​Erdoğan: Yılda asgari 1 milyar dolarlık Japon yatırımı gelmeli

0
35

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Suriye meselesi doğru şekilde ele alınmadıkça giderek büyümeye, bölgeyle birlikte tüm dünyayı içine alan bir girdaba dönüşmeye mahkum olduğunu belirterek, “Devlet terörü estiren bir kişinin arkasına eğer dünyanın bazı ülkeleri takılıyor, ona destek veriyorsa bunlar da o teröre destek vermekle, oradan tarihin affedemeyeceği ülkeler haline gelirler” dedi.

Çankırı’da yapımı tamamlanan Sumitomo Rubber Ako Lastik Fabrikası, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın katıldığı açılış töreniyle hizmete girdi. Türk-Japon ortaklığıyla faaliyete geçen fabrikanın açılış töreninde, Türk ve Japon milli marşlarının çalınmasının ardından Kur’an-ı Kerim okundu. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, törende yaptığı konuşmada, Sumitomo Rubber Ako Lastik Fabrikası’nın, Çankırı ve Türkiye’ye hayırlı olması temennisinde bulunarak, 516 milyon dolarlık yatırımı Türkiye’ye kazandıran Sumitomo Rubber firması ile Abdulkadir Özcan şirketine teşekkür etti.

2019 yılına kadar üretimini günlük 30 bin adede çıkartacak olan fabrikanın, üretiminin yüzde 80’ini ihraç edecek olmasını da çok önemli bulduğunu belirten Erdoğan, geçen hafta gerçekleştirdiği Japonya ziyaretinde, Türkiye’yedeki yatırımlar konusunu enine boyuna ele alma imkanı bulduklarını kaydetti.

Japon firmalarının Türkiye’de son 5 yılda yaptıkları yatırım tutarının 1,6 milyar doları bulduğunu, Türkiye olarak Japon firmalara her türlü desteği, kolaylığı sağladıklarını anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye Yatırım ve Destek Ajansının, 2008 yılından beri açılışı yapılan fabrika yatırımını takip ettiğini, 2011 yılında kesin kararı verilen yatırımın yerinin belirlenmesinden altyapısına kadar tüm işlemlerin, Ajans koordinasyonuyla takip edildiğini belirtti. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, açılışı yapılan fabrikaya ilave olarak, 2015 yılının 9’uncu ayına kadar Japon firmaların Türkiye’de çeşitli sektörlerde 7 adet satın alma ve birleşme anlaşması yapmış olmasını da önemli gördüğünü vurgulayarak, “Türkiye, Japon dostları için güvenli bir yatırım alanı olma özelliğini, her geçen yıl daha da güçlendiriyor. Ülkemize geçtiğimiz 13 yılda kümülatif olarak 149 milyar dolarlık uluslararası sermaye yatırımı geldi. Geçtiğimiz yıl, dünyada uluslararası doğrudan yatırım hacmi yüzde 16 azalırken, ülkemizde yüzde 1’e yakın artışla 12,5 milyar dolar rakamına ulaşmış olması, Türkiye’ye olan küresel güvenin ifadesidir” diye konuştu.

Erdoğan, 2015 yılının tüm dünya ile Türkiye için de uluslararası doğrudan yatırımlar için ümit verici bir yıl olma özelliğini sürdürdüğünü ifade ederek, sadece temmuz ayında Türkiye’ye gelen yaklaşık 3,5 milyar dolarlık uluslararası yatırımın, Türkiye’nin bu konudaki iddialı duruşunu devam ettirdiğinin göstergesi olduğunu kaydetti.

Türkiye’nin en çok yatırım çeken ülkeler sıralamasında 4 basamak yükselerek 22’nci sıraya çıktığına işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:

“Ancak tüm bu gelişmeler hala Türkiye’nin potansiyelinin çok gerisindedir. Bu konuda Japon dostlarımızdan çok büyük beklentilerimiz var. Türkiye olarak, Japonya’nın uluslararası yatırımlarının en az yüzde 1’inin ülkemize gelmesi gerektiğine inanıyoruz. Bunu Sayın Abe ile de Japonya seyahatimde paylaştım. Bu da yılda asgari 1 milyar dolarlık bir Japon yatırımı anlamına geliyor, bu kadar önemli. 

Geçtiğimiz haftaki Japonya ziyaretimde, Türkiye Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansımızın organizasyonuyla 500’e yakın Japon firma temsilcisiyle bir araya gelme imkanı bulduk. Bu toplantının hemen ardından Japonya’nın en büyük şirketlerinden 5’inin başkanları ve CEO’larıyla baş başa görüşmeler yaptık. Ayrıca, aynı gün DEİK tarafından düzenlenen bir toplantıda da Türk ve Japon iş adamları bir araya gelip görüşme fırsatı elde ettiler, sektörel bazda görüşmeler yaptılar. Tüm bu gelişmeler bize gelecek için ümit veriyor. Bir kez daha altını çizerek belirtmek istiyorum. Bizim kapımız tüm uluslararası yatırımcılara, özellikle de Japon dostlarımıza sonuna kadar açıktır. ‘Gelin birlikte kazanalım, gelin birlikte geleceğe yürüyelim’ diyoruz.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin büyüyen ve gelişen bir ülke olma vasfını sürdürdüğünü, Avrupa Birliği ile 1996 yılından bu yana Gümrük Birliği içinde bulunan Türkiye’nin, Avrupa ekonomileriyle bütünleştiğini bildirdi.

Türkiye’nin G-20 üyeliği ve bu yılki G-20 Dönem Başkanlığını hatırlatan Erdoğan, OECD, Karadeniz Ekonomik İşbirliği, D-8, Ekonomik İşbirliği Teşkilatı ve İslam İşbirliği Teşkilatı üyeliklerinin de Türkiye’nin çok boyutlu dış politikasının yansıması olduğuna işaret etti. 

Türkiye’nin geçen 12 yılda gerçekleştirdiği reformlarla adeta sınıf atladığını ifade eden Erdoğan, şöyle konuştu:

“2002 yılında hatırlayın 230 milyar dolar olan gayrisafi yurt içi hasılamızı 2014 yılında 800 milyar dolara, 3 bin 500 dolar olan kişi başına milli gelirimizi 10 bin 500 dolara yükseltmemiz her halde sıradan bir değerlendirme değildir. 2010 yılında yüzde 9,2 ve finansal krizin gittikçe ağırlaştığı 2011 yılında yüzde 8,5 büyüyerek gerçekten büyük bir performans ortaya koyduk. Türkiye ekonomisi, 2015 yılının birinci çeyreğinde yüzde 1,6 olan beklentiyi aşarak yüzde 2,5 oranında, ikinci çeyreğinde de yüzde 3,45 olan beklentinin üzerine çıkarak yüzde 3,8 oranında büyüdü. 2014 yılı ticaret hacmi 400 milyar dolar. İhracat 158 milyar dolar, ithalat 242 milyar dolara hamdolsun düşmüştür. Artık ihracat ve ithalat arasındaki o açık daralmaya başladı.”

Erdoğan, “Küresel kriz sonrasında Türk ekonomisinin ortaya koyduğu güçlü toparlanma, dayanıklılık ve kamu maliyesindeki sağlam duruş, ülkemizdeki yatırım ortamını daha da cazip hale getirdi. 2017’ye kadar olan dönemde, cari işlemler açığımızı azaltmayı, enflasyonu daha da düşürmeyi, kamu maliyesinde güçlü duruşumuzu sürdürmeyi ve büyüme ile istihdamı artırmayı hedefliyoruz. Bunun için gereken yapısal reformları kararlılıkla sürdüreceğiz” değerlendirmesinde bulundu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhuriyetin kuruluşunun 100’üncü yıl dönümü 2023 için çok önemli hedefler bulunduğunu hatırlatarak, 2023’te Türkiye’yi, kişi başına 25 bin dolar ve toplamda 2 trilyon dolar milli gelire ulaşmış, 500 milyar dolar ihracat yapan, dünyanın sayılı deniz ve hava limanlarına sahip bir ülke haline getirmeyi hedeflediklerini kaydetti.

Bölünmüş yolların uzunluğunu 36 bin 500 kilometreye, otoyolların uzunluğunu da 7 bin 500 kilometreye çıkarmayı amaçladıklarını vurgulayan Erdoğan, yüksek hızlı tren hatlarının uzunluğunu da bin 200 kilometreden 13 bin kilometreye çıkaracaklarını bildirdi. 

Erdoğan, “Aynı şekilde daha adil, daha insani, daha ahlaki bir uluslararası sistemin tesisi için de çaba gösteriyoruz. Dünyanın bir kısmı sefalet ve acı içinde yaşarken, diğer kısmının sahip olduğu refahı ve güven ortamını sürdürebilmesi mümkün değildir. Bunun için mazlumların ve mağdurların yanında olmaya, onların duygularını, taleplerini dünyaya ulaştırmaya çalışıyoruz” diye konuştu. 

Suriye’de yaşanan olayların ardından Türkiye’nin sınırlarını açarak 2,2 milyon sığınmacıyı savaştan, zulümden, hayati tehlikeden kurtarmak için Türkiye’ye kabul ettiklerini, Irak’tan gelen 300 bin Iraklıyı da kabul ettiklerini hatırlatan Erdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu:

“Toplam 2,5 milyon. Bunlar şu anda bizim ülkemizde. Çadır kamplarda, konteyner kentlerde ve ülkemizin genelinde. Sadece İstanbul’da 500 bine yakın şu anda Suriyeli var. Yediriyoruz, içiriyoruz, giydiriyoruz vesaire. Yaptığımız harcama sadece kamplarda 8 milyar dolar. Dünyanın bize verdiği destek 417 milyon dolar. Türkiye böyle bir yükü üstlenmiş vaziyette. Bizim 4 yılı aşkın süredir üstlendiğimiz yükün, Batı ülkeleri henüz yeni yeni farkına varmaya başladı. İmkanları bizim katbekat üstümüzde olan bu ülkeler, sınırlarına dayanan ve topraklarına giren mülteciler konusunda maalesef iyi bir sınav vermediler, vermiyorlar. Türkiye’nin 4 yıldır yaşadığı göç dalgasına, onlar 4 ay bile dayanamadılar. Burada bir kez daha ifade ediyorum. Suriye meselesi, doğru şekilde ele alınmadıkça, giderek büyümeye, bölgeyle birlikte tüm dünyayı içine alan bir girdaba dönüşmeye mahkumdur. 

Batı ülkelerinin kapılarına dayanan mültecilerin orada bulunmasının tek sebebi, kendi ülkelerinin yaşanabilir bir yer olmaktan çıkartılmış olmasıdır. Suriye’yi yeniden Suriye halkının ülkesi haline dönüştürmedikçe, ne mülteci sorunu ne de bu ülke kaynaklı terör sorununun çözümü mümkün değildir. Ama düşünebiliyor musunuz, devlet terörü estiren bir kişinin arkasına eğer dünyanın bazı ülkeleri takılıyor, ona destek veriyorsa bunlar da o teröre ne yapmış olurlar? Destek vermekle orada tarihin affedemeyeceği ülkeler haline gelirler. Bu gerçeği görüp kabul etmeden Suriye’ye yapılan her müdahale, ilk önce o müdahaleyi yapanları sıkıntıya sokar. Tüm dünyanın, özellikle de bölgede etkinlik kurma yarışı içinde olan ülkelerin bu açık gerçeği sonunda mutlaka anlayacağına inanıyorum.”