Garanti BBVA Genel Müdürü Mahmut Akten’in Çizdiği Ekonomik Rota Ne Söylüyor?

By Fortune Türkiye

Garanti BBVA Genel Müdürü Mahmut Akten ile Nispetiye’deki Genel Müdürlük binasında, ekonominin 2026 haritasını konuşuyoruz. Savunma sanayinin performansına dikkat çekerken, para politikasının göründüğünden daha sıkı olduğunu söylüyor. Bankacılık tarafındaki maliyete vurgu yapıyor. Büyümede yumuşak inişin yüzde 3,5-4 bandı olduğunu belirtirken, bu hassas denklemde herkesin aklındaki o kritik soru değişmiyor. O inatçı enflasyon canavarı gerçekten dizginlenebilecek mi?

İstanbul Nispetiye’deki Garanti BBVA Genel Müdürlüğü’nün yüksek katlarından birindeyim. Kış güneşinin cömertçe aydınlattığı modern toplantı odasında, Genel Müdür Mahmut Akten masanın başında. Ellerini iki yana açmış, karmaşık bir denklemi basitleştirmeye çalışır gibi konuşuyor.

Arkasındaki duvarda bankanın Genç girişimcilik logosu dikkat çekiyor. Masada ise toplantının ciddiyetini yansıtan notlar var.

Ortamdaki sakinlik, dışarıdaki piyasa volatilitesinin aksine bir dinginlik sunuyor. Ancak Akten’in dudaklarından dökülen rakamlar, ekonominin ateşinin henüz istenilen seviyeye düşmediğini söylüyor.

Peki faiz indirimlerinin devamının beklendiği bir süreçte enflasyon canavarı gerçekten dizginlenebilecek mi?

İşte bu soru, odadaki dingin havayı dağıtıp beni rakamların soğuk dünyasına çekiyor.

Garanti BBVA Genel Müdürü Mahmut Akten

Enflasyonun yapışkanlığı ve büyüme dengesi

“Sıkı para politikasının göründüğünden daha sıkı olduğunu düşünüyoruz”

Mahmut Akten, enflasyonla mücadelenin zaman alacak bir mesele olduğuna işaret ediyor. Kısa vadede can yakıcı olsa da, bu sürecin uzun vadeli faydasından bahsediyor.

2026 sonu için enflasyon tahminini paylaşıyor.

“Bizim beklentimiz daha muhafazakâr; sene sonunda enflasyonun %25 civarında olmasını öngörüyoruz.”

Paylaştığı oran, piyasadaki kimi iyimser tahminlerden daha temkinli bir duruş.

Ekonominin ideal büyüme aralığını da tarif ediyor:

“Bizim için yumuşak iniş seviyesi üç buçuk – dört bandı.”

Ancak uyarıyı da ihmal etmiyor:

“Büyümede daha yüksek seviyeler, ekonominin aşırı ısınması anlamına geleceği için dezenflasyon sürecine engel oluşturabilir.”

Yüksek büyüme arzusu ile enflasyon dizgini arasındaki hassas denge 2026’da da en önemli konu olarak gündemde kalmaya devam edecek.

Faiz indirimi ve rasyo kıskacı

“Merkez Bankası faiz indirirken mevduat faizlerinin aynı hızda gerilememesi, bizim açımızdan maliyet baskısı yaratıyor” diyor, Akten.

Bu durum, bankacılıkta ana maliyet kalemi olan mevduat faizlerinin, kredi faizlerine düşüş yönünde yansımasını geciktiriyor.

“İndirimin tamamı mevduata yansımadığında maliyet tarafımıza da tam olarak yansımıyor. Bu da kredi faizlerine sınırlı şekilde yansıtmamıza neden oluyor.”

Piyasada 100-150 baz puanlık bir indirim beklentisi hakim olsa da, banka bilançoları bu hıza hemen ayak uyduramıyor.

“Bugün repo faizi %39,5 iken mevduat faizlerinde %41-42 seviyelerini görüyoruz.”

Tespiti, politika faizi ile piyasa faizi arasındaki farkı gösteriyor. Farkın temel sebebi ise Merkez Bankası’nın uyguladığı sıkı rasyo yönetimi ve bankaların TL mevduat tutma zorunluluğu.

Mahmut Akten durumu kısaca özetliyor:

“Her ay bu rasyoyu tutturmak için TL mevduatı cazip hale getirmeye çalışıyoruz.”

Bankalar, hedefleri tutturmak için yüksek mevduat faizi vermek zorunda kalınca, politika faizindeki düşüş vatandaşa hemen yansımıyor.

Yatırımda yön arayışı

“İki ay önce gümüş ve altına çok ciddi bir talep vardı. TL’den gümüş ve altına çıkış olduğunda TL mevduatımız yeterince büyümüyor.”

Sözleri, yatırımcının güvenli liman arayışını özetliyor.

Kur Korumalı Mevduat’tan (KKM) çıkan paranın önemli bir kısmının dövize yönelmesi de bu arayışın bir parçası. Akten, yastık altı birikimlerin boyutuna dikkat çekiyor:

“Yastık altındaki altının değeri enflasyonun çok üzerinde arttı ve bunun servet etkisi var.”

Faiz alan kesimde mutlaka harcama gerçekleşirken, yastık altı birikim yapan tarafta benzer bir durum gözlenmiyor.

“Ekonomide para akışının çok hızlı olduğunu gözlemliyoruz. Altın ve diğer varlıklarda ani hareketler yaşanıyor.”

Dijitalleşen finans dünyasına da değiniyor. Geleneksel yatırım araçlarının yanında kripto varlıklar da artık denklemin bir parçası.

“Türkiye’de anlamlı şekilde kripto işlemleri yapan öncü bankalardan biriyiz ve üç ayda ulaştığımız rakamlar oldukça yüksek.”

Fon, hisse ve kriptoya zaman zaman talep olduğunu ve TL mevduat rasyolarındaki büyümenin etkilendiğini söylüyor.

Savunma sanayinin gücü

“Türkiye’nin ekonomik dinamiklerinin çok güçlü olduğunu gözlemliyoruz.”

Mahmut Akten, makroekonomik zorluklara rağmen reel sektörün şaşırtıcı direncinden bahsediyor.

Yüksek faiz ortamında dahi çarkların dönmesini sağlayan, krizlere karşı bağışıklığı yüksek yapıdan söz ediyor.

“Savunma sanayii sektörü öne çıkıyor. Geçtiğimiz günlerde Ankara’da yerinde gözlemledik, inanılmaz bir performans var.”

Sektör, iç taleple olduğu kadar ihracat potansiyeliyle de büyümenin lokomotiflerinden biri konumunda.

“Kimya alanlarında ciddi bir başarı görüyoruz. Ağır sanayi ve otomotiv sektöründe de güçlü bir pozisyonumuz var.”

Tespitleri Türkiye’nin geleneksel sanayi kollarındaki iddiasını sürdürdüğünü vurguluyor.

Çinli yatırımcıların Türkiye’ye ilgisinin arttığı, jeopolitik avantajın yatırıma dönüştüğünü belirtiyor.

“KOBİ’lerimiz çok güçlü ve bazı sektörlerde dünyada lider konumdayız. Özellikle popüler görünmeyen işlerde öne çıkıyoruz.”

Aktan’ın cümlesi vitrindeki teknoloji şirketlerinin ötesinde, arka planda sessizce büyüyen ve dünyaya mal satan ara sanayi üreticilerinin kritik rolüne işaret ediyor.

Toplantı sona ererken camdan içeri süzülen kış ışığı yavaşça yer değiştiriyor. Mahmut Akten, notlarını topluyor.

Ekonominin dalgalı seyrine karşın bu katta hava sakin.

Dışarı çıkıyorum. Nispetiye’nin üzerindeki trafik akmaya devam ediyor.

BENZER MAKALELER

SON MAKALELER

Loading...