Adı İngiltere’den, Hikâyesi Anadolu’dan

By Fortune Türkiye

9 Ağustos’ta Sherwood Exclusive Kemer’de düzenlenen SherwoodFest Cuisinatolia etkinliğindeyim. Otelin koordinatörü Ahmet Polat ile sohbet ediyoruz. Polat, küresel turizm pazarında rekabette Anadolu ve Akdeniz mutfağının önemine dikkat çekiyor. Turizmin değişen dinamiklerini, pazarda güçlü olabilmek için yerel gastronominin yükselen rolünü ve sektörü 12 aya yayma çabalarını anlatıyor. ZEYNEP AKTAŞ

“Sherwood” Adı yabancı olabilir ama ruhu Anadolu’dan” diyor Ahmet Polat. 33 yıllık turizm kariyerinde mutfaktan ön büroya, oradan yöneticiliğe uzanan bir yolculuk yaşamış. Şimdi Sherwood ve Greenwood otellerinin koordinatörlüğünü yürütüyor. Polat, turizmi yalnızca deniz-kum-güneşle değil, yerel mutfak ve kültürel değerlerle güçlendirmenin gerekliliğini vurguluyor. Çünkü ona göre küresel pazarda ayakta kalmanın yolu, Anadolu ve Akdeniz’in özgün hikâyesini dünyaya anlatmaktan geçiyor.

Ahmet Bey sohbetimize başlamadan önce bir konuyu merak ediyorum. Neden Sherwood?
Sherwood ismi İngiltere’deki Sherwood Ormanı’ndan geliyor. Robin Hood efsanesinin geçtiği yer. Otelimizin kurucuları bu ismi seçerken hem akılda kalıcı hem de uluslararası pazarda kolay telaffuz edilebilir olmasını düşünmüş. Yabancı bir isim ama bizim hizmet anlayışımız, mutfağımız ve misafirperverliğimiz tamamen Anadolu’dan besleniyor. Yani isim İngiltere’den, ruhu buradan.

Peki turizmle yolunuz nasıl kesişti?
33 yıl önce çıktım bu yola. İlk adımı mutfakta attım. Mutfaktan ön büroya, oradan yöneticiliğe uzanan bir süreç oldu. Her basamak bana hem işin mutfağını hem de insan yönetimini öğretti. Şimdi Sherwood ve Greenwood otellerinin koordinatörlüğünü yürütüyorum. Turizm benim için sadece konaklama değil; kültür, hikâye ve insanın bir araya geldiği alan oldu.

Öyleyse yıllar içinde sektörün değişen dinamiklerini de gözlemlediniz…
Evet, eskiden turizm denince akla deniz, kum, güneş gelirdi. Bugün ise misafirler daha fazlasını istiyor; otantik deneyimler, yerel tatlar, hikâyeler… Bu değişimi fark edince gastronominin yükselen rolünü çok net gördük. Anadolu ve Akdeniz mutfağı bu noktada en güçlü kozlarımızdan biri. Çünkü hem çeşitlilik hem de kültürel derinlik açısından dünyada benzeri az.

Gastronomi bu kadar öne çıkarken, sizlerin yaklaşımı ne oldu?
Biz sadece yemek sunmuyoruz; yerel üreticinin emeğini, bölgenin hikâyesini misafire taşıyoruz. Menülerimize Akdeniz’in ve Anadolu’nun unutulmaya yüz tutmuş tariflerini dahil ediyoruz. Ürünleri doğrudan üreticiden alıyoruz. Bir ekmek alırken bile o ekmeğin köyde nasıl yoğrulduğunu, odun ateşinde nasıl piştiğini biliyoruz. Hatta bir üretici bana, “Siz tanıttıkça daha çok kişi gelip alıyor” demişti. İşte o an, yaptığımız işin sadece turizm değil, bir yaşam döngüsüne katkı olduğunu hissettim.

SherwoodFest Cuisinatolia gibi etkinlikler bu yaklaşımın neresinde duruyor?
Bu etkinlikler, gastronomiyi turizmin merkezine taşıyor. Kemer bölgesinde bugüne kadar hep deniz, kum ve güneş ön plandaydı. Biz bu algıya yerel mutfak üzerinden yeni bir katman ekliyoruz. Uluslararası şeflerle yerel lezzetleri buluşturuyor, misafire kültürel bir deneyim sunuyoruz. Böylece sadece otel değil, bir destinasyon yaratıyoruz.

Yerel üreticilerle iş birliği bu tabloda nasıl bir yer tutuyor?
Bence en kritik nokta burası. Biz üreticilerle güvene dayalı, uzun vadeli ilişkiler kuruyoruz. Ürünlerin hikâyesini öğreniyor, bu hikâyeleri misafirlerimize aktarıyoruz. Örneğin, Finike’den gelen portakalın dalında olgunlaşma sürecini, Alanya’da yetişen avokadonun hangi aile tarafından üretildiğini biliyoruz. Misafir bu hikâyeyi duyduğunda, tabağındaki lezzet çok daha anlamlı oluyor.

Sektörü 12 aya yayma çabalarınızdan söz ediyorsunuz. Bunun için gastronomi yeterli bir araç mı?
Gastronomi tek başına değil ama çok güçlü bir tetikleyici. Yerli ve yabancı misafirlerin beklentilerini karşılayacak şekilde içerikler üretiyoruz. Yerli misafir geleneksel tatların modern yorumlarını arıyor, yabancı misafir ise otantik lezzetlerin peşinde. Bu dengeyi yakaladığımızda, sezonun sadece yaz aylarına sıkışmaması mümkün. Özellikle tematik Akdeniz haftaları gibi etkinliklerle bunu destekleyeceğiz.

Peki, geleceğe dair hayaliniz nedir?
Uluslararası gastronomi takviminde yer alan, dünya çapında bilinen bir festival yaratmak. Sadece Sherwood değil, tüm Antalya’nın ve bölgenin kazanacağı bir yapıdan söz ediyorum. 07.07 Gastro Fest’te gördüğümüz ilgi bunun mümkün olduğunu gösteriyor. Gelecek yıl bunu uluslararası arenaya taşımayı hedefliyoruz. Çünkü bizce bu hikâye sadece burada değil, dünyada da anlatılmalı.

33 yıllık turizm kariyerinizden bugüne baktığınızda, bu yola devam etmenizi sağlayan motivasyon ne?
En başından beri bu mesleği sadece iş olarak görmedim. İnsanlarla temas, onların hayatına dokunmak ve bir hikâye bırakmak beni her zaman motive etti. Bir misafirin ayrılırken gözlerindeki memnuniyet, bir çalışanın kendini geliştirdiğini görmek, bir yerel üreticinin “sayenizde daha çok üretiyoruz” demesi… Bunlar, bana bu yolda devam etmem için gereken tüm enerjiyi veriyor.

Son olarak, SherwoodFest Cuisinatolia’dan çıkan mesaj ne olmalı?
Bence en net mesaj şu: Turizm artık sadece yatak sayısı ya da havuz büyüklüğü ile ölçülmüyor. İnsanlar hikâye arıyor, kültür arıyor, anlam arıyor. Bizim işimiz, bu anlamı yerel değerlerden alıp, misafirin aklında ve kalbinde kalacak bir deneyime dönüştürmek. Eğer bu deneyim onları tekrar buraya getiriyorsa, işte o zaman başarmışız demektir.

BENZER MAKALELER

SON MAKALELER

Loading...