26-28 Eylül tarihlerinde gerçekleştirilecek 4. Uluslararası Bursa Gastronomi Festivali lansmanı için Bursa’dayız. Program kapsamında şeftali bahçelerinden hanlar bölgesine uzanan bir lezzet rotasını takip ediyoruz. Festivalin içerik ve iletişim çalışmalarını üstlenen Logos iletişim Ajansı Başkanı ve gastronomi yazarı Zeynep Kakınç hem festivalin hazırlık sürecini hem de kentin gastronomi potansiyelini anlattı. – Zeynep Aktaş
“Bursa zaten marka bir şehir ama gastronomi yönü hâlâ keşfedilmeyi bekleyen bir hazine.” diyor Milliyet Gazetesi gastronomi yazarı Zeynep Kakınç. Aynı zamanda 4. Uluslararası Bursa Gastronomi Festivali’nin içerik ve iletişim çalışmalarını üstlenen Kakınç ile festivalin lansman programında bir araya geldik. Yağmur nedeniyle şeftali hasadı yapılamasa da hanlar bölgesindeki duraklardan geleneksel tatlara uzanan bu rotayı, festivalin hazırlanma sürecini, Bursa mutfağının geçmişten bugüne uzanan zenginliğini ve şehrin gastronomi turizmindeki hedeflerini konuştuk.
Zeynep Hanım, lansman programında sabah şeftali bahçesi, öğleden sonra hanlar yer alıyordu. Bu iki durak arasında nasıl bir bağ var?
Aslında bu bağ, Bursa’nın hikâyesinin ta kendisi. Bu şehirde her şey toprakla başlıyor. Bahçede planladığımız hasat, bereketi simgeliyordu. Hanlara geldiğinizde ise yüzyıllardır süren ticaret ve misafirperverlik kültürüyle karşılaşıyorsunuz. Biz bu iki ucu birleştiren bir rota düşündük ki ziyaretçiler, Bursa’yı hem üretim hem tarih açısından bir bütün olarak görebilsin.
Rota bu şekilde planlanınca festivalin hikâyesi nasıl şekilleniyor?
Rota bizim için gelişigüzel bir gezi planı değil. Tarımdan başlayıp hanlarda tamamlanan bir yolculuk bu. Böylece üretimden tüketime, geçmişten bugüne uzanan zinciri gösterebiliyoruz. Her durak, kendi ustasıyla, kendi hikâyesiyle bu zincire bir halka ekliyor.
Hanlar sizin için neden bu kadar önemli?
Hanlar bizim sahnemiz. Koza Han’da közde kahve, Emir Han’da koruk suyu… Bunlar sadece tat değil, hafıza. Ziyaretçi burada hem lezzeti hem tarihi yaşıyor. Bu atmosfer Bursa’ya özgü, başka yerde bulamazsınız. Uluslararası tanıtım için de çok değerli.
Bugünkü lansmanda sizin için en özel an hangisiydi?
Aslında en çok heyecanlandığım an, sabah planladığımız şeftali hasadıydı. Yağmur nedeniyle gerçekleştiremedik ama o hazırlık bile Bursa’nın tarımdan aldığı gücü hissettirdi. Bahçeyi rotanın ilk durağı olarak seçmemizin nedeni de buydu; üretimden başlayan bir hikâyeyi anlatmak istedik.
Lansman programına başlarken nasıl bir hava hakimdi?
Katılımcılar arasında tatlı bir heyecan vardı. Farklı şehirlerden gelen konuklar, Bursa’nın mutfağını yerinde keşfedecek olmanın merakıyla birbirleriyle sohbet ediyordu. Daha ilk anda, herkesin aynı hikâyenin parçası olduğunu hissettik.
Lansman öncesi ekip nasıl çalıştı?
Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey’in vizyonu bu sürece yön verdi. Biz de içerik ve iletişimi bu vizyonla harmanladık. Belediyenin tüm birimleri, şefler, üreticiler ve yaratıcı ekiplerle büyük bir uyum içinde çalıştık. Ortak hedefimiz, Bursa’nın gastronomi mirasını en iyi şekilde anlatan bir deneyim yaratmaktı.
Bu yıl festivalde öne çıkacak lezzetler neler olacak?
Kesinlikle unutulmuş tatlara da yer verdik. Mesela cantık… Pideye benzer ama hamurun kenarları kabarık ve tamamen Bursa’ya özgü. Ya da süt helvası… Hafifliğiyle öğle yemeklerinin vazgeçilmezi ama çoğu kişi bilmez. Bu tatlar bizim için değerli bir miras.
Hanlarda sunum yapmanın sizce nasıl bir artısı var?
Hanlarda ikram edilen her tat, sadece damakta değil, hafızada da iz bırakıyor. Buradaki taş duvarlar, kemerli geçitler, yıllardır değişmeyen esnaf selamları… Bunların hepsi lezzetin sahnesini oluşturuyor.
Lansman akşamındaki menüye de değinelim mi?
Tabii. Şef Atakan Özen, yerel malzemeleri çağdaş tekniklerle yorumladı. Köklerine bağlı ama yenilikçi bir Bursa mutfağı sundu. Böylece misafirler hem geleneksel tatları hem de modern yorumları bir arada deneyimledi.
Bu lansman eylüldeki festival için nasıl bir işlev görüyor?
Bir ön gösterim gibi. Hem ulusal hem uluslararası basına bu rotayı yaşatıyoruz. Burada yaşanan her deneyim, başka şehirlerde ve ülkelerde anlatılacak bir hikâyeye dönüşüyor.
Son olarak, sizce bu rota Bursa’nın gastronomi turizmine nasıl bir katkı sağlar?
Bursa zaten marka bir şehir ama gastronomi yönü hâlâ anlatılmaya muhtaç. Bu rota sayesinde insanlar şehri sadece sanayi ya da tarih üzerinden değil, mutfak zenginliğiyle de tanıyacak. Bu da hem yerel üreticiye hem turizme doğrudan yansıyacak.