Yeni nesil Çinli işadamı

    0
    87

    Kanyon Gina’da kahvelerimizi içtikten sonra bir sonraki randevusu için Maslak’a gideceğini söyleyen Huawei Türkiye Tüketici Elektroniği Ülke Müdürü Seth Wang’a bu saatte Maslak’a metroyla gitmesini ve dönüşte de Kanyon’dan aracını alıp yola devam etmesini tavsiye ettiğimde, Wang akıllı telefonunu çıkarıp birkaç hareket yaptı. “21 dakika gösteriyor” dedikten sonra akşam yemeğine gittiğini söyleyen Wang’ın dönüş saatinde trafiğe takılmasının yüksek bir olasılık olmadığını bilerek kendisini otoparka uğurladım. Giderayak, “İnsanların bu kadar büyük AVM’lerin otoparkında araçlarını bulması zor oluyor. Bunun için de bir uygulama yapın” dediğimde döndü, “Elimizde yok ama üzerinde çalışıyoruz” dedi.

    Wang gibi yeni nesil Çinli yöneticilerin dünya çapında sergilediği yeni yönetim pratiği, Çin’in dünyaya vurduğu yeni damga olacağa benziyor. “Ben zengin değilim ama işadamıyım” diyen Wang, teknoloji uzmanlığı ile öne çıkmaya çalışan bir önceki kuşağa göre farklı bir profilde olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Bu değişim, Wang için başarılı olma iştahını azaltmamış; hala büyüme için şiddetli bir istek duyuyor.

    Wang’ın “Huawei genlerine kadar bir mühendislik şirketi. Biz teknoloji sektöründeyiz; pazarlama ya da reklam sektöründe faaliyet göstermiyoruz. İyi bir şey yapmak istiyorsanız, gerçekten farklı bir şey yapmanız gerektiğini düşünüyoruz” şeklindeki sözleri, şirketin akıllı telefonlar tarafında son dönemde yapay zekaya yaptığı şiddetli vurguya farklı bir anlam yüklüyor. Huawei’nin yapay zekayı akıllı telefon işinin geleceği olarak görmesi ve bu alanda teknoloji geliştirmeye büyük yatırım yapması, oyunu değiştiren bir hamle olabilir.

    Şirket dört yıl önce cirosundan Ar-Ge’ye ayıracağı payın yüzde 10’un altına düşmeyeceğini taahhüt ederken bu oran giderek yükseliyor. Wang, Türkiye’deki Ar-Ge merkezlerinin Çin’in dışındaki ikinci büyük olduğunu ve geçen yılki rakamlarında Ar-Ge’ye cirolarından ayırdıkları payın yüzde 14 olduğunu ifade ediyor. Türk mühendislerin 30 ülkeye destek sağlayan çalışmaları arasında yapay zeka da yer alıyor.

    Ancak bu durumu sadece rakamlarla açıklamak mümkün değil; zamanın ruhu çok daha baskın. Geçmişte B2B iş yapan bir altyapı odaklı şirket olan Huawei, beş-altı yıl önce tipik bir mühendislik şirketiyken çalışanlar müşterileri olan operatörlerin işine yarayacak çözümlerin peşinde koşuyordu. Bu dönemde Huawei çalışanlarının bakış açısında B2C tarafında bir marka olarak konumlanmak yer almıyordu.

    2011-2012’de amiral gemisi akıllı telefonları üreme sürecinde değişmeye başlayan bu bakış açısı, zaman içinde Huawei’nin nihai tüketiciyi düşünmemekten kaynaklanan sorunu keşfetmesini getiriyor. Huawei şirketi içinde B2C Reformu adını verdiği önemli bir değişimi gerçekleştirmeye yöneliyor. Wang, “Süreçlerimizi değiştirdik ve insanlara ‘ürünlerinizin özelliklerini insanların günlük hayatlarına dokunacak şekilde belirlemelisiniz diyerek eski bakış açımızdan uzaklaşma yoluna gittik. Bizler insanız ve kendi duygularımız var. İnsanların farklı günlük yaşam senaryolarını karşılamamız gerekiyor” diyor.

    Geçen sene piyasaya çıkan Mate 10 Pro’dan itibaren yapay zeka fonksiyonunun telefonlara eklenmesi, kullanıcının hayatının kolaylaştırılmasını sağlayan gerçek yaşam senaryolarının geliştirilmesi ve kullanıcı ile marka arasında bağ kurulması açısından çığır açan bir adım oluyor. Böylece telefonun kullanıcının ne yapmaya çalıştığını anlayarak kendisini ona göre ayarlamasından, parçalı bir işletim sistemi olan Android’in zaman içinde ağırlaşmasına karşı önlem oluşturmaya kadar bir dizi gelişme sağlanmış oluyor. Huawei markalı telefon, kullanıcısının kullanım kalıplarını öğrenerek yavaşlamaya mukavemet geliştiriyor. Bu öğrenmenin chip seti düzeyine kadar inmesi, donanımın öğrenerek işletim sistemini ya da başka bir deyişle yazılım tarafını bu öğrenime uydurmasını getiriyor.

    Wang, “Yapay zekayı bu şekilde kullanarak en az 18 ay boyunca hızınızın düşmemesini güvence altına alıyoruz. Aynı hızı hissediyorsunuz” diyor. Bütün bu adımlar, Wang’ın şirketin değiştiğini ve insanların günlük hayatlarına daha fazla temas ettiğini açıkça görmesini sağlıyor.

    Mate 10 Pro ile başlayan yapay zeka sürecinin geçen ay Nisan 2018’de piyasaya çıkan ve Wang’ın çok daha parlak bir ürün dediği P20 Pro ile daha üst düzeye taşınsa da asıl değişim Wang’ın bakış açısında. Geçen sene Budapeşte’den Türkiye’ye gelip bu göreve başladığında rakının su ile karışma anında beyazlaşmasını ilgi çekici bulan Wang, “Arkadaşlarımıza yeni telefonumuzun ağır çekim moduyla bunu görüntülememiz gerektiğini söyledim. Sürekli bu tür şeyler düşünüyorum” diyor.

    Eylülün ilk haftasında Türkiye’ye gelen Wang’ın hayatın içinden ayrıntılar bulma ve hayata dokunma yaklaşımı kısa sürede karşılığını bulmuş görünüyor. GfK verilerine göre, ağustos ayında Huawei’nin pazar payı yüzde 3,2 iken, görüştüğümüz tarihteki son GfK verileri olan şubat verilerine göre bu pay yüzde 10,6’ya yükselmişti. Wang “O zamanki payımız çok ufaktı. Temelde işimizi üç katına büyüttüğümüzü söyleyebilirim. Pazardaki payımızı her ay yaklaşık yüzde 1 artırıyoruz ve yılsonunda yüzde 20’ye ulaşacağımızı tahmin ediyorum. Yüzde 20 pazar payı, Huawei’nin Türkiye pazarında kabul ve saygı gördüğü anlamına gelecek” diyor.

    Bu yükselişi getirenin ne olduğu sorusunu, “Ekibimiz muhteşem ya da inovatif bir şey yaptı diyemem. Sadece bazı stratejileri düzelttik ve işi tipik olarak B2C tarzına taşıdık. Geleneksel olarak bizi etkisi altında tutan B2B düşünüşten uzaklaştık ve tüketicileri gerçekten dinlemeye başladık” şeklinde konuşuyor. Özellikler, fiyat, telefonun satın alınacağı yer gibi özelliklere odaklanan firma, çağrı merkezi üzerinden kullanıcıların taleplerini de öğreniyor ve dikkate alıyor. Wang, fiyat rekabetinin çok şiddetli olduğu çevrimiçi pazarda önlerini net bir biçimde göremedikleri için biraz daha tutucu davranarak çevrimdışı ve perakende mağazalarına odaklandıklarını söylüyor. Üç operatörün mağazalarına ve teknoloji zincirlerine odaklanan Huawei, müşteri memnuniyetini artıracak adımları hızla atmaya çalışıyor.

    Bunlardan en önemlisi olarak, şarj konusunun karşılarına çıktığına işaret eden Wang, şu anda global olarak piyasada en çok satılan modelleri olan Mate 10 Pro ve P20 Pro’da gün içinde şarj ihtiyacının ortadan kalktığının altını çizen Wang, kendisinin telefonunu evde ve işte şarj etmeden hayatını sürdürdüğünü ifade ediyor. Otomobilinde çakmak çıkışına bağlanan hızlı şarj ile yoldayken yaptığı şarj kendisine yeterli geliyor.
    Kendi alışkanlıklarını dile getirmesi, Çinli yöneticiler açısından çok alışıldık bir yaklaşım değilken Wang’ın sergilediği farklı tavır şirketteki asıl büyük dönüşümü ortaya koyuyor. Mate 7’den bu yana çok güçlü ürünlerle piyasaya çıkan Huawei’nin asıl dönüşümü bu ayrıntıda yatıyor. Wang ürün tarafındaki mükemmeliyet yorumlarıma başlangıçta şirketin mühendislik kökeni ile ilgili sözlerini tamamlar şekilde “İçeride çok sayıda dahi mühendisimiz var ancak bunlar daha önce geliştirdikleri özellikleri pazara anlatmayı ve tanıtımını yapmayı bilmiyorlardı. Aslında ürün bir yanda, insanlar diğer yanda duruyor ama aradaki bağ kurulmuyordu. İnsanlar ürünü ve markayı tanıyıp deneyimlediklerinde sonuç farklı oluyor. İtalya, İspanya ve Polonya pazarlarına baktığınızda Huawei’yi bütün pazarda 1 numaraya oturmuş görmenizin nedeni bu. Türkiye’de insanların bizi tanımasını sağlamak için biraz daha zaman harcamamız gerekiyor” diyor.

    Genel stratejileri doğrultusunda Türkiye’deki insanlara da alçakgönüllülükle hizmet etmeleri ve onların sorunlarını çözmeye devam edeceklerini söyleyen Wang, düşünüş biçimleri ve organizasyon yapılarını yenileyerek başladıkları bu yolculukta giderek daha iyi sonuçlar elde ettiklerini vurgularken “Ancak hala optimizasyon yaptığımız alanlar ve çözmemiz gereken sorunlar var. Ancak B2C’ye daha uygun bir yapıyı elde ediyoruz” diyor. Çin’in yarattığı bu yeni yönetici tipi, pazardaki iş modellerinin ezberini bozacak sonuçlar ortaya çıkarabilir.