Gökhan Öğüt: Beşiktaş ruhu Vodafone değerleriyle örtüşüyor

0
82

 

 
 

 Teknoloji hayatımızın her alanına sirayet etmiş durumda. Bu dijital dönüşümde GSM sektörünün de payı büyük. GSM sektörünün önde gelen oyuncularından olan Türkiye’nin ikinci en büyük uluslararası doğrudan yatırımı Vodafone Türkiye’nin, 2006 yılından bu yana yapmış olduğu toplam yatırımlar ve satın alımlar, 3G ve 4.5G lisans bedelleri dâhil olmak üzere 16,5 milyar TL’ye ulaştı ve şirket bu alandaki yatırımlarına devam ediyor.
 
BrandMap dergisinden Burcu Gürtürk’e konuşan Vodafone Türkiye CEO’su Gökhan Öğüt, Türkiye’nin bugüne kadar Türkiye’de aldığı yol, 2013 yılında başlattıkları “Dijital Dönüşüm Hareketi”, çok konuşulan 4.5G ihalesi ve CEO olduğundan bu yana gerçekleştirdiği projeler üzerine açıklamalarda bulundu.
 
Vodafone Türkiye CEO’su olarak, markanızı nasıl tanımlıyorsunuz?
Vodafone’un Türkiye’de stratejik bir dönüşüm programıyla yeniden doğuşuna yakından tanıklık etmiş bir yönetici olarak, markamızı “rekabetçi”, “dinamik” ve “müşteri odaklı” bir “güven markası” şeklinde tanımlayabilirim. Rekabet ortamında fark yaratmak için geliştirdiğimiz stratejilerde sektörümüzün dinamik yapısıyla uyumlu olacak şekilde her zaman bir “dönüşüm” sağlamaya, “dönüşümün öncüsü” olmaya odaklanıyoruz. 2009 yılında başlattığımız ve Vodafone Grubu içinde “Türk başarı reçetesi” olarak ifade edilen Stratejik Dönüşüm Programımız ile Türkiye mobil iletişim gelir pazarındaki büyümenin yarısından fazlasını sağladık. Bu süreç, şirketimizin çok güçlü ve odaklı bir strateji kurduğu, tüketicisi için fark yarattığı, her alanda atak yaptığı bir dönem oldu. Bugün, mobil telekomünikasyon pazarında en hızlı büyüyen şirket olarak, gelirlerimizi iki mislinden fazlasına, gelir pazar payımızı ise yüzde 18’den yüzde 35,7’ye çıkarmanın gururunu yaşıyoruz. Türkiye mobil telekomünikasyon pazarında büyümenin lokomotifi olduğumuz gibi, Avrupa’da en çok büyüyen Vodafone operatörü olduk. Böylece, pazara rekabet ve dinamizm getiren güçlü bir marka olduk.
 
Vodafone Türkiye olarak, kendimizi Türkiye’yi mobil iletişim ve dijitalleşmede dünya ligine çıkaracak dönüşümün lideri olarak konumluyoruz. Bu doğrultuda, sürekli yatırımla Türkiye’nin lider mobil iletişim şirketi olma vizyonumuz çerçevesinde marka kimliğimizi tek çatı altında topluyoruz. “Dijital Dönüşüm Hareketi” adını verdiğimiz yeni beş yıllık programımız kapsamında, teknoloji, sosyal ve hizmet alanlarındaki yatırımlarımızı hızlandırdık. Türkiye’nin dijital dönüşümüne liderlik etmek, geliştirdiğimiz iletişim teknolojilerimizle herkesin hayatına küçük mucizeler katmak, hayatı kolaylaştırmak için varız. Türkiye’nin tamamını kucaklayan bir markayız ve hemen herkesin hayatına bir şekilde dokunuyoruz. Sürekli müşterisini dinleyen, müşterisinin istek ve ihtiyaçlarına göre hizmetlerine şekil veren “müşteri odaklı” bir markayız. İletişim kampanyalarımızda tüketici ile bağ kurmaya ve bu bağı iş sonuçlarımıza yansıtacak şekilde kullanmaya özen gösteriyoruz. Bu kapsamda, müşterilerimizin sesine kulak veriyor ve görüşlerini dikkate alıyoruz. Başarımızın temelinde birey ve kurumların ihtiyaçlarını doğru analiz ederek bu ihtiyaçları eksiksiz karşılayacak ürün ve servisler geliştirebilmemizin önemli payı bulunuyor. Kurum olarak belirlediğimiz odaklı stratejiyi iletişim çalışmalarımıza da yansıtarak tüketicinin içgörüsünü tam olarak okuyan ve bunu yine tüketicinin dilinden ifade eden kampanyalara imza atıyoruz. Bugüne kadar aldığımız geribildirimler iletişimde en kritik konunun doğru zamanda doğru hedef kitleyi doğru içerik ile birleştirmek olduğunu gösterdi. Biz de Vodafone olarak markamızı daha “insanlaştıracak” şekilde, tüketiciye yakın ve samimi bir dilde iletişim kurmaya özen gösteriyoruz.
 
Vodafone olarak, tüketicinin kalbinde ve zihninde özel yeri olan, toplumda saygın bir kurumsal vatandaş olarak kabul edilen gerçek bir “güven markası” haline gelmeyi hedefliyoruz. Bugün artık, dünya genelinde üst düzey yöneticiler, kamu nezdinde özel sektöre güvenin azaldığı ve kurumsal itibarın her zamankinden daha çok önem kazandığı konusunda hemfikir. Bu durum, kurumsal rol ve sorumlulukların yeniden tanımlanması ve kurumsal başarının toplumsal gelişimle doğrudan ilintili bir kavram olarak algılanması sonucunu getiriyor. Bu da salt bir ticari marka olmanın ötesine geçerek bir “güven markası” haline gelmeyi zorunlu kılıyor. Gerçek bir “güven markası” yaratmanın tek yolu etkili bir kurumsal itibar yönetiminden geçiyor. Biz de bu doğrultuda “Duygusal Bağlılık”, “Ürün ve Hizmet Kalitesi”, “Yönetim Kalitesi ve Liderlik”, “Finansal Durum”, “Aşinalık”, “Çalışan Markası”, “Sadakat” ve “Bağlılık” gibi pek çok alanda kurumsal itibarımızı artıracak çalışmalar gerçekleştiriyor ve itibar yönetiminin iş sonuçlarımız üzerindeki etkisinin anlaşılması için sürekli izleme ve raporlama yapılmasına büyük önem veriyoruz.
 
Türkiye’nin dijital geleceğinin lideri olma hedefinizde ne kadar ilerleme kaydettiniz?
Vodafone olarak, geleceği dijitalleşmede görüyoruz. Dijitalleşmenin, yenilikçi ve dönüştürücü gücüyle, geleceğin dünyasında belirleyici olacağına inanıyoruz. Dünya genelinde birey ve kurumların mobil ve sabit iletişim teknolojilerinin gücüyle dijitalleşmesini hedefliyoruz.
Grubumuz, bugün, dünya çapında 450 milyon bireyin ve 20 milyon işletmenin dijitalleşmesi için önemli yatırımlar yapıyor. Türkiye’de de Kasım 2013’te başlattığımız “Dijital Dönüşüm Hareketi” kapsamında, hedefimizi “Türkiye’nin uçtan uca dijital kalkınması”, vizyonumuzu “Türkiye’nin dijital dönüşümünde liderlik etmek”, misyonumuzu “daha iyi bir gelecek için iletişim teknolojileri ile Türkiye’de herkese ilham vermek” ve ana stratejimizi “dijital bağlantılı yaşamı birey ve kurumlar için kolay ve erişilebilir kılmak” olarak tanımladık. Bu stratejik hedefi gerçekleştirmek için de “Dijital bağlantılı Türkiye için Teknoloji Yatırımları”, “Mükemmel müşteri deneyimi için Hizmet Yatırımları” ve “Toplumsal gelişim için Sosyal Yatırımlar” başlıkları altında pek çok büyük yatırımı programımıza aldık. Beş yıllık bir dönemi kapsayan “Dijital Dönüşüm Hareketi”nde yaklaşık iki yılı geride bırakırken, taahhütlerimizi yerine getirmiş olmanın ve Dijital Dönüşüm vizyonumuzu birbirinden önemli yatırımlarla desteklemenin mutluluğunu yaşıyoruz.
 
Dünyanın en ileri genişbant teknolojileriyle Türkiye’de herkese daha iyi bir gelecek için ilham vermek üzere başlattığımız “Dijital Dönüşüm Hareketi”nin ilk yılında yaptığımız sabit ve mobil genişbant yatırımlarıyla, bir yandan 5 milyonu aşkın bireyi dijitalleşmeyle tanıştırırken, bir yandan da ülkemizin dijital haritasını çıkarmak amacıyla hazırladığımız “Yarına Hazırım” platformuyla 770 bin şirkete ulaştık. Lansmanımızdan bu yana yaptığımız çalışmalarla Türkiye’de işletmelerin dijitalleşme endeksini yüzde 48’den yüzde 52’ye çıkardık. Hedefimiz daha büyük. Türkiye’nin dijitalleşme endeksini yüzde 75’e çıkarmak için çalışıyoruz.
 
Son olarak, Dijital Dönüşüm yolunda atılmış çok önemli bir adım olarak gördüğümüz frekans ihalesinde yaptığımız yatırımla Türkiye yatırımlarımızı 16,5 milyar TL’ye çıkardık. Yeni frekanslar, ülkemizin Dijital Dönüşüm sürecini hızlandırarak dijitalleşmede öncü ülkeler arasında yer almamızda etkili olacak. Yeni frekans yatırımımızla 10 yıldır faaliyet gösterdiğimiz Türkiye pazarına duyduğumuz güveni bir kez daha gösterme fırsatı bulduğumuz için mutluluk duyuyoruz. Nisan 2016 itibariyle abonelerimizi IMT Advanced teknolojisinde en yüksek hız, kalite ve kapsama ile buluşturarak Dijital Dönüşüm vizyonumuzda yeni ve çok önemli bir dönemi başlatacağız.
 
Burada bir parantez açarak, dijitalleşme konusundaki global deneyimimizin Türkiye’ye etkisinden de bahsetmek isterim. Grubumuz, 30 yıllık tecrübesiyle, 4G ve üstü teknolojilerin global olarak oluşmasına ve gelişmesine ciddi katkılar sağlıyor. Bugün 18 ülkede 4G, 5 kıtada ve 12 ülkede ise 4.5G hizmeti veriyoruz. Ayrıca, 62 ülkede 4G uluslararası dolaşım hizmeti sunuyoruz. 4G ve üstü teknolojilerin yanı sıra 5G’de de öncülüğümüzü sürdürüyoruz. Vodafone Grubu olarak, 5G’nin uluslararası standartlarının belirlenmesinde akademik çalışmaların ve araştırma-geliştirme faaliyetlerinin geliştirilmesine katkıda bulunuyoruz. Dolayısıyla, son derece güçlü bir deneyime sahibiz ve bu deneyimden aldığımız güçle Türkiye’de de dijitalleşme çıtasını her fırsatta yükseltiyoruz.
 
4.5G ihalesinde çok önemli bir rol oynadınız. Vodafone Türkiye olarak, Türkiye’de nasıl bir hizmet farkı sunacaksınız? 4.5G iletişimin yanı sıra neleri değiştirecek, özellikle Vodafone ile?
Türkiye’nin ikinci en büyük uluslararası doğrudan yatırımı olan şirketimizin 2006 yılından bu yana toplam yatırımları satın alma bedeli, 3G ve 4.5G lisans bedelleri dâhil olmak üzere 16,5 milyar TL’ye ulaştı. Grubumuzun Spring projesi kapsamında yatırımlarımızı hızlandıracağımızı ve 2014-2015 finans yılının başından itibaren 2 yılda 2 milyar TL’lik yatırım yapacağımızı duyurmuştuk. Sadece 2014-15 mali yılı içinde 1,3 milyar TL’lik yatırım yaptık. Yatırımlarımızın büyük bölümünü “Dijital Bağlantılı Türkiye” hedefiyle gerçekleştirdiğimiz teknoloji yatırımları oluşturuyor. Bu kapsamda, Akıllı Kapsama Teknolojisi ismini verdiğimiz şebekemizi müşterilerimizin ihtiyaçları doğrultusunda son teknolojileri kullanarak sürekli geliştiriyoruz. Son bir yılda teknolojilerimize yaptığımız yatırımı bir önceki yıla göre yüzde 52 artırarak Vodafone Türkiye tarihinin yatırım rekorunu kırdık. Yine son bir yılda yaptığımız yatırımlar ile fiber hat uzunluğumuzu iki katına çıkardık. Çok güçlü bir yatırım programıyla tüketicilerimize 4.5G’deki global deneyimimizi yansıtacağız ve onlara en iyi 4.5G hizmetini vereceğiz.
 
Bugün 18 ülkede 4G, 12 ülkede ise 4.5G hizmeti veriyoruz. 4G ve üstü teknolojilerde dünyada en çok ülkede tecrübesi ve altyapısı olan operatörüz. Dolayısıyla, tüketici ne ister, bu istek en kusursuz biçimde nasıl karşılanır, çok iyi biliyoruz. Ayrıca, yine bu alanda dünyanın en büyük uluslararası dolaşım ağına sahibiz. Bugün itibariyle 4G uluslararası dolaşım hizmeti verdiğimiz ülke sayısı 62 oldu. Türkiye’den bu ülkelere giden müşterilerimize Haziran 2014’ten bu yana 4G’yi deneyimleme fırsatı sunuyoruz. Abonelerine yurtdışında SIM kart değiştirmeden 4G hizmeti sunan tek operatör konumundayız. Şimdi aynı dolaşım hizmetini 4.5G için de vermeye hazırlanıyoruz. 4.5G teknolojisinde de herkese en uygun cihazların en cazip avantaj ve tekliflerle sunulmasının öncüsü olacağız.
 
                                                           
Frekans ihalesi; satın alma ve 3G sonrası Türkiye pazarına yaptığımız üçüncü büyük yatırım niteliğini taşıyor. Sadece frekans alımı değil, frekans alımı sonrası yapılacak yatırımlar ve bu frekansların sahadaki optimizasyonu da önem taşıyor. Bundan sonraki süreçte, elimizdeki bantları birleştirerek çoklu taşıyıcı ile yüksek hızlara ulaşmak suretiyle tüketicilerimize en hızlı, kapasiteli ve yaygın mobil interneti sunacağız. 4.5G yetkilendirme çerçevemiz doğrultusunda hazırlıklarımıza son şeklini vererek 1 Nisan 2016 itibariyle abonelerimize en kaliteli hizmeti sunacağız.
 
4.5G teknolojisi ile birlikte hız, gecikme süresi ve kapsama alanı olmak üzere üç temel konuda önemli değişiklikler olacak. Biz bu üç konuyu da çok önemsiyoruz ve yatırımlarımızı bu yönde şekillendiriyoruz. Bu üç konu birleştirildiğinde, ülkenin en ücra köşelerine bile mobil internet götürmek mümkün olacak ve Türkiye’de herkesin internete ulaşması sağlanabilecek. Dijital Dönüşüm’ün Türkiye’nin tamamını kapsaması ve herkesin bir an önce dijitalleşmeyle tanışması bakımından 4.5G yatırımlarını çok önemsiyoruz. 4.5G ile çok daha geniş bir coğrafyaya kaliteli hizmet verebilir duruma geleceğiz.
 
4.5G ile mobil iletişimde yeni bir dönem başlayacak. 4.5G teknolojisi ile ses ve veri aynı anda aynı şebekede taşınacak, böylece 2G ve 3G’ye kıyasla hayatımıza daha yüksek aktarım hızları, daha fazla kapasite ve daha çok kalite girecek. BTK Başkanımız Fatih Sayan’ın da belirttiği gibi, oluşacak model ile tek şeritli yol dört şeritli bir otoban haline gelecek. Özellikle yüksek veri hızları ve düşük gecikme süreleri sayesinde bilgiye erişimimiz hızlanacak. Bu teknolojiyle 3G’nin en az 10 katı hızlara ulaşacağız. Şu anda 100 milisaniye civarında olan gecikme süresi 4.5G teknolojisiyle yaklaşık 10 milisaniyeye düşecek. Artan kapasite ve hız ile mobil genişbant hizmetlerinde kalite artacak. Kullanıcıların talep ettiği içerikler, eskiye göre çok daha hızlı bir şekilde akıllı cihazlarının ekranına gelecek. Ayrıca, kullanıcıların karşı tarafa gönderdiği, örneğin banka işlemleri dolayısıyla verilen komutlar da eskiye göre çok daha hızlı bir şekilde hayata geçecek. Kısacası mobil kullanıcılar, 1 Nisan 2016 itibariyle o sinyali gördüğünde, eskiye göre daha hızlı, yaygın ve kapasiteli bir internet deneyimi yaşayacaklar.
 
4.5G teknolojisi, daha hızlı, daha etkin ve daha rekabetçi iş süreçlerinin de mimarı olacak. Özellikle gecikme süresinin kısalmasıyla, online işlem ve faaliyetler gerçek zamanlı yapılabilecek. Bu da iş süreçlerinde önemli ölçüde verimlilik artışını, rekabetçiliği ve maliyet avantajını beraberinde getirecek. İş dünyası, daha akıllı ve yenilikçi iş yapma biçimlerini benimseyerek dijitalleşmeyi mümkün olan en hızlı şekilde gerçekleştirecek. 4.5G, özellikle makinelerarası iletişim (M2M) alanında önemli büyüme sağlayacak. Küçücük bir SIM kart sayesinde birbiriyle konuşan makineler, sadece iş süreçlerini iletişime geçirmekle kalmayacak, aynı zamanda daha büyük bir bağlantı ekonomisine de hayat verecek. Çok yakında buzdolaplarının, otomobillerin hatta ofisinizdeki kahve makinesinin bile birbiriyle iletişim halinde olacağı bir geleceği yaşayacağız. 4.5G destekli M2M sayesinde, iş süreçlerinin hızlanması, akıllı kentlerde yaşama geçiş, eğitimden sağlığa, tarımdan belediyeciliğe birçok alanda verimlilik artışı mümkün olacak. Diğer yandan, iş dünyası 4.5G ile beraber bulut tabanlı uygulamalara yönelerek önemli zaman ve maliyet avantajı sağlayacak. Bulut bilişim ile iş uygulamaları artık bir donanıma ya da bir lokasyona bağlı olmadan gerçekleşecek. 4.5G, yüksek performanslı bulut platformlarına erişim, ses ve görüntü akışı gibi hizmetlerde kullanıcı deneyimini önemli ölçüde artırırken, sağlık, güvenlik ve eğitim gibi alanlarda yenilikçi uygulamalar sunulmasına imkân tanıyacak.
 
Yeni frekanslarla birlikte 5G’nin de önü açılacak. 5G teknolojisiyle birlikte, gecikme süreleri ciddi biçimde kısaltılarak yeni nesil makinelerarası iletişim uygulamaları hayata geçirilebilecek. Geleceğin dijital dünyasında tek dokunuşla bilgiye ulaşabileceğiz. Mesafeler önemini yitirecek. Teknoloji insanlara umut verecek. Hayat her zaman her yerde çok hızlı ve kesintisiz akacak. Tüm dünyada 5G standartlarının oluşmasına öncülük eden bir operatör olarak, bu alandaki deneyimimizi de Türkiye’ye taşıyacak olmanın heyecanını yaşıyoruz.
 
Vodafone bir dünya markası. Bu marka sadece bir GSM markası değil, teknolojik gelişmelerle birlikte birçok iş alanında farklı gelişmelere de destek oluyorsunuz. Bunlardan söz eder misiniz?
Vodafone Türkiye olarak, çifte sorumluluk anlayışımız doğrultusunda ticari faaliyetlerimiz kadar sosyal sorumluluklarımızı da önceliklendiriyoruz. Bu kapsamda, “Teknoloji hayatın hizmetinde” vizyonumuz çerçevesinde yaptığımız sosyal yatırımlarda, ülkemizin toplumsal gereksinimleri doğrultusunda, uzun ve titiz bir çalışma sonucunda ortaya çıkardığımız sosyal ihtiyaçlar haritasını temel alıyoruz. Mobil iletişim teknolojilerinin sadece abonelerimize avantajlı tarifeler ve kampanyalar sunmak yolunda değil, aynı zamanda Türkiye’nin uzun vadeli kalkınmasına destek olmak yolunda da büyük öneme sahip olduğuna inanıyoruz.  Bu anlayışla, sosyal iş modelleri hayata geçirerek, farklı toplumsal grupların hayatını kolaylaştırmaya, yaşam kalitelerini artırmaya ve böylelikle Türkiye’de daha fazla bireyi mobil iletişimin sunduğu olanaklarla buluşturmaya odaklanıyoruz. 
Sosyal iş modellerimizle, farklı segmentlerin hayatına mobil iletişim teknolojileri ile değer katarak, sosyal ve ekonomik hayata eşit şekilde katılımlarına destek olmayı ve böylece ülkemizde Dijital Dönüşüm’e liderlik etmeyi hedefliyoruz. 
 
Sosyal iş modellerimizde kadınlar ve çiftçiler öncelikli hedef kitlelerimizi oluşturuyor. Kadınların ve çiftçilerin bilişim teknolojileri ve özellikle mobil iletişim imkânlarından yararlanarak ekonomik ve sosyal hayata katılmalarına destek veriyoruz.
 
Türkiye Vodafone Vakfı’nın sosyal inisiyatifleri ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın desteği ile Nisan 2013’te hayata geçirdiğimiz “Vodafone Önce Kadın Programı” ile kadınlarımızın iletişim ihtiyaçlarını çözmenin yanı sıra ekonomiye eşit katılmalarını ve girişimcilik fırsatlarından faydalanmalarını destekliyoruz. Türkiye’de ilk kez kadına yönelik tüm ürün, servis, proje ve hizmetlerimizi tek çatı altında topladığımız ve bugüne kadar 560 binin üzerinde kadınımızın yararlandığı sosyal iş modelimiz “Vodafone Önce Kadın Programı” kapsamında kadınlarımıza önemli “gelir fırsatları” sunuyoruz. Bu gelir modellerinin ilki olan “Vodafone Önce Kadın İlan Servisi” ile kadınlarımızın el emeği ürünlerini tek bir SMS ile alıcıya ulaştırmalarına imkân tanıyoruz. Bugüne kadar 16 binden fazla ilan koyulan bu servisimiz, pek çok kadınımıza yeni gelir kapıları açtı. Diğer yandan, 2014 yılında ilk etapta sekiz ilde hayata geçirdiğimiz, yatırımcısı ve tüm çalışanları kadınlardan oluşan “Önce Kadın Mağazaları” ile kadınlara yeni istihdam olanakları sağlıyoruz. Yine 2014 yılında Soma Belediyesi ve Türkiye Kadın Girişimciler Derneği (KAGİDER) ile birlikte hayata geçirdiğimiz “Soma’da Önce Kadın Eğitim ve Üretim Merkezi” ile Somalı kadınlara el becerilerini kullanarak üretim yapmalarına ve iletişim teknolojilerinin sunduğu imkânlarla gelir elde etmelerine dayalı bir iş modeli sunuyoruz. Toplam 370 kadının kayıtlı bulunduğu merkezimizde Temmuz 2015 itibariyle 124 kadınımız mesleki eğitim sertifikalarını almaya hak kazandı. “Soma’da Önce Kadın Eğitim ve Üretim Merkezi”nin bölgede el işi üretiminin merkezi haline gelmesini hedefliyoruz. Bu doğrultuda, ev tekstili markası English Home ile yaptığımız işbirliğiyle, Somalı kadınlarımızın işlediği 22 bin havlu Ekim 2015’te English Home mağazalarında satışa sunulacak. Yine önümüzdeki dönemde merkezde eğitim gören kadınlarımızın Arzu Kaprol tarafından hazırlanan tasarımları işleyerek hazırlayacakları ürünleri Vodafone mağazalarında satışa sunmayı planlıyoruz. Gelir modellerimizin sonuncusunu ise 2015 başında Milli Eğitim Bakanlığı Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü ve Türkiye Bilişim Vakfı işbirliğiyle hayata geçirdiğimiz “Girişimcilikte Önce Kadın” projesi oluşturuyor. Bu proje ile 10 ilde 10 bin kadına girişimcilik ve teknoloji alanlarında eğitim vererek el emeğinin kazanca dönüştürülmesine destek olmayı amaçlıyoruz.
 
Diğer yandan, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın himayesinde 2009 yılında hayata geçirdiğimiz “Vodafone Çiftçi Kulübü” ile de çiftçilerimizi mobil teknolojiler sayesinde bilinçlendirmeyi ve bu yolla tarımsal ve kırsal kalkınmaya katkıda bulunmayı hedefliyoruz. Türkiye’de ilk kez uygulanan bu programı, çiftçilerin ihtiyaç ve talepleri doğrultusunda, yine her biri ilk kez Vodafone Türkiye tarafından sunulan hizmetlerle oluşturduk. Program kapsamında sunduğumuz hizmetlerle, tarife ve kampanyalarla sınırlı kalmayıp, çiftçilerimizin hayatına çok daha geniş bir ölçekte temas etmeyi hedefliyoruz. Bu bağlamda, marka ortaklıkları ile sağlanan hizmetlerden kırsal alanda su kullanımı ve tarımsal verimlilik hakkında bilinçlendirme çalışmalarına uzanan geniş bir yelpazede, çiftçilerin iş ve yaşam kalitesini artıracak bir hizmet ve çözümler bütünü sunuyoruz. Söz konusu bütünlüklü programla çiftçilerimiz, iş süreçlerini nasıl daha efektif şekilde yönetebilecekleri hakkında bilgi sahibi oluyor. Bu bilinç, tüm iş yapış şekillerine yansıyarak beraberinde verimlilik ve tasarruf sağlıyor. Bugün artık, çiftçilerimiz, değişen hava koşullarını gerçek zamanlı öğrenip hasadını koruyabiliyor ve aracılara gerek kalmadan hasadını internet üzerinden Türkiye’nin dört bir yanındaki alıcılarla buluşturabiliyor. “Tarımda Türk reçetesi” olarak tanımladığımız bu başarılı program, dünyaya örnek gösterilerek beş Vodafone ülkesinde daha kullanılmaya başlandı ve Vodafone Türkiye’nin global pazara kazandırdığı ilk sosyal iş modeli oldu. Programımızın, Türkiye’de olduğu gibi, bu ülkelerde de çiftçilerin dijital dönüşümüne önemli katkı sağlayacağına inanıyoruz. “Vodafone Çiftçi Kulübü”nün bir uzantısı olarak, geçtiğimiz Şubat ayında, Türkiye Vodafone Vakfı (TVV), Ermenek Belediyesi ve Tarım Bilincini Geliştirme Derneği (TABİDER) işbirliğiyle “Ermenek Vodafone Tarım Akademisi”ni de hayata geçirdik. “Ermenek Vodafone Tarım Akademisi” ile bölgenin tarımsal zenginliğini değerlendirmeye yönelik çiftçilik eğitimi vererek yeni bir gelir kaynağı yaratmayı hedefliyoruz. İki ay boyunca fidan, seracılık ve bölgede çokça bulunan tıbbi ve aromatik bitkiler konularında toplam 120 saatlik eğitimi tamamlayan çiftçilerimiz, mobil iletişim teknolojileri desteğini de alarak, ürünlerini pazarlama fırsatı bulabilecekler. Eğitime katılanlara, “Vodafone Çiftçi Kulübü”nün ücretsiz mobil ilan servisinden yararlanma imkânı sunuyoruz. Çiftçilerimize gerekli satış bağlantılarının kurulmasında da destek sağlanacak.  Projenin ilk yılında 100 çiftçiye ulaşmayı hedefliyoruz.
 
Start-up yatırımlara nasıl yaklaşıyorsunuz?
Günümüzün dijital bağlantılı yeni dünya düzeninde Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler stratejik rol oynuyor. Bu açıdan bakıldığında, Türkiye bir fırsatlar ülkesi. Fırsatı gerçekleştirecek unsurlar ise “girişimcilik ve inovasyon”, “dijitalleşen birey ve kurumlar”. Dolayısıyla, Türkiye ekonomisinin gelişmesinde girişimcilerin, özellikle inovatif girişimcilerin önemli payı olacak. Bu nedenle, özellikle gençlerimizi girişimciliğe yönlendirmemiz ve iş fikrinin kurgulanmasından ticarileştirilmesine kadar tüm aşamalarında onları desteklememiz şart.
 
Aralık 2014’te Berlin’de düzenlenen “Dijitalleşen Avrupa Zirvesi” kapsamında Vodafone Toplum ve İletişim Enstitüsü tarafından açıklanan “Dijital Dönüşümü Konuşmak” başlıklı araştırmaya göre, Türkiye’de gençler, büyük çoğunlukla dijitallleşmeyi desteklerken bilgi ve iletişim teknolojileri alanında şirket kurma veya bir girişimin parçası olma fikrine olumlu yaklaşım gösteriyor. Dijital Dönüşüm vizyonuna sahip bir şirket olarak, genç ve iyi eğitimli bireylerin yenilikçi mesleklere ve girişimlere açık olduğunu görmek bizi heyecanlandırıyor. Gençlerin girişimciliği bir kariyer seçeneği olarak görmesi, ülke ekonomimiz açısından da bir fırsat sunuyor.
 
Bu kapsamda, Kasım 2014’te “Vodafone FikirÇarkı Girişimcilik Programı”nı başlattık. “Vodafone FikirÇarkı” ile özellikle ülkemizdeki yenilikçi dijital fikirleri geliştirip, ticarileşmesini hızlandırmayı hedefliyoruz. Bu doğrultuda, Türkiye’nin ve dünyanın dijital dönüşümüne katkı sağlayacak projeleri, fikir aşamasından büyüme aşamasına kadar değerlendirerek, altyapı, pazarlama, mentorluk, finansman ve eğitim desteği sunuyoruz.
“Vodafone FikirÇarkı Girişimcilik Programı”nın hedef kitlesini, dijital iş fikri olan girişimciler, öğrenciler ve çalışanlar olarak belirledik. Girişimcilik ekosisteminin tüm taraflarını bir araya getirmeyi amaçladığımız “Vodafone FikirÇarkı Girişimcilik Programı” ile potansiyel girişimcilere eğitimler verilmesini, büyük bir yatırım havuzu oluşturulmasını, profesyonel mentorlar kanalıyla yönlendirme yapılmasını, finansal ve hukuki danışmanlık verilmesini hedefliyoruz. Bu sayede girişimcilerimizin başarılı iş fikirlerini ekonomiye kazandırmayı ve onlar için sürdürülebilir bir gelir kapısı yaratmayı istiyoruz. Gençlerimizi girişimciliğe özendirerek, girişimciliği alternatif bir kariyer olarak görmelerini sağlamayı amaçlıyoruz. Bu sayede istihdama da katkı sağlamayı hedefliyoruz.
Vodafone FikirÇarkı kapsamında bugüne kadar 1.300’ü aşkın başvuru ve 1.500’ün üzerinde projeye ulaştık. Son yedi ayda 362 proje ön değerlendirme komitesinden geçerken, 159 girişimciyle ayrıntılı görüşmeler yapıldı ve 23 projeye destek verildi. Destek verilen projelerden üç girişim için Londra’da şirketlerini kurduk. 45 melek yatırımcı programımıza üye oldu. Bire bir sağlanan eğitimlerle 7 ayda 600 girişimciye ulaştık. Uluslararası Girişim Merkezi ile birlikte Anadolu’da 38 üniversiteye gidilerek 10 binin üzerinde potansiyel girişimciye eğitim verdik. Bu faaliyetler sonucunda, dört ay gibi kısa bir sürede 1 milyon TL’yi aşan bir yatırım bütçesine ulaştık. Vodafone FikirÇarkı Girişimcilik Programı ile hayata geçirilmesine karar verilen dijital projeler için yılda toplam 5 milyon TL’lik maddi destek sağlanmasını öngörüyoruz.
 
Vodafone’un CEO’su olduğunuz dönemden bu yana sizi en çok heyecanlandıran proje hangisi oldu?
Vodafone olarak, büyüyen Türkiye’nin, büyüyen sektörünün, büyüyen operatörü olmaya odaklandık. Sağlıklı bir büyüme ivmesine sahibiz ve Türkiye’nin Dijital Dönüşümü’ne liderlik etme vizyonumuz doğrultusunda emin adımlarla ilerliyoruz. Kendimizi Türkiye’de dijital geleceği gerçek kılacak dönüşümün lideri olarak konumluyoruz ve yaklaşık iki yıl önce ilan ettiğimiz ve beş yıllık bir dönemi kapsayan “Dijital Dönüşüm Hareketi” doğrultusunda yatırımlarımızı hızlandırmış bulunuyoruz. Dolayısıyla, bugüne kadar gerçekleştirdiğimiz projeleri bir bütün olarak değerlendiriyor ve hepsini eşit derecede önemsiyoruz. Şahsen ben de projelerimiz arasında ayrım yapmıyor, Dijital Dönüşüm vizyonumuzun adım adım hayata geçmesini sağlayan bu projelerimizin başarıyla gerçekleştiğini görmekten gurur duyuyorum.
 
Tüm projelerimizden büyük heyecan duysam da özellikle Vodafone Kırmızı Işık uygulaması için düzenlediğimiz kampanyanın beni en çok heyecanlandıran proje olduğunu belirtmeliyim. Vodafone olarak, kadına yönelik şiddetin, ağır bir insan hakkı ihlali ve ciddi bir toplumsal sorun olduğuna inanıyoruz. Ülkemizde sürdürülebilir büyümenin sağlanması, güçlü bir toplum ve güçlü nesiller için sosyal ve ekonomik hayatta eşit konuma getirilmesi gerektiğine inandığımız kadınlara yönelik şiddet vakalarını önleyebilmek amacıyla mobil teknolojilerin gücünden yararlanmayı ve kadınlarımızın gücüne teknolojiyle güç katarak sosyal ve ekonomik hayattaki varlıklarını artırmayı hedefliyoruz. Bu hedefle geliştirdiğimiz Vodafone Kırmızı Işık uygulamasını, tüm kadınlar tarafından erişilebilen, şiddeti anında ya da öncesinde engellemeye yönelik, şiddet uygulayan kişinin fark etmeyeceği biçimde çalışan bir çözüm olarak tasarladık. Bu hassas ve hayati konu için iletişim çalışmalarımızı da yaratıcı ajansımızla beraber ince bir zekâyla sadece kadınlara ulaşabileceğimiz bir dil ve stratejiyle hazırladık. Vodafone Kırmızı Işık için hazırladığımız bu iletişim kampanyası, bu yıl Cannes Lions Uluslararası Yaratıcılık Festivali’nde en prestijli ödül olan Grand Prix’yi Türkiye’ye ilk kez kazandırdı. Medya dalında elde ettiğimiz bu başarının yanı sıra Cannes’da bir altın, iki gümüş ve üç bronz olmak üzere toplam yedi ödül aldık. Kampanyamızın uluslararası çapta ödüle layık görülmesinden tüm ekip arkadaşlarım gibi ben de büyük gurur ve heyecan duydum.
 
Türk futbolunda her şey kötüye giderken Vodafone olarak siz bu alanda büyük bir yatırım gerçekleştirdiniz. Futbola neden inandınız ve sponsorluk seçimini neden Beşiktaş’tan yana kullandınız?
Ağustos 2013’te Beşiktaş JK ile Türk spor tarihinin en büyük sponsorluk anlaşmasını imzaladık. Toplam büyüklüğü 150 milyon doları bulan Beşiktaş JK sponsorluğumuz, stadyum isim hakkını, futbol takımı ana sponsorluğu ve akıllı stadyum yatırımını kapsıyor. Beşiktaş ile işbirliğimizi, hem önemli bir sosyal yatırım hem de Dijital Dönüşüm vizyonumuzu ve bu vizyonun sağladığı kazanımları en çarpıcı şekilde sergileyebileceğimiz bir fırsat olarak görüyoruz. Beşiktaş JK bize Türkiye’nin ve İstanbul’un kalbinde “Vodafone Arena” ismini verebileceğimiz ve teknolojik altyapısıyla hayalini kurduğumuz dijital Türkiye’nin bir örneğini yapabilme imkânı sundu. Beşiktaş JK’nın da sadece Türkiye’nin değil, dünyanın en iyi statlarından birini yaptırmak gibi bir hayali vardı. İki hayal ortak olunca, işbirliğimiz bir gönül birliğine dönüştü.
 
Beşiktaş JK işbirliğimizin, ülkemize, şehrimize ve futbol kamuoyuna yüksek değer katacak bir sponsorluk fırsatı sunduğuna inanıyoruz. Beşiktaş JK, sadece Türkiye’de değil dünyada da ses getirecek ve hedeflediğimiz katma değeri sağlayabilecek bir proje sundu. Gerek tarihi, gerek geçmişi, gerekse camiası ile Beşiktaş JK’nın Vodafone markasına çok yakıştığını düşünüyoruz. Efsanevi Beşiktaş ruhunun da Vodafone değerleriyle örtüştüğüne, İstanbul’un bir kültür ve spor başkenti olması konusunda Beşiktaş JK ile aynı heyecan ve kararlılığı paylaştığımıza inanıyoruz. Vodafone ve Beşiktaş markaları açısından dünyaya örnek olacak bir projeyi hayata geçiriyoruz. Yalnızca Vodafone ve Beşiktaş için değil, İstanbul ve tüm Türkiye için çok önemli ve anlamlı bir proje olduğunu düşünüyoruz.
 
Pek çok sosyal projeye destek olmanın yanı sıra bazılarını da doğrudan siz gerçekleştirdiniz. Sosyal projeler Vodafone dünyasının neresinde ve nasıl yer alıyor?
Bugün bir şirketin, müşterisi olsun olmasın, toplumun tüm kesimlerinin ihtiyaçlarına duyarlı olmak ve bu ihtiyaçları karşılayacak çözümler geliştirmek zorunda olduğuna inanıyoruz. Günümüz tüketicisinin bir markayla olan ilişkisini, sadece kalite ve fiyat belirlemiyor; tüketici, o markayla ve markanın sahibi şirketle duygusal bir bağ da oluşturuyor. Tüketiciyle böyle bir bağ kurmanın yolu, bir “güven markası” olabilmekten geçiyor. “Güven markası” olabilmek ise kesinlikle bugünden yarına gerçekleşen bir durum değil; bu noktada, uzun soluklu itibar yönetimi çalışmaları yapmak gerekiyor. İtibar yönetiminin ilk kuralı ise markanıza sorumluluk sahibi bir kimlik kazandırmaya, sürdürülebilirliği benimsetmeye ve onu kurumsal sosyal sorumluluk projeleriyle zenginleştirmeye dayanıyor.
 
Günümüzde şirketlerin, bütçeleri doğrultusunda kendileri için uygun gördükleri alanlarda ve yine kendi belirleyecekleri kuruluşlara destek vererek, ülke genelinde bir sosyal dayanışma ve yardımlaşma kültürünün oluşmasına katkıda bulunabileceklerine inanıyoruz. Topluma hizmet götürmeyi yalnızca devletin sorumluluğu olarak görmemek gerekiyor. Toplumun yalnızca tüketim ihtiyaçlarının değil, sosyal ihtiyaçlarının da göz önünde bulundurulması gerektiğini düşünüyoruz. Başka bir deyişle, yasalarda yazmayan sorumluluklarımızdan birinin de ülkemizin sosyal ihtiyaçlarına cevap vermek olduğuna ve parçası olduğumuz topluma karşı sorumluluklar taşıdığımıza inanıyoruz.
 
Bu inançla, tüm kurumsal sosyal sorumluluk projelerimizi Türkiye Vodafone Vakfı bünyesinde yürütüyoruz. Türkiye Vodafone Vakfı’nı sorumluluk sahibi kurumsal vatandaşlık taahhüdümüzün bir yansıması olarak 2007 yılında kurduk. Dünya genelindeki 28 Vodafone Vakfı’ndan biri olan Türkiye Vodafone Vakfı çatısı altında kurumsal sosyal sorumluluk anlayışı ile çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Bu bilinci iş yapış modellerimize de yansıtıyoruz. Hayata geçirdiğimiz projelerin sürdürülebilir olmasına özellikle önem veriyoruz. “Teknoloji hayatın hizmetinde” vizyonumuz çerçevesinde yaptığımız sosyal yatırımlarda, ülkemizin toplumsal gereksinimlerini göz önünde bulunduruyoruz. Uzun ve titiz bir çalışma sonucunda ortaya çıkardığımız sosyal ihtiyaçlar haritasını temel alıyoruz. Kurumsal sosyal sorumluluk projelerimizi, bu haritada yer alan açıklara çözüm üretme ve bu şekilde sosyal değişim yaratma hedefiyle geliştiriyoruz. Bu noktada amacımız, sosyal hayatın olanaklarından yeterince faydalanamayan veya ekonomik hayatta varlık gösteremeyen bireylerin önündeki engelleri kaldırmak ve onları topluma kazandırmak. Hayata geçirdiğimiz tüm projelerimizin ulusal kalkınma hedefleriyle de uyumlu, bu hedefleri destekleyecek ve geliştirecek nitelikte olmasına özen gösteriyoruz.
 
Türkiye Vodafone Vakfı aracılığıyla ülkemizde sosyal sorumluluk alanında fikir önderliği de yapıyoruz. İş dünyasının ve sivil toplum kuruluşlarının değerli liderlerinden oluşan ve yılda iki kez toplanan Türkiye Vodafone Vakfı Danışma Kurulu, Vodafone’un sosyal sorumluluk faaliyetleri ile mobil teknolojilerin insanlığın ve toplumun gelişimi için kullanılmasında izlenmesi gereken yol haritalarını belirliyor.
Diğer yandan, sivil toplum kuruluşları ve diğer paydaşlarımızla kurduğumuz işbirlikleriyle çalışmalarımızı yayarak; topluma değer katmayı, 2023 hedefleri doğrultusunda sürdürülebilir kalkınmayı desteklemeyi ve bu alanda öncü olmayı hedefliyoruz.
 
Global iş kültürümüzün bir uzantısı olarak Türkiye Vodafone Vakfı çatısı altında hayata geçirdiğimiz sosyal sorumluluk ve sosyal girişimcilik projeleriyle, Vodafone Türkiye’nin kurumsal itibarında önemli bir artış sağladık. Belirlediğimiz sosyal ihtiyaç haritasına uygun olarak, bu tür projelerimizi artırarak sürdüreceğiz.