32. İstanbul Caz Festivali, İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından bu yıl 1–17 Temmuz tarihleri arasında 40 konser ve 200’den fazla sanatçıyla gerçekleştiriliyor. Ana sponsor Garanti BBVA’nın katkısıyla sürdürülebilir bir yapıya dönüşen etkinlik, cazın ekonomik etkisini sahne, mekân ve seyirci etkileşimi üzerinden tanımlıyor. Açılış gecesinde Harbiye Cemil Topuzlu Açıkhava Tiyatrosu’nda izleme fırsatı bulduğum Chucho Valdés konseri, yalnızca müzikal derinliğiyle değil, festivalin kültürel ekonomi perspektifine sunduğu katkıyla da dikkat çekiciydi. – Zeynep Aktaş
İstanbul Caz Festivali, 32. yılında yalnızca bir müzik etkinliği olmanın da ötesinde, kentsel yaşamı dönüştüren çok katmanlı bir yapıya ulaştı. İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından düzenlenen festival, bu yıl Harbiye Cemil Topuzlu Açıkhava Tiyatrosu, Fransız Sarayı, Swissôtel, Esma Sultan Yalısı, Hilton Bosphorus, Moda Sahnesi ve Ataşehir Amfili Park gibi farklı ölçeklerdeki mekânlarda kurgulanıyor. Farklı mekanlara yayılan bu yapı, cazın yalnızca merkezî alanlarda değil, şehrin farklı dokularında da karşılık bulmasını sağlıyor. Aynı zamanda, festivalin çok noktaya yayılması sayesinde çevresel hareketlilik, kent içi sirkülasyon ve gündelik yaşamla temas eden kültürel bir dinamizm hedefleniyor. 17 gün sürecek etkinlik boyunca 200’den fazla sanatçının sahne alması bekleniyor. Bu gelişme, kültür-sanat organizasyonlarının yalnızca içerik değil, mekân ve toplumsal dolaşım üzerinden de sanat merkezli sanatsal ve kültürel değer ürettiğini gösteriyor.
Ortak bir payda müzik ve iş birliği
1 Temmuz akşamı Harbiye Cemil Topuzlu Açıkhava Tiyatrosu’ndaki açılış konserinde sadece müzikal değil, organizasyonel bir bütünlük de dikkat çekiciydi. Afro-Küba cazının duayen ismi Chucho Valdés’in sahne aldığı geceye, festivalin paydaşları da geniş katılım sağladı. İKSV Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Eczacıbaşı, İKSV Genel Müdürü Görgün Taner, İKSV Genel Müdür Yardımcısı Yeşim Gürer Oymak, İstanbul Caz Festivali Direktörü Harun İzer, Garanti BBVA Genel Müdür Yardımcısı Ceren Acer Kezik, Garanti BBVA Kurumsal Marka Yönetimi ve Pazarlama İletişimi Birim Müdürü Elif Güvenen konseri izleyenler arasındaydı. Bu katılım, iş dünyasıyla kültür iş birliğinin sadece protokol düzeyinde değil, sahadaki varlığında da sürdürüldüğüne işaret ediyor.
Konserlere erişim kolaylığı
Garanti BBVA’nın 28 yıldır süren sponsorluğu, festivalin finansal sürdürülebilirliği açısından temel bir yapı taşı. Bu yıl da tüm Garanti BBVA kredi kartlarına %10 indirim uygulanırken, İKSV’nin Lale Kart programı kapsamında Siyah ve Beyaz üyeliklerde %25’e, Kırmızı üyelikte ise %15’e varan indirimler sunuluyor. Bu çok katmanlı erişim modeli, kültür-sanat etkinliklerinde fiyat esnekliği yaratma konusunda dikkat çekici bir örnek. Ayrıca Garanti BBVA, Max Richter konserine gösteri sponsorluğu yaparak içerik destek modelini de sürdürmekte.
Cazla gelen çeşitlilik
Festivalin sanatçı profili, sadece cazın klasik isimlerinden ibaret değil. Açılışta sahne alan Chucho Valdés’in ardından Hermanos Gutiérrez, Max Richter, Grégory Privat & Tolga Bilgin, Chiara Civello, Jazzmeia Horn ve Meshell Ndegeocello gibi farklı yorumlardan gelen sanatçılar programda yer alıyor. İstanbul’un çeşitli mekânlarında gerçekleşecek bu konserler, cazı hem nostaljik bir anlatı olmaktan çıkarıyor hem de çağdaş müzikle ilişkilendiriyor. Özellikle parklarda Caz etkinliği, Genç Cazcılar sahnesi ve Caz Vapuru gibi ücretsiz veya erişilebilir etkinlikler, festivalin yalnızca seçkin bir izleyiciye değil, farklı yaş ve sosyal kültürel kesimlere ulaşmayı hedeflediğini gösteriyor.
Hafızaya saygı, geleceğe köprü
Festivalin geleneksel hale gelen Yaşam Boyu Başarı Ödülleri bu yıl caz saksofoncusu Yalçın Ateş ve müzik yayıncısı İzzet Öz’e verildi. Ateş, Türkiye’de enstrümantal cazın ilk temsilcilerinden biri olarak öne çıkarken, Öz özellikle TRT’de yaptığı programlarla cazı kitlelere ulaştıran öncülerden biri kabul ediliyor. Bu tür ödüller, sadece geçmişi onurlandırmak değil; aynı zamanda kültürel sürekliliği inşa etmek açısından da önemli. Festivalin programında yer alan genç isimler ile bu ödüller arasındaki ilişki, sanatın kuşaklar arası aktarımı ve kültürel belleğin sürekliliği açısından anlam taşıyor.
Sanat ekonomisinin yaşayan laboratuvarı
İstanbul Caz Festivali, yaratıcı endüstriler içinde sanat ve kültür ekonomisinin hem üretim hem de dolaşım boyutunu görünür kılan bir yapı sergiliyor. 17 gün boyunca sürecek konserler, yalnızca sahne üstünde değil; sahne arkası organizasyondan şehir mekânlarının kullanımına kadar çok katmanlı bir etki alanı yaratıyor. Bu etkiler, doğrudan mali akışlardan çok, sanatın kentle kurduğu ilişki, yerel hareketliliğe sağladığı katkı ve kültürel deneyim aracılığıyla oluşan sosyal değer üzerinden hissediliyor. İstanbul Caz Festivali, bu yönüyle kültürün sadece bir anlatım biçimi değil; aynı zamanda bir etkileşim, dönüşüm ve ekonomik değer yaratma zemini olduğunu hatırlatıyor.