Davos’ta AB-ABD Ticaret Sürtüşmesi

0
189

Davos’taki toplantılarda Transatlantik ticaret gerilimleri ön plana çıkıyor.

Avrupalı yetkililer bir yanda Avrupalı şirketlere daha fazla mali destekten söz ediyorlar.

Diğer yandan, iş dünyası yeşil ekonomiye geçiş için devlet sübvansiyonlarını gözlüyor ve AB’nin, ABD yönetiminin yaptıklarına dikkat etmesi gerektiğini belirtiyor. 

Kısacası, Avrupalı kurumlar üzerinde ciddi bir baskı var ancak soru, bu kurumların ne kadar inisiyatif alabileceğiyle ilgili…

Aslında her şey ABD Başkanı Joe Biden’ın ABD Enflasyonu Düşürme Yasası’yla başladı. Ağustos ayında kabul edilen yasa uyarınca, ABD yönetimi iklim ve enerji politikalarına 300 milyar dolardan fazla bir harcama yapacak. 

Avrupa bu yasadan rahatsız oldu; nedeni ise, tüketicilerin Kuzey Amerika’da yapılan elektrikli araçları satın almaları halinde vergi indiriminden yararlanacak olmaları. 

Avrupalıların endişesi, iş dünyasının devasa mali destekten yararlanabilmek için Avrupa yerine ABD’ye yatırım yapmayı tercih edecek olmaları. Hatta ABD’nin yasasının uluslararası ticaret kurallarına aykırı olduğunu da söylüyorlar. 

Belçikalı kimyasal ürünler şirketi Solvay’in CEO’su Ilham Kadri, “Odada büyük bir fil var… Bu fil AB’yi, siyasetçiler, sivil toplum ve hatta iş dünyası arasındaki görüşmeleri derinden sarstı. Gerçek şu ki, Biden yönetimi teşvik verirken, Avrupa yasal düzenlemelere gidiyor” diyor.

AB, Avrupalı şirketlerin işlerini ABD’ye taşımadan vergi teşviklerinin bazılarından yararlanabilmelerini sağlamak için Washington nezdinde yoğun bir lobi faaliyeti yürütüyor.

Biden’ın Enflasyonu Düşürme Yasası, Avrupa’da şöyle bir konsensusun oluşmasına yol açtı: AB, kıtanın rekabet edebilirliğini desteklemek için kendi planına ihtiyaç duyuyor.  

Ancak bu konuda da en önemli belirsizliklerden biri, projeyi gerçekleştirmek için gereken kaynağın nasıl sağlanacağıyla ilgili.

Bunun için akla gelen ilk çözüm, hükümetlerin sanayilerini teşvik etmeye daha çok para harcayabilmeleri için devlet yardımlarına dair kuralların gevşetilmesi. Fakat AB bünyesinde, bunu yapabilecek mali güce sahip yalnızca iki ülke var: Almanya ve Fransa. AB’nin geri kalanının böyle bir gücü yok. Bu da AB tek pazarının parçalanmasına yol açabilir.

Devlet yardımı olmaması halinde, AB’nin ya ortak bir kararla mevcut Avrupa fonlarını yeniden düzenleyerek kıta endüstrisini desteklemesi ya da yeni para kaynağı bulmak için kamu fonlarından yararlanması gerekiyor.

Ancak Almanya bu fikre karşı; Alman Maliye Bakanı Christian Lindner, “Daha fazla kamusal fona ihtiyacımız yok” diyor. “Zaten çok fazla ve kullanılmamış kamusal fon paramız var” diyor.

Bir yandan kaynak tartışmaları sürerken, iş dünyasının da endişeleri artmaya devam ediyor. Nitekim çelik devi Arcelor Mittal CEO’su Aditya Mittal durumun aciliyetini şu sözlerle açıklıyor: “ABD’nin yeni yasasına ayak uydurmak gerektiği tartışılmaz bir gerçek. Eğer Avrupa’da bunu yapmazsak, hem sanayiciler, hem girişimciler hem de yatırımcıların sanayi altyapısını desteklemesi çok zor olacak.” 

Avrupalı liderler, sanayilerini nasıl destekleyeceklerine dair görüş alışverişi için şubat ayı başlarında Brüksel’de toplanacaklar.