Yurtdışından alınan hizmetlere ilişkin Maliye Bakanlığı’nın yorumu

0
24

Bu sayıda yurtdışında yerleşik şirketlerden uzun dönemli danışmanlık hizmeti alan Türkiye mukimi gerçek ve tüzel kişilerin dikkat etmesi gereken bir konu hakkında bilgi vermek istiyorum. Eski model vergi anlaşmalarının 14’üncü maddesine göre yabancı bir teşebbüsün Türkiye’de şubesi ya da bir işyeri olmadan 183 günden daha az kalarak sunduğu danışmanlık hizmetlerinden elde ettiği gelir, doğrudan kendi ülkesinde vergilenmektedir. Türkiye’de kalma süresi 183 günü aştığında ise Türkiye’nin vergileme hakkı doğmaktadır. Türkiye bu hakkını hizmeti alan kişinin gelirine yüzde 20 oranında tevkifat uygulamak suretiyle kullanıyordu. Yeni model anlaşmalarda ise revizyona gidilip, 14’üncü madde tamamen kaldırıldı. Ancak Türkiye bu model yerine, 14’üncü maddenin kaldırılmasını değil sadece gerçek kişilere yönelik olarak uygulanmasını öngören anlaşmalar imzalamaya başladı.

Türkiye’nin taraf olduğu ve 14’üncü maddesi bu şekilde daraltılan yeni model anlaşmalar uyarınca, yabancı kurumların (bu ifade gerçek kişileri dışlar) Türkiye’de hizmet sunmaları halinde anlaşma kapsamında bir tevkifat öngörülmemiştir. Bunun yerine, Türkiye’nin vergileme hakkını tamamen sınırlamamak için hizmetin sunulduğu döneme bağlı olarak bir işyerinin varlığı kabul edilmiştir.

Anlaşmaların beşinci maddelerine konulan bir paragraf ile herhangi bir 12 aylık dönemde aynı veya bağlı projelere ilişkin olarak altı ayı ya da 183 günü aşan bir süre devam eden hizmet tedariki olduğunda, hizmeti veren yabancı kurumun Türkiye’de bir işyerinin olduğu kabul edilmektedir. Türkiye’nin taraf olduğu anlaşmalardan 10’dan fazlasında bu tür düzenleme vardır. İş hacmi düşünüldüğünde bunlardan Kanada, Almanya ve Rusya ile yapılanlar öne çıkmaktadır.

Anlaşmaların yedinci maddesine göre, örneğin bir Almanya mukimi şirket Türkiye’de altı aydan fazla devam eden bir hizmet sunarsa, o şirketin sanki Türkiye’de bir şubesi varmış gibi vergi ödemesi gerekmektedir. Zaten OECD model vergi anlaşmalarının, “Ayrım Yapılmaması” başlıklı 23’üncü maddesi, taraf devletleri aynı durumda olan mukimlere aynı muamele edilmesini şart koşmaktadır.

Ancak Maliye Bakanlığı vermiş olduğu 25 Şubat 2015 tarih ve 38418978-125[30-14/7]-208 sayılı bir özelgede tam tersi bir görüş vermiştir. Her ne kadar özelge Kanada vergi anlaşmasının yorumlanmasına ilişkin ise de diğer anlaşmadaki hükümlerin hemen hemen aynı olması nedeniyle Maliye Bakanlığı’nın bu özelgedeki yorumu diğer vergi anlaşmalarında da yapacağını düşünüyorum. Maliye Bakanlığı, söz konusu özelgede Türkiye’de 183 günü aşan bir süre içerisinde saha denetimi, eğitim hizmetleri ve teknik destek hizmetleri verecek bir Kanada şirketine yapılacak ödemelerin, her ne kadar anlaşmanın 5/3’üncü maddesi uyarınca Türkiye’de ticari kazanç şeklinde vergilendirilmesi gerekse de “ . . . bu kazancın Türkiye’de vergilendirilmesi gerektiği durumda, vergilemenin iç mevzuatımızdaki usul ve esaslar çerçevesinde yapılacağı tabiidir” şeklinde bir açıklama ile ödemenin lokal mevzuat uyarınca yüzde 20 stopaja tabi olduğu yönünde görüş vermiştir. Bahse konu yüzde 20 oranında vergi kesintisi öngören düzenleme konuya ilişkin idari bir düzenleme olan genel tebliğden kaynaklanmaktadır.

Bu idari yorum hiyerarşide kanunların üzerinde olan bir vergi anlaşmasının 14, 5/3 ve 7’inci maddelerinin uygulanmasını fiilen ortadan kaldırmaktadır. Ayrıca, bu yoruma dayalı uygulama anlaşmanın 23’üncü maddesindeki ayrım yapmama yasağına da aykırıdır. Bu aykırılık nedeniyle, Türkiye normalde kar üzerinden vergi alması gerekirken hasılat üzerinden vergi almaktadır.

Vergi idaresince uygulamaya yön vermek üzere verilen özelgelerin uzun süre uygulamada kalması mümkün olduğundan yurtdışından özellikle Rusya, Kanada ve Almanya’dan 183 gün ya da altı aydan fazla süren danışmanlık hizmeti alan mükelleflerin oluşabilecek vergi maliyetini dikkate almalarını tavsiye ederim. Zira stopaj sorumluluğu, hizmeti sunan yabancı şirkette değil hizmeti satın alan mükellef üzerindedir.

Ayrıca, Maliye Bakanlığı’nın da en kısa sürede bu özelgeyi gözden geçirerek üyesi olduğumuz OECD model vergi anlaşmalarının ruhuna uygun vergi yorumları yapması gerektiğini düşünüyorum.