Dijital Çağın Hızı İşi Değiştiriyor

    0
    51

    Oracle Sistemleri Kıdemli Başkan Yardımcısı (SVP) Chung Heng Han, bilgi teknolojileri alanında 25 yıldan uzun bir deneyime sahip. Donanım alanındaki stratejini merkezindeki Han, “Artık her şeyin merkezinde gerçek zamanlı sistemler ve hız var” diyor.

    Four Seasons’taki sunumunun ardından toplantı odasında bir araya geldiğimizde Han, “Gerçek zamanlılık ve hız… Hız şu anda her şeyin özünde yer alıyor. Bugünün dünyasında gerçekleşen şeyler bununla yakınan ilişkili. Teknoloji bakış açısıyla ve insani bakış açısıyla buna nasıl baktığımızı açıklamak isterim” diye başlıyor.

    Oracle SVP’si Han, “Şu anda içinde bulunduğumuz dijital ekonomi olduğu kadar deneyim ekonomisi. İnsanların beklentisi değişmiş durumda. Taleplerinin anında karşılanmasını istiyorlar. Bir şey istiyorum ve bunu şimdi istiyorum tavrına sahipler” şeklinde konuşuyor.

    Bunları müşteri odaklılığın iş hayatında en önemli başarı faktörü haline gelmesi ile birleştirdiğinizde hızın önemi daha iyi anlaşılıyor. Kimsenin beklemeye tahammülü olmayan bir dünyada ticaretin dijitalleşen alanının bundan çok fazla etkilendiğini anlamak zor değil. Bu eskiden e-ticareti etkileyen bir olguyken günümüzde fijitalleşme yani fiziksel olan ile dijital olanın birleşmesi sayesinde daha geniş bir etki alanı elde ediyor.

    Görüşmemizin bir hafta öncesinde Şanghay’da bulunan Han, oradan bir örnek veriyor: “Ekibimden biri çevrimiçi sipariş veriyordu. Artık günümüzde çevrimiçi ve fiziksel deneyim iyice iç içe girmiş durumda. Bu davranış tarzlarını ciddi biçimde değiştiriyor. İnsanların apartmanlarının yakınında iki market olduğunda ve bunların ürünlerine gidip bakan biri ürünlerin aynı kalitede olduğunu gördüğünde teslimat süreleri kritik önem taşıyor. Biri siparişi 23 dakikada ve diğeri 24 dakikada teslim ediyorsa, aradaki o bir dakika avantaj siparişin kime gideceğini belirliyor. Sadece bir dakikalık fark tercihi belirliyor.”

    Kendi ekibindeki bir çalışan üzerinden bunu anlatan Han, aslında büyük resme ışık tutuyor. Çin’de olduğu gibi diğer birçok yerde de mağazaya gidip fiyata baktıktan sonra çevrimiçi sipariş vermek yaygın bir yöntem. Bu durum özellikle deneyim tarafında ister istemez fijitalden bahsetmeyi gerektiriyor. Ve buradaki oyunun da ana temasını hız oluşturuyor.

    Büyük işletmeler için de aynı dengeler söz konusu. Orada da kimsenin beklemeye tahammülü bulunmuyor. İki dünyanın birleştiği nokta, insanlarının dikkatinin bir yerde kaldığı sürenin kısalması ile belirleniyor. Bu nedenle kurgulanan dijital platformun neredeyse gerçek zamanlı olarak tepki vermesi gerekiyor.

    Bunun bir adım ötesinde elektronik iş yer alıyor. Birçok ülkede elektronik ticaret kampanyaları elektronik işin sıçrama yapmasına neden oluyor. Asya’da 11 Kasım (11.11) ve 12 Aralık’taki (12.12) kampanyalar sırasında alınan siparişler zirve yapıyor. Bütün yıl boyunca sipariş verilebiliyor olmasına karşın siparişlerin bu günlere yığılması, dijital iş tarafında başka bir konuyu gündeme getiriyor. Han, “Bu günlerde büyük işletmeler için ne kadar hızlı oldukları kadar kaç işlemi o gün içinde kapatabildikleri, tamamlayabildikleri de önem taşımaya başlıyor” diyor. İşin büyük işletmeleri ilgilendiren tarafı, işletmenin operasyonunun dijital platforma taşınması ile bu ihtiyacın da karşılanması. Han, burada ayrı bir riske işaret ediyor.

    Han, “Herkesin iş yaptığı böyle bir günde altyapının yetersizliği nedeniyle sisteminizin yavaşlaması 40-50 milyon dolara varan zararla karşılaşmak anlamına gelebilir” diyor. Bunu Çin ölçeğinde düşünürken Alibaba’da dönen ticaretin 30 milyar dolar civarında olduğunu düşünmek gerekiyor ancak yine de rakamın büyüklüğü tartışma götürmüyor.

    Han bu dünyada var olmaya çalışan büyük işletmelerin maliyet tasarrufu ile servis maliyeti arasında bir tercih yapmaları gerektiğini söylüyor ve “Benim açımdan bakınca servis maliyetinin maliyet tasarrufundan daha önemli olduğu görünüyor. Maliyet tasarrufunu incelediğinizde aslında buna odaklanarak yatırım yapmanın size fazla bir kazanç sağlamadığını göreceksiniz. Tasarrufa odaklanan yatırım planları genellikle kuruş peşinde koşarken tonla kayba uğrama sonucunu veriyor” şeklinde konuşuyor.

    Günümüzün ekonomisini üstel ya da eksponansiyel ekonomi olarak tanımlayan Han, bu savını bu eni ekonominin değer önermesine bağlıyor. Talep geldiğinde bunu zamanında karşılayabilen işletmelerin kabul gördüğü bu sistemde bu özelliğin değer yaratması, bu değeri üretebilen şirketlerin maliyet tasarrufu ile karşılaştırılamayacak kazançlar elde etmesini sağlıyor. Bu dünyada üstel olarak artan talebi karşılayacak makine ve ekipmanlara yatırım yaparak gerektiği anda ölçek kazanabilmek, teknoloji, gerçek zamanlılık ve deneyime dayanan yeni ekonomide kritik başarı faktörünü oluşturuyor. Yeni ekonomi ile yeni teknolojinin buluştuğu nokta, müşteri deneyimini daha iyi hale getirmek için birlikte çalışmaya dayanıyor.

    Bu hız, esneklik ile birlikte kurumsal şirketlerin farklı coğrafyalara ve pazarlara yayılması konusunda da rekabet avantajı ya da karşılanması gereken bir ihtiyaç olarak karşımıza çıkıyor. Konunun tartışma götürmeyen yanı, esneklik ve hızın bu noktada da kritik bir unsur olduğu.

    Han, “Türk şirketleri gelirlerini artırmak için ülke dışına açılma yoluna girdiklerinde, bunu hızlı ve esnek bir biçimde yapmak için dijital platformlara sahip olmalılar. Birçok şirket işini bu şekilde genişletirken altyapıya büyük yatırım yapmak istemiyor. Buradaki talep işi hızlı başlatma ve ayağa kaldırma niyetine bağlı olarak belirleniyor” diyor ve “Bununla ilgili bir örnek vermek isterim. Birçok müşterimiz çok güçlü olan veritabanımızı kullanmak istiyor. Ancak bunların yeni iş denemeleri yapmak için ülke dışına açılırken aynı büyüklükte yatırımı yapmayı düşünmemesi de son derece doğal. Bu durumda bizim buluttaki veri tabanımızı kullanmaları bir çözüm olabiliyor. Bizim bulutta yer alan ve otonom ya da özerk olarak adlandırdığımız veritabanımız bulunulan ülkede operasyonun hızla başlatılmasına olanak tanıyor. Bunun üzerinden bir tür bulut servisi ile müşterimizin veritabanını yönetmesini sağlayabiliyoruz” şeklinde devam ediyor.

    Oracle’ın buluta taşıdığı geniş yazılım portföyü, yazılımın servis olarak SaaS modeli ile daha geniş bir yelpazedeki işlevlerin kolayca altyapıya dahil edilmesini sağlıyor. İnsan kaynakları, müşteri deneyimi, kurumsal kaynak yönetimi (ERP) başta olmak üzere bulut modeline dahil edilmiş olan bu işlevler ülke dışına genişleme peşinde olan şirketlerin ihtiyaçlarını karşılayacak bir portföy oluşturuyor.

    Han, “Bu şekilde çok büyük miktarda sermaye yatırımı ve maliyete gerek kalmadan bulut üzerinden işi başlatabiliyorsunuz. Ancak işiniz ölçek kazanmaya başlayınca ve Türkiye’deki boyutları yakalayınca –veya bunun üzerine çıkınca- hibrit bir altyapı inşa etme sürecine geçebilirsiniz. Bunun bir kısmı; üretim sistemleri ile ilgili olan bölümü ve regülasyonun gerekleri doğrultusunda yerinde tutulması gereken veri ile ilgili olanlar tesis dahilinde (on premise) modeline geçirilebilir. Test ve geliştirme ile ilgili olan gibi bazı bölümleri hala bulutta tutmak söz konusu olabilir” diyor. Bu, döviz cinsinden gelir yazmak isteyen veya zorunda olan Türk şirketleri için değerlendirilmesi gereken bir çözüm.