Belirsizlikler ve Fırsatlar

0
1024

Dünyadaki dina- mikler Türkiye için olumlu fak- törlere evrilirken, 2024’te yurtiçin- deki beklentiler pozitif olarak değerlendiriliyor. Uzman ekonomistlere göre resesyon teğet geçilebilir ancak büyüme 2024 ve 2025’te orta- lamanın altında kalacak. Sermaye piyasalarında makro ve mikro dinamikler ara- sında mücadele devam ediyor… – ERSAN TAYLAN

ALLIANZ TRADE Küresel Ekonomik Görünüm Raporu’na göre; resesyon büyük ölçüde önlendi. Uzmanlar, 2024 yılı başında küresel ekonomik faaliyetlerdeki yavaşlamanın dip noktasını görmeyi ve ardından 2024-2025 döneminde büyümenin trendin altında kalarak devam etmesini bekliyor. Tüketici talebi, olumsuz servet etkileri ve artan ihtiyati tasarruflar nedeniyle zayıf kalırken, imalat sektöründe devam eden stok eritme süreci ne- deniyle küresel ticaret son iki yılın en düşük seviyesine geriledi. 2023 yılında yüzde 0.6 küçülen küresel ticaretin 2024’te yüzde 3.3 gibi sınırlı bir büyümeyle resesyondan çıkacağı raporda verilen bilgiler arasında yer alıyor. Rapora, genel olarak bakıldığında ABD’de 2024 yılında GSYİH’nin yüzde 1.1 artmasının beklendiğine bunun da ABD için 2009 yılından bu yana kaydedilen en düşük büyüme olacağına dikkat çeki- liyor. 2025’te ise ABD’deki büyüme biraz daha hızlanarak yüzde 1.7’ye çıkacak. Almanya ve Fransa’nın GSYİH büyüme oranlarının da 2024 yılında sadece yüzde 0.7 olması bekleniyor. 2025’te ise her iki ülke için büyüme hızının yüzde 1.6’ya çıkacak olması raporda yer verilen bek- lentiler arasında. Çin›de de büyümenin yavaşladığı, 2024 yılında yüzde 4.7’ye gerileyecek büyümenin 2025 yılında yüzde 4.2’ye ineceği tahmini de rapor kapsamındaki bilgiler arasında. Raporda dikkat çekilen bilgiler arasında, enflasyon büyük ölçüde kontrol altına alınmış olsa da faizlerdeki düşüşün yavaş ve kademeli olacağı bulunuyor. Küresel enf- lasyonun 2024 yılında 2023 seviyesinden -2 puan düşerek yüzde 4.3’e gerilemesi ve 2025 yılında ise yüzde 3’ün üzerinde kalması rapordaki beklentiler arasında…

Bu ve benzeri konularda merak edilen soruları uzman ekonomistler ve iş dünyasının temsilcilerine yönelttik. Prof. Dr. Emre Alkin, Tekfen Holding Grup Şirketleri Başkanı Hakan Göral, Prof. Dr. Erhan Aslanoğlu, İş Portföy Genel Müdürü Burak Sezercan, Keiretsu Forum Türkiye Genel Müdürü Duygu Eren ve QNB Finansbank Genel Müdürü Ömür Tan Türkiye ve dünya ekonomileri hakkında önemli tespitlerde bulundular. İşte ayrıntılar…

Bu sözlerimden mevcut ekonomi yönetiminin her şeyi doğru yaptığı izlenimi uyanmasın. Şu ana kadar kendisinden beklenenin pek azını icra eden ekonomi yönetimi kapı kapı gezerek lobi yapmayı önceliğe almış gözüküyor.

Tarihi bir dönüşümün yaşandığı dünyada mevcut durumu ve 2024’e dair beklentilerle değerlendirir misiniz?

Erhan Aslanoğlu: Pandemi ve Rusya-Ukrayna Savaşı ile hızla yükselen ve 2022 yılının ilk yarısında zirvelere çıkan küresel enflasyon Merkez Bankalarının ciddi sıkılaşma adımlarını da beraberinde getirdi. Bu çerçevede yükselen faizlerle, başta hisse senetleri olmak üzere emtialar, kripto paralar, altın gibi varlıkların değer kaybettiği bir 2022 yılı yaşadık. 2023 yılının ilk altı ayında da bu eğilim devam etti. Bunun yanında, yükselen faizler küresel ekonominin büyüme hızını yüzde 2-2.5 arasına geriletti. Önceki sıkılaşma dönemlerinden farklı olarak, Almanya gibi istisna ekonomiler dışında resesyon yaşanmadan sıkı para politikasının hedeflerine yaklaştığı bir yılı geride bıraktık.

2024’e finansal piyasaların tabiriyle, büyüme anlamında yumuşak iniş gerçekleştiren bir küresel ekonomi ile beklenenden güçlü seyreden dezenflasyon ile başlıyoruz. Yaklaşık 25 yıldır yüzde sıfır ile iki arasında enflasyon seyri gören gelişmiş ekonomiler, 2022’de yüzde 10’lar civa- rında bir enflasyonla karşılaştı. Pandemi ve savaş gibi arz yönlü şoklar enflasyonu tetikledi. Bu şokların etkisi azaldıkça ve Merkez Bankaları doğru duruş sergiledikçe enflasyon hızla inişe geçti. Beklenenden hızlı gerileyen enflasyonun arkasındaki önemli nedenlerden birisi yaşanan teknolojik gelişmeler ve buna bağlı olarak birim maliyetleri düşüren verimlilik artışlardır. Robotlar, yapay zekalar, e ticaret gibi gelişmeler birim maliyetleri düşürerek enflasyonu gerileten en önemli unsurlar oldular. 2024 yılının ilk altı ayında küresel ekonominin büyüme anla- mında yatay seyredeceğini fakat ikinci yarı yılda gelecek faiz indirimle- rinin büyümede tekrar yukarı yönlü hareketler yaratacağını ve küresel büyüme oranının yüzde 3’lere doğru yöneleceğini tahmin ediyoruz. Bu beklentinin arkasındaki en önemli varsayımlardan birisi Gazze’de yaşa- nanların yayılmayacağı ya da şu anda tahmin edemediğimiz siyah kuğu niteliğinde arz yönlü şokların ortaya çıkmamasıdır. Tahminlerimizi yüzde yetmişlik bir baz senaryo çerçevesinde düşünmekte fayda var. Yine bu varsayımlar altında enflasyonun gelişmiş ülkelerde yüzdeki yüzde iki hedefine iyice yaklaşacağını hatta bazılarında deflasyon riski bile doğuracağını dikkate almamız gerekiyor. Küresel ekonomi, arz yönlü şoklar olmadıkça, düşük enflasyonlu ve rekabetin yüksek olduğu bir süreçte kalmaya devam edecek. 2024’ün ağırlıklı gündem maddele- rinden birisini iklim krizi ve bunun getirmekte olduğu üretim biçimi ve tüketim davranışlarındaki değişimin çok daha hızlanmakta olduğunu görmek olacak. Bu durumun farkında olan ve hazırlıklarını yapan ülke- ler, sektörler ve firmalar rekabette daha fazla ön plana çıkacaklar.

2024’ün en önemli ekonomik beklentilerinden bir diğeri merkez bankalarının faiz indirimlerine ne zaman başlayacakları ve ne boyutta bir indirim yapacakları olacak. Faiz indirim beklentileri, son haftalarda gördüğümüz gibi 2024 yılında da varlık fiyatlarını olumlu yönde etkile- meye devam edecek görünüyor.

İş dünyasına, şirket yöneticilerine neler önerirsiniz?

Emre Alkin: Her şeyden önce ne tedarik ne de satışta hiç bir firmaya yüzde 30’dan daha fazla bağımlı olmamak gerekiyor. Eğer bir iş durması yaşanırsa, akıl- larına gelecek ilk cümle şu olmalı: “Koşan atı tımar edemezsiniz…” Yani işler yoğunken ve yolunda gittiği düşünülürken kimse dönüp ters giden işlere bakmaz. Bu arada sattığınız malın özelliği sebebiyle talep artışı yaşanırsa, bunun konjonktürel olduğunu unutmayın ve talep istikrarlı hale gelmeden kapasite artırımına gitmeyin. Firmayı batırırsınız…

Uçtan uca finansman ikinci bakılması gereken meseledir. Finansçı ile muhasebeci aynı kişi değildir. Muhasebeci geçmişi finansçı geleceği araştırır. Giderek artan finansman ma- liyetlerinin önümüzdeki dönemde iyileşmesini beklemiyorum. Firmaların giderleri arasında çoğu zaman ihtiyaçlara değil patron ve üst düzey yöneticilerin ihtiraslarına hitap eden harcamalar bulunur. Bunlara dikkat edelim. Diğer taraftan firmaların da borç yükü yüksek. Fizibilitesi doğru yapılmamış işler için yapılan borçlanmalar firmaların beyaz bayrak çekme- sine yol açar. Bu durumdan kurtulmak için devletlerin yaptığı gibi öncelikle, faiz ödemeleri hariç gelir-gider dengesinde cironun en az yüzde 20 ‘si kadar fazla vermeniz gerekir. Yani faiz ödemelerini hesaba katmadan gelirlerden giderleri çıkardığınızda cironun yüzde 20 ‘si kadar para kalmalı. Enflasyon ve faizler düşük iken bu oran yüzde 5 idi, şimdiki şartlarda yüzde 20’yi tutturmak gerekiyor. “Nasıl yapa- cağız?” diye soranları duyar gibiyim. İhtiraslara değil ihtiyaçlara uygun davranmak gerekiyor öncelikle.

Bir arkadaş ya da tanıdığınızın işini kurtar- ması için borç para vermeye kalkmayın, geri alamazsınız. Eğer söz konusu firmayı ondan daha iyi yöneteceğinize inanıyorsanız borç para vermeden düzgün şartlarla devir alın, işin doğrusunu yaparak hem firmayı hem de katma değeri kurtarın. Unutmayın ki birçok kişi böyle zamanlarda işlerini büyütür. Hızlı büyüme zamanlarında böyle fırsatlar yaşanmaz.

Tüketim talebi artacak mı?

Erhan Aslanoğlu: Türkiye ekonomisi açısından baktığımızda, enflasyonla mücadele çerçevesin- de yükselen faizler ve değişmeye aday enflasyon beklentileri ile iç talepte gerilemeler izleyeceğiz. Büyüme açısından dış talebin, özellikle ihracat ve turizmin performansı önemli bir belirleyen olacak. Yaşadığımız yüksek enflasyon nedeniyle ülkemizin oldukça pahalı hale gelmesi ve döviz kurlarınki seviyelerin enflasyona göre değerli kalması birçok sektörün rekabet gücünü zorlu- yor. Bu çerçevede firmaların maliyetlerini aşağı çekecek başta ücretlerden alınan vergiler olmak üzere destek ve sübvansiyonların verilmesi, enerji maliyetlerinin düşürülmesi ve döviz kurlarının rekabetçi seviyede oluşması önemli ihtiyaçlar olarak karşımıza çıkıyor. Mevcut politikaların devam etmesi durumunda gerek faizlerde yükselme, gerek ücretlerin bir kerelik artışı iç talebi önemli oranda bastırmaya aday görünüyor. İç talep bastırılabilirse döviz kurlarının enflasyona olan geçişkenliğini azaltması, ücret-kur-enflas- yon sarmalından çıkılması kısmen mümkün olabilir. Burada önemli olan bir konu, iç talebi bastırma konusunda sadece ücretli çalışanlara değil toplumun tüm kesimlerine maliyeti eşit olarak dağıtacak politi- kalara da özen gösterilmesi olacak. İstikrar açısından bu durum çok önemli görünüyor. 2024 yılının ilk dokuz ayı bu çerçevede geçilebilirse, son çeyrekte faiz indirimleri, 2025’e ilişkin büyüme ve istikrar beklen- tilerini arttırabilir. Bu tahminlerimizde, içeride yerel seçimler sonrası siyasi ve jeopolitik olarak yeni risklerin ortaya çıkmayacağı, enflasyonla mücadele programı çerçevesinden çıkılmayacağı varsayımını yapıyoruz. Tersi durumda, makro dengeler ve beklentiler önemli oranda negatif yönde değişme potansiyeli taşır.

Küresel ekonomik beklentileri baz alarak 2024 yılı öngörülerinizi bizimle paylaşır mısınız?

Ömür Tan: Küresel ekonomide son yıllardaki en dikkat çekici sorun enflasyon olarak göze çarpıyor. Merkez bankaları özellikle pandemi dönemindeki parasal genişleme politikalarından sonra artan iç taleple birlikte yükselen enflasyona faiz artırımı politikaları ile karşılık vermiş- ti. Şu an hem Avrupa Merkez Bankası (ECB) hem de Amerikan Merkez Bankası (FED) olası şoklar haricinde faiz artırım süreçlerini tamamla- mış görünüyor. Artan faizlerle birlikte küresel ekonomide 2024 yılında büyümenin yavaşlaması öngörülüyor. Bu sebeple de gelecek sene dünyadaki büyük ekonomilerde büyümenin kısmen yavaşlayacağını söyleyebiliriz. Ayrıca, 2024 yılında enflasyonun kontrol altına alınması ile birlikte büyük merkez bankalarının faiz indirimlerine yavaş yavaş başlaması da bekleniyor. Halihazırdaki ekonomik görünüm ile küresel ekonominin gelecek sene yüzde2,5 ile yüzde 3,0 arasında büyüyebile- ceğini tahmin edebiliriz. Gelişmiş ülkelerde büyüme yüzde1 – yüzde 2 bandında gelişmekte olan ülkelerde ise yüzde 3 – yüzde 4 bandın- da gerçekleşebilir. Analistlere göre de hem ABD’nin hem de Çin’in büyümesi gelecek sene yavaşlayacak. Enflasyonla mücadelede istenilen yol kat edildikten sonra düşüşe geçecek faizlerle birlikte büyümede ivme yeniden yakalanabilir. Bu tahminlerde son yıllarda ortaya çıkan ve enflasyonist etkiler yaratabilen jeopolitik riskler yer almıyor. Bu tip risklerin devam etmesi ya da artması ekonomik büyüme üzerinde olumsuz etki yaratabilir.

Ülkemizde 2024 yılı beklentileri nasıl değerlendiriyorsunuz?

Ömür Tan: Yeni ekonomi yönetimi ile birlikte uygulanan ekonomik politikalardaki değişim Türkiye açısından daha olumlu ve öngörüle- bilir bir döneme girmemizi sağladı. Son dönemde kademeli faiz artışı süreciyle birlikte getirilen ek makro ihtiyati tedbirler ve bankacılık sektöründe uygulanan regülasyonlardaki sadeleşme adımları ile hem yurtiçinde hem de yurtdışında ekonomik görünüme dair beklentilerde iyileşme görülmeye başlandı. Başta kredi derecelendirme kuruluşları olmak üzere birçok yabancı otoriteye göre de Türkiye ekonomisinde görünüm daha olumlu hale geldi. 2024 yılı Türkiye ekonomisi açısın- dan enflasyonun gerilemeye başladığı, liranın daha tercih edildiği, cari açığın azaldığı ve sermaye akımlarının yeniden başladığı bir yıl olabilir.

Türkiye ekonomisinde enflasyonla mücadele en önemli gündem maddelerinden bir tanesi. Gelecek yılın ikinci yarısında iç talebin de yavaşlamasıyla enflasyonda gerilemenin başlaması bekleniyor. Bu sebeple 2024 yılında enflasyonun son 2 yıldan daha düşük olacağını ve TL’nin reel olarak güçlenebileceğini tahmin edebiliriz. Ayrıca enflasyon beklentilerindeki iyileşme ile birlikte gelecek yılın ikinci yarısında para politikasında sınırlı ve kademeli olarak gevşeme ya da faiz indirimi politikalarına geçebiliriz.

Türkiye ekonomisinde, 2024’e dair beklentileriniz, öngörüleriniz nelerdir?

Hakan Göral: Türkiye, 2023 yılı Mayıs ayındaki Cumhurbaşkanlığı ve TBMM seçimlerinden sonra, ana hedefi Enflasyonu Düşürmek olan bir İstikrar Programı uygulamaya başlamıştır. Bu program kapsamında, hem üretimdeki büyümenin ötesinde ve neredeyse kontrolsüz şekilde büyüyen iç talebi (özellikle de tüketim talebini) makul seviyelere çekmek, hem de fiyatlar üzerinde maliyet baskısı yaratan faktörleri (başta döviz kurlarındaki hızlı artış olmak üzere) kontrol altına almak ile ilgili önlemler devreye sokulmuştur. Bu önlemler çerçevesinde, hem Para Politikası Araçları (faizlerde yükseliş ve parasal sıkılaş- ma), hem de Maliye Politikası Araçları (vergi artışları) etkin olarak kullanılmaktadır. Bu süreci en sorunsuz şekilde atlatabilmek amacıyla, yurtdışından yabancı sermaye girişi sağlayabilmeye yönelik çabalar da yoğun şekilde yürütülmektedir.

Böyle bir makro çerçevede ve mevcut ekono- mi politikasının aynı prensiplerle devam edeceği varsayımıyla, 2024 yılında ekonominin büyüme ivmesinde bir gerileme olması beklenebilir. Özellikle büyümenin özel tüketim bileşeninde bir durulma olması söz konusu olacaktır. Ayrıca, devletin tüketim harcamalarının da yavaşlaması beklenir ancak 2024 ilkbaharında yapılacak yerel seçimler nedeniyle bu kalemdeki seyri ön- görmek daha zordur. Öte yandan faizlerin ciddi şekilde yükseldiği bir ortamda, yatırım harca- malarını canlı tutmak da kolay olmayacaktır. Bu genel resim içinde büyümeyi desteklemesi bek- lenen (ve hatta arzu edilen) ana kalem mal ve hizmet ihracatındaki artış olmalıdır. Ancak yine peşpeşe seçim ortamları içinde bulunulmasının da etkisiyle asgari ücrete yapılan normalden sık ve yüksek oranlı artışlar, mal ihracatı üzerinde döviz cinsinden bir maliyet dezavantajı ortaya çıkarabilir ve bu durum ihracat büyümesi açısın- dan sınırlayıcı bir faktör olabilir. Bu nedenle, 2024 yılında turizm ve yurtdışı müteahhitlik ge- lirlerini artırabilmek Türk ekonomisi açısından kritik bir öneme sahip olacaktır.

Tüm bunlara ek olarak, önce Rusya- Ukrayna, sonra da Ortadoğu’da ortaya çıkan politik gerilim ve savaş ortamının tüm ekono- mik gelişmeler üzerinde dışsal riskler yarattığını ifade etmek gerekir.

2024 küresel ekonomik beklentiler hakkında neler düşünüyorsunuz?

Hakan Göral: Dünya ekonomisi açısından son dönemde ana tema, 2020 yılında ortaya çıkan Covid pandemisi sonrasında ekonomi- lerde muhtemel bir “ikinci büyük depresyonu” önlemek için başvurulan parasal genişlemenin, daha sonrasında yol açtığı yüksek enflasyon problemini çözmek olmuştur. Bu amaca yö- nelik olarak başta FED olmak üzere, gelişmiş ülkelerin merkez bankaları ard arda ve ciddi oranlarda faiz artışları yapmıştır. Ancak bu sefer de küresel bir resesyon endişesi gündeme gelmiş ve nitekim son dönemde küresel büyü- me hızlarında yavaşlama ortaya çıkmıştır.

2024 yılına ilişkin görünüm ise dünyada enflasyonun kademeli olarak kontrol altına alın- makta olduğu ve yeni yılda faiz artış döneminin sonuna gelineceği yönündedir. Bu çerçevede em- tia fiyatlarına ilişkin olarak beklentiler 2024’te de ağırlıklı olarak düşüşe işaret etmektedir.

Enflasyonun ana sorun olmaktan çıkmasıyla birlikte, önümüzdeki yılın başında değilse bile en azından ikinci yarısında, ekonomik büyüme- lerde tekrar canlanma dönemine girilebileceği beklenebilir. Buna bağlı olarak dünya ticaret hacminin de yeni yılda daha canlı olması.

Teknoloji tabanlı girişimler, startup’lar özetle girişimcilik ekosistemindeki beklentileri nasıl yorumluyorsunuz?
Duygu Eren:
Tüm dünyada yaşanan belirsizlikler bir startup yatırım- cısı için yüksek kazanç anlamına gelir. Belirsizliklerden bizim orta- mımız çok etkilenir ama bunu pozitif değerlendirmek gerekir. Çünkü bir startup yatırımcısı, o an yatırım yaptığı girişimin ilerleyen zamanlarda eğer doğru bir sektördeyse büyüyeceğinin farkında olan kişidir. Avrupa’da, Ortadoğu’da savaşlarvar, bankacılık krizleri var, depremler, ekonomik sıkıntılar, seçimler derken 6 ay geçti. Globalde ve Türkiye’de ayrı ayrı değerlendirmek lazım. Türkiye’de 200’den fazla GSYF kuruldu. Bunların işlevsel olması gerekiyor. Bu çok sevindirici bir durum ve 2023’ün artılarından bir tanesi. Ancak Türkiye’de exit sayısı az. Arzu edilen rakamlara gelemedik. 2023 yılında bazı küçülmeler yaşadık ama 2024’ten umutluyuz. 2023 yılında Keiretsu Forum Türkiye olarak 12 yatırım gerçekleştir- dik, sene sonuna kadar da tahmini 12 yatırımla 2023’ü tamamlayacağız. En çok yatırımı da Keiretsu Forum Türkiye olarak biz yapmış olu- yoruz. 1 milyar dolarlık bir çözümü çözebilme- niz için, 1 milyar dolarlık bir çözümle gelmeniz gerekiyor. Bu bakımdan 2024 bizim için çok çok daha iyi bir yıl olacak.

2024 yılında tarım, yapay zeka, siber güvenlik ve lojistik girişimleri daha fazla dikkat çeke- cek. Exit’ların artıp yatırımların çoğalacağı bir 2024 yılı olacak. 2024 ilk çeyreğinde bunları hep birlikte göreceğiz, hatta Türkiye’den bir kaç unicorn çıkacağını da öngörüyorum. Çünkü Türkiye bir fintech cenneti. 2024’te de çok başa- rılı girişimciler çıkaracağımıza inancımız tam.

Türkiye start-up ekosisteminin büyüme potansiyelini nasıl görüyorsunuz?
Duygu Eren: Startup’lar artık tüm dünyada ekonominin parlayan yıldızları. Türkiye’de de startup’lar son iki yılda rekor büyüme gösterdi- ler. Türkiye’den tam altı unicorn ve iki decacorn çıktı. 2023 yılı Türk girişimcilik ekosistemi için yapılan ciddi altyapı yatırımlarının meyvelerinin aranacağı bir yıl oldu. Çok fazla sayıda fon, tek- nopark, hızlandırma programı kuruldu. Bütün bu altyapı organizasyonlarının amacı girişim- cilerin kurulma ve büyümelerine destek olmak. Türkiye’de teknoloji girişimcisi olmanın çok avantajlı olduğu bir döneme giriyoruz. Oyun, fintek, siber güvenlik, mobilite, Web 3 en sıcak dikeyler olacak. Tohum yatırım almak için en iyi zaman. Oyun sektörü dünyada Türkiye’nin ciddi bir ağırlığı olan bir sektör. Ben yeni unicorn’la- rın öncelikli olarak oyun veya fintek sektö- ründen çıkacağını öngörüyorum. 2024 yılının yatırım ivmesinin aynı kalacağını öngörüyorum.

2024 yılı Türkiye ekonomi ile ilgili beklentileri nasıl yorumluyorsunuz?
Burak Sezercan:
Türkiye’de 2023 yılının orta- sından itibaren ekonomi politikaları yön de- ğiştirdi. Bankacılık sektörünü etkileyen makro ihtiyati tedbirler sadeleştirildi. Kur Korumalı Mevduat sisteminden çıkış başlatıldı. Ayrıca Merkez Bankası da enflasyonda düşüş hedefi doğrultusunda parasal sıkılaştırmayı devreye soktu. Tüm bu gelişmelerin ülke risk algısını düşürdüğünü görüyoruz. 2023 yılı içinde 700 baz puanı aşan CDS aralık ayında 330 baz pu- anın dahi altına indi. TCMB ise politika faizini yüzde 40’ın üzerine çıkardı. Yıllık enflasyonda mayıs ayında zirveyi gördükten sonra yılın 2. yarısında düşüşün mümkün olduğunu değer- lendiriyoruz. Politika faizinde en azından 2024 yılının ilk yarısında mevcut seviyenin koruna- cağını, yılın ikinci yarısında ise faiz indiriminin gündeme gelebileceğini değerlendiriyoruz ve 2024 sene sonu için tahminimiz yüzde 35 seviyesinde. GSYH büyümesinin 2024 yılında hız kaybedeceğini, ekonomide 2023 yılının 3. çeyreğinden itibaren başlayan dengelenmenin de desteği ile cari açığın düşeceğini tahmin edi- yoruz. Bu doğrultuda 2024’te Türkiye piyasala- rına olan ilginin canlanmasını bekliyoruz.

Mevcut koşullar altında yatırımcı eğilimleri, talepleri nasıl değişiyor?
Burak Sezercan:
Artan enflasyon beraberinde yatırımcıları reel getiri arayışına yönlendirdi.

Sermaye piyasası araçlarında artan çeşitlilik yatırım enstrümanı seçme aşamasında profesyonel deneyimden yararlanmak isteyen yatırımcıların yatırım fonlarına yönlenmesi ile sonuçlandı. Yatırım fonu yatırımcısı son üç yılda yüzde 41 artışla 4,3 milyon kişiye ulaştı. Yatırımcı ihtiyacını karşılamak adına farklı türlerde ve çok sayıda yatırım fonu mevcuttur. Para piyasası fonları, hisse senedi fonları, kıymetli maden fonları, serbest fonlar bunlardan bazılarıdır. 2023 yılında öne çıkan fon türle- rine baktığımızda serbest fonları ve kıymetli maden fonlarını görüyo- ruz. 2021’de hayata geçirilen ve bazı fon türlerinde uygulanan yüzde 0 stopaj uygulaması 2023 yılında da devam etti. Ayrıca 15 Nisan 2022’de yayınlanan 7394 sayılı yasa ile unvanında “TL” ibaresi bulunan fonlara kurumlar vergisi istisnası getirildi. Bu düzenleme, sektördeki “TL” ibareli fonlarda gözlenen büyümenin temel destekçisi oldu. Fakat bildiğiniz gibi 15 Temmuz 2023’te Resmî Gazete’de yayınlanan Kanun ile yatırım fonlarında kurumlar için uygulanan vergi rejiminde değişikliğe gidildi ve kurumların bu yeni düzenlemenin yürürlüğe girdiği tarihten sonra iktisap edecekleri tam mükellefiyete tabi diğer yatırım fonu katılma pay- larından istisna kaldırıldı. Bu avantaj kaldırılsa bile kurumların yatırım fonlarına olan ilgisi ve bilgisi arttı. Önümüzdeki dönemde kurumların yatırım fonlarına olan bu ilgisinin kalıcı olmasını bekliyoruz.

Dolar, faiz, borsa, altın, petrol için tahminleriniz nelerdir?

Burak Sezercan: Dolar/TL’nin 2023’ü 30 seviyesinde bitirmesini bek- liyoruz. 2024 sonu için tahminimiz 42 seviyesinde. 2015-2021 dönemi- nin aksine TL’de 2024 yılında belirgin bir reel değer kaybı olmayacağı- nı düşünüyoruz. Genel olarak TL varlıklar için görüşümüz pozitif. İki yıl vadeli TL tahvil faizinin 2024 yılı sonunda yüzde 31 civarına düş- mesini bekliyoruz. 10 yıl vadeli TL cinsi tahvil ise yavaş yavaş yabancı yatırımcı radarına girmeye başlarken bu seyrin devamını öngörüyoruz. Makroekonomik tahminlerimizi oluştururken Brent petrol için küresel piyasalardaki genel beklentileri baz alıyoruz, 2024 için ortalama 84 ABD doları/varil seviyesi ile çalışıyoruz. Altın için 2024 yılında ABD reel faizinin düşmesi beklentimiz doğrultusunda görüşümüz olumlu. Ek olarak, jeopolitik risklerin sürmesi nedeniyle yatırımcıların portföy- lerinde koruma olarak altını bulundurmasını tavsiye ediyoruz.