“Avrupa Birliği Algıları” araştırmasınınsonuçları açıklandı. Marshall Fonu’nun Türkiye, Avrupa ve Küresel Konular Programı kapsamında gerçekleştirdiğiaraştırma, Türkiye’nin 18 yaş üstü nüfusunu temsil eden 2.180 kişiyle, 27 ilde 2022 Mart ayında yüz yüze yapılan görüşmelerle gerçekleştirildi.
Marshall Fonu Ankara Ofisi Direktörü Özgür Ünlühisarcıklı, Marshall Fonu Kıdemli Araştırmacısı Dr. Kadri Taştan ve İstanbul Bilgi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Emre Erdoğan’ın katılımıyla 14 Nisan 2022 Perşembe günü düzenlenen çevrim içi basın toplantısında sonuçları açıklanan araştırma, Türkiye kamuoyunun AB’ye yaklaşımının detaylı fotoğrafını ortaya koydu.
Marshall Fonu’nun (GMF – The German Marshall Fund of the United States) gerçekleştirdiği “Avrupa Birliği Algıları” araştırmasınınsonuçları, Türkiye’nin AB’ye tam üyeliğine desteğin arttığını gösteriyor. Araştırma, özellikle 18-24 yaş arası gençlerin AB’ye katılımı daha yüksek oranda desteklediklerini net bir şekilde gösterdi.
Araştırma sonuçları, her dört gençten üçünün bugün bir referandum yapılması halinde Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne tam üyeliği için “evet” oyu kullanacağını ortaya koydu. Türkiye’nin AB’ye katılımı güçlü bir şekilde desteklenirken, üye olabileceğine ilişkin inanç ise geçen yılki araştırmada da olduğu gibi düşük kalıyor.
“Türkiye’de AB’ye yönelik algı çok pozitif”
Araştırma sonuçlarını değerlendiren Marshall Fonu Kıdemli Araştırmacısı Dr. Kadri Taştan, araştırmanın, Türkiye’de kamuoyunun yüzünün net olarak halen AB’ye dönük olduğunu gösterdiğini söyledi. Taştan, “Türkiye’nin AB katılım sürecine destek, gerçekleşme ihtimaline olan inanç az olsa da çok yüksek. Araştırmada AB’ye ve Avrupa merkezli uluslararası kurum ve kuruluşlara yönelik pozitif algı dikkat çekici. Bu anlamda kamuoyunun AB algısı diğer jeopolitik büyük aktörlere (ABD, Rusya, Çin) yönelik negatif algıdan ciddi oranda farklılaşıyor. Türkiye’nin AB ile olan ilişkilerine yönelik farklı başlıklara verilen yanıtlar, kamuoyunun AB algısının halen iç politika, hukuk, ekonomik refah ve eğitim referanslarıyla şekillendiğini gösteriyor. AB ülkelerine yönelik önyargılar, yaygın olsa da, AB’yi normatif güç olarak görme eğilimi Türkiye kamuoyunda halen çok yüksek” dedi.
Türkiye’nin AB’ye üye olabileceğine olan inanç zayıflıyor
Öte yandan, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üyeliği konusunda destek yüksek olsa da, üye olabileceğine olan inanç düşüyor. “Avrupa Birliği Algıları araştırmasına katılanların yüzde 53’ü AB’nin Türkiye’yi üyeliğe kabul etme niyetinin olmadığını, sadece oyaladığını belirtiyor. Katılımcıların yüzde 15,5’i Türkiye’nin üzerine düşenleri yapması durumunda AB’ye kesinlikle üye olabileceğini belirtirken, yüzde 26,7’si ise AB istese bile Türkiye’nin üyeliğe hazır olmadığını ifade ediyor.
“Avrupa Birliği Algıları” araştırmasına katılanların yüzde 43,9’u Türkiye’nin hiçbir zaman AB’ye üye olamayacağını düşünüyor. 2021 yılında gerçekleştirilen araştırmada bu görüşü savunanların oranın yüzde 39,7 olduğu göz önünde bulundurulduğunda AB üyeliğine olan inancın zamanla daha da zayıfladığı daha net görülüyor. Katılımcıların yüzde 13,9’u beş yıl içerisinde, yüzde 15,8’i on yıl içerisinde, yüzde 19,7’si ise on beş yıldan daha uzun bir sürede de olsa Türkiye’nin AB’ye tam üye olabileceğine inanıyor.
Tek Taraflı Hareket Etme ve Tarafsız Kalma Eğilimleri Güçleniyor
“Uluslararası meselelerde Türkiye hangisiyle işbirliği yapmalıdır?” sorusuna “hiç kimse ile birlikte hareket etmemelidir” şeklinde yanıt verenlerin oranının 2021’de yüzde 15,9’dan, bu yıl yüzde 24,6’ya, “hepsi ile birlikte hareket etmelidir” diyenlerin oranının 2021’de yüzde 13,4’ten, 2022’de yüzde 21,1’e yükselmesi kamuoyunda tek başına hareket etme ve tarafsız kalma eğilimlerinin güçlenmekte olduğunu gösteriyor.
Türkiye, Rusya-Ukrayna geriliminde uzlaşmacı bir rol oynamalı
“Avrupa Birliği Algıları” araştırması, kamuoyunun Türkiye’nin Rusya Ukrayna geriliminde uzlaşmacı bir rol oynaması ya da uzak durması gerektiğini düşündüğünü ortaya koydu. Araştırmaya katılanların yüzde 43,7’si Türkiye’nin “taraflar arasında uzlaşmacı bir rol” oynaması gerektiğini düşünürken, yüzde 40,1’i ise Türkiye, “çatışmadan uzak durmalıdır ve tarafsız kalmalıdır” görüşünü savunuyor. “Türkiye Ukrayna ile birlikte hareket etmelidir” diyenlerin oranı yüzde 8,5, “Türkiye Rusya’yla birlikte hareket etmelidir” diyenlerin oranı ise yüzde 4,4.
İklim değişikliği ve çevre konusunda bilinç artıyor
“Avrupa Birliği Algıları” araştırması kapsamında katılımcılara Paris İklim Anlaşması ve AB Yeşil Mutabakatı bağlamında iklim değişikliği ve çevre konusunda da sorular soruldu.
Katılımcıların yanıtları Türkiye’de iklim ve çevre bilincinin arttığını gösteriyor. Katılımcıların yüzde 75,6’sı yavaş bir ekonomik büyümeye ve iş kayıplarına sebep olsa da çevreyi korumaya öncelik verilmelidir görüşünü desteklerken, yüzde 22,2’si çevre zarar görse bile ekonomik büyüme ve iş imkânları yaratmanın öncelikli olması gerektiğini savunuyor.
Katılımcıların yüzde 62,6’sı iklim değişikliğini dünya için çok önemli tehdit olarak görüyor. İklim değişikliğinin tamamen veya kısmen insanların faaliyetlerinden kaynaklanan bir durum olduğunu düşünenlerin oranı ise yüzde 82,6 gibi oldukça yüksek seviyede. “İklim değişikliğinin hangisini daha olumsuz etkileyeceğini düşünüyorsunuz?” sorusuna ise katılımcılar, yüzde 36,2 ile en fazla tarımsal üretimin etkileneceği yanıtını veriyor. İklim değişikliği nedeniyle doğal kaynakların tükeneceğini düşünenlerin oranı yüzde 25,3, aşırı hava olaylarının oranı yüzde 22,9, enerji arzının olumsuz etkileneceğini söyleyenlerin oranı ise yüzde 21,8 oldu.
Katılımcılar, iklim değişikliği ile mücadelede en önemli rolün işletmelere, fabrikalara düştüğünü belirtiyor. “İklim değişikliğiyle mücadelede en önemli rol aktörlerden hangisine düşmektedir?” sorusuna katılımcılar; “yüzde 51,7 ile işletmeler/fabrikalar, yüzde 36,6 bireyler, yüzde 31,6 ile hükümetimiz, yüzde 17,3 ile BM” yanıtını veriyor.