The Bodrum EDITION, Lükste Sadelik Fiyatta Dengeyi Arıyor

By Fortune Türkiye

Gault&Millau’nun “Signature Dining Experience” serisi kapsamında bulunduğum Bodrum’da, The Bodrum EDITION Genel Müdürü Mustafa Bulmuş ile bir araya geldik. Yeni nesil lüks anlayışına öncülük eden otelin, 2025 sezonunda şatafattan uzak, deneyim ve zarafet odaklı yaklaşımını konuştuk. Bulmuş, fiyat balonuna karşı izledikleri stratejiden kişiselleştirilmiş hizmet anlayışına, küresel zincirin sağladığı imkânlardan yararlanma biçimlerine kadar kendi yaklaşım tarzlarını paylaştı. – Zeynep Aktaş

Bodrum’da lüks turizmin doygunlaştığı, fiyat algısının ise tartışmalı hâle geldiği bir dönemde The Bodrum EDITION farklı bir yol izliyor. Yeni sezona, gösteriş yerine zarafet, kârlılık yerine sürdürülebilir deneyim anlayışıyla giren otelin Genel Müdürü Mustafa Bulmuş, hem kendi yönetsel yaklaşımındaki dönüşümü hem de markanın bu pazardaki pozisyonunu açık yüreklilikle paylaştı. “Lüks artık şatafat değil; duyguyla kurulan bağ ve misafirin kendini iyi hissettiği anlar” diyen Bulmuş, sadeleşmenin ardındaki stratejiyi anlattı.

Mustafa Bey, öncelikle şunu sormak istiyorum. Lüks otelcilik deyince hâlâ kristal avizeler, gösterişli servisler akla geliyor. Siz bu anlayışın neresindesiniz?

Açık konuşayım, biz o tanımın tamamen dışındayız. Lüksü beyaz eldivenle, parlayan gümüş takımlarla değil; misafire kendini iyi hissettiren, kalbini hızlandıran deneyimlerle tanımlıyoruz. The Bodrum EDITION olarak, sade, yalın ve rahatlatıcı bir atmosfer yaratıyoruz. “Less is more” yani “daha az daha çoktur” ilkesi bizim için sadece bir estetik tercihi değil, bir yaklaşım biçimi.

Peki bu sade lüksü nasıl inşa ediyorsunuz? Tasarım dışında hangi unsurlar devreye giriyor?

Aslında her şeyin merkezinde misafir deneyimi var. İçerideki müzikten eğlenceye, yeme içme tercihlerinden hizmet anlayışına kadar her unsur minimalist ama nitelikli bir çizgide ilerliyor. Yüksek işçilik, kaliteli malzeme, kişisel dokunuş ve güçlü servis… Bunlar sayesinde, gösterişsiz ama akılda kalıcı bir bağ kurabiliyoruz.

Edition markasının bu yeni nesil anlayışta öncü olduğunu söylüyorsunuz. Bu pozisyon nasıl oluştu?

Bu bir tesadüf değil. EDITION, globalde “lifestyle luxury” segmentinin ilk tanımlayıcı markalarından biri. Bugün birçok marka bu yöne evriliyor ama biz bu anlayışı 10 yıl önce inşa etmeye başladık. O yüzden de şu an takip edilen taraftayız. Bodrum’daki konumumuz da bunun bir yansıması.

“Lifestyle luxury” dediğinizde tam olarak neyi kastediyorsunuz? Klasik lüksten farkı nedir?
Bugünün lüks anlayışı artık sadece ihtişamlı bir oda ya da gösterişli servisle tanımlanmıyor. Lifestyle luxury, misafirin yaşam tarzına hitap eden, estetik, deneyim ve kişisel bağ odaklı bir yaklaşım. Yani lüks artık sessiz olabilir, sade olabilir ama unutulmaz olmalı. Tasarım, gastronomi, müzik, hizmet… Hepsi birbiriyle uyumlu olmalı. İşte biz tam bu bütünsel anlayışla yola çıktık.

Biraz da sizin kişisel yolculuğunuzdan bahsedelim mi? Bu vizyonu oluşturmanızda neler etkili oldu?

Ben 20 yıllık kariyerimin 15 yılını Marriott Zinciri içinde geçirdim. 2011 yılında başladım. Bu süreçte dünyanın farklı destinasyonlarında, farklı roller üstlendim. Hep aynı soruyu sordum kendime: “Nasıl daha iyi olabilirim?” Yani bulunduğum pozisyon ne olursa olsun, kendimle yarıştım. Marriott, bu anlamda bana çok şey kattı. Eğitim bütçesi, kariyer fırsatları, kişisel gelişim olanakları… Bugün bu vizyonu burada uygulayabiliyorsam, bu zincirin sağladığı sistemsel yapının da payı büyük.

Bodrum pazarı bildiğiniz gibi zorlu. Aşırı fiyatlar, PR sorunları… Siz bu ortamda nasıl ayakta kalıyorsunuz?

Doğru, Bodrum’un fiyat anlamında hem yerel hem global düzeyde kötü bir algısı oluşmaya başladı. Biz bu yıl, bu algıya karşı bilinçli bir duruş sergiledik. Normal şartlarda geçen seneye kıyasla %50–60 arasında fiyat artışı yapmamız gerekiyordu. Ama biz bazı ürünlerde fiyatları sabit tuttuk, bazı kalemlerde ise %20’ye yakın indirim yaptık.

Bu ciddi bir karar. Kârlılığınız nasıl etkilendi?

Tabii ki kârlılığımız düştü. Bunu öngörüyorduk. Ama içerideki ziyaretçi sayısında net bir artış yaşandı. Geçen sezon özellikle hem yerli hem de yabancı misafirlerde çok ciddi bir fiyat hassasiyeti gözlemlemiştik. Bu nedenle stratejik olarak hacmi artırmayı tercih ettik. Bu yaklaşımın uzun vadede hem pazara hem markamıza daha fazla katkı sağlayacağına inanıyorum.

Bu pozisyonu alırken yalnız kalmadınız mı? Sektör genelinde böyle bir eğilim var mıydı?

Açıkçası pek yoktu. Özellikle son birkaç yılda fiyatlar hızla yükseldi ve bazı oteller toplamda %60’lara varan kârlılık oranlarına ulaştı. Oda, yiyecek ve içecek gelirlerinin toplamına baktığınızda bu çok yüksek bir oran. Aslında bu, pandemi sonrası olağanüstü bir sürecin uzantısıydı ama birçok işletme bunu kalıcı bir norm gibi görmeye başladı. Biz ise bu çizgide kalmadık. Bu yaklaşım bizi piyasada farklılaştıran unsurlardan biri oldu.

EDITION’ın sunduğu farklılık sadece fiyat ya da tasarımda mı? Başka hangi özellikler sizi öne çıkarıyor?

Aslında bizi farklılaştıran birden fazla boyut var. Öncelikle yetişkin misafirleri ağırlayan bir tesisiz. Bu, misafirlerin beklentilerine göre daha sakin ve kişisel bir ortam yaratmamıza imkân tanıyor. Ayrıca, farklı yaşam tarzlarına saygılı ve kapsayıcı hizmet anlayışımızla öne çıkıyoruz. Bunun yanında uluslararası gastronomi sahnesine entegre olmuş, güçlü bir mutfak yapımız var. Kitchen by Osman Sezener, Brava by Stefano Ciotti, Inari Kujira ve bu sezon eklenen ZULA ve Kiff gibi markalar sayesinde misafirlerimiz yalnızca konaklamıyor, aynı zamanda deneyim yaşıyor.

Michelin ve Gault & Millau gibi rehberlerde yer almak restoranlarınıza nasıl yansıdı?

Çok net bir şekilde yansıdı. Kitchen ve BRAVA, bu rehberlerde yer aldıktan sonra her akşam sırf bu nedenle gelen misafir sayısında artış oldu. Rezervasyon taleplerindeki yükseliş bunu doğrudan gösteriyor. Bu da global tanınırlığımızı artıran önemli bir katkı sağlıyor.

Peki ya tedarik zinciri? Bodrum gibi lokasyonlarda lojistik her zaman zordur.

Majör bir kriz yaşadık diyemem. Ama zamanlama çok önemli. Uzaklıktan ve maliyetlerden ötürü dikkatli olmanız gerekiyor. En büyük sıkıntımız bu noktada maliyet artışları. Bu, tüm sektör için geçerli. Ancak biz burada da farklı bir denge kurmaya çalıştık.

Nasıl bir denge kuruyorsunuz?
Tedarikte yaşanan sıkıntılar aslında hepimizin gündeminde ama biz çözüm ararken sadece maliyeti değil, kalite ve sürdürülebilirliği birlikte değerlendiriyoruz. Yerel üreticilerle doğrudan çalışmaya özen gösteriyoruz. Özellikle Kitchen gibi restoranlarımızda ürün tazeliği, menüdeki malzeme döngüsü ve sezonsal denge çok önemli.

Wellness tarafında da bu sezon yeni uygulamalar başlattınız. Bu alan nasıl şekilleniyor?

The Bodrum EDITION’da bu sezon 2.000 m²’lik bir alana yayılan SPA, artık klasik anlayışın ötesinde bir yaşam sanatı sunuyor. Rene Longevity Lounge ile birlikte bilimsel ve kişiye özel protokoller geliştiriyoruz. Ayrıca geleneksel Türk hamamı, Himalaya tuzu terapileri, sekiz özel bakım odası gibi detaylarla zihinsel ve fiziksel bütünlük sağlamaya odaklandık. Urban Active ile devam eden iş birliğimiz, BXR London gibi global isimlerle gerçekleştirdiğimiz programlar da bu alandaki farkı güçlendiriyor.

Son olarak, Bodrum’da bu kadar zorlu bir pazarda geleceğe nasıl bakıyorsunuz?

Lüks artık anlamla ölçülüyor. Fiyatlar değil, deneyim konuşuyor. Biz de bu anlayışla sezona girdik. Kârlılığı biraz feda ettik ama sürdürülebilir bir sadakat kazanıyoruz. The Bodrum EDITION olarak, sadece iyi hizmet değil; hafızada kalacak bir yolculuk sunmaya çalışıyoruz. Ve bu yolculuk ne kadar sade olursa, o kadar etkili oluyor.

BENZER MAKALELER

SON MAKALELER

Loading...