İş Etiği, Şeffaf Yönetim ve Ticari Dürüstlük Konularında Sürdürülebilirlik Öne Çıkıyor

By Fortune Türkiye

Farklı ülkelerde faaliyet gösteren global şirketlerdeki hukuk ve uyum süreçleri ile ilgili FPS Flexible Packaging Solutions Global Hukuk ve Uyum Direktörü Cem Metehan Aksoy’a bazı sorular yönelttik. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu olan Cem Metehan Aksoy, farklı şirketlerde hukuk müşavirliği pozisyonlarını yürütmüş olup, son olarak FPS Flexible Packaging Solutions’ın globaldeki hukuk ve uyum süreçlerini yönetiyor.

Amerika ve avrupa’da uzun süredir uyum departmanları önemli destek birimlerinden biri olarak görülüyor, çoğunlukla da hukuk departmanlarıyla birlikte yapılandırılıyorlar. Çok uluslu şirketlerin Türkiye’de artmasıyla birlikte ülkemizde de uyum süreçleri önem kazanmaya başladı. Dünyada teknolojinin gelişmesi, ticari faaliyetlerdeki çeşitliliğin ve iş hacminin artması beraberinde yeni mevzuat ve standartları da getiriyor. Ayrıca global standartlara ve genel kabul görmüş uyum politikalarına riayet eden bir şirket olmak ticari arenada öne geçmenizi de sağlıyor. Bu nedenle şirketler hem yasal mevzuata hem de uyum taahhüdü verdikleri belgelendirme kuruluşlarına olan yükümlülüklerini yerine getirebilmek amacıyla son yıllarda uyum süreçlerine daha fazla önem vermeye başladılar. Son yıllarda kendi bünyesinde hukuk departmanı olan şirketlerin arttığı gözlemleniyor. Bunun sebebi ne olabilir? Her ticari faaliyetin ve şirketin kendine has dinamikleri ve işleyişi bulunuyor. Hukuki konularda alınacak aksiyonlar ve yönetime sunulacak çözüm önerilerinin şirketin yapısı, üst yönetimin beklentisi ve kurum kültürü ile uyumlu olması gerekiyor. Bu noktada şirketi yakından tanıyan “in-house” olarak adlandırılan, şirket bünyesinde çalışan hukukçular daha hızlı ve efektif çözümler yaratabiliyorlar. Burada dikkat edilmesi gereken husus özel uzmanlık alanı gerektiren işlerde, hukukçu her alanı bilir bakışından uzaklaşarak yetkin hukuk danışmanlarından gerekli dış desteği almak olacaktır. Tıpkı her doktorun tüm branşlarda uzman olması nasıl beklenmiyorsa her hukukçunun tüm alanlarda uzman olması gerektiği de düşünülmemelidir.

Mevcut şirketiniz 20’ye yakın ülkede faaliyet gösteriyor. Bütün bu ülkelerdeki faaliyetlerin hukuk ve uyum süreçlerini yönetirken yaşadığınız zorluklar için geliştirdiğiniz yöntemler nelerdir?

Şirket merkezimiz Hollanda’da ancak Amerika, Avrupa, Meksika, Çin, Vietnam, Ukrayna gibi farklı coğrafyalarda üretim tesislerimiz ve satış ofislerimiz var. Sadece Türkiye’de 3 fabrika ve 1700 kişi ile üretim yapıldığını düşününce karşınıza zorluklar çıkmaması pek olası değil. Bir de üzerine her ülkenin kendine özgü kültürü, hukuk düzeni ve mevzuatı olduğunu göz önünde bulundurursak ilk aşamada kulağa çok korkutucu geliyor. Ancak iyi bir ekip kurup sağlıklı işleyen bir sistem yarattığınızda işler kolaylaşmaya başlıyor. Önemli olanın çalıştığınız kültürleri ve o ülkedeki bağlantılarınızı iyi anlamak ve onlarla doğru bağı kurabilmek olduğuna inanıyorum. Bu adımları attıktan sonra sıra muhakeme yeteneğiniz ve mesleki bilginizi kullanarak en iyisini yapmaya geliyor. Bir süre sonra o ülkedeki işleyişi, bürokrasiyi ve iş yapma şeklini anlayarak duruma uygun daha verimli ve hızlı çözümler bulmaya çalışıyorsunuz. Bu noktada şirketinizin hukuk ve uyum süreçlerine bakış açısı ve departmanı nasıl konumlandırdığı, etki alanınızı ve iş sonuçlarınızı doğrudan etkiliyor. Şirket kültürü ve yönetim stratejisi hukuk ve uyum süreçlerinden taviz verilmemesini ilke edindiğinde diğer yöneticilerin de bakış açıları bu yönde şekilleniyor.

Yaptığınız işe yönelik önemli olduğunu düşündüğünüz yetkinlik veya mesleki beceriler nelerdir?
Birçok meslek grubunda olduğu gibi hukuk alanında da iletişim becerisi en önemli yetkinliklerden biridir. Burada iletişim diye ifade etmeye çalıştığım aslında karşınızdaki kişiyi dinleme, anlama ve söylediklerine karşılık doğru tepkiler geliştirebilmeyi de kapsıyor. Doğru sonuca ulaşabilmek için olayı veya durumu doğru anlamanız ve değerlendirmeniz gerekiyor. Önleyici hukukun uygulama alanlarında ya da uyuşmazlık sonrası hukuki süreçlerde, temsil ettiğiniz kurumu ve karşı tarafı en iyi şekilde anlayabilmek için doğru iletişimi kurmak önemlidir. Bazı vakalarda uyuşmazlığın tümüyle taraflar arasındaki iletişim eksikliğinden doğduğu, konunun yanlış anlamalar nedeniyle uyuşmazlığa sürüklendiği görülüyor. Bu nedenle konuları dikkatli dinleyip, yorumlayıp, görüşlerinizi karşınızdaki kişiyle uygun bir iletişim yoluyla paylaşmanın çözümün başlangıcı olduğu görüşündeyim. Diğer bir olmazsa olmazın ise işinize olan saygı, titizlik ve detayları görebilmek olduğunu düşünüyorum. Ancak detaylara odaklanırken bütünü de kaçırmamak gerekiyor. Mesleki nlamda ise bir hukukçu için en değerli kaslardan birinin doğru risk analizi yapabilmek olduğuna inanıyorum. Eldeki verilerin objektif bakış açısıyla değerlendirilmesi ve çözüm önerisi oluştururken olası risklerin realiteye uygun şekilde göz önünde bulundurulması ulaşacağınız iş sonuçlarını olumlu yönde etkilemektedir.

Ticari anlaşmazlıklardan bahsedecek olursak; sorunların çözümlenmesi ve beklenen faydanın sağlanması için kritik nokta nedir?

Karşımıza çözümlenmesi gereken bir uyuşmazlık çıktığında ilk bakılması gereken noktanın karşı tarafla uzlaşma imkanı olup olmadığının değerlendirilmesi olduğu görüşündeyim. Konuyla ilgili diğer tarafı önyargılardan arınmış bir şekilde dinlemek ve anlaşmazlığı en makul şekilde sona erdirmenin yollarını aramak doğru bir yaklaşım olacaktır. Uyuşmazlığın uzamasının bazı durumlarda her iki taraf için de yıpratıcı ve zarar verici olduğu göz önünde bulundurulursa, tarafların birbirini dinlemesi ve yapıcı bir yaklaşımla orta yolu bulması uzun vadede çok daha faydalı olabiliyor. Çözüm için yeterli gayret sarf edildikten sonra ticari uyuşmazlığın anlaşma ile çözülemeyecek olduğunun anlaşılması durumunda hukuki süreçlerin başlatılması kaçınılmaz olacaktır.

Son dönemde şirketlerin sürdürülebilirlik, iş etiği ve ayrımcılık karşıtı politikaları öne çıkmaya başladı, bunlar ile ilgili neler söylemek istersiniz?

Sürdürülebilirlik konusu gıda, ilaç ve kimya sektörlerine üretim yapan bir endüstriyel ambalaj üreticisi olarak bizim için çok kritik ve vazgeçilmez bir öncelik. Bu nedenle, çevresel etkimizi azaltmak, doğal kaynaklarımızı korumak ve daha iyi bir dünya için çeşitli politikalar ve uygulamalar geliştirdik ve yenileri üzerinde çalışmaya devam ediyoruz. Enerji ve su tüketimini azaltmak, karbon ayak izini küçültmek, atık yönetimi süreçlerini iyileştirmek ve topluma yönelik sosyal sorumluluk projeleri yürütmek sürdürülebilirlik politikalarımızın temelini oluşturuyor. Rüzgar enerjisinden faydalanarak tesisimizden elde ettiğimiz elektrik ile yaklaşık 700 kişilik bir fabrikamızın enerji ihtiyacının bir kısmını karşılıyoruz. Sürdürülebilirlik üzerine çalışan uluslararası kuruluşların denetimlerinden geçerek aldığımız aksiyonların kontrolünü de yapmış oluyoruz. Buna ek olarak sürdürülebilirliğin her alanda geliştirilmesi gereken bir hedef olması gerektiği yadsınamaz bir gerçek. İş etiği, şeffaf yönetim, ticari dürüstlük, ayrımcılık karşıtı politikalar ve sosyal sorumluluk projelerinin sürdürülebilirlik ile yakından ilişkili olduğunu her zaman göz önünde bulundurmak gerekiyor. Bu alanlardaki süreçleri iyileştirebilmenin en temel yolu da çalışanları gereği gibi bilgilendirmek ve şirket içi eğitimlere önem vermek olacaktır.

BENZER MAKALELER

SON MAKALELER

Loading...