Enflasyonda en kötüsü geride mi kaldı?

0
54

Yılbaşından bu yana çifthane ile yükseliş eğiliminde olan enflasyon, eylül ayında zirve yapmasıyla ekonomi gündeminin en önemli konusu oldu. TÜİK verilerine göre, TÜFE’de eylül ayında bir önceki aya göre yüzde 6.30, bir önceki yılın aralık ayına göre yüzde 19.37, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 24.52 ve 12 aylık ortalamalara göre yüzde 13.75 artış gerçekleşti. Dünyada özellikle gelişmiş ülkelerin enflasyon yaratmaya çalıştığı bir ortamda Türkiye, yüksek enflasyon ortamından kurtulmak için aldığı önlemleri artırıyor.
Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın açıkladığı ‘enflasyonla mücadele topyekün mücadele programı’ kapsamında Türkiye genelinde büyük zincir market ve perakende şirketleri iki ay boyunca yüzde 10 indirim kampanyasına başladı. Albayrak, “Kurdaki hareketlilik geride bırakıldı. Şimdiki amacımız kur dalgalanmalarının olumsuz etki yarattığı fiyatlamalarda dengelenmeyi sağlamaktır. Belirsizlik sebebiyle fiyatlandırmalarda tahminler baz alınmıştır. Kurdaki volatilite sonrası fiyatlarda normalleşme sürecine giriyoruz. Enflasyonla mücadele fiyat istikrarı tek başına devletin, kurumların, bakanlıkların yürütebileceği bir mesele değildir” açıklamasından ardından firmalardan destek adımları geldi.
Bilindiği gibi Türkiye yıllardır enflasyonla mücadele ediyor. Son 10 yılın yıllık enflasyon oranlarına bakıldığında bu konudaki en başarılı yılların 2009 (yüzde 6.53), 2010 (yüzde 6.40) ve 2012 (yüzde 6.16) olduğu görülüyor. Geçen yıl yılsonu enflasyonu yüzde 11.92 olmuştu.
Enflasyon açısından endişelerin devam ettiğini belirten A1 Capital Menkul Değerler Araştırma Direktörü Belgin Maviş, Merkez Bankası’nın da bunun farkında olduğunu söylüyor. Ancak, Merkez Bankası’nın burada bir ikilemde kaldığını kaydeden Maviş, “Merkez Bankası’nın asli görevi fiyat istikrarı ve bunun için zaten mücadele ediyor. Şu an gelinen noktaya baktığımızda, enflasyonla faizler aynı seviyelerde. Yüzde 24’lerde” hatırlatmasını yapıyor. Faizlerin normal koşullarda enflasyonu baskılayabilmesi için en azından iki puan önde olması gerekiyor. Bunun farkında olan Merkez Bankası, eylül ayında 625 baz puanlık faiz artışı gerçekleştirmişti. Ancak, 25 Ekim’deki toplantıda faiz artırımını pas geçti. Merkez’in faiz kararını Belgin Maviş şöyle değerlendiriyor: “Merkez Bankası gerek enflasyonla mücadele programının gerekse eylül ayında gerçekleştirdiği faiz artışının etkisini görmek istiyor. Eğer, faiz konusunda bir adım atması gerekiyorsa bunu kasım ayında yapabilir.” Maviş, Merkez Bankası’nın kurlardaki sert yükselişleri kontrol altına almak için adım atmaktan çekinmediğini de belirtiyor. 
 
MERKEZ BANKASI: RİSKLER DEVAM EDİYOR

 Merkez Bankası Para Politikası Kurulu 25 Ekim’deki toplantısında, politika faizi olan bir hafta vadeli repo ihale faiz oranını yüzde 24 seviyesinde sabit tuttu. Toplantı sonrasında şu açıklama yapıldı: “Son dönemde açıklanan veriler ekonomideki dengelenme eğiliminin belirginleştiğini gösteriyor. Dış talep gücünü korumakla birlikte finansal koşullardaki sıkılaşmanın da etkisiyle iktisadi faaliyetteki yavaşlama devam ediyor. Yakın dönemde enflasyon görünümüne ilişkin gelişmeler fiyat istikrarı açısından önemli risklere işaret etti. Döviz kurundaki hareketlerin de etkisiyle fiyat artışlarının alt kalemler bazında genele yayılan bir nitelik gösterdiği dikkat çekti. İç talep koşullarındaki zayıflamanın enflasyon görünümündeki bozulmayı kısmen sınırlayacağı düşünülse de fiyatlama davranışlarına dair yukarı yönlü riskler devam ediyor. Bu çerçevede Kurul, sıkı parasal duruşun korunmasına karar verdi.” Açıklamada, Merkez Bankası’nın fiyat istikrarı temel amacı doğrultusunda elindeki bütün araçları kullanmaya devam edeceği belirtilerek, “Enflasyon görünümünde belirgin bir iyileşme sağlanana kadar para politikasındaki sıkı duruş kararlılıkla sürdürülecek. Enflasyon beklentileri, fiyatlama davranışları, para politikası kararlarının gecikmeli etkileri, maliye politikasının dengelenme sürecine vereceği katkı ve enflasyonu etkileyen diğer unsurlardaki gelişmeler yakından izlenerek ihtiyaç duyulması halinde ilave parasal sıkılaştırma yapılabilecek” denildi.
“Hali hazırda mevcut piyasa içerisindeki faizler, her ne kadar politika faizi yüzde 24’ler seviyesindeyse de mevcut uygulamada faizler iki yıllık tahvil faizi de dahil olmak üzere yüzde 25,50-26,00 seviyesinde” diyen Belgin Maviş şöyle devam ediyor: “Merkez Bankası’nın amacı enflasyonla mücadeleyse faiz artırsa bu sefer fonlama faizleri, kredi faizleri de dahil olmak üzere, reel sektörün belini bükebilecek birçok faiz artışı beraberince gelecek. Zaten şu andaki koşullarda reel sektör borçlanmada çok ciddi sıkıntı yaşadığı ve Merkez Bankası aynı zamanda kur üzerinde etkili olmaya başladığı için alınan o kararlar neticesinde bu toplantıda faizde bir değişim yapmadı.” Merkez Bankası’nın enflasyon cephesinde kasım ve aralık ayında atılan adımların etkilerini takip edecek gibi görünüyor.
 
MALİYETLERDEKİ ARTIŞ SÜRÜYOR
 Hükümetin Yeni Ekonomik Programı’nda bu yılki yıllık enflasyon hedefi yüzde 20.8 seviyesinde bulunuyor. Peki, yüzde 24.52’ye çıkan yıllık enflasyonun düşürülmesi için atılan bu adımlar yeterli olacak mı? Analistlere göre, enflasyonda henüz en kötüsü geride kalmadı. Çekirdek enflasyondaki artış, enflasyonun önümüzdeki dönemde yüksek seviyelerini koruyacağını gösteriyor. Diğer yandan, yıllık ÜFE’de yüzde 46.15 seviyelerinde. Analistler, TÜFE ile ÜFE arasındaki makasın uzun süredir bu kadar açılmadığına dikkati çekiyorlar. İki aylık enflasyonla mücadele programının etkisinin de sınırlı kalması bekleniyor. Çünkü, Türkiye’de enflasyondaki artış talep fazlalığından kaynaklanmıyor. Enflasyonun temel problemi maliyetlerdeki artış. Sanayi üretiminin dörtte üçü ithal girdiyle gerçekleştiriyor. Ayrıca, enerji maliyetleri de sözkonusu. Bu nedenle kurlardaki artış maliyetleri direkt artırıyor.
Diğer yandan, küresel riskler gündemdeki yerini koruyor. ABD Merkez Bankası’nın (FED) faiz artırım sürecini sürdürmesi bekleniyor. Bu durum diğer gelişmekte olan ülkeler gibi Türkiye’yi de etkilemeye devam edecek. Tüm bu gelişmeler tüketici güveninin de azalmasına neden oluyor. TÜİK verilerine göre, ekim ayında tüketici güven endeksi yüzde 3.4 azalarak 57.3 oldu. Analistlere göre, bu gelişmelerin etkisiyle yatırımcıların temkinli hareket etmesinde fayda bulunuyor. En kötünün geride kalması durumunda tüketici güveninde de artış görülmeye başlar.