Tarihi kucaklayan restoran: Nola İstanbul

0
192

Galata, sadece kulesiyle değil aynı zamanda ev sahipliği yaptığı kafeleri ve restoranlarıyla da tam bir çekim noktası. Ağustos 2015’te açılan Nola İstanbul da bu çekim noktalarının en çok ilgi görenlerinden. Tarihi bir yapıya ev sahipliği yapmak kolay olmasa gerek ki izin alma süreci yaklaşık dört yıl sürmüş. Oldukça metruk bir halde olduğu için bugünkü şeklini alabilmesi için ciddi bir yatırım yapılmış ve 6 milyon 400 bin TL’ye yakın para harcanmış.

Nola İstanbul, eski ve yeniyi buluşturan bir yapıya sahip. Restoranın arka cephesini boydan boya saran duvar ise restoranın esas odak noktası. Bundan yaklaşık 12 asır önce Cenevizliler, Galata Kulesi’ni sahilden gelecek saldırılara karşı korumak amacıyla kuleden sahile kadar uzanan iki metre kalınlığında ve yaklaşık üç kilometre uzunluğunda surlar inşa ediyor. Ancak İstanbul’un fethiyle birlikte surların kaderi de değişiyor ve yıkılması emrediliyor. Günümüze ise bu uzun surlardan yalnızca birkaç metre kalıyor. İşte Nola bu surlardan geriye kalan 35 metrelik tarihe sırtını dayayan özel mekanlardan. 

Dört ortaklı restoranın işletmeciliğini Hüseyin Dönmez üstleniyor. Yaklaşık 27 yıldır yiyecek içecek sektörünün içerisinde yer alan Dönmez, Bilkent Üniversitesi Turizm Otelcilik Bölümü mezunu. Profesyonel iş hayatına Nola ile ara veren Dönmez, “Burasının hem İstanbul’un kalbinde yer alması hem de çok tarihi bir noktada işletme sahibi olmak beni çok motive etti. Aslında profesyonel hayatı bırakmamın biraz da sebebi burası oldu” diyor.

Daha önce birçok farklı amaçla kullanılan bina, 1920’li yıllara kadar askeri postal imalathanesi olarak kullanılıyor. Cumhuriyetle birlikte kısa bir dönem daha ayakkabı fabrikası olarak faaliyet gösteriyor. Ardından demir atölyesi, marangozhane olarak değerlendirilip, 1994 yılından sonra kaderine terk ediliyor. Uzun yıllar bakımsız kalan yer, tarihsel dokusuna hiçbir zarar verilmeden onarılıyor. Duvar ise toza, ışığa ve sese karşı zarar görmemesi için özel bir kimyevi madde ile kaplanarak koruma altına alınıyor.

Nola İstanbul’un ismi ilk olarak İtalya’nın Nola kentini akla getirse de işin aslı daha farklı. Restorana hep bir kadın ismi vermeyi isteyen ekip önce “Rita” ismini düşünüyor. Dönmez, “İsim için tescile başvurduğumuz sırada Rita isminin iki ay önce alındığını öğrendik. Biz de tescili olmayan isim listesi içerisinden bize en hoş gelen bu ismi seçtik” diyor.

Nola İstanbul, Galata’daki birçok yerden farklı olarak geniş bir bahçe içinde yer alıyor. Semte farklı bir soluk getiren bahçe grafiti sanatçısı Leo Lunatic’in ünlü “sinirli pandasıyla” renkleniyor. Özellikle Şişhane, Karaköy ve Beyoğlu’nda bu metrekarede bir bahçenin olmadığına değinen Dönmez bahçeyi bölgede bir vaha olarak tanımlıyor. Yüksek tavanlara, ferah oturma alanlarına sahip Nola, 250 kişi kapasiteli. İki katlı mekanın 60 kişilik üst katı Nolart olarak isimlendiriliyor. Nolart’da resim sergileri, canlı müzik performansları gibi kültürel etkinlikler organize ediliyor.

Nola İstanbul’un menü konsepti Fransa, İtalya, Güney Afrika ve Türk mutfağından lezzetlerin bir karmasından oluşan “gurme brasserie”. Menüdeki tüm tarifler dünya mutfağı literatüründe yer alan orijinal tarifleriyle hazırlanıyor. Mevsimsel olarak farklılıklar gösteren menüde, kuşkonmaz mevsiminde kuşkonmaz ağırlıklı yemekleri, av ürünlerinin öne çıktığı dönemlerde av ürünlerini, çilek zamanında çilek ağırlıklı tatlıları görmek mümkün.

Elbette sadece tariflerin değil malzemelerin de neredeyse hepsini orijinal yerlerinden temin etmeye özen gösteren Dönmez, “Zeytinyağımız Ayvalık’tan, bulgurumuz Antep’ten, tatlı patateslerimiz Hatay’dan geliyor. Bunun dışında örneğin bir tiramisu yapıyorsanız içinde kullanacağınız peynirin orijinal İtalyan peyniri olması gerekiyor. Onu biz İtalya’dan getirmiyoruz ama Türkiye’deki ithalatçıdan temin ediyoruz” diyor.
Menüde başlangıçlardan mevsim sebzeleri, fesleğen ve balzamik glaze ile servis edilen ılık sebzeli mozzarella ve şitaki mantarı ile servis edilen ince dilimlenmiş somon dikkat çeken lezzetlerden. Ana yemeklerde ise mizuna yapraklarıyla süslenen ızgara dana bonfile ve fındık parçaları ve havuç sos eşliğinde deniz levreği tava en çok tercih edilenlerden. Nola İstanbul’da salatalar 21-29 TL, sıcak paylaşımlar 16-36 TL, ana yemekler 35-64 TL ve tatlılar 7,5-26 TL arasında değişiyor. Restoranda yabancı şaraplar yerine, Türk ürünlerini ve özellikle de butik üreticileri desteklemek amaçlı sadece Türk şaraplarına yer veriliyor. Listede yaklaşık 45 çeşit seçenek bulunuyor.

 Yemeklerin lezzeti kadar sunumuna da önem verilen Nola İstanbul’da çay ve kahvenin yanında verilen “petits fours” sunumu ise alışılmışın dışında. Kahveler, özel hazırlatılmış lokumlar ve kuru meyveler eşliğinde, yurt dışından getirtilen doğal akik taşı üzerinde sunuluyor. Kahvenin yanında verilen su ise içine çeşitli bitkiler atılarak demleniyor. Hafif bir demlemeden sonra bitkiler tam aromasını bırakınca ise süzülüyor. Dönmez, “Çok az demlenmiş bir çay gibi düşünün ama lezzeti ve kokusu çok hoş” diyor. Kahve ise tedarikçiler tarafından Türkiye’ye yeşil olarak getiriliyor ve burada kavruluyor. Kahvenin içindeki Etiyopya, Guatemala, Ekvador kahvesinin oranları ise Nola’ya özgü. Gerek konumu gerek atmosferi ve menüsüyle Nola İstanbul yaz aylarının gelişiyle birlikte popülerliğini daha da artıracağa benziyor.