Acı Soslu Kargaşa

0
667

Huy Fong sriracha (sarımsak karışımlı özel bir acı biber sosu) sıfırdan doğup, ikonik bir Amerikan gıda markasına dönüştü. Ancak ortaklar arasındaki kavga, gözde markanın tepetaklak olmasına yol açtı.
– INDRANI SEN

Craig Underwood’un kurduğu iş çöktüğü günlerde kendisi eşi, kızları ve torunlarıyla Hawaii’de tatildeydi.

Tarih Kasım 2016’ydı ve dördüncü kuşak Kaliforniyalı çiftçi mükemmel bir biber hasadı gerçekleştirmişti; sahibi olduğu Underwood Ranches, yalnızca tek bir ürün sayesinde son otuz yılda katlanarak büyümeyi başarmış bir çiftlikti. Huy Fong Foods’un ikonik kırmızı biber ve sarmısaklı sosunda kullanılan Meksika biberinin tek tedarikçisi olan Underwoods biber imparatorluğu 1980’lerde 160 hektarlık bir aile çiftliğiyken, Los Angeles dışında iki kırsal alanı kapsayan bin 200 hektarlık devasa bir yapıya dönüşmüştü.

Sriracha sosu (acı kırmızı biber ve sarımsak karışımı bir sos) da o zamandan beri iş dünyasında bir efsaneye dönüştü. Bu hem acılı hem de hafif tatlı, her tür yiyeceğe uygun, beyaz horoz amblemi ve parlak yeşil ağızlı şişesiyle hemen tanınabilen sos, David Tan’ın fikriydi; kendisi, Vietnamlı bir göçmen olarak ailesiyle geldiği Los Angeles’ta 1980’lerde bu ürününü satmaya başlamıştı. Tran’ın iş mottosu “ürüne odaklan kara değil” idi ancak Huy Fong Amerika’da üçüncü en çok satan sos markasına dönüştü ve üstelik en ufak hissesini bile gıda devlerine satmadan bunu başardı. O yıllarda Tran’ın yeşil başlıklı şişelerini Amerika’da her 10 mutfaktan birinde hatta Uluslararası Uzay İstasyonu’nda bile görmek mümkündü.

Sriracha’nın başarısı Underwood ve Tran’ın sağlam temellere dayanan iş birliğinden kaynaklanıyordu: Underwood Huy Fong’un bütün kırmızı biberlerini tedarik ediyordu ve Tran, Underwood Ranches’ın tek biber alıcısıydı. 2012 yılına gelindiğinde, Tran Underwood’un Ventura County’deki merkezinden yaklaşık iki saat uzaklıkta 60 bin metrekareye yayılan göz alıcı bir fabrika kurmuştu. Underwood’la tesisi gezdiklerinde, burayı beraber Meksika biberiyle doldurabileceklerini söyledi.

Bu iki adam farklı dünyalardan gelse de, ortak yönleri çoktu: Her ikisi de, yumuşak bakışlı, tatlı dilliydi, yüzlerinde gülme çizgileri vardı ve en önemlisi de, yetmiş yaşlarına rağmen işkolikti. 28 yılı aşan iş ortaklıkları süresince aynı zamanda yakın dost olmuşlar, eşleriyle beraber yemek yemişler, çocuklarının büyüdüğünü görmüşler, zor zamanlarda ve işte kriz yaşandığı dönemlerde yan yana durmaktan vazgeçmemişlerdi. Hatta aileleriyle bir araya gelip, kendilerinden sonra işi kimlerin devam ettireceğini bile konuşmuşlardı.
2016 yılında ekinleri toplayan son kamyonun da yükü tamamlanınca, Underwood ve Tran beraber oturup, 2017 yılının biber yetiştirme haritasını hazırlamışlar ve Tran’ın Underwood’un söz verdiği binlerce ton biber için ne kadarlık bir avans ödeyebileceğini konuşmaya başlamışlardı. Her zamanki gibi, anlaşma söz düzeyindeydi; bir baş hareketi ve el sıkışarak onaylanmıştı. Kontrata ya da hukukçuya gerek yoktu. Ancak Underwood 10 Kasım’daki tatili sırasında, telefonda hemen algılayamayacağı bir haber aldı. Çiftliğin baş işletme sorumlusu Jim Roberts, ilişkilerinin sona erdiğini bildirdi. Bir sonraki sezonun ekini için ödemeyle ilgili bir tartışma bir gecede bağı koparmıştı. Underwood Ranches ve Huy Fong Foods artık bir daha asla beraber iş yapmayacaklardı.

Underwood bunları anlatırken üzüntülü bir şekilde, “Tatilimi zehir eden bir durumdu” diyor.

Bu parçalanma, her iki şirketin de tahminlerinin B ötesinde bir felaket oldu. Tran, sosuna yönelik artan talebi karşılaması için gereken biberden yok- sun kaldı. Underwood’un biberleri olmayınca, Kaliforniya, Irwindale’deki devasa fabrikası da faaliyetlerine kapasitesi- nin çok çok altında, kesintili olarak devam etti. Ortaklığın sonlandırılmasını izleyen ilk yıl, Huy Fong stoktaki Meksika biberiyle idare etti. Ancak daha sonra tedarik kesintili oldu ve 2023 yılının ilk yarısına gelindiğinde de, Huy Fong’un elinde hiç biber kalmamıştı.
Öte yandan, Underwood ise iflas aşamasına geldi: Meksika biberleri yetiştirmek için satın aldığı ya da kiraladığı devasa arazide bir alıcı olmadan ekim yapmak mümkün değildi. 25 yıl boyunca topraklarının büyük bir bölümünü kira yoluyla ge- nişlettiğinden, elinde tedarikçilerine verebilecek nakit yoktu. Bunun üzerine kredi çekti, topraklarının bir kısmını sattı ve 45 çalışanı işten çıkardı.
Her iki iş de milyonlar kaybetti. İki adam birbirine düşman oldu; neler olup bittiği, nasıl bu noktaya geldikleriyle ilgili anlattıkları ise birbirine epey zıttı.

İlk olarak, Underwood afalladığını ve kırıldığını söylüyor. Aralık ayında, Kaliforniya, Camarillo’daki ofisini ziyaret ettiğimde, “Ne olup bittiğini anlamaya çalışıyorduk” diyor. “Çünkü gerçekten ciddi bir darbe almıştık, hem işimizde onun sahip olduğu finansal ağırlık hem de uzun süreli bir iş ilişkisi kurduğumuza olan inancımız bakımından çok sarsılmıştık.” Ancak Underwood daha sonra iyice düşününce, Tran’ın aslın- da uzun bir süredir kötü niyetler beslediğine ikna olduğunu anlatıyor. “Onun asıl amacı beni yok etmekti. Ne ben ne ailem ne de beraber yaptığımız işler onun umurundaydı.

Huy Fong’a gelince, o taraf da son derece kızgındı. Tran ihanete uğradığını ve kendisi farkında olmadan altının oyulduğunu, gafil avlandığını düşünüyordu. Otuz yıl boyunca, Underwood’u tek biber tedarikçisi olarak görerek, ona sadık kalmış, güven ve bağlılık duygusunu göstermek için her yıl ha- sat vaadine milyonlar ödemekten çekinmemişti. Ancak şimdi para kavgası yüzünden bu güven duygusu yerle bir olmuştu.

Tran artık Underwood’un kendisini iflasa sürüklemek ve daha sonra sos işini ele geçirmek istediğini düşünüyordu. “Ben ona yardım ettim çünkü benim için biber yetiştiriyordu” diyor. “Para kazandı, toprak sahibi oldu. Ama bu yeterli değil. İşimi de elimden almak istedi.” Tran’ın baldızı ve işletmeden sorumlu Donna Lam, “sırtlarından bıçaklanmış “ gibi hissettiklerini belirtiyor.

2016 yılındaki kavganın ardından iki tarafın iş anlaşma- sını yeniden canlandırma görüşmeleri başarısız oldu. 2017 yılında, Huy Fong Foods 2016 yılındaki hasat için gereğinden fazla ödeme yaptığı savıyla dava açtı; Underwood Ranches da anlaşmanın ihlali ve sahtekarlık savıyla karşı dava açtı. Jüri çiftçinin lehine karar vererek, zararın telafisi için 13,3 milyon dolar tazminat ve 10 milyon dolar da ceza ödemesine hükmet- ti. Huy Fong’un ise, 2016 yılı hasat mevsimi için Underwood’a 1,4 milyon dolarlık fazla bir ödeme yaptığını belirterek, Underwood Ranches’ın bu parayı iade etmesini talep etti.

Ancak bu hükümler her iki şirketin mücadelesini sonlandırmadı. Öte yandan, kavga sosun tiryakilerini kendi kendilerine çözüm bulmaya zorluyor. Bir zamanlar her yerde bol miktarda bulunan sos şişeleri artık kolay bulunamıyor; süper market raflarından ise hemen hemen kaybolmuş sayılır. Sosla ilgili kavga sonucunda tedariğinde yaşanan sorunlar, ürünün stoklanmasına yol açtı ve sosun şişesi online ortamda 80 dolara çıkan fiyatlardan satılmaya başlandı. Bu arada, orijinali bulunamayınca Tabasco ve Roland gibi benzer versiyonları da piyasaya çıktı. Süpermarket zincirlerinde daha düşük kaliteli türevleri belirdi.

Şimdi artık 81 yaşında olan Craig Underwood ve 78 yaşındaki David Tran’ın hali pür melalinin ironik bir tarafı da var. Birisinin uçsuz bucaksız biber tarlaları var ama kimse biberlerini almıyor. Diğerinin ise devasa bir biber fabrikası var ancak bunu çalıştıracak yeterince biber yok. Kısacası, iki adam bir araya gelip, çok beğenilen, büyük rağbet gören bir ürün yarattı ve belki de hızla büyüyen bu başarılarının kurbanı oldu.

Peki sriracha’yı özel kılan neydi? Tran’ın sosu, taze P kırmızı biber, şeker, sarımsak, sirke ve iki koruyucunun bir arada öğütülmesiyle yapılan, pişmemiş ve fermante olmayan bir püre. Yemek yazarı ve biber sosu merak- lısı Matt Gross, “Dengeli bir karışım söz konusu, gerçekten iyi ve her şeye de uyuyor. Çok acı değil. Çok sarmısaklı ya da çok sirkeli de değil” diyor.

Tran’ın çarpıcı ürününün tasarımı da dikkat çekici: Horoz resmiyle (Çin takviminde Tran’ın doğduğu yıl olan 1945’i anmak için) hoş yeşil bir ibiğin ikonografisi Huy Fong sos şişesinin uzaktan bile hemen tanınmasını sağlıyor. Gross, “Bu mükemmel bir tasarım” diyor.

Tran her ne kadar sosunu Tayland’da yumurta ve deniz ürünleri için kullanılan bir karışıma dayandırdı ve adını da Tayland’ın deniz kıyısındaki şehri Si Racha’dan esinlendiyse de, Huy Fong’un karışımı daha katı ve daha az tatlı. Bununla birlikte, bir şehrin isminden esinlenme “sriracha”nın ABD’de tescil edilemeyeceğini gösteriyor; bu ürünün adını diğer markalar da kullanmaya başladığında, durum daha da önem kazandı.

Tran’ın acılı sosunu yani sriracha’yı pazara çıkarma zaman- laması mükemmeldi: Amerikalıların damak zevkinin çeşit- lendiği ve yeni deneyimlere açıldığı bir dönemde ortaya çıktı.

1980 yılında, Tran sosunu Los Angeles’taki Çin mahallesi ci- varında kiraladığı endüstriyel alanda şişelemeye başladığında, Amerika’da henüz egzotik biberlerin yendiği yemek yarışma- ları ya da özel hazırladıkları acı biber soslarını tadan, dövmeli, hipster şefler yoktu. 2013 yılında, Kaliforniya Üniversitesi’nde Vietnam Amerikan sözlü tarih projesinde konuşan Tran sos için “Büyük miktarda üretip Amerikalılara satmak gibi bir niyetim yoktu” dedi. “Yalnızca Çinlilere ya da Vietnamlılara satacaktım.”

Huy Fong aslında kırmızı biberle üç sos hazırladı ancak en çok sriracha tuttu; önce Kaliforniya’daki göçmen topluluklara pazarladı daha sonra da daha geniş çaplı satmaya başladı. Gıda trendleri yazarı Kara Nielsen, sosu ilk kez 1990’larda, Berkeley’de tarladan sofraya bir restoranda pasta şefiyken gördüğünü anlatıyor. Sos her ne kadar müşterilere servis edil- mese de, personel yemek yerken masada her zaman bu sosun bulunduğunu söylüyor. “Özellikle de Latin ve Asyalı aşçılar yemeklerine bu sosu mutlaka katıyorlardı” diyerek devam ediyor. Birkaç yıl sonra da, yemeğe düşkün olanların ürünü benimsediklerini ve sosun San Francisco’nun Tenderloin böl- gesinde Vietnam’a özgü banh mi sandviçlerinde kullanılmaya başlandığını belirtiyor.

Böylece talep arttıkça, Tran için en büyük zorluk düzenli olarak taze kırmızı biber sağlayabilecek bir kaynak bulmaktı. Tazelik ona göre, sosun tadının anahtarıydı. İlk başta, yerel sü- permarketlerden ve Los Angeles Merkezi Pazar’daki toptancı- lardan satın almaya başladı. Ancak bu tedarik düzenli değildi ve gecikmeler de olabiliyordu: Kırmızı biberlerin çoğu henüz yeşil ve çıtır çıtırken satılıyor oysa Tran’ın sosu için olgunlaşıp kırmızıya dönen ve daha az tatlı biberler gerekiyor; ancak aynı zamanda fazla olgunlaşmaması ve çok yumuşamaması da şart. Bu derece hassas bir ürünün üretimi ve nakliyatı haliyle çiftçiler açısından zor bir uğraş.

Tran’ın sorununun çözümü ise bir mektupla gelen cevapla gerçekleşti. Yakınlardaki Ventura kasabasında, Craig Underwood aile çiftliğini işletmede zorlanı- yordu. Kaliforniya’nın geleneksel sebze yetiştirme pratiği değişiyordu ve Underwood da bebek sebzeler ve yeşil salata üretimine geçmişti. Ancak “bebe havuç”un piyasaya çıkması bu işi de tehdit etmeye başladı. Underwood, 1988 yılında bir tohum tedarikçisinin kendisine, Los Angeles’ta bir adamın kırmızı biber sosu için biber arayışında olduğuna dair bir şeyler duyduğunu söylediğini anlatıyor. “Ben de bunun üzerine David’e mektup yazıp, ‘Sizin için biber yetiştirmemi ister misi- niz?’ diye sordum.”

Tran 20 hektarlık bir alanda biber ekimi için Underwood’a başvurdu ve böylece her ikisi için de karlı bir iş başladı. Daha sonraki otuz yılda da, çok samimi olmasalar da dostane bir iş ortaklığını yürütmeyi başardılar. Irwindale şehri 2013 yılında başarısız bir hamle yaparak, kırmızı biberlerin civar yerlere baharatlı duman saldığına dikkat çektiğinde, Underwood şehir konseyi toplantısında Tran lehine tanıklık yaptı. Bu arada, sos işi kimsenin hayal edemeyeceği kadar büyüdü. Amerikan damak zevki uluslararası hale geldikçe, Huy Fong’un horozlu sosu da hızla yaygınlaştı. Huy Fong, büyük gıda şirketlerinden gelen satın alma ya da yatırım tekliflerini geri çevirdi ve reklam için de tek kuruş harcamadı. Ancak marka ağızdan ağıza yayılarak, festivaller, online videolar, sosun ikonu olan horoz baskılı tişörtler ve sokak giyimiyle bir tür kimlik simgesine dönüşüp, büyük bir hayran kitlesine sahip oldu. Huy Fong satış gelirini açıklamasa da, piyasa araştırma firması IBISWorld’ün rakamlarına göre, 2020 yılında 131 milyon dolarlık satış gerçekleştirdi.

Sriracha böylece, McDonald’s’ın tavuklu sandviçlerinden Doritos’un cipslerine, oradan da Michelin yıldızlı şeflerin mutfaklarına kadar her segmentte tercih edilen, mutfak kültüründe nadir görülen özelliğe sahip bir gıdaya dönüştü. New York Times yemek yazarı John T.Edge 2009 yılında sos için “Cazibesini büyük oranda Asyalı otantik lezzetine borçlu” diye yazdı.

Underwood 2013 yılındaki bir belgeselde, Huy Fong U Foods ila Underwood Ranches arasındaki ilişkinin “gıda işlem işinde oldukça sıra dışı” olduğunu söylüyor. “Onlar daha fazla sos satmaya başladıkça, bizler de onlar için biber yetiştirmeye çalışıyorduk. Bu çok büyük bir iş” diyor.

Sriracha adlı film, şimdi artık bir tür zaman kapsülünü andırıyor; sürekli güneşe doğru uçan iki iş adamının hayatından bir kesit. Sos üreticisiyle çiftçi arasındaki ilişki filmin duygusal yönüydü ve yönetmen Griffin Hammond, ikisinin arasındaki ilişkiyi “harikulade” olarak tanımlamıştı. “Birbirleriyle konuşmaları o kadar tatlıydı ki” diyor.

Peki bu güzel ilişki nasıl bu kadar hızlı ve çok sert bir şekilde bozuldu? Bu soruyu şimdiye kadar ne Underwood ne de Tran net bir şekilde cevaplayabilmiş değil ve sosun meraklıları da online ortamda konuyu tartışmaya devam ediyor. Ancak açılan davanın tutanakları ve karşı davada öne sürülen argümanlar az çok bir fikir veriyor.

Huy Fong’un işi büyüdükçe, Tran’ın bibere olan ihtiyacı da artmaya başladı ve Underwood da çiftliğinde biber ekim payını artırıp diğerlerinden daha az ekmeye başladı. Bir yıl biber rekoltesinin başarısız olması halinde çiftçinin mali olarak mağdur edilmeyeceği sözüyle, iki şirket 2008 yılında hacim yerine ekilen hektar alanını baz alan bir sisteme geçti; Huy Fong, tohum, ekipman, işçilik gibi ücretleri karşılamak amacıyla sezon başında ön ödeme yapıp riski üstlenmiş oluyordu. İki şirket bu şekilde çalışarak, hem rekolteyi hem de üretimi artırmak suretiyle 2015 yılında, 45 bin tona erişti.

Öte yandan, iki şirket arasındaki güven erozyonunun başlaması da yine bu yıla denk geldi. Tran, kırmızı biber alım satımı için Chili Co. adında başka bir şirket kurdu. Underwood, ödemeleri garanti altına alacak yeterince varlığa sahip olamayacağından endişe duyarak, ChiliCo’yla çalışmak istemedi. Underwood’un anlattığına göre, hem Tran hem de Lam’in, COO’su Roberts’ı ChiliCo’da çalışması için bir takım başarısız ikna girişimleri gerilimi daha da artırdı. (Lam, Roberts’e yaptıkları tekliflerin onu ayartmak değil Underwood Ranches’daki ücretine ek bir gelir sağlamak amacı taşıdığını söylüyor.)

Ancak Kasım 2016’da o korkunç akşamüzeri yaşananlar ipleri kopardı. Anlatılanlara göre, Roberts Tran’ın ricası üzerine bazı ekipmanlara bakmak için Huy Fong’un fabri- kasına gitti. Tran ve Lam Roberts’ı konuşmak için ofislerine çağırdılar ancak görüşme büyük bir kavgaya dönüştü.

Huy Fong’un bir sonraki hasat için ne kadar ön ödeme yapabileceği konusunda anlaşamadılar, Tran’ın bu kırmızı biberleri yurtdışında başka yerlerden ucuza alıp alamayaca- ğı gündeme geldi; Roberts Tran’ın iş teklifini kabul edecek miydi, Huy Fong 2016 yılı rekoltesi için fazla para mı öde- mişti gibi konular da tartışmalara yol açtı.

Böylece kavga büyüdükçe büyüdü. Taraflar birbirle- B rine, affedilmesi zor ağır laflar ettiler. En sonunda Roberts ofisten ayrıldığında 28 yıllık iş ilişkisi kesin olarak bitmişti. Bu kavgadan yıllar sonra, her iki şirket artık ayrı ayrı yola en iyi şekilde devam etmek için çaba harcıyorlar.

1 Aralık’ta Huy Fong’un fabrikasını ziyaretim sırasında, sos şişelerinin doldurularak, ağzı mühürlendikten ve yeşil başlık- larla kapatıldıktan sonra, 26 ülkeye gönderilmek üzere kutu- lara yerleştirilmesini izliyorum. Çoğunun sos temalı tişörtler giydiği işçiler başlarında file, ağızlarında maskeyle çalışıyorlar

ancak çoğu havadaki boğazı yakan dumana alışmış gözüküyor. Ancak ne yazık ki, elde işlenmemiş biber kalmamıştı; son

günlerde hiç biber gelmemişti. Tran ve Lam’in anlattığına göre, sorun kısmen kalite kontrolünden kaynaklanıyordu: Tazelik Huy Fong’un sosunun rakibine göre daha iyi olmasını sağlayan bir etken ve Tran da, kamyonlarca dolu hassas bir ürün olan kırmızı biberi, nakliyat sırasında dikkat edilmedi- ği, gerektiği gibi soğuk ortamda saklanmadığı ya da henüz yeşilken dalından koparıldığı için geri çevirmek zorunda kal- dıklarını açıklıyor. Bununla birlikte, Lam’in anlattığına göre, kırmızı biber tedariğindeki sıkıntılar nedeniyle sos üretimin- deki aksaklıklara rağmen Huy Fong 115 çalışandan hiç kimseyi işten çıkarmadı. Lam, “David insanların işlerinde kalmaları için cebinden ödedi” diyor. “Kimseyi kandıracak birisi değil o.”

Öte yandan, arabayla bir buçuk saatlik bir mesafede, Underwood kendi biberi işini kurdu. Underwood Ranches’ın son birkaç yıldır yaşanan felaketin yol açtığı zararları telafi edebilmesi için daha uzun bir yol katetmesi gerekiyor ancak şimdilik tarlaları domates, patates, soğan, Brüksel lahanası, kabak ve daha pek çok başka ekinle dolu.

Camarilla’daki Underwood ürün işleme atölyesinde, karıştırıcılar 2023 yılındaki daha küçük çaplı biber hasatın- dan Dragon Sriracha adlı acı sosun üretiminde kullanılacak karışımı hazırlıyorlar. Bu marka henüz çok fazla tanınmasa da, Underwood’un dediğine göre, ufuktaki birkaç büyük çaplı anlaşmayla gittikçe büyüyor. Kendi üretimi olan sriracha’yı yakın zamanda 24 Costco şubesine satmaya başladı. Kısacası, bir zamanlar Tran’ın ortağı olan kişi, acı sos alanında sayısı gittikçe artan rakiplere katıldı.

Amerikan acı sos segmentinde tabii ki asıl dev, ülkenin A en popüler acı sosunu üreten Tabasco. 1868 yılında Louisiana’daki Avery Island’da kurulan McIlhenny Company, ilk sriracha’sını 2014 yılında lanse etti. Ancak Tran’ın sosunun Tabasco çeşidi ancak 2022 yılında pazar- da ciddi anlamda bir talep yarattı ve McIlhenny’nin satış ve pazarlamadan sorumlu müdürü Lee Susen, bunun nedeni hakkında son derece emin bir cevap veriyor: Huy Fong’un ürünlerinin raflarda bulunmamasından doğan boşluğu dol- durduklarını belirtiyor.

Tabasco, Huy Fong’un krizinin yarattığı fırsattan yararlan- maya kararlıydı; böylece, Eylül 2022’de srirachashortage.com web sitesini lanse etti. İlk bakışta Huy Fong’un şişesine ben- zeyen (gerçi ağzı parlak yeşil değil de zeytin yeşili) Tabasco sriracha şişesi yukarı doğru sıçrarken büyük beyaz harflerle “LOOKING FOR SOMETHING?” (Bir şey mi arıyorsunuz?) diye soruyor.

Susen, daha önce Tabasco’nun sriracha’yla olan en büyük zorluğunun, “tüketicilerin çoğunun sriracha’yı marka olarak görmesi. Bunu bir ürün çeşidi olarak algılamamaları” diyor. Ancak Huy Fong’un ikonik şişelerinin raflardan kaybolması ve başka farklı sriracha’ların yerine geçmesiyle, bu durum değiş- meye başladı. Huy Fong’un ekonomik üstünlüğü olan marka sadakati aşınmaya başlandı.

İşte bu noktada, Amerika’nın en büyük acı sos markası saldırıya geçti ve tahtı kaptı. Nielsen’in araştırmasına göre, Tabasco 2023 yılının ikinci yarısında en çok satan sriracha’ya sahip oldu. Pazar araştırma şirketi Circana’ya göre, sriracha ürünü halen Amerika’da her üç mutfaktan birinde yer alıyor ama bunların çoğu Huy Fong’unkiler değil. Susen, “Acı sos ve özellikle de sriracha işinde olmak için çok heyecanlı zamanlar” diyor.

Tabasco’nun kazanması Huy Fong’un kaybıdır. Aynı T zamanda önemli bir Amerikan markasının efsanevi çöküşü, çalışkan Vietnamlı bir göçmenle, dürüst ve çalışkan Kaliforniyalı bir çiftçi arasındaki iş ilişkisinin son derece küçültücü bir şekilde sona ermesidir.

Belki de Craig Underwood ve David Tran bir anlamda ken- di başarılarının kurbanı oldular denilebilir mi? Underwood, “Bir adım attık ve her şey son sürat ilerlemeye başladı. İşin başındayken bu boyuta varacağını kesinlikle tahmin etmemiştik” diyor.

Nitekim, Tran mutfağında acı biber sosunu hazırlar, Underwood da tarlasında bebe havuçları yetiştirirken, her ikisi de bir gün yüzlerce kişi çalıştıracağını ve milyonlarca dolarlık anlaşmalara imza atacağını hayal bile etmemişti. Underwood geriye dönüp baktığında, ilk baştan işlerini hukuki anlaşmalarla güvence altına almış olmamalarının pişmanlığını duyuyor. İki şirket arasındaki düzenlemeyi ortaklık olarak adlandırmak yerine riski yaymanın çok daha mantıklı olabileceğini düşünüyor. Bazen, biber üretim işini Huy Fong Foods’a satıp, sıfırdan başlamış olmayı diliyor.

Hem Tran hem de Underwood ortaklığa önemli nitelikler getirdiler: Metanet, yaratıcılık, tutku, heves. Ancak bir startup’ı başarılı kılmak için gereken beceriler ve uygun zemin, büyük şirketleri yöneten insanların ihtiyaç duyduğu nitelik ve uzmanlıklardan farklıdır. Wharton School’da operasyonlar, bilgi, kararlar ve yönetim profesörü Maurice Schweitzer’e göre, pek çok kurucunun işlerini satmaları ya da yatırım almalarının nedenlerinden biri de bu. Bu şekilde davranmak kişide işini “elden çıkarıyormuş” hissi yaratabilir ancak daha deneyimli bir ortak getirmek aynı zamanda işe istikrar da kazandırabilir.

Bununla birlikte, Schweitzer, sahiplik yapısındaki bir değişikliğin fark yaratmak için yeterli olacağını bilmenin mümkün olmadığını da sözlerine ekliyor. İnsan ilişkileri sorunludur ve her zaman biraz rekabet unsuru içerir. Bu rekabetçilik dürtüsü denetlenmediği takdirde, yabani otlar gibi hızla yayılıp, özellikle de iş hızla büyüdüğünde bütün iş- leyişi ele geçirebilir. Schweitzer, “Bazı noktalarda sürtüşmeler olacak; bazı yanlış anlaşılmalar olacak” diyor. “Bu bozulmayı onararak, sistemi yeniden rayına oturtacak bir mekanizmaya ihtiyacımız var.”

Örneğin, geçen kasım ayında yapay zeka startup’ı OpenAI’de dramatik bir liderlik krizi patlak verdiğinde, Microsoft’un büyük yatırımcı olarak üstlendiği rol hızlı bir şekilde çözüm bulunmasını sağladı. Schweitzer, “Microsoft sayesinde odada büyük birisinin varlığını görüyorsunuz. Gözlerini toptan ayırmıyorlar” diyerek devam ediyor.

Ancak Huy Fong ve Underwood Ranches söz konusu oldu- ğunda, Schweitzer şuna dikkat çekiyor: “Kendi hallerine bıra- kılmış iki insan var… Yani bir hakem, bir bankacı yok ortada; bu iki kişiyi bir araya getirecek üçüncü bir taraf olmamış.” Bozulan iş anlaşması her zaman trajedi düzeyine gelmez. Ancak David Tran ve Craig Underwood’un birbirlerinden ayrılma arzusunda, inşa ettikleri her şeyi ve masadaki milyonlarca doları geride bırakmada çok üzücü bir şey vardı. Bir kez güven duygusu bozuldu mu, düş- manlıkları başarı isteğinin önüne geçti.

Her şey bu kadar riske atılmışken ve buna karşılık hala fırsat varken, her ikisine şu soruyu sordum: Tekrar bir araya gelebilirler mi?

Tran bana, kesinlikle hayır, dedi. “Bibere ihtiyacım var ama böyle bir insana niye gerek duyayım ki?” diyor. “Onun biberi olmadan, evet, daha az para kazanıyoruz. Ama hayır.” Lam, ailesinin bu olayı geride bırakmaya çalıştığını söylüyor. “Sonuçta her şey gerçekten karmakarışık hale geldi. Ne David ne ben, hiçbirimiz bu olay hakkında konuşmak istemiyoruz çünkü olan oldu, geçmişte kaldı bitti. Artık önemi yok. Kaybedilen kaybedildi. Bu da tabii işin üzücü tarafı. Geçmiş hakkında düşünmeyeceğiz. Gelecek hakkında düşünmeye ihtiyacımız var.”

Underwood’a da Huy Fong’la tekrar çalışıp çalışmayacağını sorduğumda, benzer şekilde, kesinlikle hayır, diyor. “David’le olmaz. Ancak başka birisi gelip de Huy Fong’u satın alırsa, o zaman beraber iş yapmak isteyebiliriz. Ama David’le artık bir araya gelmemiz mümkün değil.”

Bununla birlikte, Underwood da geriye dönüp baktığında hüzünleniyor. Ortaklık bozulduktan sonraki ilk yıllarda sıkın- tılarla nasıl başa çıktığına inanamıyor. “Tüm bu süreçte neler yaşadığımı bir ben bilirim. Tam bir cehennemdi” diyor. Ancak tüm bu yaşananların üzerinden yedi yıl geçtikten sonra, eski ortakların hala aynı fikirde oldukları tek bir nokta var. Underwood, “Günün sonunda herkes zararlı çıktı” diye- rek itirafta bulunuyor.