Yıllık 3 milyon jant üretimi, sektörde %25 ihracat payı, 7,2 milyar TL aktif büyüklük… Cevher Jant 70’inci yılında hem üretim hem de dönüşüm iddiası taşıyor.
İzmir’in güneşi 350 yıllık çınar ağacının yaprakları arasında süzülüyor.
Uzun masalar hazırlanmış, beyaz örtülerde metalik bir yansıma var.
Cevher Grubu’nun 70’inci yılı için İsabey Bağları’nda düzenlenen toplantıdayım.
Şirketin iki kuşağı yan yana oturuyor: Yönetim Kurulu Başkanı Haluk Özyavuz ve İcra Kurulu Üyesi Cevher Özyavuz.
Türkiye’nin alüminyumda üs olma gücünü tartışmaya açıyorlar.
İzmir’de olduğu kadar sektörde de ağırlığı olan yetmiş yıllık marka. Ama bugün konuşulacak konu geçmiş değil, gelecek…
Cevher Jant, artık sadece kendi geleceğini konuşmuyor. Türkiye’nin üretim rotasını da ilgilendiriyor.
Aklımda ise tek bir soru var:
Bu şirket Türkiye’yi alüminyumda küresel bir üs yapabilir mi?

Ürettiğini ihraç ediyor
Hafif bir rüzgâr masaların arasında geçiyor. Gözlerin çevrildiği Haluk Özyavuz, elindeki notlara kısaca bakıyor, sonra doğrudan anlatmaya başlıyor:
“1955’te başladık,”
“Kızlarağası Hanı’ndaki küçük bir atölyede döküm kalıplarıyla…O günden bugüne üretimi güvenle büyüttük.”
Sesinde geçmişin tozunu değil, bugünün hesabını yapmak isteyen bir ustalığın sakinliği var.
Anlattıkça yıllar sıralanıyor:
1975’te Türkiye’nin ilk alüminyum silindir kapağı ve manifoldu,
1984’te ilk alüminyum döküm jant,
1985’te Ege otomotiv sanayisinin ilk ihracatı,
Bugün ise Türkiye’nin jant ihracatında yaklaşık %25’lik pay,
Gelirde yüzde 99’luk ihracat oranı…
Masadakiler dikkatle not alıyor.
Sanki anlattıkları bir belgesel gibi, gözümde canlanıyor… Siyah beyaz bir atölye görüntüsü, genç ustalar, sıcak döküm kalıpları…
Haluk Özyavuz son cümlesini kısa tutuyor:
“Üretmek hiçbir zaman yetmezdi, biz ürettiğimizi ihraç ederek büyüdük.”
Markaların çözüm ortağı
Masadaki dikkat yavaşça yeni kuşağın temsilcisine, Cevher Özyavuz’a dönüyor.
Babasıyla aynı masada ve teknolojinin dönüştürdüğü bir dille konuşuyor:
“Bugün yılda yaklaşık üç milyon jant üretiyoruz,” diyor.
“Ama sayılar kadar önemli olan, artık her jantın bir mühendislik hikâyesi taşıması.”
Almanya ve İspanya’daki ofislerinden söz ediyor.
“Volkswagen, Audi, Mercedes-Benz gibi markalarla geliştirdiğimiz ortaklıklar, bizi tedarikçi olmamızın ötesinde, çözüm ortağı haline getirdi.”
Ve ekliyor:
“Artık jantlardan, ağırlık taşımaları kadar, verimlilik üretmeleri bekleniyor.”
Masada kısa bir duraksama oluyor. Yeni dönemin kavramları yavaş yavaş şekilleniyor: dijitalleşme, mobilite, sürdürülebilirlik.
Cevher Özyavuz konuşmasında üretim kadar dönüşüm kavramına da odaklanıyor.
“Endüstri 4.0 altyapımızla 24 inçe kadar üretim yapabiliyoruz.”
Devam ediyor:
“Enerji verimliliği projelerimiz ve tam otomatik boyama hattımızla Türkiye’nin en çevreci üreticilerinden biriyiz.”
Ardından kısa ama anlamı büyük bir cümle geliyor:
“2024 itibarıyla elektrik tüketiminden doğan karbon emisyonumuzu sıfırladık.”
Borsaya geliyor
Konu halka arza geliyor. “Sürecimizi başlattık” diyor, Cevher Özyavuz.
“Bu adımla yatırımcılarımıza uzun vadeli değer yaratmak ve elde edeceğimiz kaynaklarla kapasitemizi artırmak istiyoruz.”
Hedef kadar oranlar da etkileyici. Son üç yılda aktif büyüklük %276 artışla 7,2 milyar TL’ye ulaşmış.
“2021’den bu yana neredeyse üç kat büyüdük, 2025 sonunda 170 milyon euro ciro hedefliyoruz.”
Çeliğin yerine metal alaşımlar
Sonbaharın güneşi üzerimizde. Bense pazarın büyüklüğünü merak ediyorum.
Cevher Grubu CEO’su Oğuz Özmen sektörler ilgili bilgi veriyor.
“Alüminyum artık sanayinin yönünü değiştiriyor,” diyor.
“Hafif malzeme dönemi başladı.”
Veriler tespiti destekliyor. 2,5 trilyon dolarlık küresel otomotiv endüstrisi, çeliğin yerini alan hafif alaşımlara yöneliyor.
Oğuz Özmen, bu eğilimi yalnızca bir üretim artışı olarak görmüyor:
“İleri üretim teknolojilerine yönelik yatırımlarımız, bizi yüksek katma değerli jant üretiminde farklı bir noktaya taşıyor.”
Ardından ekliyor:
“Jant artık sadece mekanik bir parça değil; sensörler ve yazılımla tanımlanan bir mühendislik ürünü.”
Bu cümlede geleceğin otomobiline dair bir dönüşüm gizli.
Jant, artık sadece ağırlık taşımıyor; veriyi de taşıyor.
Bağların sakinliği içinde, çatal sesleri hafifçe duyuluyor. Metalin sesi, geleceğin ritmine karışıyor.
Metal hafif, sorumluluk ağır
Toplantının sonuna doğru arka fondaki büyük “Cevher 70. Yıl” afişi dikkatimi çekiyor.
“Alüminyum hafif bir metal ama ağır bir sorumluluk taşır,” diyor, Haluk Özyavuz.
Cevher Jant’ın 70 yıllık hikâyesi, Türkiye’nin üretim tarihine yazılmış bir satır gibi. Bir ülkenin alüminyumda üs olabilmesi, teknoloji kadar üretim kültürüne de bağlı.
Toplantı bitiyor, masalar dağılmaya başlıyor.
Güneş bağların üzerinden çekilirken, geriye tek bir soru kalıyor:
Türkiye gerçekten alüminyumda bir üs olabilir mi?