17. Uluslararası Arguvan Türkü Festivali öncesinde, Malatya’nın içme suyu kaynağı Gündüzbey Kaptaj Tesisleri’ndeyiz. Hem tesisi gezdik hem de MİAD (Malatyalı İş İnsanları Derneği) Genel Başkanı Yunus Akdaş ile Malatyalı girişimcilerin İstanbul’dan Malatya’ya uzanan dayanışma hikâyesini konuştuk. Sohbetimize MİAD Malatya Şube Başkanı Mevlüt Alçık ile MİAD Malatya Şubesi Genel Sekreteri Seyda Yavaşoğlu da eşlik etti. – Zeynep Aktaş
Malatya’dan İstanbul’a uzanan bir göç hikâyesi bu. Ama içinde yalnızca ekonomik başarılar değil; dayanışmayla kurulan bir kurumun, yıllar içinde sosyal faydaya dönüşen sessiz bir hafızanın izleri var. Bir grup Malatyalı iş insanının 1998’de attığı adım, bugün yüzlerce üyesi olan, binlerce kişiye ulaşan bir yapıya dönüşmüş durumda. MİAD, klasik dernekçilik anlayışını geride bırakıp; konukevlerinden sevgi evlerine, gençlik projelerinden kadın girişimciliğine kadar geniş bir alanı kapsayan bir sivil toplum modeline dönüşmüş. Bu yapının nasıl oluştuğunu, kimlerin emek verdiğini ve bir kuşağın taşıdığı değeri nasıl kuruma dönüştürdüğünü, 24 yıldır başkanlığını yürüten Yunus Akdaş’tan dinledik.
Yunus Bey, Kaptaj gibi önemli bir yerdeyiz. Burası sizin için ne anlam ifade ediyor?
Burası Malatya için çok önemli bir yer. Şehrin içme suyu buradan geliyor. 1946’dan beri aktif olarak kullanılıyor. Arguvan Festivali öncesi buraya gelmek iyi oldu. Hem Malatya’nın temel ihtiyaçlarını, hem de zamanla nelerin değiştiğini yerinde görme fırsatımız oldu.
Sizin hikâyeniz de aslında Malatya’dan İstanbul’a bir geçiş hikâyesi. Nerede başlıyor bu yolculuk?
Ben Malatyalıyım ama 1990’dan bu yana İstanbul’dayım. İşletme eğitimi aldım, yüksek lisans yaptım. Malatya’da bir dönem belediye başkan vekilliği görevim oldu. İnşaat ve mali müşavirlik yaptım. Sonra İstanbul’a yerleşip ağabeyimle birlikte tekstil sektörüne girdik. Sultanahmet’te büyük bir mağazamız vardı. 2000’de “Crispino” markasını kurduk. Çatalca’daki üretim tesisimizde 2–3 bin kişi çalıştı. Şimdi o markayı yeğenlerim sürdürüyor. Ben inşaat sektörüne döndüm, işimiz ağırlıklı olarak Büyükçekmece’de.
MİAD ile yollarınız nasıl kesişti?
MİAD 1998’de kuruldu. Ben 2001’den bu yana başkanlık yapıyorum. O dönem İstanbul’daki Malatyalı iş insanlarının bir araya geldiği yapılar vardı ama çoğu dar çevrelerde kalıyordu. Biz “herkese açık, siyasetten bağımsız, dayanışmaya dayalı bir yapı kuralım” dedik. İlk toplantılarımızda 30–35 kişiydik. Bugün İstanbul’da 470’in üzerinde üyemiz, 500’ün üzerinde üye firmamız var.
MİAD deyince akla ilk iş dünyası geliyor. Ama görüyorum ki sosyal tarafı da var. İlk nasıl başladı bu işler?
Yıl 2005 idi. Malatya Çocuk Esirgeme Yurdunda bir çocuk bakıcısından şiddet gördü, haber oldu. Tepkiler yükseldi, insanlar protesto etti. Biz de dedik ki, “Biz iş insanıyız, protesto değil çözüm üretmeliyiz.” O dönem Aile Bakanı ile görüştük. Arsayı kamu sağladı, biz de inşa sürecini üstlendik. Adına Sevgi Evleri dedik. Çocuklar için toplam 16 villa yaptık. Her birine annemizin, babamızın ismini verdik. İçinde rahmetli Kenan Işık’ın adını taşıyan bir amfi tiyatro da var. Bu çocuklar hâlâ bizimle, düğünlerinde, sünnetlerinde yanlarında oluyoruz. Aynı zamanda Malatya’da hayata geçirilen Malatya Teknokent’in kurucu ortaklarındanız.
Bu ilk adım olmuş ama devamı da gelmiş galiba…
Evet. Sanıyorum 2007 ya da 2008 yılıydı. Bingöl’den Malatya’ya gelen bir hasta yakınının, Turgut Özal Tıp Merkezi bahçesinde akrep sokması olayı haber olmuştu. Olay bizi çok etkiledi. Hemen bir araya geldik, istişare yaptık. Sonrasında “Konuk Evi yapalım” dedik. Turgut Özal Tıp Merkezi’nde tedavi gören ve maddi durumu yetersiz hasta yakınlarının kalabileceği, otel konseptinde 132 odalı bir bina inşa ettik. İçinde çamaşırhane, yemekhane, hayır mağazası gibi birimleri olan tam donanımlı bir yapı oldu. İnşaat süresince 4–5 ay bizzat sahada çalıştım. Yoğun ilgi gördü. Ardından MİAD Yüksek İstişare Kurulu Üyemiz Mehmet Şahin Nalbant, “İkincisini ben yapayım” dedi. O da 200 odalı bir bina inşa etti. Böylece toplam konaklama kapasitesi 332 odaya çıktı. Bunlar ihtiyacın doğurduğu yapılar.
Gerçekten etkileyici bir kurumsal dönüşüm. Peki bu yapı nasıl sürdürülebilir oldu?
Yardımı sistemli hâle getirdik. MİAD artık sadece bir dernek değil, kendi iç yapısıyla işleyen bir organizma. Bugüne kadar birçok toplantılar yaptık. Bunların ağırlıklı kısmını bizzat yönettim. Biz herkesle diyalog kurduk. Birleştirici olduk. Çünkü mesele Malatya’nın faydasıysa, ayrılıklarımız değil aynılıklarımızı öne çıkarmalıyız. Bunu da başardığımızı sanıyorum.
Şubat depremi sonrası Malatya’da yeni bir yapılanma süreci başladı. MİAD’ın bu süreçte rolü nedir?
Biz de bu yeniden yapılanma sürecinin aktif ve sorumluluk sahibi bir parçasıyız. Deprem sonrasında üyelerimizle yaptığımız istişareler doğrultusunda, okul, cami, emniyet birimi gibi kalıcı sosyal ve kamusal yapıların inşası noktasında teşvik edici bir rol oynadık. MİAD Konteyner Kenti kurduk aynı zamanda 100’ün üzerinde tır ve kamyonla ayni yardımı sağladık.
Gençlere yönelik çalışmalarınız var mı?
Evet. Genç MİAD’ı kurduk. Gençlerin kendi gündemlerini belirlediği, bağımsız çalışan bir yapı. Oldukça aktifler. Mesela Teknofest’in bir ayağını Malatya’ya taşımak gibi bir hedefleri var. Bu konuda ilgili kurumlarla görüşmeler yürütüyorlar.
Deprem döneminde onlar da sahada mıydı?
Kesinlikle. Genç MİAD Yürütme Kurulu üyeleri, depremin ardından iki hafta boyunca Malatya’da kaldılar. Yardım organizasyonlarının sahada koordinasyonunu üstlendiler. Hem insani yardımların ulaştırılmasında hem de ekonomik toparlanma sürecine destek olunmasında çok etkili oldular.
İfadelerinizden devamında da çalıştıklarını anlıyorum?
Evet, sonrasında depremzede çocuk ve gençlerin eğitimden kopmaması için farklı bölgelerde kütüphaneler kurdular. Bu geçici değil, kalıcı çözüm üretme çabasıydı. Gerçekten kıymetli bir adımdı.
Peki şimdi hangi konu üzerinde yoğunlaşıyorlar?
Şimdi Malatya’daki gençlere yönelik sürdürülebilir bir adım için çalışıyorlar. Genç MİAD Gençlik Merkezi’ni kurmayı hedefliyorlar. Teknoloji, girişimcilik ve kişisel gelişim alanlarında faaliyet gösterecek bir merkez olacak. Bu kapsamda T3 Vakfı ile görüşmeleri sürdürüyorlar.
Kadın Kollarınız da var bildiğim kadarıyla. Nasıl bir yapılanmanız var orada?
Kadın Kolları Yürütme Kurulumuz oldukça aktif. Özellikle MİAD Çocuk Evleri’ne yönelik düzenli ziyaretler yapıyorlar. Çocuklara çeşitli yardım faaliyetleri ve moral etkinlikleriyle destek oluyorlar. Sosyal sorumluluk tarafını güçlü şekilde sürdürüyorlar.
İstanbul’dan Malatya’ya ulaşmak zor olmuyor mu?
Oluyor tabii ki. Zamanla bunu daha net fark ettik. Bu nedenle hem Malatya’da hem de Ankara’da iki şube açtık. Malatya Şubemiz Mevlüt Alçık başkanlığında, Ankara Şubemiz de Ahmet Turan Özbey başkanlığında faaliyetini yürütüyor.
Son olarak 24 yıl boyunca MİAD’da neyi korumaya çalıştınız?
Dürüstlük ve kapsayıcılık. Sadece Malatyalıları bir araya getirmedik; onları birbirine duyarlı hale getirdik. Bu bir göç hikâyesiyle başladı ama bugün bir yapıya dönüştü. MİAD, artık bir kuşağın göçle taşıdığı değerin, kalıcı bir kuruma dönüştüğü yer.