Glovo sokağa indi

0
110

Aylar önce dijital dünyaya verdiği ilanlarla Türkiye pazarına mesaj veren Glovo, billboardlardaki ilanlarının ardından sokaklardaki motosikletli kuryeleri ile de İstanbul sokaklarında tanınan bir markaya dönüşüyor.

Bu yaz canım sıkılıp cep telefonunda Candy Crush açtığımda “videoyu izle fazladan bir can verelim” kampanyalarında aklıma kazınan marka Glovo oldu. Sırtında sarı çantası ile birileri bir şeyleri alıp bir yerden bir yere götürüyordu. Yarım saat beklemek yerine 15 saniyelik videoyu izleyerek oynama hakkı kazanmak son derece cazipti ancak ne yalan söyleyeyim Glovo’nun ne olduğuna Google’da bakma ihtiyacı bile hissetmedim. Ama yanlış hatırlamıyorsam, iki hafta kadar bir süre karşıma çıkan aynı videoyu izleyip Candy Crush’ta kullandığım hakları elde ettim. Aklımda kalan, bunun çok başarılı bir reklam kampanyası olduğuydu çünkü kısa videonun ardından size uygulamayı indirmenizi öneriyordu.

Tabii ki mühendis tavrıyla –bir de bunun üzerine 50 yaş tersliği eklendi- uygulamayı indirmedim ama akıllı birilerinin bu işi yaptığından emin oldum. 

Ekim ayında Glovo’nun kurucularından Oscar Pierre ile kahvaltıda bir araya gelme fırsatı ortaya çıktığında Glovo’yu Google’ladım ve zekâlarına inananın sadece kendim olmadığını gördüm. Şirket haziran ayında –yani benim Candy Crush haklarını bağışlamasının hemen öncesinde- C serisi yatırım turunda 115 milyon euro yatırım almıştı. Bu, 2015’te Miguel Vicente, Oscar Pierre ve Sacha Michaud tarafından kurulan şirketin B serisi yatırım turunda aldığı 30 milyon euroluk yatırımın dört katına yakın.

Pierre bu yeni yatırımı genişleme için kullanacaklarını ve Türkiye’nin de bu planlarda önemli yeri olduğunu söylüyor. Türkiye, Brezilya ve Mısır, bu genişleme planlarında öncelikli yere sahip ülkeler.

Faaliyet alanlarını “Biz vatandaşların alışveriş (shopping) dışında bütün ihtiyaçlarını karşılayan bir uygulama olma niyetindeyiz. Elektronik, moda gibi şeyler bizim uzmanlığımız değil” sözleriyle tanımlayan Pierre, her üç ülkeyi de derinlemesine inceleyip planlarını yapmış. Brezilya, trafik ve çevrede dolaşırken karşılaşılan güvenlik sorunları nedeniyle servisin hızla büyümesinin beklendiği bir coğrafya. Güney Amerika’nın tamamına yayılmış olan Glovo, bu coğrafyada zaten kendini kanıtlamış olarak genişleme planlarını yapıyor.

Pierre, “Glovo’yu kurduğumuz Barcelona bizim en iyi şehrimiz olmadı. Sao Paolo ya da Buenos Aires gibi şehirlere gittiğimizde buralarda değer önermemizin daha iyi olduğunu gördük. Trafik nedeniyle insanların şehirde bir yerden diğerine gitmeleri o kadar kolay değil. Şehirde dolaşmak da çok güvenli değil. Her şeyi sizin için yapan bir uygulama buralarda çok değerli” şeklinde konuşuyor.  

Pierre Mısır içinse “Mısır’da Türkiye’deki kullanıcı kitlesi kadar teknolojiye yakın değiller ama Mısır ile ilgili iyi nokta, şu anda sunulan servislerin süper-kötü olması. Böylece Glovo’nun ülkeye girdiğinde sunduğu servis sahip olunandan çok daha iyi oluyor” değerlendirmesini yapıyor.

Türkiye’nin durumu ise her iki ülkeden de farklı. Pierre’in Türkiye’de Glovo’yu daha hızlı anlıyorlar ama Türkiye’de iyi servisler bulunuyor. Yemeksepeti var; çok iyi iş çıkarıyorlar” diyor. Türkiye ve Mısır’ın –ya da İstanbul ve Kahire merkezli ekosistemlerin- ortak noktası, çok büyük pazarlar oluşturması. Pierre, Brezilya’da dahil olmak üzere bu üç ülkedeki işlerinde patlama yaratmalarının her şeyi değiştireceğine inanıyor. Haziran ayında aldıkları 115 milyon euroluk yatırım, bu genişleme ve işi sıçratma hedefi için kullanılmaya başladı. İstanbul sokaklarını işgal eden Glovo billboardları, bunun somut göstergesini oluşturuyor. Sokaklarda görülmeye başlayan Glovo torbalı motosikletler de… Bunlar işin büyümesiyle paralellik gösteren gelişmeler.

Pierre ile ekim ayındaki görüşmemizin ardından kasım ve aralık ayında çektiğimiz şirket röntgenleri şirketin nasıl ilerlediğini gösteriyor. Paylaştığımız bilgi notlarında standart olan bölüm, “Türkiye’de yatırım ve büyüme odaklı ilerliyoruz. İstanbul’da yer alan genel merkezimiz ve çağrı merkezimizdeki çalışanlarımızla beraber yaklaşık 100 kişilik bir ekiple hizmet sunuyoruz” şeklinde.

Kasım ayındaki “İş modelimizin bir parçası olan kuryelerimizin sayısı da her geçen gün artıyor. İstanbul’da şu anda 600 kurye (Glover) Glovo adına hizmet veriyor” açıklamasını yapan Glovo’nun aralık ayında geçtiği bilgi notunda İstanbul’daki Glover sayısının 900 olarak belirtilmesi dikkat çekiyor. Glover, Glovo’nun kuryelerine verdiği ad. Aralık ayı itibariyle kullanıcı sayısının 70 bine ulaştığını açıklayan Glover, İstanbul’un ardından İzmir operasyonunu da başlatarak Türkiye’deki genişleme hedefi ile ilgili samimiyetini ortaya koyuyor. Hedef çok kısa süre içinde 25 -45 yaş arasındaki beyaz yaka çalışanlara ulaşmak yani benim uygulamayı indirmemiş olmam şirket için bir başarısızlık anlamına gelmiyor.

Glovo genişleme işinde hem başarılı hem de antrenmanlı. 2017’nin ekim ayında sadece iki ülkede faaliyet gösteren Glovo, sonraki dönemde ortalama olarak üç günde bir yeni şehre açılarak 20 ülkede yaygınlaşmış ya da genişlemiş durumda. Pierre, “Çok hızlı gittiğimizi söyleyebilirim. Bu 20 ülke arasında kitleselleşme potansiyeli çok yüksek olan üçünü ayrı bir yere oturtuyorum. Bunlar Brezilya, Mısır ve Türkiye… Bu üç pazardan en azından birinde büyümeyi patlatabilirsek burada yaratabileceğimiz işin, bütün işimizin yüzde 50’sine kadar büyüyebileceğini biliyoruz. Pazarın büyüklüğü ve teslimatların sayısını çok yüksek… Bu üç pazardaki potansiyel çok büyük ama daha yeni başlıyoruz. Bu nedenle bu çok heyecan verici bir an” diyor.

Bu heyecanı taşıyanlardan biri de muhtemelen Delivery Hero ve CEO’su Niklas Östberg. Türkiye’de Yemek Sepeti’ni 589 milyon dolar değerlemeyle satın alan Delivery Hero, Glovo’nun son turda aldığı 115 milyon euro’luk yatırımın 50 milyon euro’sunu da yatırdı. Böylece Delivery Hero, Glovo’nun da en büyük hissedarı konumuna yükseldi. “Delivery Hero’nun Türkiye’deki Rock Star’ı Yemek Sepeti” diyen Pierre, Delivery Hero’nun da altı yedi yılda 10 milyar dolarlık bir şirkete dönüşmesinin bir başarı hikayesi olduğunun altını çiziyor ancak kendi işleri hakkında da mütevazı davranmıyor. Pierre, “Bunun biraz tezat oluşturduğunu biliyoruz ama ilişki çok iyi gidiyor. Bizim örneğimizde, Niklas bizim daha iyi bir teknolojimiz, daha iyi bir değer önermemiz, daha hızlı servisimizi olduğunu ve şehrinizdeki her şeyi kapsadığımızı biliyor. Buna bağlı olarak, bizim ezber bozduğumuzun da farkında çünkü bunu zaten Güney Amerika’da ve Avrupa’da gerçekleştirdik. Niklas, çok zeki biri: Ezber bozan biri olacaksan, bunu başkasının parası yerine benim paramla yapman daha iyi diye düşünüyor. Rekabete çok farklı bakıyor. Ve bu onu muhteşem biri yapıyor” şeklinde konuşuyor.

Pierre’in kendisi de aynı derecede muhteşem: Glovo’yu 3,5 yıl önce kuran 26 yaşındaki İspanyol girişimci, uçak mühendisliğini bırakarak bu yola giriyor. İspanya’da başladığı öğrenimini bir yıl boyunca ABD’nin dev hava limanı ile tanınan şehri Atlanta’da devam eden Pierre, daha sonra Fransa’da Airbus’ta başlayan ilk işinde sadece üç ay kalıyor. Ayrılma nedenini “Ayrıldım çünkü her şey çok büyük ve yavaştı. Uçakları düşünürseniz, buradaki teknolojik evrimin hızı en düşüklerden biri… Büyükbabalarımızın zamanındaki uçaklar, bugünkülerin nerdeyse aynısı. Şekilleri aynı: iki kanatları bulunuyor; biraz daha iyi malzemeden yapılmalar; motorları da daha iyi. Ama ben daha hızlı hareket edilen bir yerde olmak istiyordum; daha motive eden bir yerde…” sözleriyle açıklıyor.

Pierre bu heyecanında yalnız değil. Daha önce Uber’in Türkiye operasyonundaki başarılı performansı ile tanıdığımız Glovo Türkiye Genel Müdürü Austin Kim “Türkiye’ye yatırım yaparak büyümemizi sürdüreceğiz. Haziran ayından bu yana elde ettiğimiz veriler de bize çok doğru bir yatırım yaptığımızı gösteriyor. Türk halkı kapıya teslimatı çok sevdi ve Glovo olarak biz de bu pazarda en iyi hizmeti sunmak için var olacağız” şeklinde konuşuyor. İstanbul’un ardından İzmir ile süren yaygınlaşma bu sözlerin boş olmadığını gösteriyor.

Bütün bu ışıltısına karşın Glovo, Türkiye’nin gerçeklerinin farkında olarak yoluna devam ediyor ve bu sadece lokal değil global düzeyde de iyi sindirilmiş durumda. Pierre, “Türkiye’deki insanların teslimat için para ödemeye alışık olmadığını gördük. Bu nedenle, kar eden İspanya ve İtalya pazarlarında tüketiciye yansıttığımız bir-iki euro’luk ücreti Türkiye’de sıfır olarak belirledik” diyor. Pierre, moda ve elektronik gibi alanlarda özel bir uzmanlıkları bulunmadığı için uzak durduklarını söylerken Amazon ve Alibaba gibi güçlü yapılarla rekabetten muafiyet kazanıyor. Bu iki devin Türkiye’ye odaklanması düşünülünce bunun akıllı bir yaklaşım. Diğer oyuncuların da ezber bozan Glovo’ya aynı ciddiyetle yaklaşması gerekiyor.