‘İkiz açık sorununu kaldıramayız’

0
72

Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, “Geçen sene bütün Türkiye’de kamunun kullandığı taşıtların bakımı, onarımı, yakıtı, satın alması, kira giderleri bütçenin sadece binde 7’si. Yurt kiralarını hariç tutun, devletin bütün kiralara ödediği para 350 milyon lira, bütçenin binde 1’i dahi değil” dedi.
 
Şimşek, Haber Türk Televizyonunda gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Şimşek, özelleştirme ihalelerinin neden lira üzerinden yapılmadığını sorulması üzerine, Türkiye’de uzun süredir, özelleştirme ihalelerinin dolar üzerinden yapılması gibi bir gelenek olduğunu belirterek, “Milli Piyango’ya baktığınız zaman geliri, değerlemesi lira üzerinden. (ihaleler lira üzerinden) Olabilir, makul bir öneri” diye konuştu.
 
Şimşek, 1970-1980-1990’lı yıllarda liranın çift haneli değer kaybettiğini anımsatarak, Türkiye’nin 1970’li yıllardan itibaren genelde çift haneli, 30-40 yıllık bir enflasyon tarihi olduğunu, o dönemlerde buna paralel kur rejimleri de bulunduğunu, bu nedenle devletin faydasına olmak üzere bir sistem oturtulduğunu söyledi.
 
>> MB beklenti anketinde yıl sonu TÜFE beklentisi % 7.9

Doların son 1 yıl içinde endeks olarak yüzde 22 civarında değer kazandığını kaydeden Şimşek, “Dolar, dünyada bütün para birimlerine karşı değer kazanıyor. Türk Lirası, nispeten, özellikle de son 1 haftada, biraz daha baskı altında. Onu görmemiz lazım. Türkiye benzeri ülkelere baktığımız zaman, oralarda da çok farklı bir resim görmüyorsunuz” ifadelerini kullandı.
 
Kur meselelerinin mayınlı alanlar olduğunu vurgulayarak, zamanlama ve seviye itibarıyla öngörülerde bulunmanın çok zor olduğunu kaydeden Şimşek, kur meselesinde kısa vadeli öngörülerin neredeyse imkansız olduğunun altını çizdi.
 
“Mali disiplinde geri adım yok”
Bakan Şimşek, AB’nin toparlanmaması, yapısal sorunların etkili olması gibi bazı şartların devamı durumunda, gelişmekte olan ülkelerin son 10 yılın performansını yakalayamayacağını belirtti.
 
Dünyadaki dolar likiditesinde bir azalma olup olmayacağını, dış kaynak ihtiyacının nereden kaynaklanacağının sorulması üzerine de Şimşek, “Biz 2011’den beri bu soruya cevap geliştirmek üzere tedbirleri devreye sokarak, Türkiye’nin tasarruf oranlarını nasıl yüzde 19-20’lere çıkarırız diye bir program yaptık. Bu program bizim öngördüğümüzden daha hızlı işliyor” değerlendirmesinde bulundu.
 
Türkiye’nin kamu tasarrufları alanında önemli bir başarı kaydettiğini vurgulayan Şimşek, şöyle konuştu:
 
“Vatandaş algısı bu değil. Vatandaş, ‘şu, şu araba aldı, şu kadar para’ diye bakıyor. Geçen sene bütün Türkiye’de kamunun kullandığı taşıtların bakımı, onarımı, yakıtı, satın alması, kira giderleri bütçenin sadece binde 7’si. Eskişehir Yolu’nda muazzam lüks kiralardan bahsediliyor. Yurt kiralarını hariç tutun, devletin bütün kiralara ödediği para 350 milyon lira, bütçenin binde 1’i dahi değil ama vatandaşta ‘israf var’ algısı oluşturuluyor. Hangi çerçeveden bakarsanız bakın, kamu dengelerinde çok dramatik bir iyileşme yaşandı.
 
Kamunun tasarruflarını koruyacağız. Mali disiplinden geri adım atmayacağız. Türkiye’de bir cari açık sorunu varken, ikiz açık sorununu kaldıramayız, buna izin vermeyeceğiz. Cari açık sarı ışıktır, o büyük bütçe açığı ile birleşirse kırmızı ışığa döner.”
 
Mehmet Şimşek, 2000’li yıllarda kredilerin vadesinin düşük, maliyetinin yüksek olduğunu hatırlatarak, şimdi ise hem vadelerin uzadığını hem de maliyetin ucuzladığına dikkati çekti. Bunun üzerine de vatandaşın daha iyi bir ev, daha iyi bir araba aldığını dile getiren Şimşek, böyle olunca da özel sektör tasarruflarının yüzde 10’lara kadar düştüğünü ifade etti.
 
Yapılan düzenlemelerle söz konusu tasarrufların yeniden bir artış trendine girdiğini belirten Şimşek, burada da en önemli unsurun Bireysel Emeklilik Sistemi (BES) olduğunu söyledi. Şirketlere ilişkin de kritik düzenlemeler yaptıklarının altını çizen Şimşek, özkaynakla finansmana yönelen şirketlere önemli bir vergi kolaylığı getirildiğini kaydetti.
 
Türkiye’deki şirketlerin borçluluk oranlarının iddia edildiği gibi yüksek olmadığını ancak makro ihtiyati bir felsefeyle riskleri yönetmek istediklerini belirten Şimşek, “Şimdi bakın biz 2008-2009’dan beri vatandaşın dövizle borçlanmasını yasakladık. Bugünden geriye doğru bir bakın, ne kadar doğru bir karar vermişiz. Niye? Allah korusun, bu kur hareketleri oldu. Hanehalkının bilançosu altüst olmuş olurdu ama şu anda öyle değil. Şimdi hanehalkının çok ciddi bir döviz fazlası var ve döviz borcu yok” diye konuştu.
 
“Cari açık yapısal olarak azalıyor”
Türkiye’nin önümüzdeki dönemde dışarıdan kaynak bulup bulamayacağına ilişkin bir soru üzerine de Şimşek, dolar likiditesinin azalacağı bir döneme girildiğini ancak bu dönemde Türkiye’nin dış finansman ihtiyacının da ciddi oranda azaldığını söyledi. Şimşek, bunun sadece petrolle ilişkili olmadığını da vurgulayarak, Türkiye’nin elektrik enerjisi ihtiyacı açısından değerlendirme yapılırsa, şu anda inşa halindeki santrallerin büyük bir kısmının yenilenebilir ve yerli olduğunu bildirdi. Dolayısıyla cari açığın da bundan olumlu etkilendiğini anlatan Şimşek, söz konusu açığı bugünkü seviyelerin de altında tutacaklarını bildirdi. Maliye Bakanı Şimşek, “Cari açık yapısal olarak azalıyor. Sadece konjonktürel faktörlerden dolayı değil” dedi.
 
Şimşek, Türkiye’nin şu anda zor bir konjonktürden geçtiğini ve değerlendirme yapılırken, mutlaka bunun dikkate alınması gerektiğini vurgulayarak, Türkiye’nin en önemli pazarının Avrupa olduğunu ifade etti. Avrupa’nın genel olarak 5-6 yıldır çok büyük bir durgunluk, büyük bir kriz içinde olduğuna dikkati çeken Şimşek, bunun da Türkiye’nin cari açığına yansıdığını bildirdi.
 
İkinci en büyük pazarın ise Orta Doğu ve Afrika olduğuna işaret eden Şimşek, söz konusu bölgelerdeki olumsuz gelişmelerin de Türkiye’ye olumsuz etkisi olduğunu kaydetti.

>> Dünya Bankası Türkiye için büyüme tahminini yüzde 3’e çekti
 
Çözüm süreci
“Nasıl bir siyasi tablo Türkiye’nin ekonomisini bozar” sorusuna da Şimşek, Türkiye’de uzlaşma kültürünün, doğruya doğru demenin siyasette arzulanan düzeyde olmadığını söyledi. Son yıllarda yaşanan konjonktüre işaret eden Şimşek, şöyle devam etti:
 
“Orta Doğu’da kaos varken, Avrupa’da kriz varken, son 80 yılın en büyük ekonomik krizi yaşanırken Türkiye’de bir de siyasi istikrar, güçlü hükümet olmasaydı, Allah korusun hangi rüzgarlarla nerelere savrulmuştuk tahayyül edemiyorum.
 
MHP ve HDP’nin ortak paydada çözüm sürecini devam ettirebileceğini, bir araya gelebileceğini düşünebiliyor musunuz? Ben düşünemiyorum. Çözüm süreci devam etmezse, yani Türkiye, etnik veya mezhep sorunlarını, karmaşık, zor sorunlarını daha çok demokrasi, temel hak ve özgürlükler ekseninde, kardeşlik hukukuyla çözme yeteneğini devam ettiremezse makro ekonomik istikrarda da sınırlı mesafe kat eder. Şu andaki muhalefet partilerinin üçü, popülizm dışında herhangi bir ekonomi politikasında bir araya gelebilir mi? Siyasi istikrar olmazsa olmazdır. Çünkü bu reform programının güçlü şekilde uygulanması siyasi istikrara bağlıdır.”
 
Başkanlık sistemi
Başkanlık sistemi konusunda da değerlendirmede bulunan Şimşek, “Başkanlık sistemi Türkiye gibi ülkeler için, yönetimde istikrar için çok iyi bir reçete” dedi.
 
Şimşek, başkanlık sisteminin istikrarı sağlayacağını ifade ederek, “Türkiye, yönetimde istikrarsızlıktan çok çekti. Siyasi istikrar anlamında AK Parti’nin resimden çıktığını düşünün ve 3 partinin çözüm süreci ve ekonomi politikaları konusunda Türkiye’yi nereye götüreceğini tahayyül edin” diye konuştu.