Kadın Basketbol Milli Takımımızın Atina’da sahaya çıktığı FIBA 2025 Avrupa Şampiyonası süreci, saha içiyle sınırlı kalmayan bir dönüşümün yansıması. Türkiye Basketbol Federasyonu Başkanı Hidayet Türkoğlu ile Atina’da yaptığımız söyleşide, sürdürülebilir başarı hedefi, kurumsal yapılanma, kadın sporunun görünürlüğü ve federasyonun uzun vadeli stratejileri üzerine bir sohbet gerçekleştirdik. – Zeynep Aktaş
Türkiye Sigorta’nın ana sponsoru olduğu Kadın Basketbol Milli Takımımız ile birlikte FIBA 2025 Avrupa Şampiyonası kapsamında Yunanistan’dayız. Takip ettiğimiz turnuvada Türkiye Basketbol Federasyonu Başkanı Hidayet Türkoğlu ile bir araya geldik. Röportaj boyunca sadece sahadaki rekabeti değil, sporun sürdürülebilirlik ekseninde nasıl yeniden tanımlandığını, kadın sporuna verilen önemi ve federasyonun yapısal dönüşümünü konuştuk. Basketbolun içinden gelen Hidayet Türkoğlu, spora sadece skor yönünden değil, sürdürülebilirlik yönünden bakmak gerektiğinin altını çizdi.
Hidayet Bey, röportaj için Atina’da bir araya gelmiş olmak ayrı bir anlam taşıyor. Sizce buradaki atmosfer neyi temsil ediyor?
Bu tür organizasyonlar sadece maçlarla sınırlı değil. Her biri, arkasında çok sayıda kişinin emeğiyle kurulan büyük bir yapının sahaya yansıması aslında. Kadın Milli Takımımızın burada verdiği mücadele, yıllardır kurulmaya çalışılan bir sistemin ürünü. Takımlar değişir ama yapılar kalıcıysa başarı da kalıcı olur.
Peki, bu yapı sadece sahada mı etkili?
Hayır, tam tersine en güçlü etkisini saha dışında gösteriyor. Kadın sporuna verilen destek, yönetici düzeyinde kadınların artması, teknik kadrodan sosyal medyaya kadar kadın temsiliyetinin genişletilmesi bizim temel önceliğimiz. Bugün burada sadece beş oyuncu sahada ama arka planda on iki ayrı hikâye var. Yönetimde, organizasyonda, iletişimde onlarca insan bu yapının bir parçası.
Öyleyse kadın sporunu sadece sporcu düzeyinde ele almıyorsunuz?
Kesinlikle, sporcudan yönetime, antrenörden organizasyon ekibine kadar her alanda kadınların varlığını artırmaya çalışıyoruz. Yönetim kurulumuzda eski kadın basketbolcular yer alıyor. Sadece başarı değil, kalıcı bir kültür inşa etmeye çalışıyoruz. Bu işin yalnızca sportif değil, sosyal bir tarafı da var.
Kadın basketbolunu yaygınlaştırmak adına başka ne gibi adımlar atıyorsunuz?
Kulüplerin altyapı yatırımlarını teşvik ediyoruz. Taramalar, okul programları, bölgesel destek modelleri oluşturuyoruz. Kadın basketbolunun sadece belli şehirlerde değil, Türkiye genelinde yaygınlaşmasını istiyoruz. Bu nedenle başarı teşviklerinden altyapı desteklerine kadar çok katmanlı bir yaklaşım benimsedik.
Meselenin biraz da ekonomik boyutunu merak ediyorum. Ülke ekonomisine katkısı ne düzeyde?
Çok yönlü katkısı var. Özellikle spor turizmi açısından ciddi bir hareketlilik sağlıyoruz. Turnuvaları farklı illerde oynatarak yerel ekonomilere dokunuyoruz. Kayseri’de, Edirne’de restoranlar, oteller doluyor. Bu sadece sportif değil, ekonomik bir kalkınma modeli haline geliyor.
Peki sporun kişisel hikayenizdeki yeri nedir?
Sporun bana kattıklarını çok iyi biliyorum. Hayatım boyunca takım sporunun verdiği reflekslerden beslendim. Kriz anında karar vermek, ekip yönetmek, düşüp yeniden kalkmak… Bunlar sadece sporcuya değil, yöneticilere de lazım olan özellikler.
Özel hayatınıza nasıl yansıdı?
Açık konuşmak gerekirse, bedeli bazen ağır olabiliyor. Çoğu zaman aileden, çocuklardan uzak kalabiliyorsunuz. Onların desteği ise sizin en büyük enerjiniz oluyor… Öte yandan bir şeyi başarmak istiyorsanız fedakârlık da kaçınılmaz. Ben bu fedakârlığı sahada verdim, şimdi de yönetici olarak sürdürüyorum.
Son olarak bugünkü turnuva üzerinden baktığınızda neler görüyorsunuz?
İnişler, çıkışlar olacak. Ama önemli olan, her maçtan sonra yeniden ayağa kalkabilmek. Çünkü bu bir hikâye ve biz bu hikâyeyi sadece bugünün değil, yarının başarısı için yazıyoruz. Kadın takımımızın bu yolda attığı her adım, bence bu hikâyenin en güçlü parçası.
Ve bu hikâyenin sonu sizce nasıl yazılmalı?
Skorlar geçicidir ama sistem kalır. Bence sporda asıl başarı, sürdürülebilir yapılar kurabilmek. Bugün attığımız her adım, yarının temeli oluyor. O yüzden biz sadece bugünü değil, geleceği kazanmaya çalışıyoruz.