Kötü Geride Kaldı Ama Sorunlar Hala Burada

0
267


Bu yıl bir tek fark var, ekonomi tarihin en kısa ve sert resesyonuna girdi ve insanlar yılların ürünü olan ekonomik eşitsizlikten dolayı öfkeli. Resesyonun sertliğine rağmen ekonomi sorunlarından arınarak daha kuvvetli bir başlangıç yapacak durumda değil.


ŞANT MANUKYAN

Aralık 2019 tarihli Fortune’da yayınlanan Tarihin Akışı başlıklı makalemde (Fortune’un internet sitesinden okuyabilirsiniz) sosyal olayların gidişatını tartışmış ve yazıyı “Normalde, örneğin 1945’ten sonra, elitler kitlelerdeki rahatsızlığı kendilerine desteğe çevirmek için sistemi reforme ediyorlar. Refah devleti, azınlık ve kadın haklarında iyileşme vs. tabii SSCB gibi bir tehdidin de rolünü küçümsememek gerek. Bugün ise faizler tarihin en düşük seviyesinde, gelir eşitsizlik eski rekorlara doğru gidiyor, devletler yüksek oranda borçlu, merkez bankaları bilançoları trilyon dolarlarla ifade edilir halde, katma değer sağlayan pozisyonlar azalıyor, eğitimin maliyeti ve kaldıracı düşüyor. İklim krizini de eklediğimizde global ekonomik sistemin ufak tefek düzeltmelerle normalleşmesi zor görünüyor.” Tespiti ile bitirmiştim.
O günden bu güne dünya büyük bir ekonomik şok yaşadığı gibi ABD başta olmak üzere pek çok ülkede sosyal olayların da artmaya başladığını görüyoruz. Maalesef kaçınılmaz bir şekilde sosyal olaylar çok daha şiddetlenecek. Aralık makalemde paylaştığım gibi stabiliteyi bozma potansiyeline sahip tüm dinamiklerin daha da şiddetlenerek etkin olması söz konusu. Gelir dağılımı konusunda ufak bir örnek neden kitlelerin öfkeli olduğunu açıklayabilir. 1981-1996 yılları arasında doğan nesil milenyum veya Y nesli olarak biliniyor. Bugün bu neslin ilk üyeleri 40 yaşına gelmiş durumda. Peki ABD üzerinden gidersek toplam servetin ne kadarına sahipler dersiniz? Cevap vermeden önce bu neslin üniversiteden mezun olup çalışmaya başladığı 2000’li yılların başından bu yana teknoloji,konut ve covid krizlerini yaşadığını hatırlatmak isterim. Cevaba gelirsek , sadece 3%. Peki Y neslinin anne babalarının da aralarında bulunduğu 1946-1964 doğumlular yani baby boom nesli aynı yaşta servetten ne ölçüde pay alıyordu? yüzde 21. Ancak sorun burada da bitmiyor. Milenyum nesli üniversiteden mezun olmak için trilyon doların üzerinde banka kredisi kullandı. Ve iş dünyasına atıldığı günden beri yaşanan krizler neticesinde henüz borçlarını ödeyebilmiş değil. Dolayısı ile az miktarda varlığa ancak orantısız miktarda da yükümlülükleri var. Elbette ki ABD’de siyahi bir vatandaşın öldürülmesi trajik ve ırkçılık büyük bir sorun. Ancak bu sorunlar 2019 ve 2018 yıllarında da yaşanmıştı. Bu yıl bir tek fark var, ekonomi tarihin en kısa ve sert resesyonuna girdi ve insanlar yılların ürünü olan ekonomik eşitsizlikten dolayı öfkeli. Resesyonun sertliğine rağmen ekonomi sorunlarından arınarak daha kuvvetli bir başlangıç yapacak durumda değil. ABD hane halkı birinci çeyrek sonunda toplam servetinden 6.5 trilyon dolar yitirmişti. Bugün aynı hesaba baktığımızda ise hisse piyasalarında yaşanan yükselişle beraber, ki aslında bu doğru bir terim değil , yükseliş sadece 5 hisse önderliğinde yaşandı, görünürde her şey eski haline dönmüş durumda. Hisseler medyada okuduğunuz veya duyduğunuz üzere Fed likiditesi vs ile yükselmiyor.
Önemli ekonomistlerden Kalecki’nin denklemine göre Kar= Yatırımlar+temettü-hane halkı tasarrufu-kamu tasarrufu –dünyanın geri kalanının tasarruflarından oluşur. İlk 2 kalem düşerken üçüncü kalem de artıyor, yani karları negatif etkiliyor. Ancak ABD bütçe açığının 4 tr dolara yükseleceğini söylersem hisselerin karşılıksız bir yükseliş içinde olmadığını anlarsınız. Kamunun açığı hane halkı ve özel sektörün tasarrufu anlamına gelir. Sorun şu ki bu durum sürdürülemez. Servet uzun yıllar boyunca ekonomik büyümeden daha hızlı artamaz. Ancak son 10 yıldır artıyor. Kısacası en kötüsü geride kaldı sanıyorsanız yanılıyorsunuz, vadesini bilmemekle beraber daha kötüsü önümüzde.