Arkasında 2,3 trilyon dolarlık bir ekonomik ağ, hafızasında Mandela ile paylaşılan anlar var. Global Summit of Women Başkanı Irene Natividad, bu kez İstanbul’daki zirveyle geleceğe bir köprü kurmayı hedefliyor. Peki bu buluşma, belirsizlikler çağında cesur bir gelecek inşa etmeye yeter mi?
Güneş, siyah mermer masanın üzerine düşüyor. Hilton Bomonti Hotel’in Globe Restaurant’ında öğle saatlerindeyiz. Karşımda Global Summit of Women (Küresel Kadın Zirvesi)’nin Başkanı Irene Natividad oturuyor. Tam 36 yıldır dünya liderlerini ve iş dünyasından kadınları aynı çatı altında buluşturan Küresel Kadın Zirvesi’nin mimarı.
On beş yıl aradan sonra zirve, Haziran 2026’da “Kadınlar: Cesur Bir Yarına Köprüler Kurmak” temasıyla tekrar İstanbul’a geliyor.
Irene Natividad, hayatını kadınların ekonomik alanda söz sahibi olmasına adamış bir isim. Hükümetlerle, çok uluslu şirketlerle masaya oturmuş; çoğu zaman da onlara karşı durmuş. Yüzündeki diplomatik sakinlik, birazdan dile getireceği sert ekonomik gerçekleri gizlemiyor.
“Kültürleri bir araya getirecek bir güce ihtiyaç vardı. Türkiye,hem coğrafyasıyla hem de geleceğe bakışıyla bunu en iyi tanımlayan ülke,” diyor.
Bu sözler, Küresel Kadın Zirvesi’nin neden İstanbul’da toplanacağını açık ediyor.
Irene Natividad, dünyanın pek çok bölgesinde süren çatışmalara dikkat çekiyor. Türkiye’nin yüzyıllardır üstlendiği köprü rolünün, cesur bir yarına uzanabileceğini ifade ediyor.
Peki küresel belirsizliklerin ortasında Natividad, o köprüyü Türk iş dünyasıyla nasıl kuracak?
Cevabı, aslında kendi kişisel dönüşüm hikayesinde başlıyor.

Irene Natividad sorularımı cevapladı.
Siyasetten Ekonomiye Giden Yol
Irene, uzun yıllar kadın hakları savunucusu olarak mücadele verdin, sonra ekonomiye odaklandın. Bunun sebebi neydi?
Irene Natividad: Aslında bu bir zorunluluktu. Başlangıçta politik bir zemindeydim ama zamanla şunu fark ettim ki kadınlar, politik güce erişmek için önce ekonomik gücü ellerinde tutmak zorunda. Kadınların sadece işçi olmasını istemiyorum. Ben kadınların dünya ekonomisinde oyuncu olmalarını istiyorum. ABD’de yerel olarak başladığım bu hareketi İngiltere’ye ve ardından tüm dünyaya taşımamın sebebi buydu. Dünyanın her yerinde kadınların deneyimleri zorlu, ama sorunları ortak. Amacım bu yüzyılın kadınlarını, gerçek birer ekonomik güç olarak sahneye çıkarmak.
Fas’taki Teksaslı elçinin tüyosu
Farklı kültürlerde, özellikle erkek egemen toplumlarda bu zirveleri düzenlemek zor olmuyor mu? Unutamadığın bir ilk temas anın var mı?
Irene Natividad: (Gülüyor) Zirveyi Fas’ta, Marakeş’te yapmayı kafaya koymuştum. O dönem Faslı kadınların potansiyeli hakkında kimsenin fikri yoktu, herkes önyargılarına takılıp kalmıştı. Fas’ın o dönemki Büyükelçisi Teksaslı bir kadındı. Bana dedi ki: “Bunu gerçekten yapmak istiyorsan, Saray’daki en etkili isimlerden biri olan Madame Nasseri ile mutlaka tanışmalısın.”
Fas’a gitmeden önce düşündüm, bu sadece bir organizasyon meselesi değildi. Yeni bir dil kurmam gerekiyordu. New York’ta Bloomingdale’s’da dolaşırken kırmızı renkli şık bir bilgisayar çantası dikkatimi çekti. O yıllar bilgisayarlar yeni yeni hayatımıza giriyordu. Bu küçük ama anlamlı sembolle Marakeş’e gittim. Madame Nasseri ile Fransızca ve İngilizce karışık bir dille anlaştık. Sonuçta o zirveyi yaptık ve dünya, Fas’ta dev bankaları yöneten, hükümette yer alan inanılmaz kadınlar olduğunu gördü. Benim en büyük zevkim bu… İnsanların kafasındaki “O ülkede iş kadını mı olur?” önyargısını yıkmak.
Nelson Mandela merak ettiği için geldi
Yıllar içinde yüzlerce lideri ağırladınız. Sizi en çok etkileyen, “Bunu asla unutamam” dediğiniz an hangisiydi?
Irene Natividad: Kesinlikle 2000 yılı, Johannesburg Zirvesi. Ben aslında Nelson Mandela’yı davet etmemiştim, eşi Graca Machel konuşmacımızdı. Ama Mandela bir anda, sırf merak ettiği için çıkageldi. “Sayın Başkan, neden buradasınız?” diye sorduğumda, “Merak ettim, kadınları dinlemek istedim” dedi.
Sahneye çıktı ve o tarihi cümleyi kurdu: “Eğer güç benim elimde olsaydı, ülkeleri kadınlar yönetirdi. Çünkü biz erkekler her şeyi berbat ettik.” Sonra ne yaptı biliyor musunuz? Pretoria’dan gelen 40 kişilik bir kadın korosu vardı. Mandela sahneden indi ve o kadınlarla birlikte şarkı söyleyip dans etmeye başladı. O an, sağ kolum Larry’nin ve benim hayatımızda gördüğümüz en büyüleyici andı.

Cesur bir yarın için köprü kurmalı
İstanbul için belirlediğiniz tema “Cesur Bir Yarına Köprüler Kurmak”. 2026’da burada tam olarak ne göreceğiz? Neden Cesur?
Irene Natividad: İlk geldiğimizde Türkiye’deki kadın girişimcilerin enerjisine hayran kalmıştım. Aile şirketlerini yöneten, özellikle Anadolu’da yoktan var eden kadınlar… Türkiye, Doğu ve Batı arasında sadece coğrafi değil, kültürel bir köprü. Ancak şu an dünya büyük bir çatışma, savaş ve belirsizlik içinde. İşte bu yüzden sadece köprü kurmak yetmez, cesur bir yarına hazırlanmak zorundayız.
Türkiye bu temayı dünyada en iyi temsil eden ülke. Cesur Yarın derken kastettiğimiz şeylerden biri teknoloji. Microsoft ile iş birliği yaparak kadınlara yapay zekayı işlerinde nasıl kullanacaklarını öğreteceğiz. “Yapay zeka işimizi elimizden mi alacak?” korkusu yerine “Yapay zekayı kullanarak işimizi nasıl büyütürüz?” sorusuna odaklanacağız. Özellikle sağlık ve aile şirketlerinde teknolojinin kullanımını konuşacağız.
Rakamların gücü ve borsa çanı ritüeli
Sizi sık sık dünya borsalarının açılış çanını çalarken görüyoruz. Bu bir ritüel mi, yoksa bir mesaj mı?
Irene Natividad: Bu tamamen görünürlük ile ilgili bir strateji. 2006’da New York’ta NASDAQ borsasını açmak için davet edildim. Yanımda dünyanın dört bir yanından 120 kadın CEO vardı. Times Meydanı’ndaki o dev ekranlarda kendimizi gördüğümüzde şunu fark ettim: Eğer finansın kalbinde fiziksel olarak görünmezseniz, var sayılmıyorsunuz.
O gün bunu bir misyona dönüştürdüm. Bugüne kadar Paris, Madrid, Johannesburg, Vietnam, Malezya dahil 26 borsayı kadınlarla birlikte açtım. Haziran’da İstanbul’a geldiğimizde de Borsa İstanbul’un açılış çanını kadınlarla birlikte çalacağız. Çünkü ben sadece sözlere değil, sayılara ve görüntünün gücüne inanırım. Hükümetlere “Kadınlara adil davranın” demek yetmiyor; “Kadınlar 2,3 trilyon dolarlık bir ekonomiyi yönetiyor” dediğinizde sizi dinliyorlar. Rakamlar ve o borsa çanı, işte bu yüzden hayati önem taşıyor.
Sohbetimizin sonuna doğru, Globe Restaurant’ın camlarından süzülen ışık yerini yumuşak bir gölgeye bırakıyor.
Irene Natividad, çayından bir yudum alıyor.
Bana bakıp gülümsüyor.
“Sonunda hepimiz aynıyız, sadece kültürel farklar var.”
Bu evrensel mesajı yanıma alarak masadan kalkıyorum. Doğu ile Batı’nın birbirine karıştığı İstanbul akşamına doğru yürüyorum.
