“Köklerime Geri Dönüyorum”

By Fortune Türkiye

Chobani Kurucusu Hamdi Ulukaya, ABD-New York’ta 1,2 milyar dolarlık yeni üretim tesisi kurdu. Doğal gıda üretiminde ülke tarihinin en büyük yatırımını gerçekleştirdi. Şirket ilk beş yılında yüzde 2500 büyüdü. Mülteci istihdamı programıyla 30’dan fazla ülkeden çalışan istihdam ediyor. Fortune İş Dünyasının En Güçlü 100 İnsanı-2024 Listesi’nde” listesinde 83. sırada. “Her zaman iç sesimi dinlerim. Başkalarının sesinin, benim sesimi zehirlemesine izin vermem” diyen Ulukaya, “Türkiye’ye ve köklerime geri dönüyorum” diyor. – Şule Laleli

Fenerbahçe’nin Samandıra Can Bartu Tesisleri, kulübün futbol branşı için önemli bir antrenman ve kamp alanı. İstanbul’un Pendik ilçesine bağlı Samandıra bölgesinde yer alan tesisler, 2004 yılında inşa edildi. Profesyonel futbol takımının antrenmanlarını gerçekleştirmesi için birden fazla yarı saha ve tam büyüklükte antrenman sahasına sahip bu büyük komplekste, sporcuların ihtiyaç duyduğu fiziksel ve medikal destek hizmetleri de mevcut.

Dev kompleksi uzaktan incelerken, bina önünde gençlerden ve çocuklardan oluşan küçük bir kalabalık görüyoruz. Ellerinde bayraklar, yüksek sesle takımları için tezahürat ediyorlar. İçlerinden biri, araçla içeri girdiğimizi görüyor ve ‘Bizi de arabaya alır mısınız? Takımı görmek istiyoruz’ diyorlar. Kapıdaki güvenlik görevlisi çocuklara cevap verirken biz de içeri giriyoruz. Kulübe ve futbolculara sevgi seli içeride de devam ediyor… Fenerbahçeli futbolcularla takımın yeni sponsoru Chobani ekibi bir arada. Fotoğraf çekimleri yapılıyor. Kulübün resmi kıyafet sponsoru Kığılı’nın Fenerbahçe’nin profesyonel kadrosu için hazırladığı kıyafetler, askılıklarda özenle kombinlenmiş. Bir görevli askılıkları farklı odalara taşıyor, sürüklüyor. Bu atmosferin dışında kalmak mümkün değil. Chobani’nin Fenerbahçe sponsorluğu, büyük ses getirmiş bunu görüyoruz. Böyle bir ilgiyi çok beklemediğini söyleyen Chobani Kurucusu Hamdi Ulukaya’nın Fenerbahçe sevgisi çocukluk günlerine uzanıyor. Radyoda dinlediği ve hiç unutamadığı 3-2 kazanılan Bordeaux maçının etkisi ve hayranlık, O’nu bu karara doğru adım adım yaklaştırmış. Ulukaya tüm bu gelişmeleri; “Work Hard, Dream Big- Çok Çalış, Büyük Hayal Et” cümlesiyle özetliyor.

Chobani’nin öyküsü aslında bu cümlede gizli. 22 yaşında ABD’ye İngilizce öğrenmeye giden, cebinde 3 bin doları olan Ulukaya bugün geldiği noktayı sezgileriyle ve duygularıyla hareket ederek elde ettiğini söylüyor. ABD’deki bütün markalardan daha hızlı büyüyen şirketin yüzde 30›u göçmen ve çalışan sayısı 4 binin üzerinde. Fortune İş Dünyasının En Güçlü 100 İnsanı” listesinde 83. sırada yer alıyor. Ulukaya, Tesla ve SpaceX CEO’su Elon Musk, Microsoft CEO’su Satya Nadella ve Nvidia’nın Kurucusu Jensen Huang gibi teknoloji devleri ile anılıyor. Ulukaya, toplumsal etkisi yüksek projelerin sahibi olarak tanımlanıyor. Listede kullanılan başlık ise; ‘Sosyal Sorumlulukla Şekillenen Bir Başarı Hikayesi’ cümlesi. Sade bir yoğurt markası, gıda endüstrisinde yenilikçi bir modeli yarattı. Ulukaya, aynı zamanda mülteci istihdamını artırmaya yönelik projeleri ve insan hakları konusundaki çalışmalarıyla da listede işaret ediliyor ve şöyle deniyor: “Hamdi’s Pledge adıyla bilinen taahhüdü ile şirket karının %10’unu çalışanlarıyla paylaşma sözünü vererek kurumsal sosyal sorumlulukta yeni bir standart belirledi.”

2016 yılında BM tarafından verilen Mülteciler için İş Liderliği Ödülü ile Ulukaya, küresel bir marka yaratırken toplumun en kırılgan kesimlerine destek olmayı bir misyon haline getirdiğini söylüyordu. “İnsanlara yardım ederseniz, başarı ve mutluluk sizi bulur,” diyen Ulukaya, ile ilgili Fortune, ‘Amerika’yı ‘harika’ kılan göçmen girişimcilerden hepimizin öğrenebileceği şeyler var’ diyor ve şöyle söylüyorlar: “Göçmenler ve çocukları ABD nüfusunun yalnızca %27’sini oluşturmalarına rağmen, Amerikan Göçmenlik Konseyi›ne göre Fortune 500 listesindeki şirketlerin % 46’sını kurmuşlar. Göçmenlerin girişimcilik üzerindeki etkileri yalnızca Fortune 500 listesiyle sınırlı değil. Nitekim, milyar dolarlık girişimlerin %80’inin kurucusu veya kıdemli lideri birinci veya ikinci nesil bir göçmen. Göçmenler tarafından kurulan işletmeler genellikle yerli akranları tarafından kurulan şirketlerden daha hızlı büyüyor ve daha uzun süre varlığını sürdürüyor. Başka bir deyişle, veriler göçmenlerin Amerika’yı olumlu yönde etkiliyor ve işin bu şekilde tuttuğunu gösteriyor.”

Ulukaya; içe dönerek, çok kültürlü kimliğiyle iş fikirleri üretiyor. Önce hislerini, ve tutkularını takip ediyor. Kuzey New York’taki terk edilmiş bir Kraft fabrikasını, Türkiye’nin kuzeydoğusundaki sıkı sıkıya bağlı bir topluluğun parçası olarak yetiştirildiği ilkeleri hayata geçirerek ABD’nin önde gelen Yunan yoğurdunu Chobani’ye dönüştürdü. Hamdi Ulukaya’nın hikayesinde, yerel halk, mültecileri iş gücüne entegre etmek ve çalışanlarına şirkette %10 hisse vererek herkesin çabasını ödüllendirmek var. Fortune’un katıldığı “NRF 2023: Perakendenin Büyük Fuarı”nda yaptığı bir konuşmada Ulukaya, neden mültecilerle çalışılması gerektiğini açıklarken ihtiyaçların, iş aracılığıyla karşılanabileceğini söylüyor; ‘Sizi memnuniyetle karşılayan bir organizasyonda” ifadelerini kullanıyordu.

Ulukaya şöyle devam ediyor: “Mültecilerle çalışmaya başladığınızda şimdiye kadar gördüğünüz en sadık iş gücüne sahip olacaksınız. Yenilikçilik, yaratıcılık, sadakat ve iş ahlakı olacak; üstelik sadece mülteciler arasında değil, şirketin geri kalanı üzerinde yaratacakları etki de inanılmaz olacak. Güvende olmanın ne demek olduğunu hatırlatacaklar ya da bir işe sahip olmanın ne demek olduğunu. Evinize gidip ailenizle birlikte olabilmenin ne demek olduğunu.” Fortune kıdemli yazarı Phil Wahba da, Ulukaya’nın Türkiye’den Amerika Birleşik Devletleri’ne uzanan göç yolculuğunu şöyle özetliyor: “Chobani, göçmen ve mültecileri işe alma deneyimiyle farklılık yaratıyor. Eğitim ve mentorluk yoluyla destek sağlıyor. 300’den fazla şirketten oluşan kâr amacı gütmeyen iş koalisyonu örneği ile sektöre örnek oluyor.”

Öte yandan küresel mülteci krizinin iş dünyasının sorumluluğunda olması gerektiğini savunan Hamdi Ulukaya, bu vizyonla 2016 yılında Tent Partnership for Refugees (Tent Vakfı)’nı kurarak bir başka ilki gerçekleştiriyordu. Vakıf, dünya genelinde 260’dan fazla büyük şirketi mültecilere iş imkanı sunmaya teşvik etti. Tent Vakfı bugüne kadar 39 binin üzerinde mültecinin iş bulmasına destek oldu. Ulukaya bu çabaları ile Birleşmiş Milletler (BM) tarafından Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları (SKA) Savunucusu ilan edildi. Chobani’nin göçmen istihdamına verdiği önem, şirketin ilk günlerine denk geliyor. Her şey 2007-2008 ekonomik krizi sırasında başladı.

Ulukaya, büyüyen yoğurt şirketi için işçi arıyordu ve yakınlardaki Utica, New York’ta Afrika ve Güneydoğu Asya’dan gelen mültecilerin iş aradığını duydu. İngilizce bilmedikleri için tercümanlar bulmuş. Araba kullanmadıkları için de otobüs tutmuş. Mülteciler için her şey alışılmadık ve ne yaptığını tam olarak bilmediğini itiraf ediyor. Chobani büyümeye devam ettikçe, Ulukaya çalışanlarının hayatının nasıl değiştiğini görmeye başlıyor. 17 farklı milletten ve 15 farklı dilden gelen çalışanların etkileşiminden etkileniyor. Bu durum aslında birbirlerini, şirketi ve toplumu olumlu yönde etkiliyor. Ulukaya, milyonlarca insanın Ukrayna’dan kaçtığı Polonya sınırında ise kimsenin mülteci krizini öngöremediğini söylüyor. Krizlerden kaçan mültecilere yardım edebilmek ve bunu herkesin ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde yapabilmek gerçekten inanılmaz bir zamanlama gerektiriyor.

100 Milyar Dolar Ticaret Hacmi Hedefine İlerlemek

Zamanlamayı iyi değerlendiren Ulukaya, şimdilerde başka bir şapka ile karşımıza çıkıyor. Bu kez, ABD Ticaret Odası’nın U.S. Türkiye İş Konseyi (U.S.–Türkiye Business Council) Başkanı olarak. Ulukaya, şimdilerde, iki ülke arasındaki ticari ilişkilerin geliştirilmesinde ve Türkiye-ABD ticaret hacminin artırılmasında aktif rol oynuyor. Ulukaya’nın liderliğinde İş Konseyi, yedi yıldır askıda olan Türkiye-ABD Ticaret ve Yatırım Çerçeve Anlaşması (TIFA) görüşmelerinin yeniden başlamasına öncülük etti. Özel sektörün görüşlerinin doğrudan hükümetlere iletildiği bu platform, kilit ticari ve yatırım sorunlarının çözümünde önemli bir adım oldu. Bu konseydeki rolünün, ‘İki evi arasında bir köprü olmak’ olduğunu söylüyor. Hedef, iki ülke arasındaki 100 milyar dolar ticaret hacmi hedefine ilerlemek.

Ulukaya; “Olumlu değişimi yönlendirmek ve herkes için daha adil ve sürdürülebilir bir dünya yaratmak için ortak bilgimizi ve kaynaklarımızı kullanmak ve iş birliği yapmak için ABD-Türkiye İş Konseyi’ne katılmaktan onur duydum” diyordu. ABD Ticaret Odası Başkanı Suzanne Clark basına verdiği demeçte; “Chobani ve CEO›su Hamdi Ulukaya, Amerikan ve Türk iş çevrelerinin ortak girişimci ruhunu temsil ediyor” değerlendirmesinde bulunuyordu.

Ulukaya’nın dinamik liderliğini ve inovasyona olan bağlılığını ikili ilişkilere taşıyacağını aktaran Clark, ABD ve Türkiye arasındaki ticaret ile yatırım ilerlemeye devam ederken ve Türkiye’nin yaşadığı yıkıcı depreme işaret ediyordu. ABD Ticaret Odası’nın Ulukaya ile birlikte çalışmayı dört gözle beklediğinin altını çiziyordu. Ulukaya, 6 Şubat 2023’te yaşanan Kahramanmaraş merkezli deprem felaketinin hemen ardından şahsi olarak 2 milyon dolar bağışta bulunurken, ayrıca, Turkish Philanthropy Funds (TPF) üzerinden ABD iş dünyasına yaptığı çağrıyla 100 milyon doların üzerinde kaynak toplanmasına öncülük etti. Bu kampanya, bölgeye acil insani yardım ulaştırılması ve uzun vadeli yeniden inşa çabalarının desteklenmesinde hayati bir rol oynadı. Bugüne kadar olan başarı öyküsünde Chobani, dünyayı daha sağlıklı bir yer haline getirirken, daha fazla insanın yüksek kaliteli ve besleyici gıdalara erişebilmesini misyon ediniyor. Amaç belli; herkes için iyi gıda üretmek.

Bugün Chobani, sadece bir yoğurt markası değil; süt ürünleri, kahve, bitki bazlı içecekler ve dondurulmuş hazır ürünleri ile modern bir gıda şirketi haline geldi. Chobani yoğurdu, yapay koruyucu içermeyen doğal malzemelerle yapılıyor. Kahve markası La Colombe’un 2023’te satın alınmasının ardından şirket, musluktan soğuk sıkım espresso ve latte’nin yanı sıra perakende olarak içime hazır kahve içecekleri satmaya başladı. Chobani ürünlerini New York, Idaho, Michigan ve Avustralya’da üretiyor ve ürünleri Kuzey Amerika, Avustralya gibi bölgelerde dağıtılıyor. Ayrıca, geçtiğimiz Mayıs ayında (2025) duyurdukları üzere, bitki bazlı, dondurulmuş hazır gıdalar sunan ABD merkezli Daily Harvest markasını satın aldı.

Fortune’a özel bir röportaj veren Hamdi Ulukaya, “İnsanı merkeze alan iş modeli”ni benimsiyor. Başarının sadece finansal değil, sosyal etkiyle de ölçülmesi gerektiğini düşünüyor. Şirketlerin sadece kâr için değil, topluma fayda sağlamak için var olması gerektiği felsefesini benimsiyor. Sancaktepe-Samandıra Fenerbahçe Tesisleri’nde Hamdi Ulukaya ile gerçekleştirdiğimiz özel röportajda, Türkiye pazarını, Fenerbahçe sponsorluğunu ve ‘Köklerime geri dönüyorum’ cümlesinin geri planını dinledik.

Başka bir ülkede olsaydınız bu kadar başarılı olur muydunuz?

“Türkiye’den ABD’ye gittiğimde marka yaratacağım diye bir fikir aklımda yoktu. Burada kalsaydım bu kadar başarılı olur muydum gerçekten bilmiyorum. Ben business’a karşı biriyim. Bencil bir yanı var çünkü… Yani aslında ‘Para kazanayım da ne olursa olsun’ fikrine karşıyım ben. Doğduğum topraklarda çarşı pazarda siftahını yapan dükkan sahibi, müşteriye derdi ki; ‘Ben siftahımı yaptım, git yandaki komşuya o da siftah etsin.’ Küçük esnafların çözüm üreten merkezler olduğunu düşünüyorum. Amerika’da da işin bu tarafını gördüm. İş adamı olmak aynı zamanda bir topluluğun parçası olmak demek. Chobani’nin tercih edilmesinin nedeni, yoğurt gibi tarihin en eski ürünlerinden birini, yıkık bir fabrikadan ihtişamlı günlerine getirirken, business’in kurallarını yeniden yazmış olmasıdır. Önemli olan her zaman kâr odaklı olmaktır ama etki de bırakmanız gerekir. Benim felsefeme göre, herkes kaliteli gıdalara ulaşabilmeli. Fabrikalarda işçiler en arkalarda çalışmamalı hep en önde olmalı. Patronlar değil, çiftçiler önde olmalı. Değer yaratan onlar, değerli olan onlar… Herkes pozitif düşünmeye başladığında, business’ın kuralları yeniden yazılacak. Kısaca ben sadece yoğurt satan biri değilim, dünyayı değiştirmeye odaklı bir iş modelinin kurucusuyum.”

İş fikrinizin en büyük farkı nedir?

“Ben öncelikle hislerimle hareket ederim. Fabrikayı ilk gördüğümde; ‘Bu fabrikada ben mutlaka bir şey yaparım’ dedim. Duvarlar, kapılar 90 yıllıktı. Dünya kadar para lazımdı. Kasaba çok küçüktü. Aslında dışardan biri analiz yaptığında; ‘buradan bir şey olmaz’ denilecek bir yerde ben sadece hislerime güvendim. İç sesimi dinledim. Başkalarının sesinin benim sesimi zehirlemesine izin vermedim. Mevlana’nın şu sözüne çok inanırım. ‘Yürümeye başlayınca yol görünür.’ İlk satışı yaptığımda 2007- Ekim ayı idi. Bir telefon geldi ve 20 bin koli sipariş verdi. Ben o numarayı geri aradım çünkü işletildiğimi düşündüm. Ama doğruydu… Zor bela o siparişi yaptık ve gönderdik. Sonraki hafta tekrar sipariş aldım ve gördüm ki; bu satmayla ilgili değil, yapmayla ilgili… Altı ay içinde olayı çözdüm. Üretim yapabilir miyim? buna karar vermem gerekiyordu. Beş sene fabrikadan dışarı çıkmadım. Bulduğumuz çözümler akla hayale sığmayacak şeylerdi. Bu kadar çözümü ben tek başıma bulmadım, bu bir ekip işiydi.

Kâr ortaklığı değil, insan ortaklığı yaptım. Chobani’nin bu hale gelmesinin tek bir sebebi var o da insanların işe sahip çıkması ve ortak olması.”

Danone, Craft gibi büyük şirketlerle aynı pazarda bulunmak nasıl bir rekabet gerektiriyor? Zorlanıyor musunuz? Sağlıklı ürünler açısından önemli bir fark yarattınız. Neler yaptınız?

“Bu işe başladığımdan beri tek bir hedefim vardı. Sağlıklı ürünlere herkes kolaylıkla ulaşabilsin. Büyük markalarla pazarda rekabet etmek elbette çok zordu. Sıfırdan başlayıp, büyük gıda şirketlerini geride bıraktık. Bağımsız olduk. Pazar payları yüzde 70’lerdeki devlerle mücadele ettik. Yaptığımız tek şey ürünlerin fiyatı ve içeriği üzerine odaklanmaktı. Yoğurt pazarını yakın takibe aldık. Tam 15 sene boyunca ürünlerin içeriğini istediğimiz noktaya getirmeye çalıştık. Kazandığımızı işe yatırdık. Bu sabrın sonunda yoğurtta bir numara olduk. Sonra başka ürünlere geçtik. Çünkü sadece yoğurt satan bir şirket değiliz, wellness şirketiz. İnsan, çevre sağlığı hepsi bir arada. İnatla ve sabırla yeni ürünleri pazara sunduk. Kahve ürünleri kategorisinde katkı maddeleri kullanmayarak fark yarattık. Çocuklarıma yedirmediğim hiçbir şeyi kimseye yedirmedim ve içirmedim. Amerika’da gıda şirketlerinin kullandığı içerikler Avrupa’nın birçok ülkesinde yasaklanmış durumda. Ben 20 sene önce içeriklerden zararlı olan her şeyi çıkardım. Hem iyi içerik hem iyi fiyat peşinde oldum. Tüketicilere güven aşıladık. Reklamla kimseyi kandırmadık. Gıda üzerindeki sahtekarlığı bitirdik.”

Müşterilerle nasıl bir iletişim kurdunuz? Burada neyi farklı yaptınız?

“Müşterilerimizin geri bildirimleri çok önemliydi her zaman. Mesela bir müşterimiz ‘Kahve içindeki krema çok köpürmüyor’ diye bir geri bildirimde bulundu. Tam bir hafta ürün neden köpürmüyor diye kafa yorduk. Sebebini bulduk. Eskisi kadar iyi oldu diyerek müşteriye örnek ilettik. Çok memnun oldu. Çözüm geliştirdik. Hiçbir zaman tüketici olmayı bırakmadım. Lezzet olarak damak tadım iyidir. Ekmek yesem dahi tadını, içeriğini anlarım. Çayını kar suyuyla içmiş biriyim. Dağlardaki bitkileri bilirim. Annem bu bitkilerden çorba yapardı. Doğallık ve basitlik aşırı iyidir. Bazen ‘Çok ince düşünüyorsun, tüketici bunu anlamaz’ diyorlar. Oysa çok yanılıyorlar. Eğer amacınız, ürün içindeki yüzde 10’u daha iyi yapmaksa, farkı yaratıyorsunuz. Çhobani çobandan geliyor. Dağlarda çobana rastlarsanız size süt, yoğurt verir. Hepsi doğaldır. Yaptığı her şey katkısızdır. Doğanın güzelliğini verir. En büyük kaynağım doğa ve çocukluğumdaki tatlar.”

Peki ürünler ne zaman Türkiye’de olacak? Spor bunun bir kapısı mı? Türkiye pazarı için ne düşünüyorsunuz?

“Fenerbahçe duygularımla karar verdiğim bir iş. Chobani markasının yolculuğunda bu tarafa doğru bir yol açıldı. İlk ne gelir bilmiyorum ama puslu şu an. Türkiye’ye yatırım yapmak için en güzel dönemdeyiz. İyi yapabileceğim bir şey bulursam, gözümü kırpmadan yatırım yaparım. Seçiciyim, kaliteye bakarım. Şikayet ve fırsat. Bu iki kelime çok önemli. Şikayet edip, yapmamak memleketimize yapacağımız en büyük zararlardan biri. Fırsatları iyi değerlendirmek gerek. Ben açılan kapıdan içeri girdim. Fenerbahçe ile girmek renkli ve gürültülü oldu. Ama şunu gördüm. Chobani’nin iş felsefesi Anadolu’dur, Erzincan’dır. Anadolu’nun bütün etkileri var. Türk yöneticilerimiz var. ABD’de yüzde 30’larda büyüyoruz. Amerika’da böyle büyüyen bir marka yok. Dolar bazındaki büyümemiz oradaki 10 şirketin büyümesine denk. Her sene 20 milyar dolara yakın satış ekliyoruz satışımıza. Bunu çalışarak yapıyoruz. Fabrikalar kuruyoruz.”

Girişimcilik ve Türkiye ile ilgili neler düşünüyorsunuz? Gençlerle yakından ilgilisiniz çünkü…

“San Francisco’da girişimcilere hangi fırsatları verebiliriz diye düşündük. Finansal desteğin dışında, bildiğimi öğretmek istedim. Chobani en çok çalışılmak istenen şirketlerden biri. Chobani’nin gençlerle büyük dostluğu var. Türkiye’nin her bölgesinden girişimci adayı seçimini 7 bölgeden yaptık. Gıdada çok büyük fırsatlar var. Ben girişimcilere diyorum ki; dünyaya açılmak yerine Türkiye’ye açılın. Devasa bir market Türkiye. Dünyaya da açıl ama Türkiye çok büyük bir market önce buraya açıl. Girişimcilik ekosisteminin çok iyi bir yere gelmesi lazım. Oyun ile ilgili çok iyi fikirler var. Sabır ve zaman lazım. Üründen çok işi başlatanlara bakmak gerek. Ekosistem iyi bir yere gelmeli. Gidecek çok yol var. Spor çok önemli. Sportif başarılar girişimcilik konularına enerji verir. Sanat, yaratıcılık önemli. Dünya çapında filmler yapmak önemli. Tarihi, kültürü iyi bilmek gerekli. Eksik olan yönlerimizi tamamlamamız lazım. Başarı ancak böyle gelir.”

Şu anki aklım olsaydı yapmazdım dediğiniz bir şey var mı?

“Hiç yok. Doğrular ve yanlışlar bu yolculuğun parçası. Her şeye ‘hoş geldin’, ya da ‘her şey bir hediye’ demek gerek. Çok hızlı karar veriyorum bazen ve işin arka planında bu kararlar ve süreçlerden dolayı midemin ağrıdığı çok zamanlar da oluyor. Hiçbir şey kolay değil. Çok büyük emek veriyorsunuz, çaba sarf ediyorsunuz. Ama her şeye dediğim gibi ‘hoş geldin’ diyorum.”

BENZER MAKALELER

SON MAKALELER

Loading...