Biopipe ile dünyaya açılan hayal

0
192

Dünyada atık suların yüzde 90’ı arıtılmadan yeniden doğaya veriliyor. Devletler bir servet harcayarak kanalizasyon boruları yapıyor, bunların birleştiği yere devasa tesisler kurarak büyük yatırımlar gerçekleştiriyorlar. Bu tesisleri işletmek içinse bir servet daha harcanıyor. Buralarda arıtılan su denizlere, boğazlara, akarsulara, göllere veriliyor ve yeniden kullanılmıyor. İşte Biopipe’ın ilk çıkış fikri tam da buradan doğuyor.

20’li yaşlarındaki iki girişimci tarafından kurulan ve biyolojik borulardan atık su arıtan bir sistem yaratan Biopipe, bugün Mitsubishi’nin büyük hissedarı olduğu BAE’li Metito ile Afrika ve Asya’ya yayılmayı hedefliyor.
Biopipe teknolojisinin mucidi Enes Kutluca, daha üniversite yıllarında, onca maliyete girilerek arıtılan suyun neden bir daha kullanılamadığını düşünmeye başlıyor ve sürdürülebilir, herkesin cebine uygun, iyi bir teknolojiye sahip, dezavantajları az olan bir arıtma sisteminin bulunmadığını fark ediyor.

Bahçeşehir Üniversitesi Çevre Mühendisliği mezunu olan Kutluca, okul yıllarında şekillenen sürdürülebilir proje fikrinden bahsettiğinde, ilk zamanlar “Bugüne kadar kimse denememiş, uğraştığına değmez, derslere gir daha iyi” gibi tepkiler alıyor. Ancak hocası Yrd. Doç. Dr. Hatice Eser Ökten’in bu fikre inanmasıyla evinin garajında deneme çalışmalarına başlanıyor. İlk olarak çok basit bir sistem ile yola çıkan Kutluca, “Bir pompamız vardı, çok gürültülü çalışıyordu. Koku oluyordu. Baktım ki bu durum hocama ıstırap olmaya başlıyor, komşularımdan izin alarak sistemi bizim apartmanın garajına taşıdım” diyor.

Bir dönem nalbura dahi borçlanıyor Kutluca ve daha düzgün borular ile bir sistem tasarlıyor. O dönem kurulumda henüz hiçbir otomasyon sistemi bulunmadığından pompaları tek tek fişine takıp çıkararak sistemi çalıştırıyor, dolayısıyla sürekli sistemin başında durması gerekiyor. Kutluca, “Ar-Ge süreci boyunca sabaha karşı saat 5’te kalkıp aşağıya inip sistemi kontrol ederek bir iki yıl geçti” diyor. Böyle bir şeyin daha önce denenmemiş olması ve yararlanabilecek bir kaynağın bulunmaması üzerine Kutluca, tamamen deneme yanılma ile sistemin literatürünü kendisi oluşturuyor.

Kutluca’nın haftalık olarak katıldığı bir organizasyon sırasında tanıştığı, Biopipe’ın diğer ortağı Enver Mısırlı ise ekonomi ve işletme bölümü mezunu. Mısırlı, her ne kadar farklı bir fakülteden mezun olsa da projeyle birlikte konu hakkında en az bir çevre mühendisi kadar bilgiye sahip olduğunu belirtiyor. Kutluca ile tanıştıktan kısa süre sonra ortaklık kararı alan Mısırlı, “Aslında ortaklık zor bir iş. Ama biz başından beri her alanda mükemmel bir ikiliydik. Açıkçası bu kadar ciddi bir kararı bu kadar kısa zamanda nasıl aldık, gerçekten ben de bilmiyorum” diyor.

Ortaklık kararından sonra şirketle ilgili isim arayışlarına başlayan ikili Biopipe’ta karar kılıyor. Ekip, onlarca yatırım görüşmesi sonucunda 2013 yılında Türk asıllı İsviçreli bir melek yatırımcıdan yatırım alarak İstanbul’da Biopipe TR Çevre Teknolojileri A.Ş.’yi ve Zürih’te Biopipe Global AG’yi kuruyor. Mısırlı, günümüzde iyi bir melek yatırımcı bulmanın pek kolay olmadığına değinerek “Süreç içerisinde yönetim kuruluna girmek isteyen de oldu, şirketin bütün önemli kararlarının kendi onayından geçmesini isteyen de. Belki genç olmamızın Türkiye’deki dezavantajı, asla bizim verdiğimiz kararlara güvenmiyorlardı. Bence başarılı bir melek yatırımcıyı diğerlerinden ayıran en önemli özellik, girişimciye güven duyması” diyor. Biopipe’ta şu ana kadar yatırımcıların enjekte ettiği yatırımlar ve aldıkları TÜBİTAK ve KOSGEB destekleri ile 1,5 milyon dolara yakın bir yatırım söz konusu.
İlk günden itibaren global bir şeyler yapmak isteyen ekip, lider akıllı su yönetimi çözümleri üreten, yaklaşık 10 bin çalışanı ve 2 bin 500 mühendisi bulunan, Asya ve Afrika’da birçok ülkede operasyonu olan BAE merkezli Metito firması ile Dubai’de katıldıkları bir fuarda tanışıyor. Fuarda iş geliştirme ekibinin birtakım bağlantı kurma çalışmaları sayesinde Mitsubishi’nin büyük hissedarı olduğu Metito ile kısa sayılabilecek bir görüşme gerçekleşiyor ve sistem ilk bakışta Metito’yu kendine aşık ediyor. Daha sonraları ikinci, üçüncü görüşmeler talep ediliyor. Onlarca seyahat, yüzlerce toplantı ile bir yıllık bir zaman sonucunda Ocak 2016’da teknoloji lisanslama ve ortak girişim anlaşması imzalanıyor. Biopipe bu anlaşma ile Asya ve Afrika’da üç yıl içinde satış hacmini artırmayı öngörüyor.

Üst düzey arıtım yaparak suyun ikincil kullanımlar için tekrar kazanılmasını sağlayan Biopipe, arıtılan suyun bahçe sulaması, araba yıkama ve sifon gibi alanlarda kullanılmasını sağlıyor. Şirket her evin bir gün kendi atık suyunu arıtabilecek seviyeye gelmesini hedefliyor. Modüler bir sisteme sahip olan ve lego mantığıyla kurulan Biopipe, büyük yerlerde dahi uygulanabiliyor.

Biopipe’ın önemli avantajlarından biri hiç çamur üretmiyor olması. Bu sayede çamuru çekmek için tankerlere de ihtiyaç kalmıyor ve ekonomik avantaj sağlanıyor. Sistem kimyasal şoklardan etkilenmiyor. Kutluca, “Sisteme bir anda deterjanlı su geldi ve sistem çalışmadı, bakteri öldü gibi şeyler bizde olmuyor” diyor.
Biopipe ile yurtdışında ilk çalışma Umman’da gerçekleşiyor. Mısırlı, “Çölün ortasında, altyapının olmadığı, atık suyun büyük sorun olduğu, su kaynağının çok kısıtlı olduğu bir yerden bahsediyoruz. Biopipe tam ihtiyacı karşılayabilecek bir sistem olarak orada yer aldı” diyor. Dubai’de ve Kıbrıs’ta da gerçekleştirilmiş çok sayıda proje bulunuyor.

Biopipe’ın sistem kurulumu ise oldukça kolay. Ekip sadece gelip binanın uygun rögarını bularak oraya kendi pompalarını koyuyor ve su arıtılmaya başlıyor. Her ne kadar maliyet kişi sayısına göre değişse de en küçük sistemin fiyatı 3 bin 500 – 4 bin dolar aralığında değişiyor. Bakım konusunda Kutluca, “Sistemi biz takip ediyoruz. İnternet sitesinden, cep telefonundan bizim buradaki kontrol sistemimizden sizin sisteminizi de, Umman’daki sistemi de görüp takip edebiliyoruz. Hatta müdahale dahi edebiliyoruz. Atık su arıtımında sistemlerin tek bir merkezden takip edilebildiği tek örneğiz şu anda” diyor.

Biopipe gibi sürdürülebilir sistemlerin destek görerek geliştirilmesi dünya ve çevre adına olumlu bir gelişme ortamı yaratacak. Şirketin önümüzdeki beş yıllık hedefleri arasında ise öncelikli olarak satış hacmini artırabilmek yer alıyor.

Biopipe’a dair en olumlu yönlerden biri de henüz yirmilerinde olan genç girişimcilerin dünya ölçeğinde başarıya aday bir işe imza atmış olması. Girişimci adaylarına tavsiyelerini sorduğumuzda Enver Mısırlı şunları söylüyor: “Belki çok klasik olacak ama hiçbir şekilde yılmamaları gerekiyor. Bazen biz de bu iş olmayacak mı dediğimiz noktalara geldik. Türkiye’deki toplumsal sosyoloji bir girişimcinin yetişmesi için ve başarılı olması için hiç müsait değil. Olumsuzluklardan minimum düzeyde etkilenmeleri gerekiyor.” Enes Kutluca da genç girişimcilere hayallerinin peşinden gitmelerini tavsiye ediyor ve şöyle devam ediyor: “Çünkü bir girişim hikayesi her zaman bir hayal ile başlıyor. Elle tutulur bir şey yokken bir hayal kuruyor ve buna başkalarını da inandırmaya başlıyor insan. Bir de Türkiye’de çok güzel destekler var. Bir projeleri, fikirleri varsa bunu TÜBİTAK’a KOSGEB’e ve ilgili kurumlara sunarak çok güzel destekler alarak bir başlangıç yapabilirler.”
 
MİLENYUM KUŞAĞINDAN “İŞ” MANZARALARI
E. Kutluca: Evin altında garajda çalışırken tabii atık su ile bol bol haşır neşir olmak durumunda kaldım. Bir gün yeni bir pompa aldım. Onu koydum atık su deposunun içine. Ama herhalde contasını çok sıkmamışım. Pompayı çalıştırdığım gibi bütün su olduğu gibi başımdan aşağıya döküldü. Apartmandan içeriye girip kapıya geldiğim zaman annem şöyle bir baktı; “Oğlum, dedi bu kıyafetleri çamaşır makinesine dahi sokmam. Olduğu gibi git çöpe at, ne yapıyorsan yap ancak o şekilde eve girebilirsin” dedi. Ben de öyle eve girebildim.

E. Mısırlı: Ben ve Enes beraber Sri Lanka’yı keşfetmek istiyorduk. Ama tabii girişimci olduğumuz için kendi hayatımızla işimizi ayırmak çok kolay olmuyor. O dönemde Metito ile çok erken bir süreçteyiz. Dubai aktarmalı uçak bileti aldık. Amacımız giderken toplantı yapıp, bir taşla iki kuş vurmaktı. Tabii karşı tarafın hiçbir şeyden haberi yok, tamamen iş seyahati için orada olduğumuzu düşünüyorlar. Sonra Sri Lanka’ya uçtuk. Ama Dubai’de geçirdiğimiz iki gün içerisinde görüşmelerimizi tamamlayamamıştık. Dönerken de toplantı organize etme ihtiyacı doğdu. Ama bir şeyi gözden kaçırmıştık. Sri Lanka’dan döndüğümüzde ikimiz de inanılmaz yanmıştık, kıpkırmızıydık. Ekvator çizgisine çok yakın bir ülkeden bahsediyoruz. Toplantıya girdiğimizdeki kurumsal bir firma, avukatlar, finans uzmanları bizi bekliyordu ve bir kahkaha patladı. Biz de açıklama yapmak zorunda kaldık; “Aslında biz Sri Lanka’ya tatile gidiyorduk, sizi araya sıkıştırdık” dedik.