İslami finansta şeriat kurulu önerisi

0
132

Son dönemde piyasaların gündemini sıkça meşgul eden ‘İslami Finans’ kavramı tartışılmaya devam ediyor. Borsa İstanbul Genel Müdürü Tuncay Dinç, İslami finans modellerinde ortak kervanların oluşturulması açısından iyi finans modellerinin kullanılması gerektiğine dikkat çekerken IMF Uzmanı Khalid Sulaiman AlSaeed merkezi şeriat kurulu önerisinde bulundu. 

IMF Borç ve Sermaye Piyasası Enstrümanları Bölümü Finansal Sektör Yüksek Uzmanı Khalid Sulaiman AlSaeed, “İslami finansın ruhuna uygun bir yaklaşımın geliştirilmesi için aşırı risk alınmaması, reel sektörde yatırımın geliştirilmesi ve farklı yatırımcı tabanları için işin cazip kılınması gerekli” dedi.

Anadolu Ajansı’nın (AA) “global iletişim ortağı” olduğu, Dünya Bankası, Sermaye Piyasası Kurulu ve Borsa İstanbul iş birliğiyle G20 çatısı altında düzenlenen “Yatırımların Finansmanında İslami Sermayenin Kullanılması” konferansı sona erdi.

AlSaeed, burada düzenlenen “İslami finansmanı uzun vadeli yatırımlarda canlandırmanın önündeki zorluklar” adlı son panelde, IMF olarak İslami finans sektöründe son zamanlarda çok önemli çalışmalar yaptıklarını anlattı.

Geçen yıl Körfez ülkeleri, Londra ve Malezya’da İslami finans ile ilgili bazı toplantılara gittiklerini hatırlatan AlSaeed, amaçlarının, dünyanın bazı önemli bölgelerinden geri bildirim almak olduğunu söyledi.

AlSaeed, şu ana kadar İslami finans ile ilgili alt yapının yeterince gelişmediğine işaret ederek, o yüzden bir ayrışmanın söz konusu olduğuna değindi.

Sukuk ile ilgili temel unsurlara bakıldığında sözleşme anlaşmalarının her taraf için açık olması gerektiğini belirten AlSaeed, şöyle devam etti:

“Anlaşmaların gereksiz risk veya spekülasyon içermemesi lazım. Sukukların çoğunun, uygun olduğuna dair fetva verilmesinin, piyasaya önemli etkisi oldu. Ama bu uygulamanın nasıl yürütüleceğine dair belirsizlikler de devam ediyor. Bunun için sektörün netlik kazanması lazım. Gerçek anlamda şeriata uygun yaklaşımın geliştirilmesi gerekiyor. Dolayısıyla İslami finansın ruhuna uygun bir yaklaşımın geliştirilmesi için daha yapılması gereken şeyler var.

Aşırı risk alınmaması, kaldıracın kısıtlanması, reel sektörde yatırımın geliştirilmesi, farklı yatırımcı tabanları için işin cazip kılınması gibi alanlarda sukuk için daha çalışma yapmak gerekli. Şu ana kadar toplam 700 milyar dolarlık sukuk ihraç edilmiş. Bunun içinde vadesi dolmuş olanlar da var.”

Gerçek anlamda menkul kıymetleştirmenin nasıl yapılacağının da önemli olduğunu vurgulayan AlSaeed, bunun yanı sıra konsantrasyon, para birimi, bölgesel ve sektörel risklerin de bulunduğunun altını çizdi.

AlSaeed, bütün bu farklı risk unsurlarının göz önüne alınması gerektiğini belirterek, “Enstrümanın karmaşıklığı ve standartlaşma eksikliği de çok önemli bir sorun. Nasıl standartlaştırma geliştirebiliriz? Burada ‘merkezi bir şeriat kurulu’ gibi bir şey oluşturmak lazım. Bu konuda İslami akademinin oynayabileceği bir rol var. Standartlaştırma derken sadece temel sözleşmelerin standartlaşması ve inovasyona yer bırakılmasından bahsediyorum. Bu sayede belli merkezileşmiş şeriat kurullarının ötesinde çalışma yapabiliriz. Şu anki haliyle ülkeler bazında kalıyoruz. Her ülkenin kendi yorumuna göre farklı uygulamalar söz konusu oluyor” diye konuştu.

”İSLAMİ FİNANSMANDA MARKA DEĞERİ YARATMA MESELESİ HALA EKSİK”
Uluslararası Menkul Kıymetler Komisyonları Örgütü (IOSCO) Kıdemli Politika Danışmanı Cengiz Alp Eroğlu da makro ihtiyati regülasyonların düzeltilmesi gerektiğini ifade etti.

Bunların likiditeye kısıt teşkil edebildiğini ve kurumsal yatırımcıları da kısıtlayabildiğini aktaran Eroğlu, “Uzun vadede sigorta şirketleri ve emeklilik fonları uzun vadeli projeler için gelmek istiyor ama portföy kısıtlamaları onların iştahını azaltıyor. Onun için makro ihtiyati düzenlemeleri biraz ayarlamamız gerekli” değerlendirmesini yaptı.

G20’nin odağında alt yapı ve KOBİ finansmanı bulunduğuna dikkati çeken Eroğlu, KOBİ finansmanında likiditenin önemli bir problem olduğunu söyledi.

Eroğlu, KOBİ’lerin küçük ve riskli şirketler olduğuna işaret ederek, bunun da talep tarafında kurumsal yatırımcıları KOBİ’lerden uzak tuttuğunu ifade etti.

İslami finansmanda marka değeri yaratma meselesinin hala eksik olduğunu dile getiren Eroğlu, yatırımcıların ürünleri bilemediğini hatta ürünlerin varlığından haberdar dahi olamadığını kaydetti.

Eroğlu, bunun da bir problem olduğunu vurgulayarak, bazı İslami finansman ürünlerinin “sadece Müslümanlar içinmiş gibi” algılandığını aktardı. Eroğlu, tüm bunların marka oluşturma konusuyla ilgili olduğunu söyledi.

ICD Strateji ve Planlama Bölüm Direktörü Majid Kermani ise artık küresel iş birliği ve çok taraflı katılıma ihtiyaç duyulduğunun görüldüğünü belirtti.

Yatırım stratejilerinin tek başına işleyen mekanizmalar olmadığını vurgulayan Kermani, buna büyüme stratejileri, mali ve finansal sürdürülebilirlik tedbirleri ile makro ihtiyati tedbirler gibi alanların eşlik etmesi gerektiğini söyledi.

Kermani, alternatif yatırım yolları ve imkanlarının vurgulanmasının da önemine işaret ederek, geleneksel olmayan finansman yollarının da G20 ülkelerinin stratejileri açısından çok önemli olduğunu ve İslami finansın rolünün de burada başladığını sözlerine ekledi.

‘ÇOK ÖNEMLİ FIRSAT’
Borsa İstanbul Genel Müdürü Dinç, konferansta yaptığı konuşmada, üretken iktisadi aktiviteyi destekleyecek ve ekonomik refahın tabana yayılmasını sağlayacak bir finans yapısının konuşulacağı bu toplantıyı, çok önemli bir fırsat olarak gördüklerini söyledi.

‘ORTAK KERVANLAR OLUŞTURUYORUZ’
Mekke’de Hz. Muhammed’in zamanında, kervanların ortak şekilde finanse edildiğini aktaran Dinç, “O dönem insanlar nasıl bir araya gelip kervanı ortak şekilde finanse ediyorsa, bugün biz de sermaye piyasalarında bunu destekliyoruz. Bugün biz ortak kervanlar oluşturuyoruz ve İslami finans modellerinde bu ortak kervanların oluşturulması açısından iyi finans modellerini kullanalım diyoruz” ifadelerini kullandı.

AKBEN: EN BÜYÜK ZAFİYETİMİZ FAİZ
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) Başkanı Mehmet Ali Akben, özel sektörün katılım bankacılığına teveccüh göstermediğini söyledi.

Akben, Türkiye’de İslami kurumlar içerisinde Müslümanlar tarafından en fazla dikkat edilmeyen konunun faiz olduğunu kaydetti.

“Kaç kişi oruç tutuyor, kaç kişi cuma namazına gider, kaç kişi helale dikkat eder dediğimizde bu oranları çok yüksek görürüz ama en büyük zafiyetimiz faiz konusunda” yorumunu yapan  Akben, insanların bu konuda kendilerini sorguya çekmeleri gerektiğini dile getirdi.

BDDK olarak ayrı bir daire kurdukları bilgisini veren Akben, “katılım bankacılığı, İslam finansı Türkiye’de nasıl gerçekleştirilir, bu sistem Türkiye’de nasıl geliştirilir” diye baktıklarının altını çizdi.

Özel sektörün katılım bankacılığına teveccüh göstermediğine dikkati çeken Akben, sözlerine şöyle devam etti:

“Sermaye sahiplerimiz, birikim sahiplerimiz bu alana teveccüh göstermiyor. Ziraat Katılım, Halk Katılım ve Vakıf Katılım gibi devlet artık bu alanda üzerine düşen vazifeyi yapıyor. BDDK olarak konunun geliştirilmesinde üzerimize düşen vazifeyi yapacağız ama oralarda çalışan arkadaşlarımızdan istediğim bu sistem taklitçi bir sistem olmamalı. Kendi kuralları içerisinde büyüyen, kendi kurallarını oluşturmuş bir sistem olarak yürütülmeli.”

 ”FAİZSİZ ESASA GÖRE ÇALIŞAN TÜKETİCİ FİNANSMAN ŞİRKETLERİNE İHTİYAÇ VAR”
Akben, faizsiz esasa göre çalışan tüketici finansman şirketlerine ihtiyaç olduğunu söyledi.

Bu sistemi kurmak isteyenler için sistemin müsait olduğunu bildiren Akben, burada bir açılım sağlanabileceğini dile getirdi.

BDDK olarak Türkiye’de bu sistemin büyümesi ve dünyaya bir model oluşturması açısından gereken düzenlemeleri yapacaklarını anlatan Akben, “Fetva kurulları BDDK bünyesinde mi olmalı?…Şu an Katılım Bankaları Birliği bünyesinde olması planlandı ama  şart değil, değerlendirilir. Hangi tarafta olmasının daha sağlam ve daha doğru tanımlanmasını mevzuat çerçevesinde dikkate alırız” şeklinde konuştu.

Akben, bu konuda herkesin sunacağı görüş ve katkıya açık olduklarının altını çizdi.

Şu andaki mevcut katılım bankacılığı sisteminin bankalar kanunu içerisinde yer alan tariflerinin bir takım sıkıntılar içerdiğinin farkında olduklarını vurgulayan Akben, “Onların da düzenlenmesi için çalışıyoruz. Önümüzdeki dönemde bu sistemin Türkiye ekonomisi içerisinde ve dünya ölçeğinde önemli yerlere geleceğine inanıyoruz.” dedi