızca “Baba’ya” diye yazılmış üç sayfalık bir memo çıkarıyor. Bunun TV yönetmeni olan babasına 20 yıl önce yazdığı “sahte bir mektup” olduğunu anlatıyor. Şimdi 44 yaşında olan Weiner, o sırada Boston’da Braxton Associates adlı bir şirkette yönetim danışmanıydı ve Pennsylvania Üniversitesi’ne bağlı Wharton School’da ekonomi lisans eğitimini tamamlamasının üzerinden iki yıl geçmişti. Kariyerine nereden başlayacağı konusunda kararsız olduğundan babası isteklerinin neler olduğuyla ilgili bir mektup yazmasını tavsiye etti.
 
Bu mektup, henüz somutlaşmamış kariyer yazgısını tartışan genç bir CEO’nun eserinden başka bir şey değil. “Baba” diye yüksek sesle okuyor Weiner, yüzünde hafif bir tebessümle. “İş dünyasını ve sorun çözme sürecini seviyorum… Amacım yalnızca para kazanmak değil. Değer katmak ve etrafımdaki dünyaya bir şeyler verdiğimi hissetmek istiyorum… Çok çabuk sıkılıyorum… Şu ayakkabı bağcıklarının ucundaki plastik şeyleri yapmaktansa film yapmayı tercih ederim.”
 
Bu yürekten fışkıran samimi itiraflar günümüzde Weiner’in temel değerleri olarak tanımlayabileceği şeyler; ona göre, liderliğin olmazsa olmazı. Değerlerden sonra ise misyon geliyor. Ve kuşkusuz, Weiner genç bir insan olarak babasına yazığı mektubu okumayı sürdürürken, gençken ortaya koyduğu kişisel misyon açıklamasına varıyor: Genç Jeff “iç içe geçmiş” olarak tanımladığı ya da başka bir ifadeyle, yeni teknoloji sayesinde sayısız elektronik ve medya endüstrisinin bir araya geldiği bir sektörde çalışmak istiyor. Yıl 1994 ve Weiner, o sıralarda kendi alanlarını yeniden şekillendirmekle meşgul olan Ted Turner, Steve Ross ve Rupert Murdoch gibi önemli isimlerle çalışmak istiyor. Mektupta, amacının film, TV ya da teknolojide bir iş edinmek ve böylece birkaç yıl çalıştıktan sonra da, “interaktif otoyolda hangi şeridi seçeceğini” kestirebilmek olduğunu anlatıyor.
 
Her ne kadar büyümüş de küçülmüş edasındaki genç insanların daha sonra aynı şekilde kendinden fazlasıyla emin orta yaşlı erkeklere dönüşmesi kanıksanmış bir durum olsa da, Weiner yalnızca geleceğe yönelik kariyer planlama memosunu yüksek sesle okuyarak şov yapmıyor. Kot pantolon giymeyi ve hafif sakallı bir görüntüyü benimseyen CEO kariyer yolunun LinkedIn’in üyelerine yönelik vaadini somutlaştırmaktan geçtiğini biliyor; bu da, yaptıklarınızı arşivleme ve açık bir şekilde ifade etmenin, amaçlarınızı yerine getirme ve yönetmede ilk adım olması demek.
 
Nitekim, 20 yıllık bir sürede Weiner tam bir dijital çağ gurusu olarak ve aynı zamanda, işletmeyle ilgili ayrıntılarda kendine özgü karizmatik liderlik ve dikkat karışımı bir yaklaşımla ortaya çıktı. Onun tarzı LinkedIn’in mesajıyla bire bir uyuşan, hem hoş hem de bilimsel olarak sağlam sloganların kullanımını içeriyor. Örneğin, Weiner “Değerler günlük kararlarda uyguladığımız birinci ilkelerdir” diyor. Ayrıca felsefesinde kilit rol oynayan, “esas” olanı tanımlamanın önemi var; bu da şirketin herkesin dikkatini çekecek derecede neyi bu kadar iyi yaptığıyla ilgili. “Bizim için ‘yeteneği devasa ölçekte fırsatla birleştirme’ esas değer önerimizdir” diye devam ediyor. Bu kalıplaşmış sözler Weiner’in ağzından kolaylıkla çıkıyor. Çoğu iş dünyası tarafından benimsenen bilgelikler olsa da, Weiner’in bunları açıkça dile getirmesi kendisini diğerlerinden ayrıştıran bir özellik. Aynı zamanda LinkedIn’in Weiner’in liderliğinde parlamasını da sağladı. 2008 yılında şirkete katılmasından beri satış geliri 20 kat arttı. Ve yaklaşık 20 milyar dolarlık piyasa değeriyle (2014 yılında yalnızca 2 milyar doların biraz üzerinde satış geliriyle), LinkedIn Silikon Vadisi’nde halka arz olmuş şirketler arasında finansal kriz sonrası döneminin yıldızı.
 
Kısa süre önce, Wall Street’in LinkedIn’e olan aşkı sönmeye yüz tuttu: Hisse değeri tavan fiyatından yüzde 40 kadar gerilerken, yatırımcılar da henüz sonuç vermemiş yeni ürünlere yapılan yatırımlardan ürktüklerinden, benzer kuruluşlara kıyasla düşük bir performans sergiledi. Ancak Weiner’in bundan korkmuş bir hali yok. LinkedIn’in bu yılın başında başlattığı Çin hamlesi ve satış profesyonellerine yönelik yeni ürünlerin şirketin büyümesine katkıda bulunacağına inanıyor.
 
Öte yandan, hisse değerindeki düşüşe rağmen Weiner Vadi’nin yükselen yıldızlarından biri. Büyüdüklerinde ne olmak istediklerini kestirmeye çalışan, kurumsal dünya hayranları için bir rol model olarak görülebilir. Bu da profilini -LinkedIn devreye girmeden önce özgeçmiş olarak adlandırılan şey- incelemeye değer kılıyor.
 
Weiner ilkokuldayken aile New York yakınlarındaki Westchester County’ye taşındı. Daha çocukken, Weiner babasının medyadaki sektörel yayınlarını adeta yutarak okuyordu. Babası her akşam eve Variety ve Hollywwod Reporter getirirdi. “Filmlerin gişe hasılatlarına ve TV reytinglerine bakardım. Kanımda medyayla büyüdüm” sözleriyle anlatıyor o günleri.
 
Braxton’da kısa bir işin ardından, Weiner Los Angeles’ta film yapımcısı Warner Bros’la kurumsal geliştirme işine el atarak bu iç içe geçmiş alanlarda çalışma isteğine yanıt vermiş oldu. Bir kitap kurdu olarak, geleneksel medyayı sarsacak teknolojilerin damga vurduğu bir geleceği anlatan Nicholas Negroponte’nin kitabı Being Digital’i okumakla meşguldü. Weiner Warner Bros’a dönüşen yapının iş planını yazmak için gönüllü oldu. Bu süreçte de, Warner’ın eş-CEO’su Terry Semel’in dikkatini çekti.
 
Semel, Weiner’in kariyerinde nihai bir rol oynayacaktı. Semel Warner’dan ayrılıp da kendi yatırım şirketi Windsor Media’yı kurduğunda, Weiner internet balonunun en parlak günlerini yaşadığı 2000 yılında peşinden gitti. Hemen hemen bir yıl sonra, balon patlayınca, çok fena sallantıda olan Yahoo, Semel’i CEO olarak atadı ve bir kez daha Semel, Weiner’i beraberinde getirerek koruması altındaki genci, Windsor’dan bir başka genç yönetici olan Toby Coppel’ın yanına, Yahoo’nun anlaşmalarla ilgili departmanına yerleştirdi.
 
İkili Google’ın alanı olan arama reklamını Yahoo’nun bir eksiği olarak gördü ve bu arayı kapatmak üzere şirket satın almaya soyundu. Coppel, “Jeff önce kurumsal geliştirme ve daha sonra da operasyonel açıdan bu çabalarda başı çekti” diyor. Yahoo böylece arama motoru Inktomi’yi ve arama motorlarının öncüsü AltaVista’nın sahibi olan, arama reklam platformu Overture’ü satın aldı. Weiner daha sonra yeni satın alınan işlerden bazılarının başına geçerek ilk yöneticilik rolünü almış oldu. Liderlik rolünün yanı sıra ilk iş sloganlarından biri olan FUSE’ü de ortaya koydu (İngilizce “’find, use, share and expand’in -bul, kullan, paylaş ve genişlet- baş harflerinden oluşan bir slogan).
 
Weiner’in arama konusundaki FUSE’ü vizyoner bir yaklaşımdı: Kullanıcıların Facebook ve Twitter’dan daha erken bilgi paylaşmalarını sağlayacak ürünler geliştirme. Strateji aynı zamanda, isteklerini açıkça ortaya koyabilen bir lider olarak ününü pekiştirmesini de sağladı. Yahoo’da Weiner’le çalışan Tim Cadogar, “Bu yaklaşımı, kavramsal çerçeveler geliştirme ve bunları anlaşılabilir formatlara sokma konusundaki becerisinin bir örneğiydi” diyor. Weiner aynı zamanda Yahoo’daki günleri sırasında keskin zekasını kör bir alet gibi kullanmasıyla tanındı. Cadogan, “Biraz kaba sayılabilirdi” diyor. “Karşısındakini soru yağmuruna tutarak sindirme gibi bir huyu vardı.”
 
Bu strateji tutarlı gözükebilirdi ama işe yaramadı. Weiner geriye dönüp baktığında, Yahoo’nun stratejik yaklaşımını, “Zorlu bir sınavdı çünkü şirketin bu derece başarılı olmasını sağlayan, tüketici web’ini hazırlayan esas şey gerçek bir kırılganlığa dönüşmüştü” sözleriyle tanımlıyor. Yahoo, dotcom balonunun sönmesiyle reklam gelirleri yerle bir olan medya varlıklarına daha çok yatırım yapmak yerine, arama motoru reklamcılığında Google’a saldırdı. Ancak Google bu oyunda Yahoo’yu yendi. Böylece 2008 yılında, iki kızından ilkinin doğumu için babalık iznine ayrıldığında, Weiner Yahoo’daki işini de bırakmaya karar verdi. Kendisi zaten yeni bir plan üzerinde çalışmaya başlamıştı bile.
 
Linkedin’e katılmadan önce bile, Weiner bir sonraki adımını planlamada profesyonel ağını ustalıkla kullandı. İki iş arasında kalan Silikon Vadisi yöneticilerinin “malikanedeki yönetici” olarak kendilerini bir girişim sermayesi firmasına çekmeleri yaygın bir durumdur. Buradaki görevleri firmanın yatırım olanaklarını taramasına yardımcı olmaktır ve ideal olanı da, yöneticinin şirkette üst pozisyonda bir yer bulmasıdır. Yahoo’da Weiner için çalışan Andrew Braccia Accel Partners’a katıldı ve Weiner’in burada bir pozisyon bulmasına yardımcı oldu. Ve adet olduğu üzere, halen girişim sermayesi kuruluşu Greylock’da görevli bir başka eski Weiner çalışanı da “malikanedeki yönetici” teklifiyle geldi. Birbirine rakip şirketlerde benzer pozisyonları kabul etmek pek yaygın görülen bir durum değildi ama Weiner tam da bunu yaptı.
 
Bu ikili girişim sermayedarı rolü fazla uzun sürmedi. LinkedIn’in kurucusu Reid Hoffman -Weiner’le Fortune’un düzenlediği bir yemekte karşılaşmıştı- şirket için yeni bir CEO arıyordu. LinkedIn’in ilk günlerinde Hoffman’ın kendisi CEO olmuştu ama yönetim kurulu başkanı olmaya daha uygun olduğunu düşünüyordu; çünkü kendisini işletmeciden çok bir fikir geliştirici ve inşa edici olarak görüyordu. (Oy hakkı tanıyan hisseleri sayesinde, Hoffman LinkedIn’de kontrol yetkisine sahip.) 2008 yılının sonunda Weiner’i geçici başkan olarak işe aldı ve altı ay sonra da terfi ettirdi. Hoffman, Weiner için “Gerçekten de liderlik kültürüne odaklanıyor” diyor.
 
Hoffman-Weiner ilişkisi Silikon Vadisi’nin en mutlu kurucu-CEO ortaklıklarından biri olarak ortaya çıktı. Weiner’in ofisinde Idaho, Sun Valley’deki bir Allen &Co medya konferansında patronuyla çektirdiği, her ikisinin de sırıttığı bir fotoğraf var. Hoffman her ne kadar haftanın bir gününü, tesadüfen Weiner’den sonra katıldığı girişim sermayesi kuruluşu Greylock’da geçiriyorsa da, ofisi hemen yan tarafta. Weiner’den, “Misyonunu kucaklayan bir ileri aşama kurucusu” olarak söz ediyor.
 
LinkedIn’in insan kaynaklarına, pazarlamacılara ve kariyerlerindeki insanlara yönelik ürünleri her ne kadar Weiner’in gelişinden önce başladıysa da, yayın platformu belli başlı girişimlerinden biri. (LinkedIn’de gelir yaratan üç kalem insan kaynaklarına yönelik yazılım; özellikle işverenlere yönelik reklam ve pazarlama satışları ve kullanıcılara yönelik premium abonelikler olarak sayılabilir.) Örneğin, LinkedIn 2012’de 100 kadar sektör yetkilisine (bu makalenin yazarı dahil) yağ çeken ve onları LinkedIn üzerinde kariyer tavsiyelerini paylaşmaya teşvik eden Influencer programını yarattı. Weiner’in kendisi zaten önemli bir Influencer (etki yaratan); genellikle yönetim konularında 28 yazı kaleme alan Weiner 1,4 milyon kişi tarafından “takip ediliyor”. Örneğin, bir liderin feedback vermesinin doğru yolu (öneri ve emri net bir şekilde birbirinden ayırarak), yeteneğin elde tutulması (mentorluk, kariyer yolunda kılavuzluk ve itibar) ve yaptıkları işe uygun olmayan insanların yerlerinden çıkarılmasının önemi hakkında düşüncelerini sıralıyor.
 
Weiner şefkat dilini benimserken, hemen hemen her aşamada buna vurgu yapmayı ihmal etmiyor. Bununla birlikte, özellikle de Yahoo’daki günlerinde bu kavramın kendisi açısından bir numaralı faktör olmadığını da itiraf ediyor. “Daha az deneyim sahibiyken aynı hatayı ben de yaptım; genç yöneticilerin çoğu dünyayı kendi perspektifinden görür ve iş yapma şekillerini de insanlara yansıtır.” Weiner empati ya da birinin acısını hissetmenin liderin yardım etmesini engelleyebileceğini savunuyor. Ancak şefkat yani başkasının sıkıntısını anlayabilmek için, “O kişinin hissettikleriyle ilgili bir şeyler yapmanızı sağlar. Şefkat benim başlıca yönetim ilkem” diyor.
 
Şefkat, liderlik, değerler ve vizyon… kuşkusuz bunlar başarılı olmaları koşuluyla iyi ve hoş şeyler. Weiner’ın dört yılı aşkın CEO’luk döneminde de karşımızda başarılı bir tablo duruyor. Goldman Sachs’tan analist Heath Terry, LinkedIn’in 2014 yılı satış gelirinin yıllık bazda yüzde 41’lik bir artışla 2,2 milyar dolara çıkacağını öngörüyor. Dahası, şirketin satış geliri akışı da iyi çeşitlendirilmiş durumda. İnsan kaynaklarına yönelik yazılım hâlâ yüzde 58’lik bir satış payıyla birinci sırada yer alsa da, reklam ve premium abonelikler de fena sayılmaz. Terry şöyle diyor: “LinkedIn’in en önemli kozu beyaz yakalı profesyonellere yönelik bu inanılmaz veri katmanı.” LinkedIn’in hissesi geçen eylül ayındaki yüksek değerinden 100 dolarlık bir gerileme yaşadı. Goldman’ın analisti bu düşüşü özellikle, pek çok yüksek artış kaydeden internet hisselerindeki basınçlı değerlemelere atfediyor. Aynı zamanda bazı yatırımcıların LinkedIn’in yeni işlere yatırımlarından rahatsız olduklarına dikkat çekiyor. Ve halka arz sonrası hissede büyük bir patlamanın ardından yatırımcılar biraz kâr elde etmek istemiş olabilir.
 
Şirketin büyümesini sağlamak için Weiner görece yoklanmamış bir çalışan kategorisi olan satış elemanlarına yönelmek istiyor. Buna göre, LinkedIn’in yeni “satış navigatörü” ürünü kullanıcıların satış becerilerine yardımcı olmak amacıyla LinkedIn’in veri tabanını yoklamalarını sağlıyor. Başta Çin olmak üzere ABD dışındaki pazarlar da önemli fırsatlar sunuyor. LinkedIn’deki trafiğin yüzde 70’i ABD dışından gelirken, yurtdışı pazarı satış gelirinin ise yalnızca yüzde 30’unu oluşturuyor. LinkedIn şubat ayında Çin’de faaliyet göstermeye başladı; bu pazar LinkedIn için o kadar önemli ki, Hoffman bölgesel başkanla çalışmak üzere Çin’e seyahat etti. Aynı zamanda, LinkedIn büyük veri analiz becerisini büyük ölçüde, yeni ortaya çıkmaya başlayan online yayıncı kimliğiyle birleştiriyor. Şirket yüksek profilli, katkıda bulunan network kimliğinin yanı sıra, kısa süre önce bütün kullanıcılarının profil sayfalarında daha uzun denemeler yayımlamalarına izin verdi. Pulse ve kısa süre önceki Newsle gibi yeni satın almalar sayesinde, LinkedIn aynı zamanda kullanıcılara e-posta aracılığıyla gerekli bilgileri göndermede de iyi; tüm bu uygulamalar kullanıcıların LinkedIn’de geçirdikleri zamanı artırmayı hedefliyor.
 
CEO, LinkedIn’in yayıncılık platformu girişimini adeta bir misyoner gibi destekliyor. İşe alımlarda başarılı olan müşterilerle sıklıkla bir araya geleceğini ve onları hesaplarını LinkedIn’de yayımlamaya teşvik edeceğini söylüyor.
  
Weiner’in CEO olarak kendi markası da bugünlerde çok değerli ve bu da onun net varlığı. Belki şirketin kurucusu değil ama LinkedIn onu cömertçe ödüllendiriyor. Elindeki hisselerin değeri halihazırdaki fiyattan hesaplandığında 250 milyon doların üzerinde. Ancak bütün başarısına rağmen Weiner’in henüz tam olarak test edildiği söylenemez yani en azından yüksek büyüme sergileyen teknoloji şirketlerini vuran tipik felaketler açısından; ıskalanmış bir ürün döngüsü, resesyon, beklenmedik rekabet, yavaşlayan büyüme hızı vs…
 
Hoffman Weiner’in önümüzdeki beş yıl LinkedIn’de CEO olarak kalacağını hesaplıyor; aslında Weiner’in halefi olarak görülen kişinin, Hoffman tarafından becerileri şirketin gereksinimlerine uymadığı ileri sürülerek görevine son verildiği göz önüne alındığında, bunu tahmin etmek hiç de zor olmasa gerek. “LinkedIn’e dahil oluncaya kadar, ekonomik bir fırsata erişmek dışında hiçbir şeyin önem taşımadığını bilmiyordum” diyor. Weiner’in görüşüne göre de, LinkedIn bu erişimi sağlıyor. f
 
  
LINKEDIN USTASINDAN DERSLER
CEO Jeff Weiner’in profili mükemmel sayılır. İşte sizinkini mükemmel kılmak için beş yol.
 
EN İYİ FOTOĞRAFINIZI KOYUN
Yüksek kaliteli bir fotoğraf insanların sizi fark etmelerini sağlar. Weiner şirket için çektirdiği vesikalık fotoğrafını kullanıyor. Kıravatı yok; işte nadiren taktığı için onun açısından doğru bir adım. Fotoğrafınızda, başka herhangi bir yerde olduğu gibi doğal bir profil ortaya koyun.
 
BULUNMANIZI SAĞLAYIN
İnsanlar özel bilgilerini ifşa etme korkusuyla, kişisel iletişim bilgilerini açıklamaktan kaçınıyor. Bu tür endişeleri aşın. Nitekim LindkedIn’in CEO’sunun İletişim bilgileri Twitter ve-mail’ini içeriyor.
 
İYİ BİR ÖZET SUNUN
LinkedIn profillerinin yalnızca iş arayanlara ve beyin avcılarına yönelik olduğunu düşünebilirsiniz. Ancak insanlar, sizi bir partiye, konferansa davet etmek, bir anlaşma gibi çeşitli gerekçelerle biyografinize bakabilirler. Weiner’in özeti kariyerinin temel noktalarını içeriyor.
 
KAPSAMLI BİR ÖZGEÇMİŞ
Çalışma geçmişinizi ne kadar ayrıntılı bir şekilde sunarsanız, başkalarıyla karşılaştırılacağınız noktalar da o kadar fazla olur. Weiner Fortune’la görüşmesinden önce, üniversiteyi bitirmesinin ardından ilk işi olan yönetim danışmanlık şirketi Braxton Associates’teki analistlik pozisyonunu atlamıştı. Ancak daha sonra bunu ekledi.
 
GÖNÜLLÜ ÇALIŞMALARINIZ
Weiner, örneğin, Malaria No More (Sıtmayla Mücadele) ve Boys and Girls Club of the Peninsula (izcilik kulübü) gibi organizasyonlara dahil. Bu tür yapılarda yer alma hem sizi daha insancıl kılar hem de başkalarının savunduğunuz davalarla ilgili olarak sizinle bağlantı kurmalarını kolaylaştırır.