Yeni bir yol haritasına ihtiyaç var

0
56
Business graph with arrows tending downwards

Global ekonomilere yönelik büyüme kaygıları piyasalarda risk iştahını azaltıyor. FED’in güvercin açıklamaları ise gelişmekte olan ülkelere ilaç olamadı.

Küresel ekonomilerde yaşanan gelişmeler piyasalardaki risk iştahını azaltıyor. ABD Merkez Bankası’nın (FED) ‘güvercin’ açıklamalarının daha da iyimserleşmesi özellikle gelişmekte olan ülkelerdeki risk iştahını desteklese de Çin’le ticaret müzakereleri, Brexit’e yönelik belirsizlikler ve ülkelerin kendi iç sorunları risk algısını olumsuz etkiliyor. Birkaç ay önce FED’in bu yıl için üç faiz artırımını fiyatlayan piyasalar, şimdi 2020 yılının ilk çeyreğinde bir faiz indirimine gitmesini bekliyor. “Bekle-gör” politikasına geçen FED’in faizlere yönelik U dönüşü her ne kadar gelişmekte olan ülkeler için olumlu olsa da, bu kararın ekonomideki yavaşlamadan kaynaklanıyor olması endişe yaratıyor. Diğer yandan ABD ile Çin arasındaki ticaret görüşmelerine yönelik haberler, Avrupa ekonomilerinde daralmaya yönelik işaretler ve Brexit’e yönelik gelişmeler kaygıları artırıyor.

Bu arada, uluslararası derecelendirme kuruluşu Fitch, küresel büyüme görünümündeki bozulmaya rağmen resesyon beklemediğini açıkladı. Açıklamada, “2019 için tahminlerimizi agresif biçimde düşürmemize rağmen küresel resesyon beklemiyoruz” denildi. Fitch, 2019 küresel büyüme tahminini yüzde 3,1’den yüzde 2,8’e, 2020 büyüme tahminini de yüzde 2,9’dan yüzde 2,8’e indirdiğini bildirdi. Açıklamada, “ABD ekonomisi hâlâ trendin üzerinde büyüyor. Düşük işsizlik ve hanehalkı gelirlerinde güçlü artış tüketici harcamalarını destekliyor. Çin, vergi indirimleri ve zorunlu karşılık oranlarını düşürerek politikasını gevşetti. ABD’nin Çin’e martta uygulamaya başlaması beklenen ek vergi tarifesi henüz gerçekleşmedi ve bunun olmayacağına dair umutlar artıyor” değerlendirmesine yer veridi.

İÇERİDE TANSİYON ARTTI

Yurtdışındaki bu olumsuz tablo içeriye de yansıyor ve mart sonunda piyasalar bu gelişmelerden payını aldı. Türkiye’nin risk primini gösteren CDS’ler 400 seviyesini aştı. 2018 Kasım ayından bu yana yatay bir seyir izleyen dolar 5.47 TL seviyelerini kırarak 5.84 TL’ye kadar yükseldi. Kurdaki sert yükseliş sonrası Merkez Bankası’nın repo ihalesine ara vermesi TL likiditesini artıracak bir adım olarak piyasalarda olumlu karşılandı. Ardından Merkez Bankası’dan gelen açıklamada, “Ülkemiz ekonomisine ilişkin makro göstergeler koordineli politika adımlarının etkisiyle dengelenme sürecinin devamına işaret etmektedir. Öncü veriler ilk çeyrekte yurtiçi talepte ılımlı bir toparlanmanın gerçekleştiğini göstermektedir. Mal ihracatı ve turizm talebindeki güçlü seyirle birlikte net ihracat büyümeye yüksek katkı vermektedir. Bu çerçevede cari dengedeki iyileşmenin hızlanarak sürmesi beklenmektedir” denildi. Açıklamada şöyle devam edildi: “Ekonomik dengelenme sürecinde para politikası fiyat istikrarı hedefi doğrultusunda şekillenirken maliye politikası ile güçlü eşgüdüm enflasyonla mücadeleyi desteklemektedir. Diğer taraftan, Merkez Bankası rezervlerini güçlendirme politikasına kararlılıkla devam etmektedir. Bu doğrultuda, geçtiğimiz yıl finansal piyasalarda yaşanan oynaklıklar sonrasında rezervlerde artış trendi gözlenmiştir. Brüt rezervlerde yaşanan dalgalanmalar ise olağan işlemlerden ve dönemsel unsurlardan kaynaklanmakta olup öngörülmeyen bir durum söz konusu değildir. Finansal piyasalarda gözlenen oynaklıklar ve sağlıksız fiyat oluşumları yakından takip edilmekte olup para politikası ve likidite yönetimine ilişkin tüm araçlar, fiyat istikrarını sağlamak ve finansal istikrarı desteklemek amacıyla kullanılmaya devam edilecektir.”

TL CAZİP HALE GETİRİLMELİ

Kurda yaşanan sert yükselişin birkaç nedeni olduğuna dikkati çeken NoorCM Kurumsal İlişkiler Müdürü Mert Yılmaz, “Almanya’dan gelen PMI verileri Avrupa bölgesinin büyümesine ilişkin kaygıları artırdı. Bu veri gelişmekte olan ülke para birimlerinin değer kaybına neden oldu. Türkiye özelinde ise Golan Tepeleri’ne ilişkin tartışmalar etkili oldu. Seçim sonrasında piyasalara ilişkin en büyük risk S-400 nedeniyle Türkiye-ABD ilişkileri görülüyor. Golan Tepeleri de bu kaygıları artırdı” diyor.

Mert Yılmaz, yerli yatırımcılardan da ciddi bir döviz talebi olduğuna dikkati çekiyor. Merkez Bankası verilerine göre, yaklaşık 6 aydır döviz mevduat hesaplarındaki oran artıyor. Şu anda Türkiye’de bankacılık sistemindeki toplam mevduatın içinde döviz oranı yüzde 50’yi aştı. Bilindiği gibi geçtiğimiz yıl hem TL mevduatı teşvik etmek hem de vadelerin uzaması amacıyla gelir vergisi stopaj avantajı getirilmişti. Ancak, 30 Kasım’da bu avantaj yürürlükten kaldırıldı. Yılmaz, yatırımcı açısından TL’nin cazibesini kaybetmesi nedeniyle dövize yöneldiğini belirtiyor. Diğer yandan, döviz mevduat hesaplarındaki stopaj oranı yükseltildi. Buna göre, bir yıldan uzun vadeli döviz mevduat hesaplarında kesinti yüzde 13’ten yüzde 18’e yükseltildi. Vadesiz ve ihbarlı hesaplar ile 1 yıla kadar (1 yıl dahil) vadeli hesaplarda yüzde 18’den yüzde 20’ye yükseltildi. Yılmaz’a göre, bu uygulama yatırımcıların dövizden TL’ye geçmesini sağlamaz. “TL’yi tekrar cazip kılacak adımlar atılması gerekiyor. Çünkü, parasını TL mevduatta tutsa enflasyon kadar getiri yatırımcıya cazip gelmiyor” diyor.

Kurda yaşanan atağın kırılganlıkların yüksek olduğunu gösterdiğini vurgulayan Yılmaz, seçimden sonra yol haritasının ortaya konması gerektiğini, yatırımcı güvenini kazanacak adımların atılması gerektiğini belirtiyor.

Analistlere göre, dolarda direnç 5.76-5.80 TL seviyelerinde. Destekler ise 5.57-56 ve 5.47-5.51 TL seviyelerinde bulunuyor. Piyasalarda bir dengelenme oluncaya kadar sert hareketlerin devam edebileceği uyarısında bulunan uzmanlar, yatırımcıların temkinli hareket etmelerinde fayda bulunduğunu kaydediyor.

Sonuç olarak, global ekonomilerdeki gelişmeler kısa vadede çözüme kavuşacak gibi görünmüyor. İçeride ise kırılganlıklar sözkonusu. Ancak, önlemlerle riskler fırsata çevrilebilir. Çünkü, düşük fiyatlar yatırımcılar için cazip imkânlar sunuyor.