Seçimden start-up bakışı çıktı mı?

0
44

FORTUNE DERGISI BIR DÖNEM David&Goliath temasıyla karşılaştırmalı iş dünyası değerlendirmeleri yapıyordu. Bu bölüm geleneksel işler yapan büyük işletmeler ile bunların faaliyet alanlarından kendilerine niş alanlar yaratarak kârlı işler yapan start-up ya da küçük şirketleri birlikte değerlendiriliyordu. Cumhurbaşkanlığı seçiminin bize tam olarak böyle bir karşılaştırma yapabilmek
için fırsat yaratacağını umuyordum. Hem yapım hem de aldığım mühendislik eğitimi nedeniyle bunun için kullanabileceğim unsurları soğukkanlılıkla bulmaya çalıştım.
Bütün seçim sürecinin sonucuna baktığımda, gelecek beş yılda yeni ne yapılacak ve biz bu dinamikler doğrultusunda ne tür yeni girişimlerde bulunmalıyız konusunda aklımda hiçbir şey canlanmadı. Türkiye’deki start-up’ların temel sorunu olan klon olma, seçimde de kendisini gösterdi.
Bir yanda Cumhuriyet’in kuruluşundaki dinamikler ve saiklerle güçlü bir kuruculuk bakış açısı yer alıyor. Bunun gideceği nokta, “kurtar bizi baba” yaklaşımı sergileyen ve devletin –artık belediye ve bağlı şirketlerinin- olanakları ile beslenen bir insan kaynağı yapısının ortaya çıkmasıdır. Seçim boyunca sürekli emekli maaşı ve asgari ücret üzerinden konuşulan ekonomi, ülkenin geleceğinin bu alt çizgide çizileceğine işaret ediyor.
Omaha Kahini ve Berkshire Hathaway CEO’su Warren Buffett’ın, şirketlerin gelişmesi ve ülkelerin kalkınması için asgari ücretin düşük tutulması ancak işgücüne kazandırılan yeteneklerle giderek daha az sayıda insanın asgari ücretle yaşar hale getirilmesi gerektiğine ilişkin görüşüne bütün kalbimle inanıyorum. Bunu tersinden okursanız, asgari ücret üzerinden yapılan tartışma ve üretilen politikalar şirketlerin gelişmesi ve ülkenin kalkınması için faydalı olmayacaktır. Bu  ülkenin  ciddi bir değerleme sorunu olduğunu görüyorum. Türkiye seçim heyecanı ile titrerken en umut veren kalkınma kapımız savunma sanayiinde Aselsan’ın halka arzında talebin yüzde 80’inin içeriden gelmesi, Türkiye’nin global arenada hak ettiği değeri görmediğini gösteriyor.
Buradan başlayarak Türkiye’nin konumlanmasında ciddi bir sorun olduğunu düşünüyorum. Aynı durum start-up aday Muharrem İnce için de geçerli. İsmet İnönü ve Bülent Ecevit’in olumlu görünen politikalarını listeleyerek oy isterken bunun üzerine Endüstri
4.0, nesnelerin interneti ve yurtdışına gönderdiği öğrencilerle çağı yakalayan bir işgücü yaratma gibi  çağdaş temaları ekledi. Bu da beklenen sonucu getirdi. Çünkü Türkiye’de şu anda mesele gelecek sorunundan çok bugünü kurtarabilme sorunu. Zaten seçim sonucu da herkesin sermayesini ve borcunu güvence altına aldığını gösteriyor.
Peşinde olduğum ve bulamadığım farklı dinamik ile ilgili birkaç örnek vereyim. Örneğin İkinci Dünya Savaşı’ndaki insan kayıplarının ardından tarımsal üretimin gerilemesi tarımsal ürünlerin fiyatını yükseltirken Türkiye’de CHP içinde Adnan Menderes gibi toprak sahiplerinin güçlenmesine neden oldu ve Türkiye kanlı biten bir iktidar mücadelesine itildi. O dönemde olsaydım, tarım start-up’ı kurmayı teşvik ederdim.
1970’li yıllarda Ecevit girişimciliği teşvik etmeden sosyal refah önlemleri alınca, orta gelir seviyesi sürdürülebilir olmayan bir yaşam tarzını benimseyip yazlık evlere hücum etti. Doğallığı için tercih edilen yerler yazlık sitelerle imar olunca insanlar buraya gitmemeye başladı. Yazlık furyası sırasında elmalıklar, bahçeler, fidelikler sökülürken buraları işleten çiftçiler, arazi alım satımı ve inşaattaki paranın tadını alarak büyük şehirlerde şikayet ettiğimiz inşaat ekonomisinin temelini oluşturdu.
Start-up kurmak ve bunun büyük işletme dünyasına katkıda bulunmasını sağlayacak değere ulaşmasını sağlamak günümüzün temel ekonomik dinamiğini oluşturuyor. Bunu yapabilmek içinse bir ihtiyacı tespit edip buna çözüm oluşturmak gerekiyor. Seçim süreci bu konuda beklediğim olumlu etkiyi yaratmaktan uzak kaldı; inşallah bundan sonrası daha iyi olur.