Bir yanda ihaleye hazırlanan operatörler, diğer yanda faturayı düşürmeye çalışan kullanıcılar var. 5G bu gerilimi çözecek mi, derinleştirecek mi?
Toplantı salonuna girmeden önceki aklımdaki tek soru şuydu:
“5G geldiğinde sadece internet hızım mı artacak, yoksa faturam da kabaracak mı?”
Vodafone’un Wyndham Grand İstanbul Levent’te düzenlediği basın toplantısı için asansörle dördüncü kata çıkarken bu soruya takılıp kalmıştım.
Lüks lobideki durgun hava, kafamdaki soruyla çelişiyordu: 5G gibi hızlı bir teknoloji gerçekten bu kadar sakin mi anlatılacaktı?
Kapıdan girdiğimde Vodafone’un kırmızı logosu, ekrandaki hareketli grafiklere rağmen ses tonunu hiç yükseltmeyen bir atmosferde beni karşılıyordu. İçeride sınırlı sayıda gazeteci vardı ama konuşulacak şey, sınırlı olmaktan çok uzaktı.

Vodafone Türkiye CEO’su Engin Aksoy konuşmaya başladığında hızdan çok hazırlıktan, teknolojiden çok ekosistemden bahsetti.
5G’ye hazır olduklarını söyledi; 98 ülkede bu deneyimi yaşamış bir şirket olarak Türkiye’ye bu bilgi birikimini getireceklerini anlattı.
Dikkatimi çeken nokta, anlatılanın bir “teknoloji müjdesi” olmaktan çok, bir “altyapı manifestosu”na dönüşmesiydi.
Çünkü konunun asıl kırılma noktası hız değil, erişim.
Aksoy’un cümleleri arasında asıl veriyi şurada buldum: İlk girişleri dahil 400 milyar TL’lik yatırım, 30 bin baz istasyonu, %99,81 kapsama oranı…
Ama tüm bu büyüklüğe rağmen sorum hâlâ yerindeydi: Hızlı interneti ne kadar hızlı ödeyeceğiz?
Veri Akıyor Ama Erişim Eşit mi?
Vodafone’un 5G vizyonunun belki de en çarpıcı kısmı, sadece kendi şebekesini anlatmakla yetinmemesiydi.
Asıl vurgu, altyapı eşitsizliğine yapılan göndermelerdeydi.
Türk Telekom’un sabit altyapı imtiyazının 2050’ye kadar uzatılmasını “kaçırılmış yapısal dönüşüm fırsatı” olarak tanımladı Aksoy.
Bu, teknoloji basını için sıradan bir ifade gibi görünebilir; ama sektörü takip eden biri için bu,
Türkiye’de dijitalleşmenin önündeki en ciddi eşiklerden birinin adıydı.
Altyapı koşullarındaki dengesizlik, yüksek hızlı internetin yaygınlaşmasını sınırlayabilir.
O sırada not defterime şunu yazdım: “Hızlı internet lüks müdür, yoksa temel ihtiyaç mı?”
Aksoy konuşmasında buna yanıt verir gibi oldu.
5G’nin sadece bir teknoloji olmadığını, sağlık, lojistik, eğitim gibi alanlarda toplumsal dönüşümün de taşıyıcısı olduğunu söyledi.
Ama bu dönüşümün eşit ve adil gerçekleşmesi için, fiber altyapıya erişimin herkese açık olması gerektiğini de vurguladı.
O anda toplantı salonundaki uğultuya, Türkiye’de binlerce köy okulunun düşük bağlantılı hali karıştı zihnimde.
Gerçek dönüşüm orada başlıyor, İstanbul’daki otel salonlarında değil.
Yüksek Hız Sosyal Projelerde
Toplantının sonuna doğru 5G’nin kullanıldığı sosyal projelerden bahsedildiğinde salonun havası değişti.
Vodafone’un Malatya’daki kız çocuklarıyla Kadın Voleybol Takımı’nı buluşturduğu 5G destekli maç ya da Haluk Levent ile yapılan canlı hologram konser…
Bunlar farklı dünyaların aynı anda buluşabilmesi, teknolojinin teknik kapasitesinden çok, sosyal etkisini görünür kılıyordu.
Vodafone’un bu uygulamaları, 5G’yi sadece bir şebeke yatırımı değil, aynı zamanda kamusal deneyime açık bir alan olarak konumladığını gösterdi.
Sorum Aklıma Geliyor
Toplantı bittiğinde asansöre binerken ilk soruma geri döndüm: Faturam artacak mı?
Bu soruya doğrudan bir yanıt gelmedi.
Ama taksit sınırı, cihaz erişimi ve altyapı paylaşımı gibi başlıklar konuşulurken, konunun sadece teknolojiyle sınırlı kalmadığını görmek mümkündü.
Zaten hız artmadan fiyat artıyorsa, hız artınca ne olacağını kestirmek zor değil.
Bu yüzden mesele, 5G’nin ne kadar hızlı olacağından çok, bu hıza hangi şartlarda ulaşacağımız.