Sizin Trump’ınız hangisi olsun?

0
31

Trump’ın ekonomi politikaları bazı ABD’li şirketler için iyi olacak. Bunu biliyoruz. Peki uzun vadede ekonomi için doğru politikalar bunlar mı?
 
Yazının önemli bir kısmı Prof. Luigi Zingales’in bir makalesinin ana fikrini taşıyor ve iki ana tanımı Türkçeleştirmem durumunda verilmek istenen anlamı veremeyeceğinden aynı bıraktım: Trump’ın pek çok politikası “pro-business” (iş dünyası dostu diyelim) ancak bu, “pro-market” (buna da serbest piyasa dostu diyelim) olacak anlamına gelmiyor. Hatta tam tersi bir etki yaratacak. Pro-business gelecek nesiller pahasına var olan şirketlerin desteklendiği bir ortamdır. Pro-market ise herhangi bir kesimi kayırmadan tüm şirketlere eşit şans tanıyacak ortamı yaratmaktır. (Trump’ın “Amerika’da üret Amerikan malı tüket” söylemi aslında tam bir pro-market karşısında pro-business)

Pro-market bir ekonomi politikası ülkeyi uluslararası rekabete açarak sadece tüketicinin en düşük fiyata/en kaliteli mallara erişimini sağlamaz aynı zamanda korumacı önlemler olmadan sadece rekabetin sopası ile şirketlerin de daha verimli olmasını sağlar (bence ticaret konusunda Trump’ın haklı olduğu noktalar var). Pro-business bir uygulama ise ekonomik yapının şirketler lehine ve çoğu zaman tüketiciler ile yabancı şirketler aleyhine korunması, çevrenin kirletilmesi ve kaynakların verimsiz tüketilmesine yol açar (bakınız Çin; Çin’in Davos’ta globalleşmeyi savunduğu yorumları tam bir komedi)

Yukarıda sayılan dinamikler içinde serpilen pro-business şirketler uzun vadede kalıcı olmayacağı gibi ekonomiyi de ciddi anlamda hırpalar. 2008 krizi buna örnek olarak verilebilir. Bugünlerde Trump’ın kabinesinin gerçek hayatta çok başarılı isimlerden oluştuğunu okuyacaksınız. Bu durum ilk başta “elitlerin”in yönetimden atılması olarak okunabilir. Örneğin lobi faaliyetlerine son vereceğini ve halktan gelen gücün DC koridorlarından çıkarılarak halka geri verileceğini söylemesi gibi… Yani lobilerin gücü kırılacak. Oysa seçilen isimlere bakıldığında lobilere gerek kalmayacak çünkü lobiciler zaten yetkili koltuklara oturuyor olacak. Örneğin Exxon’un CEO’su dış işlerine, GS partneri ekonomiye, bir armatör ulaştırmaya, SEC ve EPA’nın başına bu kurumlarla davalık olan isimler atanmak üzere. Keza eğitimin başına önerilen Betsy DeVos da ilginç bir isim.

Buradan ben devam ediyorum. Peki pro-business/market çelişkisi bizi nereye götürebilir? Kısa vadede, ki üç veya altı aydan daha uzun bir süreden bahsediyorum, ikisi arasındaki farktan haberdar olmayan veya buna takılmayan piyasalar olumlu hareket etmeye devam edecektir. Nitekim Trump’ın şirketlere yönelik her tweet’inden sonra şirketlerin, büyük çoğunlukla, prim yaptığını gördük. Biraz daha uzun vadede ise Trump ve Brexit örneklerinde gördüğümüz ana dinamikler yeniden baskın hale gelecektir. Avrupa’da bir hayalet dolaşmaya başlamasının üzerinden yaklaşık 170 yıl, bu hayaletin korkunç bir şekilde ete kemiğe bürünmesinin üzerinden ise tam 100 yıl geçti. Bu hayalet tüm sevimsizliğine rağmen Batı ekonomi modelinde “elit veya establishment” tabir edilen kesimler üzerinde bir denge unsuruydu ve en azından ekonomik anlamda aşırıya kaçmalarını engelliyordu. Hayaletin önce silikleşmesi ardından sahneden tamamen çekilmesi ile bugün tartışılan globalleşme, gelir eşitsizliği gibi konuların çok daha hızlı bir tempoda geliştiğini gördük. Bu gelişmelerin neticesi de dikkatli gözler için Trump ve Brexit olmalıydı ve oldu da. Ancak kaçınılmaz veya kısa vadede doğru da olsalar her ikisinin de çözüm veya son nokta olması mümkün değil. Peki bundan sonrası nasıl gelişebilir? Bir başka sefere…