Suudi iş dünyasında zirvedeki tek kadın

    0
    94

    Cinsiyet ayrımcılığının derin kültürel kökenlerinin olduğu Suudi Arabistan’da kadınları iş gücüne katmak için yol gösterecek bir rehber yoktu, ta ki Lubna Olayan ve aile şirketi bu konuda bir örnek olarak ortaya çıkıncaya kadar. İşte, sessiz ama etkili bir CEO’nun Ortadoğu’daki büyük bir ekonomik yönelimin lideri olmasının öyküsü.

    Lubna Olayan, 1983 yılında, Suudi Arabistan’da hızla gelişen çok uluslu bir dev olan Olayan Financing Co’da (OFC) çalışmaya başlayan ilk kadın oldu. Olayan’ın da bir kadını işe alması ancak 18 yıl sonra gerçekleşecekti.

    O zamana kadar şirketi yönetmiş olan Olayan bu süreçte ayrıcalıklı konumunu değerlendirme imkanı bulmuştu. “Büyük bir aile şirketinin kadın CEO’su olmak gibi bir ayrıcalığa sahiptim” diyor. “Ancak bunda yanlış bir şey olduğunu anladım; tek kadın olamazdım.”

    Olayan böylece ailesinin de desteğiyle sessiz ve ölçülü adımlarla kadın varlığını genişletmeye başladı; bu süreçte iş arkadaşlarına danıştı ve özellikle de OFC’nin bu duruma şiddetle karşı çıkan ortaklarından birini ikna edebilmek için yoğun çaba harcadı. Aylarca süren dikkatli bir planlamanın ardından da nihayet yönetimde iki numaraya bir kadın yerleşebildi.

    İş dünyasına nihayet bir başka kadın yöneticinin gelmesinin bu kadar uzun sürmesinin nedeni, geleneklerin kadınları iş dünyasından hemen hemen tamamen dışladığı son derece muhafazakar bir ülkede değişiklik yapmanın çok zor olmasıydı. Ancak şimdi OFC’de 400 kadar Suudi kadının çalışıyor olması -Olayan ve diğer erkek iş arkadaşlarıyla Riyad’daki merkez ofiste koşuşturan 56 kadın dahil- şirketin ve Suudi toplumunun kadınları ekonomik güce katmada ne kadar yol aldıklarını ortaya koyuyor.

    Her ne kadar bu aşamalı bir gelişme olsa da -bu 400 kadın Olayan’ın 12 bin kişilik Suudi merkezli çalışan sayısının yüzde 3’ünden biraz fazla- OFC’nin entegrasyonu, Olayan’ın Ortadoğu ve ötesinde iş dünyası lideri olarak saygı görmesini sağlayan sebatı ve idrak kabiliyetinin kanıtı. Düzenli olarak Davos toplantılarına katılan Olayan Fortune’un (ABD) Uluslararası En Güçlü Kadınlar Listesi’nin de gediklisi. Kendisi, 30 yıllık devasa şirketinin dümenindeyken önemli bir genişleme sürecine imza attı; 2001 yılından beri istihdam hemen hemen dörde katlandı. (Şirket mali performansı hakkında bir açıklamada bulunmuyor ancak dışarıdan tahminlere göre 7 milyar dolar civarında bir yıllık gelir söz konusu). Öte yandan, Olayan her ne kadar bu konudaki övgüleri kabul etmese de, çeşitlilik konusundaki öncü duruşu, son beş yılda binlerce Suudi kadının özel sektörde istihdam edilmesinin yolunu açan tarihi bir dönüm noktasının ortaya çıkışını sağladı. OFC’nin bu toplamdaki katkısı mütevazı ancak Olayan’ın bölgede ender rastlanan bir durum olan, iş dünyasında kadın lider kimliğiyle örnek olması önemli.

    60 yaşında bir kadın olarak popülerliği yakalayan Olayan kendisini öncü olarak yaftalayacak son kişidir herhalde. Onun çabaları pragmatik düşüncelere dayanıyor: İş dünyasında liyakat önemlidir ve yetenekli kadınların istihdam edilmesi de ekonomi için daha iyidir. “Ben çeşitlilikten yanayım ama bu çeşitlilik hak edenleri kapsamalı” diyor. Suudi kadınlara daha önce sahip olmadıkları roller için öncülük etse de, fabrika işinden satışa ve yönetime kadar her aşamada Suudi Arabistan’ın katı dini kültür ve geleneklerini gözetmeye çok dikkat ediyor. OFC’nin uzun zamandır uluslararası ortaklarından biri olan Cummins’in CEO’su Tom Linebarger Suudi kadınları mühendislik işlerine dahil etmek için Olayan’la çalıştı. Olayan için “modernizasyon ve kadınların güçlenmesi yönünde -sistemin içinden- düzenli çaba harcıyor” diyor; “Şimdiye kadar gördüğüm en güçlü kadınlardan biri.”

    OLAYAN İLK KEZ 2001 yılında OFC’yi entegre etmeye çalıştığında, kendisininki gibi kadınları istihdam eden başka bir şirket örneği yoktu ve bunu başarabilmesinin önünde çok engel vardı; istihdam yasası ve toplumsal gelenekler yoruma ve karmaşaya fazlasıyla açıktı. Son derece muhafazakar olan Suudi Arabistan’da kadınların toplum içinde uzun siyah çarşaf giymeleri ve başlarını örtmeleri gerekiyor; yine geleneklere göre herhangi bir bağları olmayan erkeklerle bir arada olamıyorlar. Bunun gibi kültürel normlar da kadınlara açık olan birkaç endüstri dışında, kadın istihdamını büyük oranda kısıtlayan bir nitelik taşıyor; kadın istihdamına izin veren sektörler sağlık, eğitim ve bankacılık; kısacası, teorik olarak sadece birbirleriyle etkileşim halinde olabilecekleri sektörler.

    OFC’nin faaliyet alanı ise bunlara dahil değil. Hızla gelişen holdingin faaliyetleri yatırım ve emlaktan imalat ve yabancı marka kola, şekerleme, bilgisayar ve ağır ekipmana kadar geniş bir alana yayılan faaliyetleri kapsıyor. (Nabisco, Xerox, Colgate Palmolive ve Burger King OFC’nin Batılı ortakları arasında yer alıyor.) Ancak bu şirketlerden hiçbiri iş ortamındaki kadınlara yeterince tecrit sağlayacak bir düzenlemeye sahip değildi: Kadınlar için özel tuvalete, kantinlere, ibadet odalarına ve çalışma alanlarına ihtiyaç vardı; üstelik Suudi kadınların araba sürmelerine izin verilmediği için iş-ev-iş arasında ulaştırma da sağlanmalıydı.

    Bu kadar çok faktörün gözetilmesinin gerektiği bir ortamda Olayan’ın gerçekten ihtiyaç duyduğu şey, daha fazla kadını işe alacak bir kadının istihdam edilmesiydi. Nihayetinde de, bilgisayar uzmanı ve sistem mühendisi olan, Boston’da eğitim görmüş ve Citibank’ın Suudi şubesinde (görece karma bir çalışma alanı) kademe kademe yükselmiş olan Hana AlSyead’i işe aldı. AlSyead bu zorlu görev için kolları sıvadı ve bir yıl içinde OFC 21 kadını istihdam etti. OFC’nin Enayah’ta (Kimberly-Clark ve başka bir Suudi şirketle ortak) cerrah eldivenleri dikmek için işe aldığı kadınların çoğu mağdur durumdaki alt tabakadandı. Bu kadın terziler tarih yazdı: Suudi Arabistan’ın ilk kadın fabrika işçileri olmuşlardı.

    O zamandan beri de krallıkta bir dönüşüm söz konusu: Mağazalarda, ofislerde, mutfakta ve üretim tesislerinde olsun, Suudi Arabistan’daki kadınlar özel sektöre akın akın gelmeye başladı; Suudi hükümetinin istatistiklerine göre, 2004’te 23 bin olan sayıları 2009’da 48 bine ve 2014’te de 400 binin üzerine çıktı. Bu büyümeyi tetikleyen faktörler kitlesel eğitim (kadınlar ülkede üniversite mezunları arasında hakim konumda), ekonomik gereklilik ve hükümetin bu konudaki hafif teşvikiydi.

    Bununla birlikte, Dünya Ekonomik Forumu rakamlarına göre, toplamda Suudi kadınların yalnızca yüzde 19’u çalışıyor. OFC’deki pek çok konum da dahil hâlâ çok sayıda profesyonel rol kadınlara açık değil; nedeni ise bu işlerin araç kullanma, ağır kaldırma ya da erkeklerle sık sık iletişim gerektirmesi. Dünya Ekonomik Forumu’nun en son Global Cinsiyet Uçurumu raporuna göre, Suudi Arabistan son zamanlardaki bütün iyileşmelere rağmen hâlâ 142 ülke arasında 137’nci sırada.

    BÖYLE BİR ORTAMDA OLAYAN’ın nasıl başa gelebildiğini anlamak için, babası ve akıl hocası olan Suliman’ın hikayesi yardımcı oluyor. Suudi Arabistan’da küçük bir şehirde doğan Suliman, Batılı şirketlerin ülkenin zengin petrol yataklarında sondaj yapmaları için geldiği bir dönemde vazgeçilmez olan İngilizce’yi öğrendi. Petrol devi Aramco’da başarılı birkaç yıllık çalışma döneminin ardından bu tür firmalara ekipman vs. sağlamak suretiyle daha iyi işler yapabileceğinin farkına vardı. 1947 yılında, Olayan Group adını alan ve “yerli ortak” olarak tercih edilen -o dönemde bütün yabancı şirketlerin talep ettiği bir özellik- şirketi kurdu.

    Lubna kozmopolit bir yapısı olan Beyrut’ta büyüdü; üçü kız olan dört çocuğun en küçüğüydü. Suliman katı ama donanımlı bir babaydı; kızlarının akademik performansını yakından izledi ve finansal yönetim dersleri verdi. Lubna ABD’de dokuz yıl geçirdi; bu dönem onun özgür düşünme biçimini pekiştirmesini sağladı. Cornell Üniversitesi’nde ve ardından Indiana Üniversitesi’nde öğrenim gördü; burada kız kardeşi Hutham’la birlikte MBA aldı. (Hutham halen Olayan Group’un ABD merkezli yatırım kolunun CEO’su ve başkanı.)

    Lubna ise J.P. Morgan’da çalıştı ve bankacılık kariyerini devam ettirmek için 1983 yılında Riyad’a taşınmadan önce, hukukçu olan eşi John Xefos’la tanıştı. Suliman da o sırada Riyad’da yaşıyordu ve bir yönetici asistanına ihtiyacı vardı. İkisi 20 yıl kadar birbirlerine çok yakın çalıştılar; 1986 yılında Olayan Group’un endüstriyel holding şirketi olan OFC’nin CEO’su oldu. Şirket 1999 yılında grubun Ortadoğu tüketici birimiyle birleştiğinde sorumlulukları arttı. (Suliman 2002 yılında vefat etti.)

    Olayan bir yönetici olarak kendi cinsiyetini iş arkadaşları arasında hemen hemen ikinci bir düşünce kaynağı düzeyine çıkarmayı başardı. Suudi borsasına kote ve yönetim kurulunda bir kadının (Olayan) olduğu ilk şirket olan Saudi Hollandi Bank’ın CEO’su Bernd van Linder, “Suudi arkadaşlarım ve müşterilerim arasında en tutucuları bile, (Lubna Olayan)’ın şirketleri yönetme biçimine hayran” diyor; “Şunu veya bunu yapan ilk Suudi kadın olarak değil de kişi olarak saygı duyulan birisi.”

    Olayan dikkatlerin odağında olmayı sevmiyor. Nitekim her bir yöneticiye, fotoğraf ve biyografilerinin olduğu birer sayfanın ayrıldığı 150 sayfalık şirket rehberinde Olayan’la ilgili veriler alfabetik sıraya göre 80’inci sayfada, tam ortada yer alıyor.

    Temmuz ayı sonlarında kendisiyle görüşmek için Suudi Arabistan’a gittiğimde, Olayan orada değildi. (İlk torunun doğumu nedeniyle yurtdışına seyahat etmişti; planda bu beklenmeyen son dakika değişikliği için defalarca özür diledi. Nihayetinde, biz de video konferansla bağlandık. Kendi yokluğunda, uzun süredir birlikte çalıştığı Serene’in de tatilde olması dolayısıyla, onunla da görüşemeyip video konferansla söyleşi yapmamızın iyi bir tesadüf olduğunu söyledi (“Serene her şeye hayır der”).

    Olayan kendi kariyerinde cinsiyet sorunlarını tartışırken, hafif ve yüzeysel olana odaklanıyor. Peki ya zorluklar? Kadınlar için tuvaletlerin olmadığı şirket fabrikalarına ziyaretler yapıldı. Kamuda erkeklerle bir arada olmak ya da araç kullanmak yasak mı? Bu belki de, üç çocuklu çalışan bir anneye iyilik sayılabilir. “Herkes bana gelmek zorundaydı. Bu da benim için önemli bir kaynaktı.”

    Kendisinin kadın bir lider olarak saygı görüp görmediğini sorduğumuzda ise şaşırmış gözüküyor: “Saygı mı? Suudi toplumunda kadınlara büyük saygı gösterilir. Benim bu konuda hiç sorunum olmadı.” Kendisinin aslında cinsiyet bazında hiç düşünmediğini de sözlerine ekliyor. “Asıl kaygısının, şirketin kurucusunun kızı olarak herhangi bir kayırmacılık algısı yaratmamak için diğerlerinden daha iyi bir performans göstermek olduğunu” söylüyor.

    Bununla birlikte, Olayan’ın ülkesiyle karmaşık bir ilişkisinin olduğu bir gerçek. 2004 yılında, o dönemin ABD Başkanı olan Bill Clinton ve Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın katıldığı üst düzey bir Suudi konferansı olan Cidde Ekonomik Forumu’nda önemli bir konuşma yapan ilk kadındı. Cinsiyet ayrımcılığının şekillendirdiği bir toplumda, Olayan “Büyüme için Suudi Vizyonu” başlıklı, “kadınlar için daha fazla iş ve daha fazla fırsat”ın sunulduğu refah düzeyi yüksek ve çeşitlendirilmiş bir ekonomi çağrısında bulundu. Ancak bu konuşmasına gölge düşüren bir şey oldu: Tam konuşurken başındaki eşarp hafifçe kaydı; bu durum, her ne kadar bilerek yapılmamış olsa da, kültürel bir hakaret olarak algılandığından ülkenin muhafazakar kesimlerinin şimşeklerini üzerine çekti ve günlerce gazetelerin başlıklarında yer aldı. Olayan geçmişte yaşadığı bu olayı bıkkınlıkla hatırlıyor. “Oysa bu konuşmamla o kadar gurur duyuyordum ki” diyerek anlatıyor.

    Olayan halen bu dünyada ama aynı zamanda uzakta, OFC’nin Batılı çalışanlar için kurduğu ilk yaşam alanı olan Riyad’ın banliyösündeki güvenlikli bir site olan Al Bustan Village’da yaşıyor. Burada kadınlar yüzebiliyor, spor tesislerinden yararlanabiliyor ve başlarını örtmeden site içinde dolaşabiliyor. Riyad’daki evi yeniden dekore edildiğinden Olayan geçici olarak buradaki 608 villadan birinde kalıyor ve sıklıkla da site etrafında bisikletle dolaşırken görülüyor. Sitede arabayla yol alırken, OFC’den beni ağırlayan kişi, “Bu siteden çıktığınızda başka bir ülkeye gitmiş gibi oluyorsunuz” diyor.

    RİYAD’IN MERKEZİNE 35 DAKİKA uzaklıkta yer alan OFC’nin merkezi, çok az yönlendirme tabelası olan, izole sayılabilecek çok katlı bir bina. 300 kişilik merkez ofis personeli kadın, erkek, Suudi ve 23 farklı ülkeden yabancılardan oluşan karma bir kimlik sergiliyor. Kadınlar ve erkekler bir arada toplantılara katılıyor; bazı kadınlar başları örtülü halde çalışıyor, bazıları ise kapalı model Batılı kıyafetlere sahip. İşyerinde konuşulan dil İngilizce ve her kademedeki çalışanlara isim ve soy isimlerinin baş harfleriyle hitap ediliyor; zamandan tasarrufu amaçlayan bu uygulama şirketin yeni kurulduğu günlere dayanıyor. Olayan’a da LSO diye hitap ediliyor.
    Olayan her ne kadar çalışanlarına özen gösteren bir yönetici olsa da, kesinlikle talepkar birisi. Sabahları erken uyanıyor, sık sık seyahat ediyor ve kararlarında da ısrarcı olmayı seviyor, ancak bu kararları alırken olabildiğince çok sayıda insana danışmayı ihmal etmiyor; bazı yöneticileriyle günde defalarca konuşuyor. OFC’nin şirketleriyle ilgili ansiklopedik bilgiye sahip olması ve son derece ayrıntı odaklı davranması çalışanlar açısından baş döndürücü ve aynı zamanda kaygılandırıcı bir durum. (Hatta Al-Bustan’daki havuza mobilya seçimine bile karıştığı anlatılıyor.)

    Bu nitelikleri aynı zamanda yönetim kurulunda ve hayır işlerinde de ön plana çıkıyor. MIT’nin başkanı olan Rafeal Reif Olayan’la beraber Schlumberger’nin yönetim kurulunda yer alıyor ve Olayan’ın derin jeopolitik bilgisinin yanı sıra insanlarla olan iletişimindeki ustalığına da hayranlık duyuyor. Reif böyle bir zihinsel kıvraklığın “çok az insanın sahip olduğu bir hediye ve değer” olduğunu belirtiyor. “Lubna hiç kimseye benzemiyor” diyor.
    Reif aynı zamanda, Olayan’ın konuşmanın yönünü hakimiyet kurarak değil de, önemli fikirlerle sessizce yönetebilme ve yönlendirebilme becerisine de hayran. Bu ayırt edici niteliği de Olayan için özellikle önemli. Güçle/iktidarla olan ilişkisi sorulduğunda, bu kavramın kendisi açısından negatif bir vurgusu olduğunu belirtiyor; bunun yerine, güçten daha önemli ve bir tür kazanılmış para olarak gördüğü “etki” sözcüğünü tercih ediyor. “Hayatta ne kadar çok zorlukla karşılaşırsanız, o kadar hayat deneyiminiz olur ve bu yaşanılan deneyim de başkalarının hayatlarına dokunmanız için size bir ‘etki’ sunar” diyor.

    OFC için pek çok zorluk söz konusu. Yabancı şirketler artık Suudi ortak olmadan da bağımsız bir şekilde faaliyet gösterebiliyor. Öte yandan, zengin ve görece genç bir topluma, hızla kalkınan bir ekonomiye sahip -2010 ile 2014 yılları arasında Suudi Arabistan’ın petrol dışı sektörleri yılda ortalama yüzde 7,2 oranında büyüme kaydetti- olan ülke, yerli pazarlarında yavaş büyümeyle karşı karşıya olan Batılı şirketler için bir mıknatıs haline geldi. Tüm bunlar da ortamın OFC açısından daha rekabetçi bir niteliğe büründüğünü ortaya koyuyor.

    Şirket aynı zamanda cinsiyet çeşitliliğinin de ötesine uzanan bir işgücü değişimiyle karşı karşıya. OFC gibi Suudi şirketleri yıllarca yeteneklerin büyük bir bölümünü dışarıdan getirdiler; öyle ki, krallığın özel sektör işgücünün kabaca yüzde 85’i yabancı ve Suudilerin büyük bir bölümü de işsiz. Hükümet ise bu tabloyu “Suudileştirme”ye doğru çevirmek istiyor; buna göre şirketlerden işe alımlarda, belirlenen kotalara uygun davranmaları istenecek. OFC her ne kadar kotasını aşıyorsa da, şirketteki yöneticiler bunun kendileri açısından en büyük zorluk olduğunu ifade ediyor. Pek çok iş için Suudi istihdamı -sıklıkla eğitim gerekiyor ve yasalara göre de, Suudi çalışanlara yabancılardan daha yüksek ücret ödenmesi zorunluluğu var- yüksek maliyetli.

    2011 YILINDA OFC tüketici ürünleri, gıda hizmetleri, ambalaj, dağıtım ve hatta inşaat işlerinde bile kadın çalışan istihdam etmeye başladı. Yine de, toplam kadın çalışan sayısı hâlâ OFC’nin işgücünün yalnızca yüzde 1’i kadar. Bu konuda daha hızlı yol almak isteyen Olayan “kadınların grup içinde dahil oldukları her tür konuya göz atmak” ve kariyerlerini geliştirmelerine yardımcı olmak amacıyla dahili bir grup olan Olayan Kadın Network’ünü kurdu. Nihayetinde de, yeni bir hedef belirledi: Olayan 2016 yılına kadar OFC’nin 30 şirketinin tümünde, hiyerarşinin her kademesinde bin kadının işe alınmasını istedi.

    Ancak bu haber herkes tarafından iyi karşılanmadı. OFC’ye bağlı Coca-Cola Şişeleme Suudi Arabistan’ın genel müdürü Asadullah Sherazee, Olayan’ın kendisine kadınları işe almasını söylemek için geldiğinde -“Coke işgücünün yüzde 40’ının kadın olması gerektiğini söyledi. Oysa sizde bu oran sıfır” demişti- endişeye kapıldığını anlatıyor: Kadınları işe almanın maliyeti- özel yerler, eşitlik korkusu, nasıl uyum sağlayacakları vs.
    Ancak emir emirdi. Pakistan kökenli Kanada vatandaşı olan Sherazee diğer OFC şirketlerindeki yerleşim yerlerini düzenlemek için ekibiyle çalıştı; kadınlar için ibadet odaları yapıldı ve istihdam kuralları doğrultusunda kadınların kendi özel alanlarına sahip olabilmeleri için ofislerde ve fabrikalarda bölmeler inşa edildi. Üç yıl sonra, işinde 30 kadın çalışan vardı; bunlardan 18’i de tümünün kadın ve çoğunun da burkalı olduğu şişeleme işinde çalışıyordu. Kadın istihdamından elde ettiği sonuçlar ise mükemmeldi. Şimdi artık kadınların işe alınmasının güçlü gerekçelere dayandığına inanıyor: “Son derece üretken, dürüst ve dakikler… Daha fazla kadın çalışana sahip olmak istiyoruz.”

    Suudi Arabistan’da 2011 yılından beri 26 bin kadın istihdamı sağlayan kadın insan kaynakları şirketi Glowork’ün CEO’su Khalid Alkhudair, “Sosyal bir deneyim yaşıyoruz” diyor. AlSyead nadiren sorunlarla karşılaşıldığını da sözlerine ekliyor: Örneğin, bir defasında, iş başvurusunda bulunan bir erkek OFC’nin kadın İK çalışanlarından birisiyle karşılaşınca yolunu değiştirmiş. Khalid Alkhudair, Suudi yöneticilerin genellikle, kültürel normları ihlal etmekten çekinen yabancılara göre kadınlarla ilişkilerinde kendilerini daha rahat hissettiklerini söylüyor.
    Halen OFC’nin iki şirketi hariç diğer hepsinde kadın istihdamı var. Her ne kadar AlSyead 2016 yılında Olayan’ın “bin kadın” hedefine ulaşmanın istatistiksel olarak olanaksız olduğunu söylese de, şirketin dönüm noktalarına dikkat çekmekten geri kalmıyor: Örneğin, OFC Suudi Yanbu kentinde ilk kadın çalışanı işe aldı. Ayrıca tır üreticisi Scania’nın bir bayisine Suudi bir kadın satıcı yerleştirmesi de özellikle övündüğü bir durum. Şimdi ise OFC’nin kadın istihdamını korumaya -dediğine göre, pek çok firma buradaki kadınları transfer etme peşinde- ve becerilerini geliştirmeye yardımcı olmaya çalışıyor.

    Olayan da kadın çalışanlarla devamlı iletişim halinde; onlarsın sıkıntıları, zorlukları olup olmadığını soruyor, bu konuda kendisiyle samimi paylaşımlarda bulunmalarını istiyor. AlSyead Olayan’ın bu yaklaşımı sonucunda, bir grup kadın çalışanın daha fazla tatil ve daha az çalışma saati istemesi gibi, daha az makul sayılabilecek taleplerle de karşılaştığını söylüyor; bu kadınlar aynı zamanda yönetici de olmayı hedefliyorlardı. Olayan bu tavır karşısından şaşırmış ve biraz da bıkmıştı; sonunda kadın çalışanlara şunu sordu: “Peki bu kadar tatil alarak, bu hedeflere nasıl ulaşmayı düşünüyorsunuz?”

    Olayan bu yılki Mısır Ekonomik Kalkınma Konferansı’nda konuşurken görülüyor. Kadınları çalışmaya teşvik etmeye yönelik argümanları tamamen pragmatist gerekçelere dayanıyor: Yetenekli kadınların istihdamını sağlamak ekonomiye yarar sağlar. “Ben çeşitlilikten yanayım ama hak eden insanlar için çeşitliliği savunuyorum.”