Gastromasa İhracat Kalemine Dönüşebilir mi?

By Fortune Türkiye

Gastromasa’nın 10 yıllık yolculuğu, gastronomiyi kültürel bir anlatıdan ekonomik bir güce dönüştürdü. Peki, bir konferans bir ülkenin ihracat hikâyesine dönüşebilir mi? Cevabı Haliç’teki fuaye alanındaki el sıkışmalarda gizliydi.

Gastromasa İstanbul Uluslararası Gastronomi Konferansı ve Fuarı için Haliç Kongre Merkezi’ndeyim. Binanın geniş koridorundan ana salona doğru yürüyorum. Sahne devasa; “Gastromasa” logosu kırmızı bir spot altında parlıyor. Kırmızı koltuk denizinde oturan yüzlerce profesyonel, sahnedeki konuşmacıya odaklanmış bir sessizlik içinde dinliyor.

İki gün boyunca asıl hareketse dışarıdaki fuaye alanındaydı. Stantlar arasında yoğun B2B trafiği, el sıkışmalar, kart alışverişleri ve iş bağlantıları…

Sahnedeki vizyoner konuşmalarla koridorlardaki bu ticari hareket arasında görünmez bir bağ vardı.

Peki, o bağ neydi?

Bir gastronomi konferansı, milyarlarca liralık bir sektör için nasıl bu kadar stratejik bir büyüme motoruna dönüşebilmişti?

Yanıt, etkinliğin kurucusunun vizyonunda ve son 10 yılda geçirdiği dönüşümde yatıyor.

Sözen Group CEO’su ve Gastromasa Kurucusu Gökmen Sözen

Fikir platformundan ekosistem yarattı

“Gastromasa bir fikir platformu, bir ekosistem” diyor Sözen Group CEO’su ve Gastromasa Kurucusu Gökmen Sözen.

Bahsettiği ekosistem yaklaşımı, etkinliği geleneksel bir fuar veya konferans olmaktan çıkarıyor.

Hedefi, kalabalıkların ötesinde bir yapı kurmaya odaklı.

Ve bu yapıyı net bir şekilde tanımlıyor:

“Artık sadece bir gün konuşmuyoruz; veri üretiyor, ortaklıklar kuruyor, genç yeteneklere alan açıyoruz.”

Dikkat çektiği “veri üretmek”, pazar trendlerini belirlemeyi ifade ediyor.

“Ortaklık kurmak”, bir endüstriyel mutfak devi ile bir porselen markasını, dünyanın en iyi şefleriyle ve onların milyonlarca dolarlık tedarik bütçeleriyle doğrudan buluşturmayı, işaret ediyor.

Fuaye alanındaki B2B hareketliliği, bu ekosistemin teoride kalmadığını, somut ticarete dönüştüğünü gösteriyor.

İki yönlü köprü kuruyor

Sözen Group’un stratejisi iki yönlü bir köprüye dayanıyor.

Bir tarafta, Gault&Millau gibi köklü bir rehberin veya Salon du Chocolat gibi niş bir etkinliğin Türkiye haklarını alarak, küresel know-how ithali söz konusu.

Aslında 2026’da düzenlenecek “Taste of Istanbul” da bu stratejinin bir parçası. Global standartlar yerel pazara taşınarak çıta her defasında daha yükseğe taşınıyor.

Stratejinin ikinci ve daha iddialı ayağı ise artık bir Türk markasını ihraç etmek…

2024’te düzenlenen Gastromasa London, bu modelin Avrupa pazarında test edilmesiydi. Şimdi ise hedef bir adım daha öteye taşınıyor.  

“Hedefimiz Londra’yı devam ettirirken; Dubai’de ve dünyanın birçok noktasında Gastromasa ile köprü oluşturmak” diyor, diyor Gökmen Sözen.

Söylediği artık bir etkinlik organizasyonunun değil, bir iş platformu formatının ihracatı anlamına geliyor.

Gastronomi yeşil ekonomidir

Bir etkinliğin tek başına sektörü sürüklemesi zordur. Gastromasa’nın başarısı, kamu ve sivil toplum desteğini arkasına almasından geliyor.

Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin Gastromasa İstanbul’un açılışında konuşanlardandı.

“Gastronomi sadece mutfak sanatı değildir; tohumdan tabağa uzanan bir ekosistemdir, aynı zamanda bir yeşil ekonomidir.”

Fatma Şahin, konunun bölgesel kalkınma ve tarım ekonomisi için hayli önemi olduğunu hatırlatıyordu.

Disfrutar’dan Oriol Castro, Central’den Virgilio Martínez… Dünyanın en iyisi seçilmiş bu isimlerle birlikte 60’tan fazla yıldız şef konferanstaydı. Bu tablo, gastronomi diplomasisi açısından önemli bir başarıydı.

İstanbul Vali Yardımcısı Hasan Gözen açılışta konuşanlardandı.

“İstanbul’un gastronomi alanında küresel standartları belirleyen bir şehir olma yolunda emin adımlarla ilerlediğine inanıyorum,” dedi.

Yaptığı tespit, konferansa yönelik uluslararası ilginin Türkiye’nin yumuşak gücü olarak nasıl kullanılabileceğinin altını çiziyordu.

İhraç edilen iş modeli

İlk günkü yoğun panellerin ve Haliç’teki fuaye alanında dönen B2B görüşmelerinin ardından, 6 Kasım akşamı Rahmi Koç Müzesi’ndeki gala kokteyli, bu stratejinin somut bir kutlamasıydı.

Antika teknelerin arasında, dünyanın en iyi şefleri ve Türk gıda sektörünün liderleri bir aradaydı.

Gördüğüm tablo on yıllık bir birikimin özeti gibiydi. Gökmen Sözen, konferansı sadece bir etkinlik olarak görmüyordu, bir ekosistem olarak kurguluyordu.

Ve bu ekosistemi, yerel bir başarı hikayesi olmaktan çıkarıp, Londra ve Dubai gibi küresel pazarlara ihraç edilebilecek bir iş modeline dönüştürüyordu.

Haliç’teki o konferans salonu, bu ekonomik motorun sadece görünen parçasıydı.

BENZER MAKALELER

SON MAKALELER

Loading...