Informatica’dan Data 3.0’ın yol haritası

0
77

INFORMATICA Başkan Yardımcısı Greg Hanson, Data 3.0 ile içine girmekte olduğumuz yeni veri dünyasında başarılı olmak ve sürdürülebilirliği sağlamak için farklı davranmak gerektiğini söylüyor.  Hanson, “25  yıldır  veri işinde olan Informatica, veride patlama yaşandığının farkında. Bizim işimizin temeli olduğu için verideki büyümeyi algılayabiliyoruz. Bununla birlikte bugün veriye eşlik eden dünyadaki değişimler ilgimizi çekiyor” diyor. Bu ifadeler teknoloji kadar iş tarafını da yakından ilgilendiren bir düzlem oluşturuyor.

15 yıllık kıdeme sahip olan Hanson, şirketin dünya genelindeki satış öncesi ve danışmanlık süreçlerinden sorumlu. Bu süreçte şirket içinde çeşitli sorumluluklar üstlenen Hanson, son dönemde şirketin global büyüme stratejilerinin önemli bir parçası olan bulut konusunda da görev almış. Informatica dünyadaki değişimi bulut ile sınırlı tutmuyor ve Data 3.0 olarak tanımladığı bir değişim sürecinde, büyük veri ve veri analitiğindeki gelişmeler nedeniyle önemi giderek artan veri entegrasyonu konusunda liderliğini sürdürmeye odaklanıyor.Bu değişimi anlamak için işe, verinin asıl olarak kurumsal kaynak planlaması (ERP) uygulamalarının içine hapsolduğu Data 1.0 ile başlamak gerekiyor. 1960’lar ile 1980’ler arasına damgasını vuran bu tema, verinin özel süreçlerle bağlantılı olarak tutulduğu ve şirketin içinde dolaşmadığı bir yapıya işaret ediyor. Bunun ardından gelen Data 2.0 döneminde veri bir amaca yönelik olarak şirketin içinde dolaşmaya başlıyor ve veri ambarlarından süreçlerle ilgili yeni tanımlamalara kadar pek çok yenilik veri dünyasına dahil oluyor.

Data 3.0 ise yeni bir dünyaya kapı açarken gelecekte başarılı olmak için büyük bir değişim geçirmeyi gerekli hale getiriyor. Hanson, bugün yaşanan veri artışının sadece hacim olarak değil, daha önce karşılaşılmamış bir yapıda olması ile de dikkat çektiğini kaydediyor. Bunun bir boyutu, verinin nerede durduğu ile ilgili değişim: Organizasyonların verisinin yüzde 40’ı buluta taşınmış durumda. Hanson, “Şirketlerin buluta taşınması, bizim de stratejimizi buluta yatırım ekseninde değiştiriyor. Türkiye’deki mevzuat bulutu kolaylaştırıcı değil ancak Gartner’ın binin üzerinde çalışana sahip şirketler üzerinde yaptığı araştırma, bu şirketlerin tümünde 2017 itibariyle şirket altyapılarının içinde bir biçimde bulutun yer alacağına işaret ediyor. Bu çok ilgi çekici bir trend” şeklinde konuşuyor.

Büyük veri ve nesnelerin interneti (IoT) ekseninde yaşanan büyük değişim de buna eklendiğinde trend daha da ilgi çekici hale geliyor. Şu anda iş insanlarının günde yaklaşık 150 kere cep telefonlarına baktığı etkileyici bir dünyada yaşıyoruz. Ancak IoT, altı kişilik bir toplantı odasında sadece bunu yapan insanların değil, üzerindeki sensörler sayesinde sürekli veri üreten koltukların da dikkate alınması gereken bir ortama dönüşüyor. Koltuğun ürettiği verinin insanın ürettiğinden çok daha büyük olması, oluşan bu yeni dünyada verinin büyüklüğünü yeniden tanımlamayı gerektiriyor.
 
Hanson, “Bu bizim veri ile çalışma biçimimizi de kökten değiştiriyor. Varolan altyapılar ve yöntemlerle bu yeni dünyanın ihtiyaçlarını karşılayamayacağımızın farkındayız. Bu kadar büyük veri ile başa çıkmak ve uygun biçimde işlemek için makine öğrenimi anlamında yapay zekaya önemli yatırım yapmamız gerekiyor” diyor.
Yeni dünyada veriyle kimin il gili olduğu da değişiyor. Eskiden veri, bilgi teknolojileri (BT) departmanlarının ilgili bulunduğu ya da kontrol eden taraf olduğu bir şeyken günümüzde pazarlama liderlerinden genel olarak çalışanlara kadar pek çok paydaşın etkileşime girdiği bir şeye dönüşmüş durumda. Informatica’nın dinamik veri maskeleme ürünü bu yeni dünyaya hitap ediyor ve şimdiden Turkcell tarafından kullanılmaya başlanmış durumda. Hanson, “Türkiye’deki müşterilerimizden Turkcell de kişisel veri güvenliğine hizmet eden bir ürünümüzü kullanıyor. Turkcell bu ürün ile müşterilerinin veri ile ilgili taleplerini değerlendirip yönetiyor. Bu, hassas veriyi kullanırken mevzuata uyumu sağlama açısından çok önemli bir araç” şeklinde konuşuyor. Şirket içindeki çalışanların veriye erişimini düzenlemek gibi çok klasik bir ihtiyacı karşılıyor ancak mevzuatla birlikte önemi daha da artan kişisel verilerin korunması konusunda oynayabileceği rol, bunu klasik konumundan farklı bir noktaya yerleştiriyor. Bunun nedeni veri ile ilgili risklerin dışarıdan çok içeriden kaynaklanıyor olması.
Hanson, İngiltere’deki bir mevduat bankasının canlı sistemlerinde veri üzerinde gerçekleştirdiği test işlemlerinde verinin dokuz kopyasını oluşturması üzerinden bir örnek veriyor. Bu kopyaların üretimdeki veri kadar güvenli olmasının mümkün olmadığını ifade eden Hanson, şirketlerin çalışma biçiminde,  veriyi analiz etme ve bundan sonuçlar çıkarmanın payının artmasının da şirket içinde dolaşan verinin ne olduğunu kontrol etmenin önemini artırdığına işaret ediyor. Bu değişim tüketici verisinin ve şirketin hassas verisinin kullanılmasında karşılaşılabilecek riskleri azaltıyor. Uygulama, veri tabanı ve kullanıcı arasındaki ilişkinin üzerine yerleşen çözüm, bir çalışanın bir ekrana, kredi kartı bilgisine veya sağlık bilgisi ya da adres gibifarklı bir bilgiye bakmak istemesi durumunda, bu talebi o çalışanın haklarına göre değerlendirerek iletişim konusunda karar veriyor.
Hanson, “Bu, birden çok sistem arasında paylaşılan veriyi güvende tutmak için iyi bir çözüm. Aynı zamanda mevzuata uyum konusunda da iyi bir araç” diyor. Dinamik sözcüğünün tanımladığı gerçekzamanlılık, iş akışlarının yavaşlamamasını sağlarken çözüm, özellikle satın almalarla büyüyen ya da zaman içinde edinilmiş farklı sistemlere sahip olan şirketlerde orkestrasyon yapan bir yönetim katmanı olarak daha fazla işe yarıyor.
Bunun yanında “kalıcı veri maskeleme” de –İngiltere’deki mevduat bankası örneğinde olduğu gibiçok sayıda proje gerçekleştiren ve bunların her birinde veriyi çoğaltan şirketlerin müşterilerine ait ve hassas verilerini korumasını sağlıyor. Bu sadece verilerin koruması ile ilgili bir konu değil. Genellikle bu tür testlerde üretimdeki bütün veriye ihtiyaç duyulmazken, alt küme oluşturma olarak adlandırılan uygulama önem kazanıyor. Bir testte, testin sonuçlarının işe yaraması için kullanıcılardan örneğin yüzde 20’sinin verisi yeterli olurken bunlarla ilgili bütün işlemleri ele almak gerekiyor. Hanson, “Bu çok kritik bir konu ve birçok yerde verinin kopyalanması ile çözülmeye çalışılıyor. Bir alt küme oluşturmak ve buradan uygulanabilir sonuçlar çıkarmak uzmanlık isteyen bir konu” diyor. Burada kalıcı maskeleme ile sağlanan, sadece kayıtlardaki değil işlemlerdeki kredi kartı bilgisi gibi hassas bilgilerin de maskelenmesi daha açık ifadeyle gerçek olmayan kombinasyonlara dönüştürülmesiile kullanıcı verilerinin mahremiyeti korunurken gerçek veri üzerinde test yapabilmeyi sağlamak oluyor. BT dışındaki oyuncuların da özellikle CMO’larınveri ile ilgili rollere sahip olduğu bu dünyada, projeler ve test ortamları şirketlerin sürekli iç içe olduğu süreçler olarak şirketlerin işleyişinde verilerin güvenliğinden çok daha fazla yere sahip ve bu Informatica’nın çözümlerinin değerini artırıyor. Bunların etrafında çok sayıda iş uygulaması da ortaya çıkmış durumda ve sayı artıyor.

Informatica Güney Avrupa Satıştan Sorumlu Başkan Yardımcısı Emilio Valdés, verinin anlaşılmasına dayanan yeni Data 3.0 dünyasındaki örneklere hakim bir isim. Verdiği ilk örnek, GE Aviation’ın uçaklara sağladıkları motorları artık satmadığını; bunun yerine aylık ya da yıllık bir ücret karşılığında verdiğini söylüyor. Bu servis modeli sadece motorların doğru kurulumu ve bakımı ile sınırlı değil; GE motorların düzgün çalıştığını sürekli takip ediyor. Binlerce sensörün gerçekzamanlı verisi ve bunların analizi, motorun uzaktan takibine olanak tanıyor. Bu bir motorun erken ya da geç değiştirilmesini engelleyecek veriyi şirkete sağlayarak sadece operasyonel verimliliği artırmıyor, aynı zamanda yolcuların güvenliğine de hizmet ediyor. Bu şekilde, olası bir sorunu önceden tespit edip bakımı buna göre öngörüsel hale getirmek de mümkün olabiliyor. Valdés, bunun havayolu şirketleri açısından da bir konunun üzerinde düşünülmesine gerek kalmaması anlamına geldiğini kaydediyor.

Bir diğer örnek de rekabetin çok yoğun yaşandığı sigortacılık sektöründeki oyunculardan Metlife. Valdés, “Riskin gerçekleşip gerçekleşmemesine göre karşılığı değişen finansal ürünler satıyorsunuz ve bu fiyata çok duyarlı bir alan. Burada fiyatları düşüren ve kâr marjını daraltan rekabete karşı ayakta kalmak için ne yapabilirsiniz? Bunun için sigorta poliçelerinin neden alındığını incelemek gerekiyor” şeklinde görüyor.
Valdés, insanların ve şirketlerin hayatlarının bir anında poliçe almaya karar verdiğine dikkat çekiyor. “Sağlık sigortası için 18 yaş çok erken ve 60 yaş çok geç olabilir” diyen Valdés, Metlife’ın geliştirdiği modelin, insanların hayatlarında gerçekleşen farklı olayları anlamaya dayandığını kaydediyor. Bu örneği daha derinleştiren Valdés, “18 yaşındaki birine sağlık sigortası satmak kolay olmasa da yeni ehliyet alan bu yaştaki birine araç sigortası satmak daha anlamlı olabilir. Çok parası olmayan ve ikinci el araç alması muhtemel bu kişiyle uygun bir poliçe vasıtasıyla bağlantı kurulursa, gelecek yıllarda diğer ürünlerin sunulması kolaylaşabilir” şeklinde konuşuyor. Metlife’ın iş modelinin bu anlayışla ürün yaşam döngüsünden müşteri yaşam döngüsüne evrilmesi, Data 3.0 dünyasında yaşanan değişimin iyi bir örneği. Bunun Informatica’nın kendi iş modellerini değiştirirken benimsedikleri yöntem olduğunu anlatan Valdés, yeni dünyada veri kullanımındaki değişimin işe yansımasını bu modelle sağladıklarını ifade ediyor.