Av. Özlem Baysal Sezgin’e göre teknoloji, hukuku dönüştürüyor. Ancak bu dönüşümde insanın nerede durduğuna karar vermesi en büyük sınavı. MMA Türkiye Genel Sekreteri Sezgin ile düzenlemelerden sürdürülebilirliğe, etik kaygılardan sektör farklarına kadar yapay zekânın gündemini tüm açıklığıyla konuştuk. – Zeynep Aktaş
Yapay zekâ, kişisel veriler, algoritmalar, dijital reklamcılık ve düzenlemeler… Teknolojiyle iç içe geçmiş bu kavramlar artık sadece bilişim dünyasının değil, insan hayatının merkezinde yer alıyor. Hukukun bu hızlı dönüşüme nasıl ayak uydurduğunu, kişilerin hangi sorularla kapısını çaldığını ve Avrupa Birliği düzenlemelerinin Türkiye’deki yansımalarını MMA Türkiye Genel Sekreteri ve Hukuk Yürütme Kurulu Başkanı Av. Özlem Baysal Sezgin ile konuştuk. Sezgin, yapay zekânın geleceği ve hukukla kurduğu ilişkiye dair çarpıcı değerlendirmelerde bulundu.
Özlem Hanım, sizin kariyer yolculuğunuz yapay zekâ ile kesişen ilginç bir hukuk hikâyesi gibi. Nerede başladı bu yol?
Sanırım her şey hukuk mecrasını seçmekle başladı. Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunuyum. Mezun olduktan sonra yaklaşık 15 yıl boyunca Turkcell’de çalıştım. Orası teknolojiyle iç içe bir yer. GSM operatörü olarak anılsa da ciddi bir teknoloji şirketi ve dijital dönüşümün tam kalbinde yer alıyor. Ufkumu açmada hayli etkili oldu.
Yani hukukçuyken teknolojiye yöneldiniz bir anlamda?
Hukukla teknolojiyi bir arada yürütmeye çalışıyorum desek daha yerinde olur her halde. 2016’da kendi hukuk ofisimi kurdum. Aynı yıl Kişisel Verilerin Korunması Kanunu (KVKK) yürürlüğe girdi. Turkcell’deyken bu kanun taslağını sık sık raftan bir indirip bir çıkarıyorduk. O dönem uyum projesinde çalışıyordum ve bu konu âdeta “kucağıma düştü”. O günden beri de bu alandayım.
Şu anda hangi platformlarda yer alıyorsunuz?
Mobil Mecralar Araştırma Pazarlama ve İletişim Derneği (MMA) Genel Sekreteriyim. Aynı zamanda derneğin Hukuk Yürütme Kurulu Başkanı görevini yürütüyorum. Ayrıca gönüllülük temelli birçok sivil toplum çalışmalarında yer alıyorum.
Türkiye dijitalleşmeye adapte oluyor ama düzenlemeler daha yeni gelişiyor
Geldiğimiz durum itibarıyla Türkiye dijitalleşmenin neresinde?
Genel olarak adaptasyon anlamında iyi gidiyoruz ama hukuki çerçeve daha çok yeni gelişiyor. Dijitalleşmeden, veri işleme kapasitelerinden, teknolojinin hızlı evriminden bahsediyoruz uzun zamandır. Mevzuat çalışmalarında Avrupa Birliği ile paralele bir hareketimiz var. KVKK, GDPR (General Data Protection Regulation – Genel Veri Koruma Yönetmeliği) ile eş zamanlı doğdu. Bununla birlikte uygulamada hâlâ gelişim aşamasındayız.
Peki yapay zekâ konusunda yasal zemin ne durumda?
Henüz erken. Çalışmalar devam ediyor. Ocak ayında Meclis’te bir komisyon kuruldu. Yapay zekânın riskleri, kazanımları ve hukuki düzenlemelerine dair araştırmalar yapılıyor. 14 Mayıs itibarıyla bu komisyon çalışmalarını tamamlayarak rapor aşamasına geçecek. Bununla birlikte AI-ACT benzeri bir düzenleme bekleniyor diyebiliriz.
Gazeteler içeriğini korumak istiyor, yapay zekâ kazıyor
Gördüğümüz kadarıyla yapay zekânın içerik üretimi tarafı da tartışılıyor. Özellikle telif konusunda, değil mi?
Evet. Yapay zekâ modelleri veriden besleniyor. Mutfakta ne varsa, çıktısı da o oluyor. Eğer o içerikler telif koruması altındaysa ve bunu ispatlayabiliyorsanız, ihlal de söz konusu olur. New York Times, bu konuda 221 sayfalık bir dosyayla dava açtı. Başka açılan davalar da var. Tabi burada ispat meselesi devreye giriyor.
Türkiye’de bu konuda bir dava oldu mu?
Henüz hayır. Ama zaman meselesi. Eğer siz mutfakta kullanılan verinin size ait olduğunu ispatlayabiliyorsanız ve bu içerik, yapay zekâ tarafından çıktıya dönüştürülmüşse, hukuki haklarınız gündeme gelir. Yani hâlâ her şey “ispat” etrafında dönüyor.
Gerçeklik algısı kırılıyor. Artık insanlar da üretim gibi görünmeye başladı
Sadece metin değil, sahte hesaplar, deepfake görüntüler, klonlanmış sesler… Bambaşka bir boyuta geçtik gibi.
Kesinlikle. Dijital mecralarda sahte hesaplar çoğaldı. Yapay zekâ ile üretilmiş insan görüntüleri artık ayırt edilemiyor. Gerçeklik algısı kırılıyor. Bu sadece teknolojik değil, etik ve psikolojik de bir mesele.
Bu aldatıcı içeriklerin önüne nasıl geçilecek?
Şu an birebir yapay zekâya dair bir düzenlememiz yok ama hukukçular olarak mevcut yasal çerçeveyi uyguluyoruz. Telifse, telif yasaları; kişisel veriyse, KVKK; reklamda manipülasyon varsa, reklam mevzuatından yararlanıyoruz. Avrupa Birliği ise bu konuda daha sistematik. AI Act ile “yasaklı uygulamalar”, “yüksek risk”, “şeffaflık zorunluluğu” gibi kategoriler oluşturdu. Pratikte sorunlar ve ihtiyaçlar netleştikçe bizde de düzenlemeler yerine oturacaktır.
Yapay zekâ ile hukukun yolları yeniden çiziliyor
Sizce sektörler bu teknolojiye nasıl bakıyor?
Oldukça değişken bir bakış açısı var. Reklam sektöründe hızlı bir adaptasyon var. Chatbot’lar, kişiselleştirilmiş içerikler, otomatik CV değerlendirmeleri… Bazı sektörler çekingen ama reklam, müşteri deneyimini bireyselleştirme fırsatını kaçırmıyor.
En büyük kırılma ne zaman oldu sizce?
Üretken yapay zekânın hayatımıza girmesiyle. Özellikle telif tartışmaları ile birlikte, yapay zekâ hukukla birebir kesişmeye başladı. Eskiden sadece otomatik işleme ya da veri koruma üzerinden konuşuyorduk. Şimdi doğrudan yaratıcı endüstrilerde gündem oldu.
Yapay zekâ yemek gibi. Sana hazır sunuyor ama sağlıklı mı, zehirli mi senin bilmen gerekiyor
Siz günlük işlerinizde yapay zekâyı kullanıyor musunuz?
Evet, kullanıyorum. Ancak üretilen yanıtları mutlaka kontrol ederim. Mevzuat konusunda eksik ya da yanlış bilgi verdiğinde bunu fark edebiliyorum. Eğer soruyu doğru sorarsanız çok ilginç açılımlar ve ufuk açıcı fikirler verebiliyor.
Kendi özel GPT’nizi yapmayı düşündünüz mü?
İki yıl önce denedim. Standart sözleşme üretimi üzerine bir proje düşündüm. Ama teknoloji firmalarından yeterli ilgi görmedim. Belki ileride yeniden gündeme gelebilir.
Sürdürülebilirlik, yapay zekânın gölge maliyeti olacak
Sanırım bu işin bir de enerji boyutu var. Yapay zekâ sistemleri çok enerji tüketiyor değil mi?
Evet. Veri merkezlerini soğutmak için elektrik, su gerekiyor. Her “like”, her “arama” aslında karbon ayak izine bir taş ilave ediyor. Bu nedenle sürdürülebilirlik konusunu yapay zekâ tartışmalarının “arka plan maliyeti” olarak görmek gerekir.
Bu durumun gelişmemiş ülkeleri daha çok etkilediğini söyleyebilir miyiz?
Evet, görünen o ki dijital eşitsizlik artacak. Gelişmiş ülkeler bu teknolojiye hükmederken diğerleri sadece etkisini hissedecek. Bu da hem ekonomik hem çevresel ayrışmayı büyütecek.
Çalışmak, paylaşmak ve anlatmak mutlu ediyor
Bir gününüz nasıl geçiyor?
Oldukça yoğun. İki kızım var, biri 15, diğeri 8 yaşında. Onlarla ilgilenmek, toplantılar, danışmanlıklar derken zaman yetmiyor. Esnek çalışmanın avantajını kullanıyorum ama bu da gece ve hafta sonu çalışmak anlamına geliyor.
Sizin için ideal gelecek hedefi nedir?
Emeklilik gibi bir planım hiç olmadı. Hep üretmek, anlatmak, paylaşmak isterim. Kazandıran bir yapının içinde olmak beni mutlu eder. Girişimci bir ruhum var ama yönünü tam adlandıramıyorum. Ama “anlatmak” beni hep motive ediyor.
Peki size besleyen şey ne?
Seyahat. Kısa da olsa başka bir şehir, başka bir doğa görmek beni yeniliyor. İş anlamında ise Avrupa Komisyonu, GDPR güncellemeleri ve teknoloji odaklı makaleler… Günümüzde hukuku anlayabilmek için teknolojiyi bilmek gerektiğine inanıyorum.