Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s’in EMEA Bölgesi Bankacılık Kıdemli Analisti Irakli Pipia, büyümedeki yavaşlamanın bankaların kredi itibarı açısından oldukça olumsuz olacağını öne sürerek, “Kredi büyüme hızının bu yıl yüzde 10-15 civarında seyredeceğini tahmin ediyoruz” dedi.
Moody’s’in “8. Yıllık Türkiye’nin Kredi Riski” Konferansı’nda konuşan Pipia, Gayrisafi Yurtiçi Hasıla’daki (GSYH) büyüme oranlarının bankacılık eğilimi açısından son derece önemli olduğunu belirterek, bankacılık sisteminin analizi yapıldığında makro ortamda neler olup bittiğinin değerlendirildiğini ve makro koşullar hakkında fikir edinildiğini ifade etti.
Pipia, Moody’s’in Türkiye’deki ekonomik büyümede yavaşlama olacağı yönündeki öngörüsünü aktararak, Türkiye’de büyümenin bu yıl yüzde 3, gelecek yıl için ise yüzde 2,8 civarında gerçekleşmesinin beklendiğini anımsattı.
Büyümedeki yavaşlamanın bankaların kredi itibarı açısından oldukça olumsuz olacağını savunan Pipia, “Türkiye’deki 3 büyük banka, toplam aktiflerin yüzde 36’sını elinde tutuyor. En üstteki beş bankada bu oran yüzde 55 düzeyinde. Bu beş oyuncu aşağı yukarı aynı değerde, aynı hacimde olduğu zaman rekabet daha sağlıklı oluyor. Ancak, bir iki banka en üstte yer alıyorsa ve bütün aktifleri elinde tutuyorsa, sistemde belli bir zayıflık oluşabiliyor. Rekabet dinamikleri açısından Türkiye’deki piyasada oldukça sağlıklı parametreler olduğunu görüyoruz” şeklinde konuştu.
Pipia, farklı bankacılık sistemlerini değerlendirirken aktif kalitesi ve sermaye özelliklerine baktıklarını, ancak Türkiye’de fonlama yapısına odaklandıklarını vurgulayarak, şunları söyledi:
“Çünkü bu son derece önemli bir temel taşı ve bize göre Türkiye bankacılık sisteminin gelişimi hakkında fikir veriyor. Türkiye’de brüt kredilerin mevduat oranı yüzde 119 ve burada bir artış var. Bu artış kötüye gidiş anlamına geliyor. Türk bankacılık sistemi, diğer gelişmekte olan ülkeler arasında bu ölçüt açısından en kötülerden biri. Bu şunu gösteriyor; burada son 3-4 yılda borçlardaki büyüme, mevduat yaratma gücüyle kıyaslandığında hızla düşüyor. Bu da bankaların giderek toptan fonlama kaynaklarına yöneldiğini ortaya koyuyor. Toptan fonlamadaki artışı değerlendirdiğimizde ise pasiflerde giderek artan bir yer tuttuğunu, müşteri mevduatlarıyla ters orantılı geliştiğini görüyoruz. Bu da yapısal bir soruna işaret ediyor. Türkiye’de tasarruf oranı oldukça düşük ve buna ek olarak fonlamanın büyük bir bölümünün kısa vadeli olmasına yönelik endişeler de mevcut.”
“Net faiz marjı baskı altında”
Likit aktiflerin kısa dönemli refinansman ihtiyaçlarının üzerinde seyrettiğini ve buradaki risklerin yönetilebildiğini dile getiren Pipia, diğer taraftan ülke riskiyle ilişkili olan likit aktiflerin kalitesine de bakılması gerektiğine işaret etti.
Pipia, kredi büyüme hızının bu yıl yüzde 10-15 civarında seyredeceği öngörüsünde bulunarak, bunun da daha önceki yıllara göre büyük bir düşüş anlamına geldiğini kaydetti.
Türk bankacılık sektörünün karlılığında son üç yılda aşağı yönlü olmakla birlikte rahat bir eğilim olduğunu belirten Pipia, fakat net faiz marjının baskı altında bulunduğunu, son üç senedir inişte olduğunu söyledi.
Pipia, Türk bankacılık sektöründe kar marjı üzerindeki baskının artacağını düşündüklerini dile getirerek, aktif kalitesiyle ilgili göstergelerin olumu ve diğer gelişmekte olan piyasalarla da uyumlu bir gelişim gösterdiğini ifade etti.
Türk bankacılık sisteminde oldukça muhafazakar bir yaklaşım sergilendiğine dikkati çeken Pipia, Rusya, Hindistan, Polonya ve Güney Amerika’ya göre, takipteki kredilere yaklaşık yüzde 90’lık bir karşılık düzeyinin bulunduğunu ve bunun da oldukça yüksek bir oran olduğunu söyledi.
Pipia, bu durumun sistem için önemli şok azaltıcı bir unsur olduğuna işaret ederek, bunun bir takım riskleri azalttığını sözlerine ekledi.
“Türkiye İslami finansman alanında henüz yeni”
Moody’s’in İslami Finansman Başkanı Khalid Howladar ise, Türkiye’de katılım bankalarının aktif sistemde yüzde 5-6’lık payı bulunduğunu belirterek, “Suudi Arabistan’da bu oran yüzde 50. Türkiye ve Malezya paralel modeller, son derece gelişmiş bankacılık sistemleri ve merkez bankaları var” dedi.
İslami finansmanı desteklemek amacıyla sukuk ve İslami bankacılığın güvenilirliğinin ön plana çıkarılmaya çalışıldığını, ancak sukuğun da aynı risklere sahip bulunduğunu savunan Howladar, bazen sukukla çalışan bankaların normal bankalardan daha kötü duruma düşebildiğini öne sürdü.
Howladar, İslami finansman alanında bir standart olmadığına dikkati çekerek, “Türkiye İslami Finansman alanında henüz yeni, dolayısıyla daha fazla Malezya gibi mi yoksa Körfez ülkeleri gibi mi olacak merak ediyorum” diye konuştu.