Ebola piyasaları nasıl etkileyecek? ‘İyi’ senaryo – kötü senaryo…

0
34

Mahşer’ in dört atlısı çeşitli dini metinlerde sık sık geçen öngörülerden bir tanesidir. Konumuz bu olmadığı için sadece heyecanlı bir giriş için kullanıyorum. Atlardan “beyaz” olan salgın hastalık olarak yorumlandığı gibi “soluk” (yeşil diyen de vardır) olan da “ölüm” olarak adlandırılır (metinlerde sadece bu atın adı vardır). Konumuz elbette Ebola.
 
Sayfada gördüğünüz grafikte 30 Eylül’e kadar yaşanan ölümlü vakalar var. Dünya Sağlık Örgütü (WTO) 8 Ağustos’ta hastalığı uluslararası acil bir vaka ilan etti. Şu anda rakam 4 bin seviyesini geçmiş görünüyor ve ABD’de ilk ölüm gerçekleşti. Avrupa’da da vakalar görülüyor. Elimizdeki “salgın” kabul edilen vakalar ağırlıklı grip üzerine (veba gibi daha öncekileri saymıyorum) 20. Yüzyıl’da üç ana vaka bulunuyor: 1918, 1957 ve 1968 salgınları. Bunlara ek olarak global salgın statüsünde kabul edilmeyen 1976 (domuz gribi) 1977 (Rus gribi) ve 1997 ile 2002’deki SARS bölgesel salgınları var.
 
Tüm bu sayılanlar arasında en ölümcül olanı bildiğiniz üzere 1918 İspanyol Gribi. Milyonları öldüren bir vaka ve Birinci Dünya Savaşı’na denk geldiği için piyasa performansını ölçmek zor. 1918’de S&P yüzde 24,5 düşerken FTSE yüzde 25,4 yükseliyor. 1957 salgınına ise hızlı müdahale edilebiliyor. Buna rağmen toplam ölü sayısı 2 milyon, ABD’de 70 bin. S&P 1957’de yüzde 54 artıda. 1968 vakası Hong Kong’da patlıyor ve ölümler Aralık 1968 – Ocak 1969’da zirve yapıyor. ABD’de ölü sayısı 34 bin. S&P yüzde 12,5 prim, 1969’da ise yüzde 7,4 gerilemiş. SARS ise toplamda 800 civarında ölümlü vaka yaratsa da özellikle havayolları ve kapalı alanlarda yarattığı korku ile darbe vurdu. Hong Kong ve Singapur ekonomileri perakende rakamlarında düşüşle ikinci çeyrekte yüzde 2 daraldı. IMF’nin Liberya ve Sierra Leone için tahmini ise yüzde 3,5 gerileme (yüzde 5,9’dan yüzde 2,5’e ve yüzde 11,3’ten yüzde 8’e). Gine’de maden sektörüne henüz bir darbe gelmese de beklenti yüzde 1.
 
ABD için senaryoyu tarafsız bir ofis olan Bütçe Ofisi’nden aldım. Birinci senaryo 1918’i andırıyor ve 90 milyon insana bulaşarak (ABD nüfusundan bahsediyoruz) 2 milyon insan öldürüyor. İkinci senaryo ise 1957 ve 1968 vakalarını baz alarak 75 milyon kişiyi etkiliyor ve 100 bin ölüme neden oluyor. Elbette çalışma çok detaylı ve ben sadece özetliyorum.
 
Kısa vadede sağlık gereçlerinden, elemanlarına kadar kıtlık yaşanıyor, ulaşım kısıtlanıyor, perakende ticaret duruyor, istihdam piyasası daralıyor. (Örneğin ikinci senaryoda çalışanların yüzde 30’u hastalanıyor, yüzde 2,5’i ölüyor, diğerleri üç hafta çeşitli nedenlerle işe uğramıyor.) Tarım sektörü daha az, restoranlar daha fazla etkileniyor.
 
Büyük bir salgın durumunda ABD ekonomisi standart resesyondan biraz daha büyük bir resesyon yaşıyor (yüzde 5 civarında; yüzde 3 arz yüzde 2 talep kaynaklı). “İyi” senaryoda ise ekonominin doğal iniş-çıkışı içinde hissedilmez bile deniliyor. Salgınlar üç-dört ay sürdüğü için etki keskin olsa da sonraki dönemde hızlı bir toparlanma geliyor.
 
Avrupa Birliği’nin de benzer bir çalışması var. Ama çalışma ABD’nin çalışmasına dayandırılmış, yani özgün değil. Avrupa’da kötü senaryoda 150 milyon kişi hastalanıyor ve nüfusun toplam yüzde 0,75’i ölüyor. Bu, İspanyol gribine yüzde 0,5 oranla daha yüksek bir rakam. AB farklı bir model kullandığından ulaştığı küçülme rakamı yüzde 1,6 (yüzde 1,1 arz yüzde 0,5 talep kaynaklı). Ardından toparlanma beklense de işgücü kaybının eksi yüzde 0,6’lık bir uzun vadeli etkisi var. Diğerleri ile beraber yüzde 2-4 aralığı verilmiş.

Tabii hepimizin isteği bu tip çalışmaların sadece senaryolarda kalması.